Çıldırmama az kaldı Oynatmaya az kaldı... Doktorum nerde? Bu biliyorsunuz, çok meşhur bir şarkının sözleri. Çıldırma zamanlarımızda daha bir değer kazanan, böyle zamanlar da yüksek tondan söylendiğinde insana iyi gelen şarkılardan biri...
Ancak ne yazık ki ülkemizde şarkıların bu tedavi gücünü zorlayacak dönemleri yaşamaya başladık. Bu şarkı bile sokaktaki insana iyi gelmiyor artık. Çünkü "gerçekten" çıldırmak üzereyiz. Her güne bir skandal konu çıkıyor hatta gün içinde birkaç tane... Doğal afetler derken cinayetleri duyuyoruz. Televizyon bir yandan kadın cinayetlerini gösterirken bir yandan çocuk ölümlerinden, intiharlardan, yolsuzluklardan, sonu gelmeyen mahkemelerden bahsediyor. Son günlerde ülkenin en geniş katılımlı sınavında şifre skandali patlıyor. Şaka gibi... Hangisine kulak vereceğine şaşırmış vaziyetteki halkımız çok haklı olarak çıldırmak üzere. Ama en acıklısı da "doktorum nerede?" sorusunun cevapsız kalması. Derin bir sessizlik. Çünkü doktorlar da çıldırmak üzere. Çıldırmadan önceki sessizlik yaşanıyor şimdi. Yavaş yavaş çıldıracaklar.
Günlerden beri üniversite tıp fakültelerinde "sağlıkta dönüşüm " yaşanıyor. Ama ne dönüşüm... "Üniversiteden bir süpermarkete" dönüşüyoruz. Hepimiz bir alışveriş peşindeyiz artık. Bugün kaç puan yaptın? Yaptığın ameliyatın puanı kaç? o kadar az puana o iş yapılır mı dostum? Valla devamlı çalıştım ama benim malım filanınki kadar iş yapmıyor, o benden daha çok puan topladı. Artık işimiz gücümüz puan toplamak, çıkarmak, çarpmak ve bölmek oldu. Koskocaman sağlık sistemi bir bakkal hesabı gibi oldu. Adını da performans koydular. Tamam, paranın her şeyi satın aldığı devirlerde yaşarken kurumların, insanların yaşaması için en küçük hesapların bile iyi ve düzenli yapılması, mali işlerin iyi düzenlenmesi gerekir. Bunu anlıyoruz. Ama bu hesap kitap işleri, yaptığınız en küçük bir işlem, her türlü muayene veya ayaküstü bir konsültasyona kadar girerse neredeyse iş yapamaz hale geliyorsunuz.
HASTA GÜVENSİZ VE ÇARESİZ
Hastalar perişan...Bu dönüşüm projesinden önce prim sisteminde muayene olduğu doktor belli iken, ortalığın aniden karışması üzerine hastalar artık o doktorlarına ulaşamıyor.. Hasta güvensiz ve kendini ortalıkta kalmış hissederek çaresiz yeni baştan başlıyor her şeye.. Her gün, ağlayan, isyan eden hastalarla dolu üniversite hastanesinin koridorları. Keşke tedavisi başlayanların tedavisi bitecek, bu hastalar1 ortada kalmayacak diye bir yaptırım uygulasaydı bakanlık. O kadar çok insafsız yaptırım uyguluyor ki, bu herhalde devede kulak kalırdı. Şu anda uygulanan yaptırım şöyle: "Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Üniversite hocası olabilirsiniz ama biz sizi öyle görmüyoruz. Sizden eğitim filan da istemiyoruz, öyle karışık, problem hastaları filan çözmeniz, büyük ameliyatlar yapmanız da gerekmez. Sadece çabuk çabuk hastalarınıza bakınız, araştırma çalışma ders bunları istemiyoruz." İşte Sağlık Bakanlığının bu "sağlıksız yaptırımları" sayesinde, hasta ile doktorun arasını açılmakla kalmayacak, doktor ile doktorun daha da önemlisi bilim ile üniversitenin arası açılacaktır. Hiçbir şeye yetişemeyen, asli görevi öğrenci yetiştirmek bilim üretmek olduğu halde bakkal hesabı yapmaktan ve poliklinik hastası bakmaktan başını kaldıramayan öğretim üyelerinin akıbetinin ne olacağını hep birlikte yakında göreceğiz.
Ama şundan emin olmalıyız ki, son günlerde ardı ardına gelen olaylar, skandallar ile gerçekten hepimiz çıldırıyoruz. Ve ne yazık ki oynatmama az kaldı doktorum nerde diye bile soramayacak vatandaş. Çünkü doktorlar da çıldırmak üzere...
FERİDE CİHAN GÖKTAN
[email protected]
BİRGÜN
