• BIST 9693.46
  • Altın 2506.298
  • Dolar 32.5775
  • Euro 34.7696
  • Ankara 22 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Bursa 15 °C
  • Antalya 18 °C
  • İzmir 20 °C

Sağlık sektörünün yüzde 95'i devlet kontrolünde

Sağlık sektörünün yüzde 95'i devlet kontrolünde
Sağlık sektörünün yüzde 95'i devlet kontrolünde. Eğer Bakanımız kısmi statünün hastalar açısından bir para tuzağı haline geldiği için kaldırılması gerektiğini iddia ediyorsa, birincisi bu konuda ne sayıda soruşturma...

Tam günün amacı

Sağlık sektörünün yüzde 95'i devlet kontrolünde. Eğer Bakanımız kısmi statünün hastalar açısından bir para tuzağı haline geldiği için kaldırılması gerektiğini iddia ediyorsa, birincisi bu konuda ne sayıda soruşturma açtırmış olduğunu sormak, ikincisi aczini itiraf ettiği için kendisini tebrik etmek gerekir.

Tam gün yasası Anayasa Mahkemesi tarafından kısmen iptal edildi. Böylece, Sağlık Bakanlığı’nın halkımızın sorunlarına deva olarak sunduğu yasa amacın tam tersine, Bakanlığın eline yüzüne bulaştırdığı bir diğer projesi haline geldi. Bakanlık bu konuda o kadar yanıltıcı propaganda ve demagoji yaptı ki, yasanın gerçek amacını ve içeriğini tartışmak gerekli ve zorunlu oldu.

Bir kavram olarak
Sosyal devletler öncelikli olarak iki alanda ücretsiz hizmet sunma iddiası taşırlar: Sağlık ve eğitim. Bu iddia daha çok temel hizmetlere yöneliktir ve sağlık açısından ana ve çocuk sağlığı, koruyucu hekimlik, birinci basamak hizmetleri ve acil durumları içerir. Devletimiz bu öncelikleri tanımış ve buna uygun davranmıştır, durum mevcut Sağlık Bakanlığı’na has bir yönelim değildir. Hizmetlerin ikinci basamağı uzman personel gerektirir, bu da ilçe ve illerde devlet hastaneleri oluşturularak çözüldü. Görüldüğü gibi, özel uzmanlık gerektiren konular dışında etkin bir sistemimiz zaten mevcut ve bazı sorunları olmakla beraber hep varolageldi.

Tartışma üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde ortaya çıkıyor. Bu hizmetler yüksek teknoloji gerektiren tanı ve tedavi hizmetleri olup her ülkede özelleşmiş hastaneler kurularak ve uzmanlaşmış sağlık personeli istihdam edilerek sağlanır. Bunların iki ana özelliği var: Birincisi pahalıdırlar, ikincisi etkin çalışma için bir sevk zinciri gerektirirler (örneğin, her başı ağrıyan kişiyi beyin uzmanı bir hekimin görmesi gerekmez). Ancak, çağın gereklerine uygun olarak, her üst merkezde her karmaşık hastalık için ayrı personel bulundurulması rasyonel değil. Bu durumda, uzman hekimlerin hizmetlerini hastane kaynaklarını tam gün kullanmadan sunabilmeleri için kısmi statüde (part-time) çalışma kurumu oluştu. Bu statü doktorlar hak etmediği kadar çok gelir elde etsin diye değil, sağlık kurumları en üst düzeyde üçüncü basamak hizmeti verebilsinler diye ortaya çıktı.

Her statünün suistimale açık olduğu bilinen bir gerçek. Bu durumdan kısmi statü de payına düşen yozlaşmayla çıktı. Ülkemizde sağlık sektörünün yüzde 95’inin devlet kontrolünde olduğunu düşünürsek, eğer Bakanımız kısmi statünün dejenere edildiği ve hastalar açısından bir para tuzağı haline geldiği için kaldırılması gerektiğini iddia ediyorsa, birincisi bu konuda ne sayıda soruşturma açtırmış olduğunu sormak, ikincisi aczini itiraf ettiği için kendisini tebrik etmek gerekir. Unutmayalım ki, Bakanımız da daha önce muayenehane çalıştırdı ve konuyu birinci elden bilen bir kişidir.
Düşünelim, tam gün yasası Meclis’ten geçtiği gibi kanunlaşsaydı ne olurdu? Üst düzey uzmanlaşmış hekimler eninde sonunda devlet sisteminden ayrılmak zorunda kalacaklardı. Bu kesim istatistik olarak küçük olabilir ama bir örnek olarak ulusal futbol takımımızın en değerli oyuncularını kaybetmesine karşılık gelir. Yani azımsanacak bir durum değil. Peki, bunun sokaktaki insana yansıması nasıl olacaktı? Eğer standart (sağlık personelinin çoğunluğunun üzerinde bilgi ve beceri sahibi olduğu) bir sorununuz varsa, iyi bir teşhis ve tedavi hizmeti almanız mümkün. Ama eğer çözümü uzmanlık gerektiren bir sorununuz varsa, yıllarca ödenen primler boşa gider ve devlet şemsiyesinin tümüyle dışına itilmiş bir hekime muayene ve tedavi olmak zorunda kalacaktınız. Pahalı görünüyor değil mi? Evet, ama herkese değil. Birazdan göreceğiz.

Hekimlerin hakları
Meslek kollarında kişilerin elde ettiği gelir, bilgi ve tecrübeleri fazlalaştıkça artar. En yetenekli sanatçılar, sporcular gibi en iyi hukukçular, mühendisler ve en iyi hekimler de bu kurala tabidir. Bu mesleklerin örgütleri ücret tarifeleri yayınlayarak bu uzmanlık hiyerarşisini korurlar. Örneğin sağlık personeli için TTB’nin yayınladığı tarifelerdir. Geçerli tarifede bazı cerrahi girişimler için 10 bin TL’ye kadar (vaka başına) ücret biçilmekte, birçok özel sigorta ve bir kısım kamu kuruluşları da bu ücretleri bir norm olarak görerek uyguluyor. Böylece, eğer özel sağlık sigortanız varsa ya da sağlık güvenceniz TBMM ya da TC Merkez Bankası gibi ayrıcalıklı kurumlardan ise en uzman hekime, üstelik bedelsiz ya da sizin adınıza devletimiz tarafından ödenmek üzere tedavi olabilirsiniz. Yasa ile, şanslı bir azınlığın devlet parasıyla en yüksek düzeyde hizmet alma garantisi devam ettirilirken, çoğunluğun üst düzey hizmet alması olasılığı azalıyor.

Bu durumda bu yasanın amacı, kaliteli ve yüksek masraflı hekimleri kamudan kaçırarak kamunun (ve özel hastanelerin) hekim masraflarının azaltılması (kalitenin düşmesi pahasına), bu arada da şanslı azınlığın statüsünün devamının garanti edilmesidir. Böyle olmasa ve amaç bağcı dövmek değil üzüm yemek olsaydı, doğrudan bir satırlık “kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan hekimler kısmi statüde çalışamazlar” şeklinde bir yasa ile konu düzenlenebilir, şu hekim burada, bu hekim de şurada çalışamaz gibi anlamsız ayrıntılara girilmezdi.
Bu bağlamda nitelikli hizmetin önündeki engelin sağlık personelinin ahlâksızlığı değil, vatandaşlarımızın sosyal güvencelerinin kaliteli hizmete erişmek için yeterli olmaması olduğu anlaşılmalı ve herkesin en kaliteli hizmete ulaşması hedefleniyorsa, bunun için gereken haklı bedel ödenmeli. Bu bedel özel sigortalar ya da TBMM tarafından ödenebiliyorsa, SGK tarafından da ödenebilmeli.

Sonsöz
Görülebileceği gibi, tam gün yasası aslında temel sağlık hizmetlerini değil, daha çok üçüncü basamak sağlık hizmetlerini ilgilendiriyor. Halka verilen sağlık hizmetlerinin çoğuyla ilişkisi yok. Amaç, daha iyi sağlık hizmeti vermek değil, direk olarak kalitenin tırpanlanması ve maliyetin azaltılması. Böylece sağlık personeli gelirleri azaltılacak, hizmet ihtiyacı olanlar vasıfsız özel sağlık fabrikalarına mahkum edilecektir.

HÜSEYİN CAHİT ALTAN:Serbest hekim

Kaynak: Haber Kaynağı
Bu haber toplam 3301 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim