• BIST 9693.46
  • Altın 2509.823
  • Dolar 32.5759
  • Euro 34.7692
  • Ankara 21 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Bursa 15 °C
  • Antalya 17 °C
  • İzmir 18 °C

Diyalize girmenin yıllık bedeli: 21 bin 456 YTL

Diyalize girmenin yıllık bedeli: 21 bin 456 YTL
Türkiye'de diyalize girmek zorunda olan 39 bin kronik böbrek hastası bulunuyor. Hastaların 1 seanslık diyaliz ücreti ise 149 YTL. Haftada ortalama 3 gün diyalize girmek zorunda olan bir diyaliz hastasının aylık ortalama maliyeti bin 788, yıllık maliyeti i

Türkiye'de diyalize girmek zorunda olan 39 bin kronik böbrek hastası bulunuyor. Hastaların 1 seanslık diyaliz ücreti ise 149 YTL. Haftada ortalama 3 gün diyalize girmek zorunda olan bir diyaliz hastasının aylık ortalama maliyeti bin 788, yıllık maliyeti ise 21 bin 456 ytl'yi buluyor. Toplam 39 bin diyaliz hastasının yıllık maliyeti ise 836 milyon 784 bin YTL'ye ulaşıyor.


Türkiye'de diyalize girmek zorunda olan 39 bin kronik böbrek hastası bulunuyor. 39 bin diyaliz hastasının yıllık maliyeti ise 836 milyon 784 bin YTL'ye ulaşıyor.

ANKA'nın edindiği bilgiye göre, Türkiye'de diyalize giren 39 bin böbrek hastası bulunuyor. Diyaliz merkezlerinden edinilen bilgiye göreyse, haftada ortalama 3 gün diyalize girmek zorunda olan bir diyaliz hastasının seans başına ödediği ücret 149 YTL'yi buluyor. Bir diyaliz hastasının aylık maliyeti bin 788 YTL iken, yıllık maliyeti ise 21 bin 456 YTL'ye ulaşıyor. Bu rakamı 39 bin hasta için hesapladığımızda ise yıllık maliyet 836 milyon 784 bini buluyor.

-TÜM DÜNYADA SAĞLIK EKONOMİLERİNDEN ÖNEMLİ KISMI GÖTÜREN BİR TEDAVİ-

Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği Genel Sekreteri ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Arıcı ANKA'ya yaptığı açıklamada, diyaliz tedavisinin oldukça masraflı bir tedavi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Arıcı, "Bu tüm dünyada sağlık ekonomilerinden önemli miktarı götüren bir tedavi. Korkunç bir maliyeti var. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde frene basmazsak daha da artacak. Çünkü şişmanlık, tansiyon artıyor. Sağlıksız beslenme artıyor. Tüm bunlar açısından eğer frene basmaz isek ülkenin sağlık ekonomisi koruyucu hekimlik yerine buraya gidecek" dedi. Prof. Dr. Arıcı, tedavi maliyetini azaltmanın en iyi yolunun, insanların en başından böbrek hastalığına yakalanmamaları olduğunu belirtti. Yapılması gereken öncelikli işin böbrek hastalığının görülme sıklığının azaltılması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Arıcı, "Kişi böbrek hastası olmasın demek birinci amaç. İkinci amaç ise kişi böbrek hastası olmuş; ancak kendi böbreği ile idare edebildiği yere kadar idare ettirebilmek. Üçüncü basamak ise diyaliz hastası olduğunda ise, bir diyaliz hastasını organ nakli hastasına çevirmek" dedi. Önemli olanın insanların böbrek hastası olmamalarını sağlamak olduğuna işaret eden Prof. Dr. Arıcı şunları söyledi:

"Peki kişilerin böbrek hastası olmamaları nasıl sağlanabilir? Böbrek hastalığının bugün tün dünyada ve Türkiye'de önemli iki kaynağı var. Bir numaralı kaynak şeker hastalığı. Şeker hastalarının neredeyse yüzde 40'ı böbrek hastası oluyor. İkinci kaynak ise hipertansiyon. Bunların kaynağına gelince, şeker hastalığının en önemli kaynağı şişmanlık ve hareketsizliktir. Hipertansiyonun da en önemli kaynakları yine şişmanlık, hareketsizlik, yanlış beslenme ve fazla tuz tüketimidir. O nedenle birinci amacımız koruyucu hekimlik ile insanların daha az şişmanlamasını ve daha çok hareketli olmasını, daha sağlıklı beslenmesini daha az tuz tüketmesini sağlayarak böbrek hastalığına neden olan iki hastalığı, yani şeker hastalığı ile tansiyonu azaltmak olmalıdır. Onun dışında ikinci basamak böbrek hastalarının diyaliz ihtiyacını geciktirmektir. Bu noktada da böbrek hastalığının erken teşhis edilmesi ve buna bağlı olarak da şeker ve tansiyon hastalarının takiplerinin, testlerinin periyodik olarak yapılması önem kazanıyor. Bu şekilde takibi yapılarak böbrek hastalığını, hastanın diyalize ilerlemesini yavaşlatacak etkin tedaviler uygulanmasını gerçekleştirebiliriz. Hasta diyaliz aşamasına geldiğinde ise, hastayı bir yandan diyaliz tedavisine hazırlarken diğer yandan da organ nakline hazırlamak büyük önem taşıyor."

-BEYİN ÖLÜMÜNÜN ÇOK İYİ ANLATILMASI GEREKİYOR-

Hasta yakınlarından böbrek nakli konusunda diğer ülkelere oranla iyi bir durumda olunduğunun altını çizen Prof. Dr. Arıcı, "Temel problemimiz beyin ölümü dediğimiz, beyni ölmüş kısa bir süre sonra ise kalbi duracak olan hastanın organ bağışına yönlendirilmesinden eksikliğimiz. Toplumsal bilinç eksik. Bir hasta ölmeden organları alınmış gibi bir izlenim var. Beyin ölümünün çok iyi anlatılması gerekiyor" dedi. Bu durumun dinen de bir sakıncası olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Arıcı şunları söyledi:

"Din adamları da söylüyorlar. Bunun dini bir sakıncası olmadığı yönünde Diyanet'in de fetvaları var. Bu konuda toplumun anlayabileceği her düzeyde eğitilmesi gerekiyor. Bir insanın sevdiğini kaybetmesi kötü bir şeydir; ancak o sevdiğimizin organlarını bağışlayabiliriz. Bir can 7-8 kişide can bulabilir. Topluma bu mesajın eriştirilmesi bu maliyetin azaltılması açısından oldukça önemli."

Diyaliz merkezleri konusunda ise Türkiye'nin hiçbir eksiği olmadığını ifade eden Prof. Dr. Arıcı, "Fazlamız bile var denilebilir. Türkiye diyaliz ihtiyacı olan her insanın diyalize ulaşabildiği ve devlet tarafından da diyaliz ihtiyacının karşılandığı bir sağlık sistemine sahip. Çok pahalı ve biz bunu ödeyebiliyoruz. Yeşil kartla, SGK sistemi ile ödenebiliyor. Diğer birçok ülkede diyaliz hastaları diyalize giremedikleri için ölüyorlar" diye konuştu. Prof. Dr. Arıcı, diyaliz personeli açısından da herhangi bir sıkıntı olmadığını kaydetti.

-VERGİ İNDİRİMİNDEN YARARLANMAK İÇİN ORGAN NAKLİNDEN KAÇINANLAR VAR-

Diyaliz hastalarına bir takım vergi indirimleri ve ekonomik kazançlar sağlandığını ve bu nedenle bazı hastaların bu kazançları kaybetmemek için organ naklinden kaçındıklarını da yorumlayan Prof. Dr. Arıcı şöyle devam etti:

"Sosyal devlet anlayışı ile devlet diyaliz hastalarına bir jest yapıyor. Bu güzel bir şey. Onlara belli bir mağduriyet veriyor. Bir takım vergi indirimleri sağlıyor. Yüzde 90 maluliyeti var bu hastaların. Bunun karşılığında bir takım vergi indirimleri getiriliyor. Yani bir takım ekonomik kazançları var. Bu maluliyeti kaybedeceğim diye nakil olmak istemeyen hastalar var. Çok az sayıda hastada rastladım ve çok da üzüldüm. Vatandaşın şu bilinç düzeyine erişmeleri gerekiyor. Nakil oldukları zaman daha sağlıklı yaşayacaklardır. Organ naklinin yaşam kalitesi diyaliz hastasının yaşam kalitesinden daha yüksektir. Hastaların sağlığı hiçbir şeye değişmemeleri gerekiyor. Hiçbir maluliyet anlayışı sağlıklı yaşamla kıyaslanamaz.Sağlıklı yaşamanın bedeli kesinlikle bir takım vergi avantajlarıyla karşılanamaz. Bu da bilinç düzeyiyle ilişkili bir durum."

Bu haber toplam 5969 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim