• BIST 9530.47
  • Altın 2470.156
  • Dolar 32.4653
  • Euro 34.7126
  • Ankara 17 °C
  • İstanbul 17 °C
  • Bursa 17 °C
  • Antalya 12 °C
  • İzmir 20 °C

Kilo vermenin püf noktaları

Kilo vermenin püf noktaları
Bahar yaklaştıkça fazla kilolar bedenimize de, ruhumuza da ağır gelmeye başlar. Bugünlerde bu ağırlık daha da artacak.

Özellikle kilolu kadınları ciddi bir hafifleme telaşı saracak. Bu telaşı doğru çözümlerle sonuçlandırmak istiyorsanız, bazı noktalara dikkat etmenizde fayda var.

Birinci nokta, ne kadar kilo fazlalığınız olduğunu belirlemeniz, ne oranda kilo kaybının sizi rahatlatacağını öğrenmenizdir. Eğer kilo fazlanız çok değil ve 3-5 kilo yağ birikimi ile sınırlıysa, ayrıca sağlıklı ve genç biriyseniz, kalp damar hastalığı, hipertansiyon, şeker hastalığı gibi bir sorununuz yoksa probleminizi daha çok kozmetik bir sorun olarak görebilir, işe doğrudan bir beslenme uzmanından başlayabilirsiniz. Beslenme uzmanı sadece kalori kısıtlaması ile sorununuzu 3-5 hafta içinde çözecektir.

DOKTOR NE ZAMAN GEREKİYOR?

Kilo fazlalığı sorununuz biraz abartılı noktalara ulaşmışsa, mesela ideal ağırlığınızın yüzde 10’unu geçmişse, kişisel sağlık hikâyenizde kilo problemi her zaman söz konusu olmuşsa, tiroit bezi tembelliği, şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği ve benzeri herhangi bir sağlık sorununuz varsa, depresyon ve diğer psikolojik bozukluklar nedeniyle ilaç kullanıyorsanız ya da yaşınız 50’yi geçmişse, kısacası “altı çizilmesi gereken herhangi bir sağlık sorununuz ya da riskiniz varsa” çözüm için tıbbi bir yardım almanız gerektiği, yani bir doktorla görüşmenin zorunlu olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Özellikle 60 yaş üzerindeyseniz, hamile ya da emziren bir anneyseniz, diyabet, tansiyon, kalp hastasıysanız, kilo programının mutlaka doktor kontrolünde uygulanması gerekir.

Eğer kilo fazlalığı sorununuz göbek-karın bölgesi genişlemesi ile birlikteyse, aile mirasınızda şeker hastalarının, hipertansiyonluların sayısı çoksa, hipoglisemiyi düşündüren şikâyetleriniz varsa sorunun çözümü yine tıbbidir ve mutlaka doktor denetimi altında kilo kaybı programı gerektirir.

DESTEKLEYİCİ TEKNİKLER ETKİLİ Mİ?

Kilo kaybederken sağlığa zarar vermemek, çok önemli bir noktadır. Dikkatsiz, kişiye özel hazırlanmayan bazı “paket programlar”ın ve bilimsel olarak etkinliği (ve zararsız olduğu) kanıtlanmamış birtakım uygulamaların (gebe kadın hormonu enjeksiyonları, karboksiterapi, ozonterapi gibi teknikler) sağlığı riske edebilmesi ihtimali vardır.

Tıp bilimi tarafından onaylanmamış bu tür önerilerden özellikle genç biri değilseniz uzak durmanızı tavsiye ederim.
Kişiye özel bir kalori kısıtlaması programı yapılmadan, bu program yapılırken o kişinin genel sağlık durumu, beslenme alışkanlıkları, işi, yaşı ve diğer noktalar dikkate alınmadan hazırlanacak sıradan bir zayıflama programının başarılı olması, en azından uzun dönemde kalıcı bir çözüm sağlaması mümkün değildir.

Ozon terapi, karboksi terapi, lenfatik drenaj veya ultrasonik dalgalarla yapılan uygulamalara tümüyle karşı değilim. Bu uygulamalar bilimsel bir programa destek amacıyla uygulanıyor olsalar bile sorunun temel çözümü “kalori kısıtlaması+aktivite artırılması+temelde yatan bedensel ve psikolojik problemlerin çözümlenmesi” üçlemesinden geçmektedir. Üstü teferruattır. Olsa da olur, olmasa da...

DESTEKLER FAYDALI MI?

Çok önemli bir hatırlatma daha yapmak istiyorum. Kilo kaybı programlarında kullanılan karnitin, CLA, yeşil çay özleri, kromium pikolinat ve benzeri desteklerin etkileri sınırlıdır.

Bu destekleri zaman zaman kliniğimizde biz de kullanıyoruz ama kilo vermede etkilerinin sınırlı olabileceğini ve daha ziyade genel sağlık yararları amacıyla tavsiye ettiğimizi mutlaka belirtiyoruz.

Ekonomik sorunu ya da imkanları sınırlı olan fazla kilolu birinin kilo kaybı açısından etkisi ölçülemeyecek kadar küçük olan bu pahalı destekleri kullanmaları gerekmez.

Özellikle içeriğinden emin olmadığınız bazı destekleri kullanmamanızda fayda bile olabilir. Çünkü çoğunun içinde sağlığa zararlı bazı maddeler bulunduğu sonradan yapılan incelemelerle anlaşılabiliyor. Konunun diğer boyutlarını yarın yazacağız.

Büyüme hormonunu artırmak gençleştirir mi?

Beyninizdeki hipofiz bezinden üretilen büyüme hormonunun özellikle orta yaş ve sonrasında çok fazla azalmamasında fayda var. Büyüme hormonunun gereğinden fazla düşmesi, yaşlanma belirtilerinin hızlanmasına sebep oluyor. Hatta bu nedenle uzun yaşama programına katılanlara bazı anti-aging kliniklerinde büyüme hormonu kürleri uygulanıyor.
Aynı hormonu “kas yapayım, gençleşeyim, güçleneyim” diyerek kullananlar da var. Hatta bazı egzersiz merkezlerinde bu hormonun tavsiye edildiği de biliniyor.

Ben prensip olarak ciddi ölçüde büyüme hormonu düşüklüğü olmayan, daha da önemlisi bu hormondaki azalmaya ağır yaşlılık işaretlerinin eşlik etmediği hiçbir durumda böyle bir tedavinin uygulanmaması kanaatindeyim. Ayrıca uygulanacağı zaman da böyle önemli bir kararı yalnızca endokrinoloji uzmanlarının vermesi gerekiyor. Doğru olanı bu.
Herhangi bir nedenle gençleştirmek ve benzeri vaatlerle büyüme hormonu kullanmak faydadan çok zarar verir. Bu zararların içine kan şekeri yükselmesinden, hipertansiyon, romatizmal problemlerden, kalp sorunlarına kadar birçok risk dâhildir.

Ayrıca büyüme hormonunu fazla miktarda yükseltmenin bazı kanserleri tetikleyebileceğini gösteren bulgular da var. Bu nedenle eğer daha fazla büyüme hormonu seviyesi isteniyorsa bunu doğal yollardan başarmak lazım.

Arginin ağız yoluyla alındığında büyüme hormonu salgısını artırabiliyor. Teke dikeni (lycium) olarak bilinen bitkinin meyvesinin de bu yönde bir faydası olabileceği belirtiliyor. Bu bitkide bulunan bir tür polisakkaritin hipofiz bezini uyararak büyüme hormonunu artırabileceğini kabul edenler var. Teke dikeni doğal bir besin olduğu için korkmadan kullanabilirsiniz. Argininden de aynı amaçla faydalanabilirsiniz.

Benim önerim, akşam saatlerinde alınacak 500-100 mg.’lık arginin desteğinin ihtiyacınız olan büyüme hormonu düzeyini sağlayabileceği yönündedir.

Jinekomasti: Erkekte memelerin büyümesi

Erkeklerde memelerin büyümesine ‘jinekomasti’ denir. Çoğunlukla yeni doğan çocuklarda, ergenliğe girmekte olan erkek çocuklarda ve bazen yaşlı erkeklerde beklenen hormon değişmelerine bağlı normal bir gelişmedir.
Erkeklerde de kadınlık hormonu olan östrojen bulunur ve asıl erkeklik hormonu olan testosteron ile uyumlu bir orandadır. Eğer bu östrojen-testosteron dengesinde bir bozulma olursa, kadında erkek tipi, erkekte de kadın tipi değişiklikler olabilir.

Yeni doğan erkek bebeklerin yarısında anneden gelen östrojen nedeniyle memeler şiş görülür ve doğumdan 2-3 hafta sonra düzelir. Ergenlik sırasında erkek çocuklarda görülen meme şişmeleri 6 ay ile 2-3 yıl arasında kaybolur.
50-80 yaş arası erkeklerin dörtte birinde yine meme irileşmesi görülür. Bu durumlar fizyolojik sayılır, ancak bazı ilaçlar (anti-androjenler, hormon kullanımı, diazepam, trisiklik antidepresanlar, bazı antibiyotikler, simetidin, kemoterapi ilaçları ve dijitalis ile kalsiyum kanal blokeri dediğimiz kalp ilaçları), alkol ve uyuşturucu maddeler de jinekomasti yapabilir.

Ayrıca hipogonadizm, bazı tümörler, tiroidin fazla çalışması, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği de jinekomasti sebebi olabilir.

Erkekte meme kanseri, meme iltihabı ve göğüs kafesinde fazla yağ birikmesi jinekomasti ile karıştırılmamalıdır. Fizyolojik olmayan jinekomastilerde sebebe bağlı tedavi ve gerekirse ameliyat yapılabilir.

Dr. Erhan CANKAT
 

Kaynak: Haber Kaynağı
Bu haber toplam 3118 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim