• BIST 9645.02
  • Altın 2411.635
  • Dolar 32.5813
  • Euro 34.7954
  • Ankara 23 °C
  • İstanbul 20 °C
  • Bursa 27 °C
  • Antalya 24 °C
  • İzmir 27 °C

Rektörlük aile içinde kalsın!

Rektörlük aile içinde kalsın!
Yıllar evvel Yeditepe Üniversitesi’nde ek ders veriyordum. Bir gün koridorda Rektör Prof. Ahmet Serpil ile karşılaştım. Biraz morali bozuktu. “Neyin var,” diye sorduğumda şöyle cevap verdi: “Ayhancığım, Bedrettin Dalan bu üniversitede tıp fakültesi açmak

Yıllar evvel Yeditepe Üniversitesi’nde ek ders veriyordum. Bir gün koridorda Rektör Prof. Ahmet Serpil ile karşılaştım. Biraz morali bozuktu. “Neyin var,” diye sorduğumda şöyle cevap verdi: “Ayhancığım, Bedrettin Dalan bu üniversitede tıp fakültesi açmak istiyor.”

Ben de, “Yahu, bunda üzülecek ne var? Yatırımı yapacak olan Dalan, sen ne üzüyorsun kendini,” dedim. Bana gülerek baktı ve bir soru sordu: “Say bakalım, Türkiye’nin en iyi üç üniversitesini.” Ben de biraz düşündükten sonra “Boğaziçi, Bilkent ve ODTÜ” olarak sıralamayı verdim. Bir soru daha geldi: “Peki, bunların herhangi birinde tıp fakültesi var mı?” Ben “yok,” dedim. Prof. Serpil devam etti: “Tabii yok! Çünkü bir üniversiteye tıp fakültesi açtığın andan itibaren, tıp fakültesi o üniversitenin bütün kaynaklarını tüketir. Malzeme, cihaz ve gereç ihtiyacı hiç bitmez bunların. Kütüphaneye kitap ısmarlayacak para kalmaz bütçede. Başka fakültelere hiç yatırım yapamazsın. Zamanında Hacettepe’yi kurmuş olan Prof. İhsan Doğramacı, kendi üniversitesi olan Bilkent’e tıp fakültesi açamaz mıydı? İstese, en iyisini açardı. Ama Doğramacı, tıp fakültesinin Bilkent’i geberteceğini bilecek kadar akıllı adamdır. Tıp fakültesi olan bir üniversitenin iki yakası bir araya gelmez. Mesela, İstanbul Üniversitesi çoktan ruhunu teslim etmiştir. Çünkü orada bir değil, iki tıp fakültesi (Cerrahpaşa ve Çapa) var. Bu iki fakülte birleşip sürekli tıp kökenli rektör seçerek tüm üniversitenin kaynaklarını kendi fakülteleri lehine sömürürler. Kısacası, içinde tıp fakültesi olan üniversite yavaş yavaş ölür. Benim de sıkıntım bu!” Deneyimli bir işletme hocası olarak Ahmet Bey problemi iyi tespit etmişti. Şimdi bu hikâye nereden aklıma geldi, onu anlatayım.

 

Birçok üniversitede rektör seçimleri yapıldı. Yasaya göre, bir kişi en fazla iki dönem üst üste (4+4=8 yıl) rektörlük yapabiliyor. Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’ın eşi, Prof. Dr. Merih Yurtkuran’ın rektör seçimine girip seçimde en fazla oyu basından aldığını öğrendik. Fakat, YÖK, rektörlüğün eşler arasında paslaşılarak yapılmasının “etik olmadığı” iddiası ile Merih Hanım’ın ismini Cumhurbaşkanı’na gidecek listeden çıkartmış. Bunun üzerine Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi yönetimi topluca istifa etmişler. Fakülte yönetimi, yazdıkları bildiride rektörlük seçimlerinde haksızlık yapıldığını iddia ederek, “Rektör hocamızın bize verdiği görevi yerine getirdik ve onunla birlikte bayrağı devrediyoruz. Rektörlük seçimlerinde Prof. Dr. Merih Yurtkuran’ın en fazla oyu almasına rağmen Cumhurbaşkanı’na isminin gönderilmemesi bizi elbette üzmüştür. Ancak bizim istifa gerekçemiz bunlarla alakalı değil” demişler (Zaman, 4 temmuz). Herhalde anlamışsınızdır, hem eski rektör Mustafa Bey hem de eşi Merih Hanım tıp fakültesi kökenlidir. Yoksa, doktor takımı durup dururken celâllenip ve de bildiri yazıp topluca istifa etmezdi.


 

Bu işlerin dışında olanlar şu soruyu sorabilir: Yahu, bir üniversitede rektör olmak neden bu kadar önemli? Efendim, 12 Eylül cuntasının hediyesi olan YÖK sistemi rektör olarak atanan zât-ı muhtereme aşırı yetki ve iktidar vermiştir. Rektörün imzası olmadan bırakın asistan almayı, bölümünüze çaycı bile tayin ettiremezsiniz. Ayrıca, rektörün “itâ amiri” olarak imzası olmadan üniversiteye toplu iğne bile satın alamazsınız. Ankara’daki devletlû takımı, üniversiteler üzerindeki denetimi rektörü atayarak sağlar; rektör de üniversiteyi zapturapt altına alır. İşin formülü budur.


 

Ama, işin bir de parasal boyutu var. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Yönetim Kurulu’nun bildirisinde fakülte hastanesinin aylık cirosunun 10 milyon YTL olduğu ifade ederek, yine ayda yaklaşık 2.500 hastayı ameliyat ettiklerini belirtmişler. Yani Tıp Fakültesi’ni bir şirket gibi düşünürsek, yıllık ciro ve kârlılık bakımından Bursa’daki birçok sanayi kuruluşunu geride bırakır. Kısacası, pastanın çapı hayli büyük. Eh, böyle bir kuruluşu da “hanıma emanet etmekten” daha doğal ne olabilir?


 

Benzer bir durum, Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde söz konusu. Orada da Rektör Prof. Fikri Canoruç’un eşi Prof. Naime Canoruç da seçimde 148 oy alarak birinci olmuş. Söylemeye gerek yok, Fikri Bey de tıp fakültesi kökenli. Eşi Naime Hanım da aynı fakültenin biyokimya kürsüsünden. Bu arada Dicle Üniversitesi’nde toplam doktor oyunun 204 olduğunu belirtelim. Yani üniversitenin yönetimini ele geçirmek için “doktorlar arası dayanışma” hiç fena değil. Tıpçıların çoğu rektörün hanımına oy vermişler.


 

İşler güzel güzel “demokratik kurallar içinde” cereyan ederken, “hınzır YÖK” bu sefer de Prof. Naime Canoruç’u listeden silmiş. Kendisini tahtın vârisi bir kraliçe gibi algılayan Naime Hanım, Canoruç hanedanının üstün vasıflarını vurgulayan bir demeç vermiş : “Aldığım oyla liste dışı bırakılmamı etik bulmuyorum. Beni öğretim üyeleri seçiyor. Demek ki eşim iki dönemdir Dicle Üniversitesi’nde iyi işler yapmış ki, bu görevi eşimin yerine benim sürdürmem isteniliyor. Bu nedenle oyların çoğunluğunu ben alıyorum” (Diyarbakır Olay, 23 temmuz). Bu arada, eski Rektör Prof. Fikri Canoruç ve 19 öğretim üyesinin Tıp Fakültesi Merkez Laboratuarı’na malzeme alımında usulsüzlük yaptıkları iddiasıyla Diyarbakır 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandıklarını basından öğreniyoruz (Zaman, 28 Ekim 2005). Eminim bu iddiaların aslı yoktur, muhakkak aklanacaklardır. Fakat anlaşılan Diyarbakır’daki pasta da epey büyük!


 

Velhasıl, rektörlük bir “ehliyet” meselesidir ve her ipini koparan rektör olamaz! Muhakkak aile içinde kalmalıdır! Öyle değil mi, efendim?


Meraklısına not:

Uludağ Üniversitesi’ne Prof. Medet Mete Cengiz ve Dicle Üniversitesi’ne de Prof. Ayşegül Jale Saraç Cumhurbaşkanı Gül tarafından rektör olarak atandı. Merak etmeyin değişen çok bir şey yok. Çünkü iki rektör de tıp fakültesinden...

Bu haber toplam 1283 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim