Ramazan AYDIN-CAN DOSTU/SABAH Ankara Eki Evet. Sosyal Güvenlik Reform Yasası, Meclis Alt Komisyonu'ndan geçtiği gibi çıkarsa, Türkiye'deki 356 özel hastanenin yüzde 80'i hemen kapanır. Gerisi, kalitesiz hizmete ya da Sosyal Güvenlik Kurumuyla anlaşmasını iptal ederek, gerçek özel hastaneciliğe döner.
Çünkü, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK); SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı hastaları için, hastalıkları paket fiyat üzerinden hesaplayıp (BUT, SUT gibi), özel hastanelerle de bu fiyatları dikkate alması kaydıyla anlaşma yapmıştı.
Bunu biraz daha açacak olursak: SGK, herhangi bir özel hastaneye müracaat eden bir hastanın muayenesi, bir başka branşa konsültasyonu, kan, idrar tetkikleri, film, ultrason dahil olmak şartıyla ve ilk on gün içerisinde kontrolünü de yapmak kaydıyla ortalama sadece 28 YTL para ödüyor. Gerçekçi olursak, 28-30 YTL'ye bunları yaparım diyen sağlık kuruluşu olamaz. Yaparım diye ısrar eden de yalan söylemiş olur. Şu andaki uygulamada SGK'nın, bu fiyatlarına ilave olarak hasta ile konuşularak katkı payı alınıyor.
Sözgelimi kamu, bir hastaya teşhis koyabilmek için 28 YTL ödüyorsa, hastadan da 15-20 YTL katkı payı talep edilip, mesele halledilmeye çalışılıyordu. Ameliyatlar ve diğer müdahaleler de böyle idi. Ancak, TBMM'de Alt Komisyondan geçen yasa taslağında hastadan alınan katkı payı yüzde 20'yi geçemez denilmektedir. Böyle olduğu taktirde de bir hastanın muayene, konsültasyon, kan, idrar tahlili, ultrason ve film dahil yani kısaca teşhis için 28-30 YTL’yi geçmeyen kamu ödemesine yüzde 20 ilaveyle toplam 30-36 YTL'yi geçmeyecektir. Bu durumda kaliteli sağlık hizmeti vermek imkansız hale gelecektir. Geliriyle giderini dengelemeyen özel hastaneler, teker teker kapanacaktır.
En küçük bir özel hastane 15-20 milyon doların altına mal olmamıştır. Türkiye'de maliyeti 75 milyon doların üstünde olan hastanelerin olduğunu düşünüp, ortalama 356 hastanenin 25 milyon dolar olduğu varsayılırsa, sanırım 10 milyar dolarlık bir yatırımın olduğu anlaşılır. Bunlar, 58. ve 59. hükümetin, 6 ay öncesine kadar "Özel sağlık kuruluşları açın" sözlerine güvenerek açılmış olan kurumlardı. Bu yatırımların büyük kısmı, kredilerle yapılmıştır. Sık sık değişen tebliğ ve yönetmeliklerle özel sağlık kuruluşları şu anda ne yapacağını bilemez hale gelmiştir.
Halen, TBMM'deki Genel Sağlık Sigortasını da kapsayan kanun taslağında son derece çarpıcı adaletsizliklerin olduğunu da sanıyorum. Sözgelimi; SSK'lı, Bağ-Kur'lu ve Emekli Sandığı mensubu vatandaşlar ile Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay başkan, üye ve çalışanları; emekli Genel Kurmay başkanları ve kuvvet komutanları bir özel hastaneye gittikleri takdirde BUT ve SUT'a katkı payı olarak yüzde 20 ödeyecekler. Yani sağlık hizmetini, örneğin muayenesini 36 YTL'ye yaptıracaklardır. Ama milletvekilleri ve yakınları ise ucu açık ve katkı payı ödemeksizin, sağlık hizmeti satın alacaklar. Bunun nasıl bir adalet olduğunu merak ediyorum.
1 Temmuz 2006 tarihinde de bir tebliğ yayımlanmıştı. Orada da bilgisayarlı tomografi için sadece 0,70 YTL, magnetik rezonans (MR) hizmeti için 0,80 YTL özel sağlık kuruluşuna ödenir deniyordu. Bu tebliğ karşısında tüm sağdık çalışanları ve kurumlar şaşkına dönmüştü. Neticede, sağlık alanındaki tüm sivil toplum kuruluşu demekler, yargıya gitmiş ve yürütmeyi durdurma kararı almıştı.
Sonuç olarak: Serbest piyasa ekonomisinde kamunun, bir hasta için ödeyeceği rakam zaten BUT ve SUT'ta belirtilmiştir. Hastadan istenen katkı payı miktarını da hastayla kuruma bırakmak daha doğru olur.