• BIST 9645.02
  • Altın 2416.205
  • Dolar 32.5833
  • Euro 34.8133
  • Ankara 24 °C
  • İstanbul 20 °C
  • Bursa 27 °C
  • Antalya 25 °C
  • İzmir 27 °C

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği
Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’nde yer alan bazı düzenlemelere ilişkin açılan ...

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’nde yer alan bazı düzenlemelere ilişkin sağlık derneklerince açılan yürütmeyi durdurma talebleri hakkında kararlar.

18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği ile İlgili Danıştay Sekizinci Dairesinin E:2009/7827, E:2009/7832, E:2009/7850, E:2009/7858, E:2009/10046 ve E:2009/10357 sayılı kararları.

 

 

Esas No : 2009/7827

T.C.

D A N I Ş T A Y

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas No : 2009/7827

18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31. sırasında yer alan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin beş yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin, Ek-2 sayılı çizelgesinin Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi adı altında ana dal ihdas edilmesine ilişkin 1. sırasında yer alan düzenlemenin yürütmesinin durdurulması; Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasınad Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Yönetmeliğin Geçici 10. madedsinde yer alan "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresi ve Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenleme yönünden yürütmesinin durdurulması isteminin reddi hakkında.



Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen :

Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği

Vekili : Av.

Davalılar : 1- Başbakanlık

2- Sağlık Bakanlığı

Davanın Özeti : 18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine, Ek-1 sayılı çizelgesinin 31.sırasında Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalının eğitim süresinin 5 yıl olarak belirlenmesine, Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemeler ile Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenleme ve Yönetmeliğin geçici 10. maddesinde yer alan "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresinin; uzmanlık alanlarının ve yan dalların belirlenmesi ile ilgili olarak bir yöntem sorunu olduğu, düzenlemelerin bilimsel bir temele dayanmadığı, Ağız Yüz Çene Cerrahisi disiplini ile Ağız Diş Çene Cerrahisi disiplinin birbirinden ayrı düşünülemeyeceği bu iki disiplinin tıp doktorluğu ve diş hekimliğinin kesişim noktası olduğu ve gelişmiş ülkelerdeki uygulamanın iki alanın tek bir program ile yürütülmesi şeklinde veya Plastik Cerrahi disiplinine bağlı bir yan olarak belirlenmesi yönünde olduğu, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalının eğitim süresinin beş yıla düşürülmesinin uzman hekimlerin sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesini engelleyeceği, eğitim ve rotasyon sorunlarına yol açacağı, geçici 10.maddedeki ibarenin de ülkemizde uzun yıllardır el cerrahisi alanında uygulama yapan uzman hekimlerin haklarını eşitlik ilkesine aykırı olarak ihlal ettiği ileri sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

Savunmaların Özeti :Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin bir bütün olarak; yargı kararlarının gözetilmesi, ilgili bilim çevrelerinden görüş alınması, bilimsel gerekliliklerin ön plana alınması suretiyle düzenlendiği, Yönetmeliğin hazırlanmasında görev alan TKurul üyelerinin uzmanlık eğitimi veren kurumlar bazında temsil ilkesi esas alınarak belirlendiği, tek tek uzmanlık alanı gözetilerek Kurul oluşturulmasının fiilen mümkün olmadığı ve bunun bir eksiklik olarak nitelenemeyeceği, ayrıca Kurul'un konusunda uzman kişilerden oluşacak alt komisyonlar ile bu konuda gerekli bilimsel çalışmalar yapmasının mümkün olduğu, ana dal - yan dal belirlenmesine ilişkin hukuki durumun 1219 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat ile idarelere tanınmış yetki alanında ve takdir hakkı kapsamında olduğu, Yönetmeliğin Ek çizelgelerinde ve geçici maddelerinde yer alan düzenlemelerin ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ve tıp alanındaki gelişmelere paralel olarak yapıldığı belirtilerek yürütmenin durdurulması isteminin ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi : Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalında uzmanlık eğitimi süresini beş yıl olarak belirleyen düzenleme ile diş hekimliği alanında Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ana dal uzmanlık alanı ihdas edilmesine ilişkin düzenlemeyi bir başka ifadeyle yeni bir hukuki durum ihdas eden düzenlemeleri hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak bilimsel gerekçenin bulunmadığı anlaşıldığından, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31. sırasında yer alan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin beş yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Yönetmeliğin Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında yer alan Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ana dal uzmanlık alanı ihdas edilmesine ilişkin düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

Diğer taraftan, gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının yasalar çerçevesinde sahip olduğu takdir hakkını; uzmanlık eğitimine ilişkin daha önceki idari düzenlemelerden anlaşıldığı üzere ülkemizde (farklı şekilde adlandırılmış olsa da) uygulaması bulunan (yeni bir alan olmayan) Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisini bir yan dal olarak değil uzmanlık ana dalı olarak düzenlemek yönünde ve istisnai yollardan yan dal uzmanlık belgesi alacak olan tabiplerin en az iki yıl eğitim kurumunda (tıp ve diş hekimliği fakülteleri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlar ve Adli Tıp Kurumu) çalışmış bulunması yönünde bir şart getirilerek kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedenle Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Yönetmeliğin geçici 10. maddesinde yer alan "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresi ve Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenleme yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı ... Düşüncesi : Dava,18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisinin uzmanlık dalı olarak belirlenmesine; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31.sırasında Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık dalının eğitim süresinin 5 yıl olarak belirlenmesine; Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında Ağız,Diş ve Çene Cerrahisinin uzmanlık dalı olarak belirlenmesine; Ek-3 sayılı çizelgesinin 22. sırasında Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi yan dalının verilmemesine ilişkin düzenlemeler ile Yönetmeliğin geçici 10. maddesinde yer alan El Cerrahisi yan dal uzmanlığı yönünden "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmıştır.

18.7.2009 gün ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekiemliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Tıpta Uzmanlık Ana Dalları ve Eğitim Sürelerine Dair Ek-1 çizelgesinin 3. sırasında Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi Ana dal olarak belirlenmiş, aynı yönetmeliğin Diş Hekimliğinde Uzmanlık Ana Dallarına ve Eğitim Sürelerine Dair Ek-2 çizelgesinin 1. sırasında da Ağız, Diş ve Çene Cerrahisine yer verildiği görülmüştür.

Ülkemizde ve Dünya örneğinde Ağız, Çene ve Yüz Cerrahisi eğitiminin diş hekimliği eğitimi içinde yer aldığı ve ülkemizde bu eğitimi tamamlayanlarında Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Doktoru ve çene cerrahı olarak görev yaptıkları bilinmektedir.Dolayısıyla Ağız, Çene ve Yüz Cerrahisi uzmanlık alanının gerektirdiği unsurlardan birininde diş hekimliği temel eğitimi olduğu anlaşılmaktadır. Bu uzmanlık alanının uğraşı alanı ağız, dil, çene, baş ve boyun bölgesinin şekil bozuklukları, doku kayıpları, gömük dişler, kistler v.s gibi çok geniş konuları içermesi nedeniyle bu uzmanlık dalının hekimlik ile diş hekimliği alanlarının kesiştiği noktada bulunduğu dosya içindeki belgelerden anlaşılmaktadır.

Nitekim davaya konu yönetmeliğin taslak görüşmelerinde kayda geçen muhalefet şerhinde de, bu ana dalda diş hekimlerinin yer almadığı bir sistemin mevcut olmadığı, diş hekimlerinin yer almadığı Ağız, Yüz ve Çene cerrahisi ana uzmanlık dalının Dünyadaki uygulamalarla örtüşmediği gibi uygulamada bazı problem ve tıbbi eksikliklere yol açacağının belirtildiği görülmektedir.

Tıpta Uzmanlık Kurulunun uzmanlık dallarını belirleme konusunda yetkili olduğu açık olmakla beraber üye sayısı itibariyle kurulun tüm uzmanlık alanlarından bir temsilci şeklinde oluşmadığı göz önüne alındığında uzmanlık alanları oluşturulurken alınan kararın sadece bir kurul kararı olmasından ziyade "bilimsel bir kurul" kararı olabilmesi için tüm bilimsel veri ve.kriterlerin değerlindirilmesi beklenir.Bunun içinde o uzmanlık alanının pratiğini yürüten yetkin kişi ve kurumların istişari görüşünü almaya engel bir durum bulunmamaktadır.Hele ki dava konusu olayda taslak görüşmelerinde muhalefet şerhi koyan üyenin Ağız,Diş ve Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı mensubu olduğu göz önüne alındığında şerh düşülen bilimsel tesbit ve kaygılar açısından işlemin bilimsel bir gerekçeye oturtulması gerekirdi

Oysa bu yapılmadan hem Tıpta Uzmanlık Ana Dalları arasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisine hemde Diş Hekimliğinde Uzmanlık Ana Dalları arasında Ağız,Diş ve Çene Cerrahisine yer verildiği görülmüştür.

Bu durumda aykırılık olarak ileri sürülen nedenleri karşılayacak şekilde ve bilimsel gereklilikleri ortaya koyacak biçimde bu uzmanlık alanlarının birleşik bir ana dal şeklinde mi yoksa ayrı ayrı ana dal şeklinde mi teşkilatlanmalarının uygun olacağı konusunda hazırlanmış bilimsel bir gerekçeye dayanmayan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ile Ağız Diş ve Çene Cerrahisi şeklinde iki ayrı uzmanlık dalı getirilmesine ilişkin düzenlemede hukuka ve hizmetin gereklerine uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Yönetmeliğin iptali ve yürütmenin durdurulması istenen diğer maddelerine gelince,

Dava konusu edilen bu maddelerde hukuka aykırı bir yön görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle dava konusu yönetmeliğin Ek-1 çizelgesinin3. sırasındaki Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi ibaresi ile Ek-2 çizelgesinin 1. sırasındaki Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi ibaresinin yürütmesinin durdurulması isteminin kabulü, diğer maddelere yönelik yürütmeyi durdurma isteminin ise reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.

Uyuşmazlık;18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine, Ek-1 sayılı çizelgesinin 31.sırasında Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalının eğitim süresinin 5 yıl olarak belirlenmesine, Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemeler ile Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenleme ve Yönetmeliğin geçici 10. maddesinde yer alan El Cerrahisi yan dal uzmanlığı yönünden "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresinin iptali isteminden doğmuştur.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin birden fazla hükmü dava konusu edildiğinden, bu düzenlemelere ilişkin hukuki irdeleme, düzenlemelerin gruplandırılması suretiyle ayrı ayrı yapılacaktır.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenlemenin incelenmesi;

Anayasanın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri düzenlenmiştir.

14.4.1928 gün ve 938 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın, 04/04/2007 gün ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 5614 sayılı Yasanın 4.maddesi ile değiştirilen 9. maddesi hükmüyle Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu ihdas edilmiştir. Maddenin son fıkrasında;"Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir" hükmü yer almaktadır.

1219 sayılı Yasanın, 5614 sayılı Yasa yayımlanmadan önce yürülükte bulunan ve 1219 sayılı Yasanın ihdas edildiği tarihten anılan değişiklik yürürlüğe girene kadar değiştirilmemiş olan 9. maddesinde; "İhtısas vesikalarının sureti ahzi ve bu hususta mer'i olması lazım gelen kavait işbu kanunun tarihi meriyetinden sonra Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletince tanzim edilecek bir nizamname ile tayin olunur" hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm uyarınca Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlan tüzükler ile tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

Günümüze kadar anılan madde hükmüne dayanılarak; 1929 yılında Tababet ve İhtisas Vesikaları Hakkında Nizamname, 1947 yılında Tababet Uzmanlık Belgeleri Tüzüğü,1956 yılında Tababet İhtisas Nizamnamesi, 1961 yılında Tababet İhtisas Tüzüğü,1962 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü,1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü, 2002 yılında ise Tıpta Uzmanlık Tüzüğü yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve son olarak dava konusu edilen düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 18.7.2009 gününde 1219 sayılı Yasanın 5614 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesi uyarınca yayımlanarak yürürlüğe girmiş, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.

Dava konusu edilen Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında yer alan düzenleme ile Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini ana dal olarak belirlenmiş ve Ek-3 sayılı çizelgede Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalına bağlı yan dal olarak yalnızca El Cerrahisi disiplinine yer verilmiştir.

Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini ilk kez (Ağız ve Çene Cerrahisi adı altında) 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzükte uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmiş olup, 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Nizamnamesinde de yine bir uzmanlık ana dalı olarak varlığını korumuştur. 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde ise (Çene Cerrahisi ve Plastik Cerrahi adı altında) Çocuk Cerrahisi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Genel Cerrahi uzmanlık ana dallarına bağlı; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünde de (Ağız ve Çene Cerrahisi adı altında) Genel Cerrahi uzmanlık ana dalına bağlı bir ileri ihtisas alanı olarak yer almıştır. 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğü ve 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde ise Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinine yer verilmemiştir.

Hukuk devletinin gerekleri arasında yer alan kanuni idare ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi ; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesini ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uymasını gerektirmektedir. Dolayısıyla, idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, aynı ve benzer durumda olan kişi ve olaylar için eşit uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması şarttır. Bu bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir.

İdarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları da açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.

Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin idari düzenlemelerdeki konumu itibariyle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında yer aldığı, tıp biliminde yeni bir alan olmadığı ve 1973 ile 2002 yıllarında yayımlanan idari düzenlemelerde yer almasa da 1947 yılından itibaren ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade ettiği anlaşılmaktadır.

Davacı dernek tarafından; Ağız Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmesinin sağlık hizmetinin sunumunda sıkıntı ve karmaşa yaratacağı ve düzenlemenin bilimsel bir açıklamasının bulunmadığı ileri sürülmüş ise de; düzenlemenin yeni bir durum ihdas etmemesi, Cerrahi Tıp Bilimleri alanında yeni bir durum yaratmayarak, ülkemizdeki tıp uygulamasına 1947 yılında girmiş olan bir tıp disiplinini ana dal olarak benimsemiş olması nedeniyle bu iddialara itibar edilmemiştir.

Bu bağlamda; Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 .maddesinde sayma suretiyle belirlenen görevleri uyarınca gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının takdir hakkını; daha önceki idari düzenlemelerden anlaşıldığı üzere ülkemizde (farklı şekilde adlandırılmış olsa da) uygulaması bulunan (yeni bir alan olmayan) Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisini uzmanlık ana dalı olarak düzenlemek yönünde kullanmasında kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Diğer taraftan; yan dal uzmanlık eğitimi, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27. maddesinde; yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği bir uzmanlık eğitimi olarak tanımlanmıştır. Yukarıda sayılan ve bugüne kadar tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin esas ve usulleri belirleyen tüzüklerde de yan dal eğitimi veya ileri ihtisas şeklinde belirlenen uzmanlık eğitimi ilgili ana dal uzmanlarının devam edebileceği bir uzmanlık eğitimi olarak belirlenmiştir.

Bu hale göre; ayrı bir uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmesinde yukarıda açıklanan nedenlerle hukuka aykırılık bulunmayan Ağız ,Yüz ve Çene Cerrahisinin, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalına bir yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin hukuki durumun bir eksik düzenleme olarak değerlendirilemeyeceği de açıktır.

Bu durumda; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Ek-3 sayılı çizelgede Ağız ,Yüz ve Çene Cerrahisinin, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalına bağlı bir yan dal olarak belirlenmemesinde hukuka aykırılık bulunmadığından davanın bu kısmına ilişkin olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesinde yer alan "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresinin incelenmesi;

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesinde; "Algoloji, Askeri Psikiyatri, Cerrahi Onkoloji, Çocuk Acil, Çocuk Genetik Hastalıkları, Çocuk Göğüs Hastalıkları, Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi, Çocuk Radyolojisi, Çocuk Romatolojisi, Çocuk Ürolojisi, Çocuk Yoğun Bakımı, El Cerrahisi, Geriatri, Harp Cerrahisi, Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi, Klinik Nörofizyoloji, Periferik Damar Cerrahisi, Perinatoloji ve Yoğun Bakım yan dallarında, bağlı ana dalda uzman olduktan sonra ve bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce o yan dal alanında yurt içinde veya yurt dışında en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere beş yıl süreyle araştırma, uygulama ve inceleme yapmış bulunanlar, yaptıkları araştırma, uygulama ve incelemeler ile aldıkları eğitimlere ait belgelerini ve bu alanda yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış bilimsel yayınlarını ibraz ederek, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde uzmanlık belgesi almak için Bakanlığa başvurabilir. Başvurular Kurul tarafından birinci fıkrada belirtilen başvuru süresinin bitiminden itibaren altı ay içerisinde değerlendirilir. Çalışmaları yeterli görülenlerin uzmanlık belgeleri Bakanlıkça düzenlenerek uzmanlıkları tescil edilir. " hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Yönetmeliğin "tanımlar" başlıklı 4. maddesinde, kurum veya eğitim hastanesi; tıp ve diş hekimliği fakülteleri ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlar ve Adli Tıp Kurumu olarak tanımlanmıştır.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 10.maddesi, madde metninden de anlaşıldığı üzere; bazı yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dalda uzman olan tabiplerden, ilgili yan dalda yaptığı çalışmaları belgeleyenlere yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin bir düzenlemedir.

Tıpta uzmanlık eğitiminde bugüne kadar yayımlanmış idari düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; bazı ana dal ve yan dallarda istisnai yollardan (sınav şartı olmadan veya eğitim sürecine tabi tutulmadan) uzmanlık belgesi verilmesinin yeni bir uygulama olmadığı anlaşılmaktadır. 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Nizamnamesinin geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında; İç Hastalıkları uzmanı olan tabiplerden, verem savaş dispanserlerinde 6 yıldan fazla çalışmış olanlara, Göğüs Hastalıkları uzmanlığı belgesi verileceği hüküm altına alınmıştır. Benzer bir düzenlemeye 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde de yer verilmiş ve anılan Tüzüğün geçici 6. maddesinde; bir tıp dsiplininde uzmanlığı bulunan tabiplerden bir ileri ihtisas alanında araştırma, etüd, bilimsel yayın yapmış olanların iligili belgeleri sunmak ve Sağlık Bakanlığınca kurulacak komisyonun incelemesinden geçmek koşuluyla ileri ihtisas uzmanlık belgesi alabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu iki örneğe paralel olarak; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün geçici 5. ve geçici 6. maddesinde; 1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü geçici 3., 4. ve 5. maddelerinde; 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesinde ve son olarak dava konusu düzenlemeleri içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 10. maddesinde, idari istikrar oluşturacak şekilde benzer düzenlemelere yer verilmiştir.

Bu düzenlemelerin hepsinde yer alan ortak özellik; istisnai yollardan uzmanlık belgesi alacak olan tabiplerde, yeterliliklerini ortaya koyacak nitelikte bir takım şartların aranmasıdır. Bu şartlar; bilimsel çalışma, araştırma, etüd yapmış olmak, yurt içinde ya da yurt dışında belli niteliklere sahip sağlık kurumlarında çalışmalarda bulunmuş olmak gibi bilimsel yeterliliğe ilişkin özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır.

İdarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.

Bu bağlamda; Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 .maddesinde sayma suretiyle belirlenen görevleri uyarınca gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının, sağlık hizmetini ifa edecek olan tabiplere istisnai yollardan uzmanlık belgesi verilmesi konusunda, sağlık hizmetinin daha nitelikli bir şekilde sunulmasını sağlamak amacıyla çeşitli kriterler getirmesinin takdir hakkı kapsamında bulunduğu açıktır. Bu takdir hakkının dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak; istisnai yollardan yan dal uzmanlık belgesi alacak olan tabiplerin en az iki yıl eğitim kurumunda (tıp ve diş hekimliği fakülteleri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlar ve Adli Tıp Kurumu) çalışmış bulunması yönünde bir şart getirilerek kullanılmasında; sağlık gibi önemli bir alanda görev yapacak olan uzman tabiplerin belirlenmesinde belli nitelikleri haiz sağlık kurumunda (eğitim kurumu) çalışmış olmak gibi niteliğe ilişkin olduğu açık olan bir şart getirilmesi nedeniyle kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Bu durumda; bazı yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dalda uzman olan tabiplerden, ilgili yan dalda yaptığı çalışmaları belgeleyenlere yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 10.maddesinin 1.fıkrasında yer alan; "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibarelerinde hukuka aykırılık görülmediğinden davanın bu kısmına yönelik olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31.sırasında Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalının eğitim süresinin 5 yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme nin incelenmesi;

Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi disiplini ilk kez 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde (Çene Cerrahisi ve Plastik Cerrahi adı altında) Çocuk Cerrahisi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Genel Cerrahi uzmanlık ana dallarına bağlı iki yıl eğitim süresi olan bir ileri ihtisas olarak mevzuatımıza girmiş,1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünde de (Plastik Cerrahi adı altında) Genel Cerrahi uzmanlık ana dalına bağlı bir ileri ihtisas alanı olarak yer almıştır. 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünde ise, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi olarak 5 yıl eğitim süresi olan bir uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmiştir. 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde de Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi, ana dal olarak varlığını korumuş ve eğitim süresi altı yıla çıkarılmıştır. Bu süreçten açıkça anlaşıldığı üzere, iki yıllık bir ileri ihtisas olarak başlayan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi eğitimi yıllar içinde Genel Cerrahiden ayrılarak bağımsız bir ana dal haline gelmiş ve bu bilim alanına ilişkin olarak yaşanan gelişim sürecinde eğitim süresi altı yıla kadar uzatılmıştır.

Diğer taraftan; diş hekimliğine ilişkin düzenleme ilk kez 1928 tarihli ve 1219 sayılı Yasada yer almakla birlikte, ne 1929 tarihli Tabiplerin İhtisas Vesikaları Nizamnamesinde, ne de 1947 tarihli Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzükte diş hekimlerine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 1956 tarihli Tababet İhtisas Nizamnamesinde ise, Ortodonti ihtisas şubeleri arasında sayılmış, 1961 tarihli Tababet İhtisas Tüzüğünde de, Ortodonti ve Pedodonti yardımcı ve temel tıp bilim dalları arasında sayılmıştır. Yine, 1962 tarihli Tababet Uzmanlık Tüzüğünde, Ortodonsi ve Diş ve Maksilofasiyal Protez klinik tababet uzmanlıkları arasında, 1973 tarihli Tababet Uzmanlık Tüzüğünde ise, Ortodonti ve Diş Protezi uzmanlık ana dalları arasında sayılmıştır. 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde de, Tababet Uzmanlık Tüzüğünde yer alan Ortodonti ve Diş Protezi uzmanlık ana dalına, Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi ile Pedodonti ve Periodontoloji uzmanlık ana dalları eklenerek uzmanlık ana dalı sayısı 5'e çıkarılmıştır. Ancak, Tüzükte yapılan bu düzenlemeye karşı açılan davada, Dairemizin 30.09.2004 gün ve E:2002/3488, K:2004/3549 sayılı kararı ile Tüzüğe ekli Çizelgenin "diş hekimleriyle ilgili uzmanlık dalları" kısmının iptaline karar verilmiş ve bu karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca onanmış ve karar düzeltme istemi de reddedilerek kesinleşmiştir. Dava konusu Yönetmelikle de, daha önceki düzenlemelerde yer alan Ortodonti ve Diş Protezi (Protetik Diş Tedavisi) uzmanlık ana dallarına Ağız Diş ve Çene Cerrahisi, Endodonti, Pedodonti ve Periodontoloji olmak üzere 4 ihtisas dalı daha eklenerek diş hekimliğinde 6 uzmanlık ana dalı öngörülmüştür.

İdarelerin tesis ettikleri işlemlerin (bireysel-düzenleyici) unsurlarından olan sebep unsuru idareyi işlem yapmaya iten hukuki neden, bir başka ifadeyle;tüm idari işlemlerde olduğu gibi işlemle gerçekleştirilmeye çalışılan kamu yararına dayanan hukuki, somut durumdur. İdari işlemin sebep ögesindeki hukuka aykırılık işlem yargı mercii önüne getirildiğinde resen dikkate alınacaktır.

Bu bağlamda; idari işlemlerin bir sebebe ve gerekçeye dayalı olması hukukun genel ilkelerinden olduğundan, bu ilke genel anlamda düzenleme veya işlem yapan idareyi uyguladığı ve düzenleme yaptığı alanda doğru ve anlamlı olgular ortaya koymaya ve denetim yapmaya zorlar. İşlemlerde gösterilen sebep ve gerekçe, işlemin yasaya uygunluğu ve dayanağını değerlendirme, itiraz edip etmeme konusunda ilgililere yardımcı olmakla birlikte, idarenin saydamlığı, savunma hakları ve idareye güven ilkeleri ve hukuk devleti anlayışının oluşumu noktalarında da büyük öneme sahiptir.

Diğer taraftan idarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından hukuka uygun olarak temellendirilmiş olgularla desteklenmelidir.

Anayasamızın 10.maddesinde yer alan eşitlik ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesi ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uyması olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla, idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, hukuka uygun olan uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması gerekmektedir. Bu bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir. İdarelerin; düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, uygulamaları çağın gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak değiştirip, yeniden düzenlemesi, kamu hizmetine egemen olan ilkelerden biri olan uyarlama(değişkenlik) ilkesi uyarınca hem bir görev hem de bir yetki ise de; bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılması ve düzenlemede yapılan değişikliğe temel olan, bir başka ifadeyle kamu yararını gerçekleştirecek bu düzenlemeyi gerektiren olguların somut olarak ortaya konulması şarttır.

Bu kapsamda, dava konusu uyuşmazlık yukarıda belirtilen temel hukuki ilkelerle birlikte ele alınınca, ülkemizdeki hukuki düzenlemeler çerçevesinde gelişim süreci yukarıda kısaca belirtilen Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalında, 2002 yılından bu yana altı yıllık bir zaman diliminde verilen uzmanlık eğitimi süresinin beş yıla düşürülmesine ilişkin değişikliğin ve diş hekimliği alanında yeni bir uzmanlık ana dalı ihdas edilmesine ilişkin düzenlemenin, bu düzenlemeleri hukuka uygun kılacak bilimsel gerekçelere dayanması gerekmektedir.

Ayrıca, tıp gibi insan hayatına doğrudan etkisi olan bir alanda sağlık hizmetini sunacak uzmanların eğitim süresine ilişkin olarak yapılan değişikliğin ve yeni bir ana dal ihdas edilmesine ilişkin düzenlemenin, salt bu konuda idarenin yetkili olması ve takdir hakkına sahip bulunması gibi kavramlarla açıklanamayacağı, anılan konularda değişikliğe gidilmesini yeni düzenleme yapılmasını gerektiren bilimsel gerekçelerin ortaya konulmasını da gerektirdiği tartışmasızdır. Aksi, idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını yukarıda belirtilen ilkelere ve dolayısıyla hukuka uygun kullanmadığı anlamına gelecektir.

Davalı idarelerce, dava konusu düzenlemelerin; uzun süren toplantı ve çalışmalar neticesinde, bilimsel çevrelerden görüş alınarak ülkemiz ihtiyaçları ve gelişmiş ülkelerin uygulamaları gözetilerek alanında uzman kişilerce yapıldığı ve tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin olarak ana dal ve yan dal belirlemek konusunda takdir hakkı ve yetkisinin uhdelerinde olduğu ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanıldığı ileri sürülmüştür. Ancak; bu iddiaları destekleyen ve düzenlemenin yapılmasına temel teşkil eden bir bilimsel çalışmanın ya da raporun bulunmadığı; ülkemizde Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi eğitiminin süresinin beş yıla düşürülmesi yönündeki gerekliliği ve diş hekimliğinde yeni bir ana dal kurulmasını gerektirecek akademik ihtiyacın varlığını ortaya koyan verilerin ve bu yöndeki akademik çevrelerden alınmış bilimsel görüşlerin dikkate alınarak düzenleme yapıldığını gösterecek bilgi ve belgelerin sunulamadığı görülmektedir.

Ayrıca Sağlık Bakanlığınca; yeterli savunma süresi olmadığından ve hangi düzenlemelere karşı dava açılacağı bilinemeyeceğinden yapılan düzenlemelere ilişkin bilimsel raporların hazırlanamadığı ileri sürülmüştür. Ancak; Dairemizin konuyla ilgili daha önceki kararlarında da gerekçe olarak yer verdiği, düzenlemeyi hukuki kılacak ve kamu yararına yönelik bilimsel gerekçe kavramı; dava konusu düzenlemenin yapıldığı aşamadan önce ortaya çıkmış olan ve düzenlemeye yol açan gerekliliği işlemin sebep ve amaç unsurunu da oluşturacak şekilde ortaya koyan ve dolayısıyla idari düzenlemeye yön veren bir kavramdır. Bir başka ifadeyle bilimsel gerekçe(rapor, veri) düzenlemeye temel teşkil ettiğinden düzenleme yapıldığı, sonuçlandığı anda zaten var olan bir kavramı ifade etmekte olup, düzenleme hukuk aleminde sonuç doğurup, dava konusu edildikten sonra oluşturulacak bir sebep değildir.

Bu açıklamalar ışığında;Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalında uzmanlık eğitimi süresini beş yıl olarak belirleyen düzenleme ile diş hekimliği alanında Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ana dal uzmanlık alanı ihdas edilmesine ilişkin düzenlemeyi hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak bilimsel gerekçenin bulunmadığı anlaşıldığından, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31. sırasında yer alan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin beş yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Yönetmeliğin Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında yer alan Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ana dal uzmanlık alanı ihdas edilmesine ilişkin düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.

Bu nedenlerle, dava konusu düzenlemelerden hukuka aykırılıkları tespit edilmiş olanların; hukuka aykırı olarak ihdas edilmiş bir ana dal alanında uzmanlık eğitimi verilmesini sağlayacak olması ve Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık eğitiminde eğitim süresinin kısaltılmasına ilişkin düzenleme yapması ve bunun eğitim kurumlarında uygulamaya konulacağı dikkate alındığında, giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı da açıktır.

Açıklanan nedenlerle, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31. sırasında yer alan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin beş yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin, Ek-2 sayılı çizelgesinin Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi adı altında ana dal ihdas edilmesine ilişkin 1. sırasında yer alan düzenlemenin yürütmesinin durdurulmasına; Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Yönetmeliğin geçici 10. maddesinde yer alan "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresi ve Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenleme yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddine 05.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi. 
 

------------------------------------------------------------------------------------------------------

Esas  No   : 2009/7832


T.C.

D A N I Ş T A Y

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas  No   : 2009/7832

18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 10. maddesinde yer alan "Cerrahi Onkoloji" ibaresinin yürütmenin durdurulması; Ek-3 sayılı çizelgesinin Cerrahi Onkoloji disiplinini Genel Cerrahi ana dalına bağlı bir dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin yürütmesinin durdurulması isteminin reddi hakkında.

 

                 Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen : Türk Cerrahi Derneği

                Vekili                     : Av.

                Davalılar               : 1- Başbakanlık

                                                 2- Sağlık Bakanlığı

                Davanın Özeti   : 18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesinde yer alan "cerrahi onkoloji" ibaresi ile Ek-3 sayılı çizelgesinin Cerrahi Onkoloji disiplinini Genel Cerrahi ana dalına bağlı bir yan dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin; "cerrahi onkoloji" adı altında yapılan yan dal düzenlemesinin tıp disiplinine uygun olmadığı, toplum sağlığının ve genel cerrahi uzmanlık eğitiminin bu uygulamadan olumsuz etkileneceği, ekli çizelgelerin oluşturulma yönteminin bir bütün olarak  bilimsel esaslara dayanmadığı, ülke çapındaki ilgili meslek kuruluşları ve meslek mensubu olan genel cerrahlar tarafından bu şekilde bir yan dal ihdası yönünde bir talep bulunmadığı, Yönetmelik taslağında Cerrahi Onkoloji'ye yer verilmediği halde Yönetmelik metninde Cerrahi Onkoloji'nin bir yan dal olarak yer almasının ve geçici 10. madde ile de bu alanda istisnai bir şekilde yan dal uzmanlık belgesi verilmesinin hukuka aykırı olduğu öne sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

                Savunmaların Özeti           : Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin bir bütün olarak; yargı kararlarının gözetilmesi, ilgili bilim çevrelerinden görüş alınması, dünyadaki uygulamanın izlenmesi ve bilimsel gerekliliklerin  ön plana alınması suretiyle düzenlendiği, Yönetmeliğin hazırlanmasında görev alan Tıpta Uzmanlık Kurulu üyelerinin uzmanlık eğitimi veren kurumlar bazında temsil ilkesi esas alınarak belirlendiği, tek tek uzmanlık alanı gözetilerek Kurul oluşturulmasının fiilen mümkün olmadığı ve bunun bir eksiklik olarak nitelenemeyeceği, ayrıca Kurul'un konusunda uzman kişilerden oluşacak alt komisyonlar ile bu konuda gerekli bilimsel çalışmalar yapmasının mümkün olduğu, ana dal - yan dal belirlenmesine ilişkin hukuki durumun 1219 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat ile idarelere tanınmış yetki alanında ve takdir hakkı kapsamında olduğu, ayrıca kanserin dünyada ölüm olaylarının en çok görüldüğü ikinci alan olması nedeniyle Cerrahi Onkolojinin uzmanlık alanı olarak düzenlenmesi gerektiği, bu durumun tıp alanında yaşanan gelişmeler doğrultusunda bir gereklilik olarak ortaya çıktığı ve bu bağlamda Yönetmeliğin Ek çizelgelerinde  ve geçici maddelerinde yer alan düzenlemelerin ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ve tıp alanındaki gelişmelere paralel olarak yapıldığı belirtilerek yürütmenin durdurulması isteminin

ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

                Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi   :Kanuni idare ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi ; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesini ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uymasını gerektirmekte olup, idarenin aynı  ve  benzer  durumda olan kişi ve olaylar için  eşit   uygulamayı  sağlamak adına  istikrarlı uygulamalarda bulunması şarttır.Dava konusu düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinde; 2002 yılından önce yürürlükte olan ve 1973 ile 2002 yılları arasında uzunca bir süre yürürlükte kalan Tababet Uzmanlık Tüzüğüne paralel bir şekilde, Dairemizin konuyla ilgili 16.12.2003 gün ve E:2002/3854;K:2003/5565 sayılı kararına ve idari istikrar ilkesine uygun olarak Cerrahi Onkoloji disiplinine, Genel Cerrahi ana dalına bağlı iki yıl eğitim süresi olan bir yan dal olarak yer verildiği görüldüğünden Ek-3 sayılı çizelgenin Cerrahi Onkoloji disiplinini Genel Cerrahi ana dalına bağlı bir yan dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenleme yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Diğer taraftan; 1973 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğüyle mevzuatımıza giren 2002 yılına kadar bir yan dal olarak varlığını koruyan ve yargı kararıyla 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde yer almaması hukuka aykırı bulunan Cerrahi Onkoloji yan dal alanında; sağlık hizmetinin sunumu ve uzmanlık eğitim süreci için, yan dal uzmanlık belgesi bulunmamasına rağmen bu alanda faaliyet ve çalışmalarda bulunmuş hekimlerden faydalanmayı gerektirecek bir gerekliliğin (aciliyetin) varlığından söz etmek mümkün olmadığından, yan dal uzmanlığıyla ilgili eğitim sürecini oluşturan yan dal asistanlığının belirtilen koşulları karışısında, uzmanlığın kazanılmasına etken olan eğitim süreci ve başarılı olma özellikleriyle çeliştiği açık olan Cerrahi Onkoloji yan dalında istisnai bir şekilde (sınav ve eğitim sürecine tabi tutulmadan) yan dal uzmanlık belgesi verilmesini öngören düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı görüldüğünden, geçici 10. maddede yer alan "Cerrahi Onkoloji" ibaresi yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabul edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Savcısı ... Düşüncesi : Yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.

                Uyuşmazlık;18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesinde yer alan "cerrahi onkoloji" ibaresi ile Ek-3 sayılı çizelgesinin Cerrahi Onkoloji disiplinini Genel Cerrahi ana dalına bağlı bir yan dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin iptali isteminden doğmuştur.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin birden fazla hükmü dava konusu edildiğinden, bu düzenlemelere ilişkin hukuki irdeleme ayrı ayrı yapılacaktır.   

        Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-3 sayılı çizelgesinin Cerrahi Onkoloji disiplinini Genel Cerrahi ana dalına bağlı yan dal olarak  belirleyen 3. sırasında yer alan düzenlemenin incelenmesi;

                14.4.1928 gün ve 938 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın, 04/04/2007 gün ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 5614 sayılı Yasanın 4.maddesi ile değiştirilen 9. maddesi hükmüyle Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu ihdas edilmiştir. Maddenin son fıkrasında;"Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir" hükmü yer almaktadır.

                1219 sayılı Yasanın, 5614 sayılı Yasa yayımlanmadan önce yürürlükte bulunan ve  1219 sayılı Yasanın ihdas edildiği tarihten anılan değişiklik yürürlüğe girene kadar değiştirilmemiş olan 9. maddesinde; "İhtısas vesikalarının sureti ahzi ve bu hususta mer'i olması lazım gelen kavait işbu kanunun tarihi meriyetinden sonra Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletince tanzim edilecek bir nizamname ile tayin olunur" hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm uyarınca  Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan tüzükler ile tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

        Günümüze kadar anılan madde hükmüne dayanılarak; 1929 yılında Tababet ve İhtisas Vesikaları Hakkında Nizamname, 1947 yılında Tababet Uzmanlık Belgeleri Tüzüğü,1956 yılında Tababet İhtisas Nizamnamesi, 1961 yılında Tababet İhtisas Tüzüğü,1962 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü,1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü, 2002 yılında ise Tıpta Uzmanlık Tüzüğü yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve son olarak dava konusu edilen düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 18.7.2009 gününde  1219 sayılı Yasanın 5614 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesi uyarınca yayımlanarak yürürlüğe girmiş, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.

                Hukuk devletinin gerekleri arasında yer alan kanuni idare ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesini ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uymasını gerektirmektedir. Dolayısıyla, idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, aynı ve benzer durumda olan kişi ve olaylar için eşit uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması şarttır. Bu bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir.

                Cerrahi Onkoloji disiplini ilk kez 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğü ile (Onkolojik Cerrahi adı altında) mevzuatımıza girmiş ve anılan Tüzükte Genel Cerrahi ana dalına bağlı 2 yıl eğitim süresi olan bir yan dal olarak yer almıştır. 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde ise Cerrahi Onkoloji disiplinine yer verilmemiştir. Ancak 2002 yılında yayımlanan Tüzükte Cerrahi Onkoloji yan dalına yer verilmemesi nedeniyle bu durumun bir eksik düzenleme olduğu ileri sürülerek açılan davada; Dairemizin 16.12.2003 gün ve E:2002/3854;K:2003/5565 sayılı kararıyla Genel Cerrahi uzmanlık ana dalı bünyesinde Cerrahi Onkoloji yan dalına yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin iptaline karar verilmiş ve bu karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından onanmıştır.

                Bu bağlamda Genel Cerrahi ana dalına bağlı olarak Cerrahi Onkoloji yan dalına yer verilmemesini eksik düzenleme olarak belirleyen bir yargı kararı olması nedeniyle davalı idareler tarafından Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği hazırlanırken bu kararın dikkate alınması ve bu karara uygun düzenleme yapılması gerektiği de tartışmasızdır. Dava konusu düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinde; 2002 yılından önce yürürlükte olan ve 1973 ile 2002 yılları arasında uzunca bir süre yürürlükte kalan Tababet Uzmanlık Tüzüğüne paralel bir şekilde, Dairemizin yukarıda anılan 16.12.2003 gün ve E:2002/3854;K:2003/5565 sayılı kararına ve idari istikrar ilkesine uygun olarak Cerrahi Onkoloji disiplinine, Genel Cerrahi ana dalına bağlı iki yıl eğitim süresi olan bir yan dal olarak yer verildiği görülmektedir.           

                Diğer taraftan; davacı dernek tarafından düzenlemenin sağlık hizmetinin sunumunda sıkıntı yaratacağı, yetkin uzman hekimlerin yetişmeyeceği ve düzenlemenin bilimsel bir açıklamasının bulunmadığı ileri sürülmüş ise de; Cerrahi Onkoloiji disiplinine ilişkin düzenlemenin yeni bir durum ihdas etmemesi, 1973 ile 2002 yılları arasında var olan ve Dairemizin yukarıda anılan kararı ile 2002 yılında yayımlanan Tüzükte yer almamasının da hukuka aykırı olduğu  saptanan bir uygulamayı benimsemiş olması nedeniyle bu iddialara itibar edilmemiştir.

                Bu bilgiler ışığında; 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünde yer alan ve 2002 yılına kadar uygulamada kalan ve 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık üzüğünde yer almaması yargı kararı ile eksik düzenleme olarak nitelenen Cerrahi Onkoloji yan dalına ilişkin düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-3 sayılı çizelgesinin 3 .satırında hukuka aykırılık bulunmadığından davanın bu kısmına ilişkin olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin, geçici 10. maddesinde yer alan "Cerrahi Onkoloji" ibaresinin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesinde; "Algoloji, Askeri Psikiyatri, Cerrahi Onkoloji, Çocuk Acil, Çocuk Genetik Hastalıkları, Çocuk Göğüs Hastalıkları, Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi, Çocuk Radyolojisi, Çocuk Romatolojisi, Çocuk Ürolojisi, Çocuk Yoğun Bakımı, El Cerrahisi, Geriatri, Harp Cerrahisi, Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi, Klinik Nörofizyoloji, Periferik Damar Cerrahisi, Perinatoloji ve Yoğun Bakım yan dallarında, bağlı ana dalda uzman olduktan sonra ve bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce o yan dal alanında yurt içinde veya yurt dışında en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere beş yıl süreyle araştırma, uygulama ve inceleme yapmış bulunanlar, yaptıkları araştırma, uygulama ve incelemeler ile aldıkları eğitimlere ait belgelerini ve bu alanda yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış bilimsel yayınlarını ibraz ederek, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde uzmanlık belgesi almak için Bakanlığa başvurabilir. Başvurular Kurul tarafından birinci fıkrada belirtilen başvuru süresinin bitiminden itibaren altı ay içerisinde değerlendirilir. Çalışmaları yeterli görülenlerin uzmanlık belgeleri Bakanlıkça düzenlenerek uzmanlıkları tescil edilir. " hükmüne yer verilmiştir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 10.maddesi, madde metninden de anlaşıldığı üzere; bazı yan dallarda, yan dalın bağlı  olduğu ana dalda uzman olan tabiplerden, ilgili yan dalda yaptığı çalışmaları belgeleyenlere yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin bir düzenlemedir.

                Tıpta uzmanlık eğitiminde bugüne kadar yayımlanmış idari düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; ileri ihtisas ve yan dallarda istisnai yollardan (sınav şartı olmadan veya eğitim sürecine tabi tutulmadan) uzmanlık belgesi verilmesinin yeni bir uygulama olmadığı anlaşılmaktadır. 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Nizamnamesinin geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında; İç Hastalıkları uzmanı olan tabiplerden, verem savaş dispanserlerinde 6 yıldan fazla  çalışmış olanlara, Göğüs Hastalıkları uzmanlığı belgesi verileceği hüküm altına alınmıştır.  Benzer bir düzenlemeye 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde de yer verilmiş ve anılan Tüzüğün geçici 6. maddesinde; bir tıp disiplininde uzmanlığı bulunan tabiplerden bir ileri ihtisas alanında araştırma, etüd, bilimsel yayın yapmış olanların iligili belgeleri sunmak ve Sağlık Bakanlığınca kurulacak komisyonun incelemesinden geçmek koşuluyla ileri ihtisas uzmanlık belgesi alabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu iki örneğe paralel olarak; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün geçici 5. ve geçici 6. maddesinde; 1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü geçici 3., 4. ve 5. maddelerinde; 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesinde ve son olarak dava konusu düzenlemeleri içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 10. maddesinde de benzer düzenlemelere yer verilmiştir.

                Bu düzenlemelerin içeriğinden, genel itibariyle anılan maddeler ile güdülen amacın ; tıp biliminin gelişimine paralel olarak  yeni ihdas edilen yan dallarda, kendisini yaptığı uygulama ve çalışmalarla yetiştirmiş olan uzman hekimlerden faydalanılması ve bu dallarda verilmeye başlanacak uzmanlık eğitiminin kesintiye uğramasının önüne geçilmesi olduğu anlaşılmaktadır.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27.maddesinin 4. fıkrasında; yan dal uzmanlık eğitiminin, ek-3 sayılı çizelgede yer alan yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği uzmanlık eğitimi olduğu, yan dal uzmanlık eğitimi yapanların, eğitim gördükleri kurumların ilgili birimlerinde fiilen yan dal uzmanlık öğrenciliği yapmaları ve girecekleri bitirme sınavlarında başarılı olmalarının zorunlu olduğu belirtilmiştir.Ayrıca aynı Yönetmeliğin "Uzmanlık Eğitimine Giriş Sınavları" başlıklı 15. maddesinde; Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavının, Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı Yönetmeliğine göre yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla yan dal uzmanlık eğitiminin de, uzmanlığın kazanılmasına etken olan eğitim süreci ve başarılı olma (sınav) özelliklerini gerektirdiği anlaşılmaktadır.

                Diğer taraftan; 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi hükmü, iş bu davaya konu olan geçici 10. madde hükmü ile paralel bir düzenleme içermekle birlikte bu iki madde arasında önemli bir fark bulunmaktadır. 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi yalnızca yeni ihdas edilen yan dallar için istisnai bir şekilde yan dal uzmanlık belgesi verilmesini düzenlerken, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesi yeni ihdas edilen yan dallar ile birlikte daha önceki idari düzenlemelerde de yer alan(Geriatri, Yoğun Bakım, Çocuk Göğüs Hastalıkları, Cerrahi Onkoloji gibi) yan dallar için de istisnai yollardan yan dal uzmanlık belgesi verilmesini öngörmektedir.

                2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi hükmü, Dairemizin 19.11.2003 gün ve E:2002/3784;K:2003/5027 sayılı kararıyla iptal edilmiş ancak bu iptal kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 8.12.2005 gün ve E:2004/133;K:2005/2681 sayılı kararıyla bozulmuştur. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun anılan kararının gerekçesinde; "Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün Geçici 6. maddesi hükmü ile tıp ilminde meydana gelen gelişmeler ve buna bağlı olarak tıpta uzmanlık eğitiminde yapılması gereken değişiklikler dikkate alınarak bazı yan dalların ana dal olması veya bazı yeni dalların ihdas edilmesi gibi bilimsel ve objektif durum ve gereklilikler çerçevesinde Tüzüğe ek çizelgede belirtilen bu yeni dallarda uzmanlık eğitiminin verilmesini sağlayacak uzman ihtiyacı dikkate alınarak sadece yeni ihdas edilen dallarda ve belirli süre ile sınırlı olmak üzere istisnai yoldan uzmanlık belgesi verilmesi imkanının getirildiği, bu suretle bu dallarda eğitimin kesintiye uğramasının önüne geçilmesinin amaçlandığı ve bu hali ile hizmet gereklerine uygun olduğu anlaşıldığından anılan düzenlemede Tıpta Uzmanlık Kurulunca ibaresi hariç hukuka aykırılık görülmemiştir." ifadesine yer verilmiştir. Alıntısı yapılan bu karar ve yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında; istisnai bir şekilde yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin düzenleme; ancak yeni ihdas edilmiş (henüz belge ile tescil edilmiş bir uzman hekim bulunmayan) alanlarda, kendisini uygulama ve çalışmalarıyla yetiştirmiş uzman hekimlerden gerek sağlık hizmetinin sunumu gerekse eğitici olarak faydalanmak ve uzmanlık eğitiminin kesintiye uğramasını engellemek amacıyla kamu yararına yönelik aciliyet gerektiren bir ihtiyacın karşılanması için yapılması durumunda hukuki bir zemine oturacaktır. Dolayısıyla yukarıda belirtildiği üzere, böyle bir ihtiyaç da; ancak mevzuatımızda bugüne kadar hiç yer almamış ve henüz belge ile tescil edilmiş bir uzman hekim bulunmayan yan dal alanları  için söz konusu olabilecektir.

                 Bu duruma göre Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesini, önceki idari düzenlemelerde yer alan ve yeni ihdas edilmiş bulunan yan dallar yönünden ayrı ayrı incelemek gerekmektedir.

                Cerrahi Onkoloji disiplini ilk kez 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğü ile (Onkolojik Cerrahi adı altında) mevzuatımıza girmiş ve anılan Tüzükte Genel Cerrahi ana dalına bağlı 2 yıl eğitim süresi olan bir yan dal olarak yer almıştır. 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde Cerrahi Onkoloji disiplinine yer verilmemiş ise de bu durumun bir eksik düzenleme olduğu ileri sürülerek açılan davada; Dairemizin 16.12.2003 gün ve E:2002/3854;K:2003/5565 sayılı kararıyla iptal kararı verilmiş ve bu karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından onanmıştır.

                Bu bağlamda; 1973 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğüyle mevzuatımıza giren 2002 yılına kadar bir yan dal olarak varlığını koruyan ve yargı kararıyla 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde yer almaması hukuka aykırı bulunan Cerrahi Onkoloji yan dal alanında; sağlık hizmetinin sunumu ve uzmanlık eğitim süreci için, yan dal uzmanlık belgesi bulunmamasına rağmen bu alanda faaliyet ve çalışmalarda bulunmuş hekimlerden faydalanmayı öncelikli hale getiren bir gerekliliğin (aciliyetin) varlığından söz etmek mümkün olmadığından, yan dal uzmanlığıyla ilgili eğitim sürecini oluşturan yan dal asistanlığının belirtilen koşulları karışısında, uzmanlığın kazanılmasına etken olan eğitim süreci ve başarılı olma özellikleriyle çeliştiği açık olan Cerrahi Onkoloji yan dalında istisnai bir şekilde yan dal uzmanlık belgesi verilmesini öngören dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

                Bu nedenlerle, dava konusu işlemin; insan hayatına doğrudan etkisi olan bir tıp alanı için uzman(yan dal) olacak hekimleri belirleme konusunda düzenleme yapması dikkate alındığında, giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı da açıktır.

                Açıklanan nedenlerle, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; geçici 10.maddesinde yer alan "Cerrahi Onkoloji" ibaresi yönünden 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından yürütmesinin durdurulmasına; Ek-3 sayılı çizelgesinin Cerrahi Onkoloji disiplinini Genel Cerrahi ana dalına bağlı bir yan dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin yürütmesinin durdurulması isteminin reddine, 15.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Esas No : 2009/7850

 

T.C.

D A N I Ş T A Y

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas  No   : 2009/7850

8.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 9. maddesinde yer alan "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin yürütmesinin durdurulması; Ek-1 sayılı çizelgesinin Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinini ana dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin yürütmesinin durdurulması isteminin reddi hakkında.

 

                Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyenler :

                                               1-Ağız ve Çene Yüz Cerrahisi Birliği Derneği

                                               2-

                Vekili                     : Av. ..., Av...., Av....                                                 

                Davalılar               : 1- Başbakanlık

                                                 2- Sağlık Bakanlığı

                Davanın Özeti   :18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinini uzmanlık ana dalı olarak belirleyen Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında yer alan düzenleme ile geçici 9.maddesinde yer alan "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin; uzmanlık alanlarının belirlenmesi ile ilgili olarak bir yöntem sorunu olduğu, düzenlemelerin bilimsel bir temele dayanmadığı, Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini ile Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi disiplinin birbirinden ayrı düşünülemeyeceği bu iki disiplinin tıp doktorluğu ve diş hekimliğinin kesişim noktası olduğu, tıp doktorlarının Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi alanında uzman olabilmeleri için öncelikle diş hekimliği formasyonuna sahip olmaları gerektiği, tıp fakültelerinde  Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi alanıyla ilgili olarak bir eğitim verilmediği ve bu nedenle tıp fakültelerinde henüz bu konuda bir alt yapı oluşturulmadan uzmanlık ana dalı açılmasının kamu yararına aykırı olduğu, diş hekimliği alanında Ağız Diş ve Çene Cerrahisi disiplininde faaliyet gösteren uzman hekimler bulunmaktayken, tıp alanında faaliyet konusu hemen hemen aynı olan bir uzmanlık dalı ihdasının uzmanlık eğitiminin yönetiminde ve sağlık hizmetinin sunumunda sorunlara ve karmaşaya yol açacağı ileri sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

                Savunmaların Özeti           :Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin bir bütün olarak; yargı kararlarının gözetilmesi, ilgili bilim çevrelerinden görüş alınması, bilimsel gerekliliklerin  ön plana alınması suretiyle düzenlendiği, Yönetmeliğin hazırlanmasında görev alan TKurul üyelerinin uzmanlık eğitimi veren kurumlar bazında temsil ilkesi esas alınarak belirlendiği, tek tek uzmanlık alanı gözetilerek Kurul oluşturulmasının fiilen mümkün olmadığı ve bunun bir eksiklik olarak nitelenemeyeceği, ayrıca Kurul'un konusunda uzman kişilerden oluşacak alt komisyonlar ile bu konuda gerekli bilimsel çalışmalar yapmasının mümkün olduğu, ana dal - yan dal belirlenmesine ilişkin hukuki durumun 1219 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat ile idarelere tanınmış yetki alanında ve takdir hakkı kapsamında olduğu, Yönetmeliğin Ek çizelgelerinde  ve geçici maddelerinde yer alan düzenlemelerin ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ve tıp alanındaki gelişmelere paralel olarak yapıldığı, ayrıca davacının ileri sürdüğünün aksine Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini ile Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi disiplinin birbirinden farklı uğraş alanları olduğu Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinin ülkemizde 1947 yılından bu yana uygulaması bulunan bir tıp disiplini olduğu, belirtilerek yürütmenin durdurulması isteminin ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

                Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi     : Gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının yasalar çerçevesinde sahip olduğu takdir hakkını; uzmanlık eğitimine ilişkin daha önceki idari düzenlemelerden anlaşıldığı üzere mevzuatımıza 1947 yılında giren ve ülkemizde (farklı şekilde adlandırılmış olsa da)  uygulaması bulunan (yeni bir alan olmayan) cerrahi bir tıp disiplini olan  Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisini uzmanlık ana dalı olarak düzenlemek yönünde  kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedenle Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme  yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Diğer taraftan; 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzük ile mevzuatımıza giren ve ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade eden  Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi alanında; sağlık hizmetinin sunumu ve uzmanlık eğitim süreci için, bu alanda çalışmalarda bulunmuş hekimlerden faydalanmayı öncelikli hale getiren bir gerekliliğin (aciliyetin) varlığından söz etmek mümkün olmadığından, uzmanlık unvanının kazanılmasına etken olan eğitim süreci ve başarılı olma özellikleriyle çeliştiği açık olan Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi alanında istisnai bir şekilde uzmanlık belgesi verilmesini öngören dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık  bulunmadığı ve geçici 9. maddede yer alan "Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresi yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabul edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Savcısı ... Düşüncesi : Dava,18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; geçici 9.maddesinin 1.fıkrasında yer alan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ibaresinin ve Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisinin uzmanlık dalı olarak belirlenmesine;ilişkin düzenlemelerin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmıştır.

                Ülkemizde ve Dünya örneğinde Ağız, Çene ve Yüz Cerrahisi eğitiminin diş hekimliği eğitimi içinde yer aldığı ve ülkemizde bu eğitimi tamamlayanlarında Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Doktoru ve çene cerrahı olarak görev yaptıkları bilinmektedir.Dolayısıyla Ağız, Çene ve Yüz Cerrahisi uzmanlık alanının gerektirdiği unsurlardan birininde diş hekimliği temel eğitimi olduğu anlaşılmaktadır. Bu uzmanlık alanının uğraşı alanı ağız, dil, çene, baş ve boyun bölgesinin şekil bozuklukları, doku kayıpları, gömük dişler, kistler v.s gibi çok geniş konuları içermesi nedeniyle bu uzmanlık dalının hekimlik ile diş hekimliği alanlarının kesiştiği noktada bulunduğu dosya içindeki belgelerden anlaşılmaktadır.

                Nitekim davaya konu yönetmeliğin taslak görüşmelerinde kayda geçen muhalefet şerhinde de, bu ana dalda diş hekimlerinin yer almadığı bir sistemin mevcut olmadığı, diş hekimlerinin yer almadığı Ağız, Yüz ve Çene cerrahisi ana uzmanlık dalının Dünyadaki uygulamalarla örtüşmediği gibi uygulamada bazı problem ve tıbbi eksikliklere yol açacağının belirtildiği görülmektedir.

                 Tıpta Uzmanlık Kurulunun uzmanlık dallarını belirleme  konusunda yetkili olduğu açık olmakla beraber üye sayısı itibariyle kurulun tüm uzmanlık alanlarından bir temsilci şeklinde oluşmadığı göz önüne alındığında uzmanlık alanları  oluşturulurken alınan kararın sadece bir kurul kararı olmasından ziyade "bilimsel bir kurul" kararı olabilmesi için tüm bilimsel veri ve.kriterlerin değerlindirilmesi beklenir.Bunun içinde o uzmanlık alanının pratiğini yürüten yetkin kişi ve kurumların istişari görüşünü  almaya engel bir durum bulunmamaktadır.Hele ki dava konusu olayda taslak görüşmelerinde muhalefet şerhi koyan üyenin Ağız,Diş ve Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı mensubu olduğu göz önüne alındığında şerh düşülen bilimsel tesbit ve kaygılar açısından işlemin bilimsel bir gerekçeye oturtulması gerekirdi

                Oysa bu yapılmadan hem Tıpta Uzmanlık Ana Dalları arasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisine hemde Diş Hekimliğinde Uzmanlık Ana Dalları arasında Ağız ,Dişve Çene Cerrahisine yer verildiği görülmüştür

                Bu durumda aykırılık olarak ileri sürülen nedenleri karşılayacak şekilde ve bilimsel gereklilikleri ortaya koyacak biçimde bu uzmanlık alanlarının birleşik bir ana dal şeklinde mi yoksa ayrı ayrı ana dal şeklinde mi teşkilatlanmalarının uygun olacağı konusunda hazırlanmış bilimsel bir gerekçeye dayanmayan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ile Ağız Diş ve Çene Cerrahisi şeklinde iki ayrı uzmanlık dalı getirilmesine ilişkin düzenlemede hukuka ve hizmetin gereklerine uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Yukarıda bahsi geçen uzmanlık dallarına iptali istenen Geçici 9.maddede   ayrı ayrı yer verilmiş olması karşısında bu madde de yer alan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ibaresinde de hukuka uyarlık görülmemiştir.

                Açıklanan nedenlerle 2577 sayılı Yasanın 27.maddesi uyarınca yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.

                Uyuşmazlık;18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinini uzmanlık ana dalı olarak belirleyen Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında yer alan düzenleme ile geçici 9.maddesinde yer alan "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin iptali isteminden doğmuştur.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin birden fazla hükmü dava konusu edildiğinden, bu düzenlemelere ilişkin hukuki irdeleme ayrı ayrı yapılacaktır. 

                 Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin incelenmesi;

        Anayasanın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri düzenlenmiştir.

                14.4.1928 gün ve 938 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın, 04/04/2007 gün ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 5614 sayılı Yasanın 4.maddesi ile değiştirilen 9. maddesi hükmüyle Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu ihdas edilmiştir. Maddenin son fıkrasında;"Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir" hükmü yer almaktadır.

                1219 sayılı Yasanın, 5614 sayılı Yasa yayımlanmadan önce yürülükte bulunan ve  1219 sayılı Yasanın ihdas edildiği tarihten anılan değişiklik yürürlüğe girene kadar değiştirilmemiş olan 9. maddesinde; "İhtısas vesikalarının sureti ahzi ve bu hususta mer'i olması lazım gelen kavait işbu kanunun tarihi meriyetinden sonra Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletince tanzim edilecek bir nizamname ile tayin olunur" hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm uyarınca  Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlan tüzükler ile tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

                Günümüze kadar anılan madde hükmüne dayanılarak; 1929 yılında Tababet ve İhtisas Vesikaları Hakkında Nizamname, 1947 yılında Tababet Uzmanlık Belgeleri Tüzüğü,1956 yılında Tababet İhtisas Nizamnamesi, 1961 yılında Tababet İhtisas Tüzüğü,1962 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü,1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü, 2002 yılında ise Tıpta Uzmanlık Tüzüğü yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve son olarak dava konusu edilen düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 18.7.2009 gününde  1219 sayılı Yasanın 5614 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesi uyarınca yayımlanarak yürürlüğe girmiş, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.        

                Dava konusu edilen Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında yer alan düzenleme ile Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi  disiplini uzmanlık ana dalı olarak belirlenmiştir.

                Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini ilk kez (Ağız ve Çene Cerrahisi adı altında) 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzükte uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmiş olup, 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Nizamnamesinde de yine bir uzmanlık ana dalı olarak  varlığını korumuştur. 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde ise (Çene Cerrahisi ve Plastik Cerrahi adı altında)  Çocuk Cerrahisi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Genel Cerrahi uzmanlık ana dallarına bağlı; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünde de  (Ağız ve Çene Cerrahisi adı altında) Genel Cerrahi uzmanlık ana dalına bağlı bir ileri ihtisas alanı olarak yer almıştır. 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğü ve 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde ise Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinine yer verilmemiştir.       

                Hukuk devletinin gerekleri arasında yer alan kanuni idare ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesini ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uymasını gerektirmektedir. Dolayısıyla, idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, aynı ve benzer durumda olan kişi ve olaylar için eşit uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması şarttır. Bu bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir.

                İdarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları da açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek  bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.

                Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin idari düzenlemelerdeki konumu itibariyle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında yer aldığı, tıp biliminde yeni bir alan olmadığı ve 1973 ile 2002 yıllarında yayımlanan idari düzenlemelerde yer almasa da 1947 yılından itibaren ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade ettiği anlaşılmaktadır. 

                Davacılar tarafından; Ağız Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmesinin; uzmanlık eğitiminin verilmesinde ve sağlık hizmetinin sunumunda sıkıntı ve karmaşa yaratacağı, düzenlemenin bilimsel bir açıklamasının bulunmadığı ileri sürülmüş ise de; düzenlemenin yeni bir durum ihdas etmemesi, Cerrahi Tıp Bilimleri alanında yeni bir durum yaratmayarak, ülkemizdeki tıp uygulamasına 1947 yılında girmiş olan bir tıp disiplinini ana dal olarak benimsemiş olması nedeniyle bu iddialara itibar edilmemiştir.

                Bu bağlamda; Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 .maddesinde sayma suretiyle belirlenen görevleri uyarınca gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının takdir hakkını; daha önceki idari düzenlemelerden anlaşıldığı üzere ülkemizde (farklı şekilde adlandırılmış olsa da)  uygulaması bulunan (yeni bir alan olmayan) Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisini uzmanlık ana dalı olarak düzenlemek yönünde kullanmasında kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                 Bu durumda; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığından davanın bu kısmına ilişkin olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 9. maddesinde yer alan "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin "Yeni İhdas Edilen Ana Dallarda Uzmanlık Belgesi Verilmesi" başlıklı Geçici 9. maddesinde; "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi,  Askeri   Sağlık  Hizmetleri,  Ağız,  Diş   ve  Çene  Cerrahisi,   Endodonti,   Ortodonti, Pedodonti, Periodontoloji ve Protetik Diş Tedavisi ana dallarında, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce o ana dal alanında yurt içinde veya yurt dışında en az dört yılı eğitim kurumlarında olmak üzere altı yıl süreyle araştırma, uygulama ve inceleme yapmış bulunanlar, yaptıkları araştırma, uygulama ve incelemeler ile aldıkları eğitimlere ait belgelerini ve bu alanda yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış bilimsel yayınlarını ibraz ederek, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde uzmanlık belgesi almak için Bakanlığa başvurabilir. Başvurular Kurul tarafından birinci fıkrada belirtilen başvuru süresinin bitiminden itibaren altı ay içerisinde değerlendirilir. Çalışmaları yeterli görülenlerin uzmanlık belgeleri Bakanlıkça düzenlenerek uzmanlıkları tescil edilir." hükmüne yer verilmiştir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 9.maddesi, madde metninden de anlaşıldığı üzere; bazı ana dal alanlarında yaptığı çalışmaları belgeleyen hekimlere istisnai bir şekilde uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin bir düzenlemedir.

                Tıpta uzmanlık eğitiminde bugüne kadar yayımlanmış idari düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; bazı ana dal ve yan dallarda istisnai yollardan (sınav şartı olmadan veya eğitim sürecine tabi tutulmadan) uzmanlık belgesi verilmesinin yeni bir uygulama olmadığı anlaşılmaktadır. 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Nizamnamesinin geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında; İç Hastalıkları uzmanı olan tabiplerden, verem savaş dispanserlerinde 6 yıldan fazla  çalışmış olanlara, Göğüs Hastalıkları uzmanlığı belgesi verileceği hüküm altına alınmıştır.  Benzer bir düzenlemeye 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde de yer verilmiş ve anılan Tüzüğün geçici 6. maddesinde; bir tıp dsiplininde uzmanlığı bulunan tabiplerden bir ileri ihtisas alanında araştırma, etüd, bilimsel yayın yapmış olanların iligili belgeleri sunmak ve Sağlık Bakanlığınca kurulacak komisyonun incelemesinden geçmek koşuluyla ileri ihtisas uzmanlık belgesi alabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu iki örneğe paralel olarak; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün geçici 5. ve geçici 6. maddesinde; 1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü geçici 3., 4. ve 5. maddelerinde; 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. ve 7. maddelerinde ve son olarak dava konusu düzenlemeleri içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 9. maddesinde, idari istikrar oluşturacak şekilde benzer düzenlemelere yer verilmiştir.

                Bu düzenlemelerin hepsinde yer alan ortak özellik; istisnai yollardan uzmanlık belgesi alacak olan tabiplerde, yeterliliklerini ortaya koyacak nitelikte bir takım şartların aranmasıdır. Bu şartlar; bilimsel çalışma, araştırma, etüd yapmış olmak, yurt içinde ya da yurt dışında belli niteliklere sahip sağlık kurumlarında çalışmalarda bulunmuş olmak gibi bilimsel yeterliliğe ilişkin özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır.Ayrıca, genel itibariyle anılan madde ile güdülen amacın ; tıp biliminin gelişimine paralel olarak  yeni ihdas edilen uzmanlık dallarında, kendisini yaptığı uygulama ve çalışmalarla yetiştirmiş olan uzman hekimlerden faydalanılması ve bu dallarda verilmeye başlanacak uzmanlık eğitiminin kesintiye uğramasının önüne geçilmesi olduğu anlaşılmaktadır.

                Diğer taraftan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 14.maddesi ile  30. maddesi arasında yer alan düzenlenmelerde, uzmanlık eğitimine giriş sınavı, uzmanlık eğtimi süreci ve uzmanlık eğitiminin tamamlanması süreci ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir. Bu maddelerin birlikte değerlendirilmesinden; uzman unvanının kazanılmasının eğitim süreci ve başarılı olma (sınav) özelliklerini gerektirdiği anlaşılmaktadır.

                2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi hükmü yan dallara ilişkin hükümler içerse de, iş bu davaya konu olan geçici 9. madde hükmüne paralel bir düzenleme içermektedir.

                2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi hükmü, Dairemizin 19.11.2003 gün ve E:2002/3784;K:2003/5027 sayılı kararıyla iptal edilmiş ancak bu iptal kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 8.12.2005 gün ve E:2004/133;K:2005/2681 sayılı kararıyla bozulmuştur. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun anılan kararının gerekçesinde; "Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün Geçici 6. maddesi hükmü ile tıp ilminde meydana gelen gelişmeler ve buna bağlı olarak tıpta uzmanlık eğitiminde yapılması gereken değişiklikler dikkate alınarak bazı yan dalların ana dal olması veya bazı yeni dalların ihdas edilmesi gibi bilimsel ve objektif durum ve gereklilikler çerçevesinde Tüzüğe ek çizelgede belirtilen bu yeni dallarda uzmanlık eğitiminin verilmesini sağlayacak uzman ihtiyacı dikkate alınarak sadece yeni ihdas edilen dallarda ve belirli süre ile sınırlı olmak üzere istisnai yoldan uzmanlık belgesi verilmesi imkanının getirildiği, bu suretle bu dallarda eğitimin kesintiye uğramasının önüne geçilmesinin amaçlandığı ve bu hali ile hizmet gereklerine uygun olduğu anlaşıldığından anılan düzenlemede Tıpta Uzmanlık Kurulunca ibaresi hariç hukuka aykırılık görülmemiştir." ifadesine yer verilmiştir. Alıntısı yapılan bu karar ve yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında; istisnai bir şekilde ana dal/yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin düzenleme; ancak yeni ihdas edilmiş (henüz belge ile tescil edilmiş bir uzman hekim bulunmayan) alanlarda, kendisini uygulama ve çalışmalarıyla yetiştirmiş uzman hekimlerden gerek sağlık hizmetinin sunumu gerekse eğitici olarak faydalanmak ve uzmanlık eğitiminin kesintiye uğramasını engellemek amacıyla kamu yararına yönelik aciliyet gerektiren bir ihtiyacın karşılanması için yapılması durumunda hukuki bir zemine oturacaktır. Dolayısıyla yukarıda belirtildiği üzere, böyle bir ihtiyaç da; ancak mevzuatımızda bugüne kadar hiç yer almamış ve henüz belge ile tescil edilmiş bir uzman hekim bulunmayan uzmanlık alanları  için söz konusu olabilecektir.

                 Bu itibarla, yukarıda belirtilen kararın gerekçesi ve sağlık hizmetinin mahiyeti göz önünde bulundurulduğunda, belirli süre ile sınırlı olmak üzere ve istisnai yoldan uzmanlık belgesinin verilmesi uygulaması, yeni ihdas edilen ana dallarda eğitimin kesintiye uğramaması ve geçiş sürecindeki uzman ve eğitici ihtiyacının karşılanması amacıyla getirilmiş geçici bir düzenlemedir. Bu nedenle, dava konusu Geçici 9. madde ile getirilen düzenlemenin belirtilen sınırlar içinde kalıp kalmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

                Yukarıda yer alan açıklamalarda beirtildiği üzere, Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin; tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin idari düzenlemelerdeki konumu itibariyle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında yer aldığı, tıp biliminde yeni bir alan olmadığı ve 1973 ile 2002 yıllarında yayımlanan idari düzenlemelerde yer almasa da 1947 yılından itibaren ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade ettiği anlaşılmaktadır. 

                Bu bağlamda; 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzük ile mevzuatımıza giren ve ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade eden  Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi alanında; sağlık hizmetinin sunumu ve uzmanlık eğitim süreci için, bu alanda çalışmalarda bulunmuş hekimlerden faydalanmayı öncelikli hale getiren bir gerekliliğin (aciliyetin) varlığından söz etmek mümkün olmadığından, uzmanlık unvanının kazanılmasına etken olan eğitim süreci ve başarılı olma özellikleriyle çeliştiği açık olan Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi alanında istisnai bir şekilde uzmanlık belgesi verilmesini öngören dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

                Bu nedenlerle, dava konusu işlemin; insan hayatına doğrudan etkisi olan bir tıp alanı için uzman olacak hekimleri belirleme konusunda düzenleme yapması dikkate alındığında, giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı da açıktır.

                Açıklanan nedenlerle, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; geçici 9.maddesinde yer alan "Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresi yönünden 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından yürütmesinin durdurulmasına; Ek-1 sayılı çizelgesinin Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinini ana dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin yürütmesinin durdurulması isteminin reddine, 05.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.  

 

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

 Esas  No   : 2009/7858

 

T.C.

D A N I Ş T A Y

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas  No   : 2009/7858

18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Yoğun Bakım ve Çocuk Bakım yan dallarını ve bu yan dalların bağlı olduğu ana dalları düzenleyen Ek-3 sayılı çizelgenin 21. ve 45. satırlarının yürütmesinin durdurulması; 4. maddesinin (h) bendi, 13. maddesinin 2. ve 3. bentleri ve geçici 10. maddesi yönünden  yürütmesinin durdurulması isteminin reddi hakkında.

 

                 Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen :  Türk Yoğun Bakım Derneği

                Vekili                     : Av.                                                 

                Davalılar               : 1- Başbakanlık

                                                 2- Sağlık Bakanlığı

                Davanın Özeti   : 18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 4. maddesinin (h) bendinin, 5.maddesinin, 13.maddesinin 2. ve 3. bentlerinin,geçici 10. maddesinin ve Ek-3 sayılı çizelgenin 21. ve 45. satırlarında yer alan düzenlemelerin; dava konusu Yönetmelik hazırlanırken siyasi kaygıların etken olduğu, düzenlemelerin bilimsel bir temeli olmadığı, eğitim kurumu tanımında resmi ibaresine yer verilmeyerek özel hastanelere bu alanda hukuka aykırı olarak imkan sağlandığı, 5. madde hükmünün geçici 1. madde hükmü ile çeliştiği,eğitim uzmanlarının belirlenmesi için muğlak ve belirsiz ifadelerin kullanıldığı nesnel ölçütlerin getirilmediği,  Yoğun Bakım disiplininin gelişmesine öncülük eden Anesteziyoloji ve Reanimasyon ana dalı uzmanları için geçici 10. maddede yer alan beş yıl çalışma yapmış olmak koşulunun  hakkaniyete aykırı olduğu, Ek-3 sayılı çizelgede Yoğun Bakım yan dalının bağlı olduğu ana dalların bilimsel gereklilikler gözetilmeden düzenlendiği ve Çocuk Yoğun Bakım yan dalının bağlı olduğu ana dallar arasında Anesteziyoloji ve Reanimasyon ana dalına da yer verilmesi gerektiği ileri sürülerek  iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

                Savunmaların Özeti           :Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin bir bütün olarak; yargı kararlarının gözetilmesi, ilgili bilim çevrelerinden görüş alınması, dünyadaki uygulamanın izlenmesi ve bilimsel gerekliliklerin  ön plana alınması suretiyle düzenlendiği, Yönetmeliğin hazırlanmasında görev alan Tıpta Uzmanlık Kurulu üyelerinin uzmanlık eğitimi veren kurumlar bazında temsil ilkesi esas alınarak belirlendiği, tek tek uzmanlık alanı gözetilerek Kurul oluşturulmasının fiilen mümkün olmadığı ve bunun bir eksiklik olarak nitelenemeyeceği, ayrıca Kurul'un konusunda uzman kişilerden oluşacak alt komisyonlar ile bu konuda gerekli bilimsel çalışmalar yapmasının mümkün olduğu, ana dal - yan dal belirlenmesine ilişkin hukuki durumun 1219 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat ile idarelere tanınmış yetki alanında ve takdir hakkı kapsamında olduğu ve bu bağlamda Yönetmeliğin, ek çizelgelerinde  ve geçici maddelerinde yer alan hükümler de dahil olmak üzere ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ve tıp alanındaki gelişmelere paralel olarak düzenlendiği, diğer taraftan Yönetmeliğin 4.,5. ve 13. maddelerinde yer alan düzenlemelerin 1219 sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak düzenlendiği ve tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin daha önceki idari düzenlemelere paralel hükümler içerdiği belirtilerek yürütmenin durdurulması isteminin ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

                 Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi     : 1219 sayılı Yasada yer alan hükümlere uygun ve idari istikrarı sağlayacak bir biçimde tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin daha önceki idari düzenlemelere paralel olarak düzenlendiği anlaşılan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 4. maddesinin (h) bendinde, 5. maddesinde ve Sağlık Bakanlığının,sağlık hizmetinin daha nitelikli bir şekilde sunulmasını sağlamak amacıyla çeşitli kriterler getirmesinin takdir hakkı kapsamında bulunduğu açık olduğundan ve bu takdir hakkının eğitim sorumlularının saptanmasında belirli unvanların veya çalışma sürelerinin sağlanması yönünde şart getirilerek kullanılmasında; niteliğe ilişkin bir şart getirilmesi nedeniyle kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmadığı görüldüğünden 13. maddenin 2. ve 3. fıkralarında hukuka aykırılık bulunmadığı ve bu maddeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği; ayrıca 2002 yılından bu yana yan dal uzmanlık eğitimi verilmekte olan Yoğun Bakım yan dal alanında; sağlık hizmeti sunumunun ve uzmanlık eğitim sürecinin kesintiye uğramasını önlemek için, bu alanda faaliyet ve çalışmalarda bulunmuş hekimlerden faydalanmayı öncelikli hale getiren bir gerekliliğin (aciliyetin) varlığından söz etmek mümkün olmadığından; yan dal uzmanlık eğitimi sürecine tabi olmadan yan dal uzmanlık belgesi verilmesini sağlayacak bir hukuki durumun , uzmanlığın kazanılmasına etken olan eğitim süreci ve başarılı olma özellikleriyle çeliştiğinin açık olması karşısında Yoğun Bakım yan dal alanında istisnai bir şekilde yan dal uzmanlık belgesi verilmesi yönündeki bir düzenleme zaten hukuken yerinde olmadığından, geçici 10. maddenin yürütmesinin durdurulması isteminin de davacı Dernek yönünden reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Diğer taraftan ; Tıp gibi insan hayatına doğrudan etkisi olan bir alanda yapılan düzenlemenin, salt bu konuda idarenin yetkili olması ve takdir hakkına sahip bulunması gibi kavramlarla açıklanamayacağı ve düzenlemenin bu doğrultuda yapılmasını gerektiren bilimsel gerekçelerin ortaya konulmasını da gerektirdiği tartışmasız olduğundan, Yoğun Bakım ve Çocuk Yoğun Bakım disiplinlerinin hangi ana dallara bağlı olacağına ilişkin düzenlemenin, kendisini hukuka uygun kılacak bilimsel gerekçelere dayanması yönündeki gereklilik karşısında, dava konusu düzenlemeyi hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak bilimsel gerekçenin bulunmadığı anlaşıldığından, Ek-3 sayılı çizelgenin 21. ve 45. ırasında yer alan düzenlemelerin  yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Savcısı ... Düşüncesi : Yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.

                Uyuşmazlık;18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 4. maddesinin (h) bendinin, 5.maddesinin, 13.maddesinin 2. ve 3. bentlerinin,geçici 10. maddesinin ve Ek-3 sayılı çizelgenin 21. ve 45. satırlarında yer alan düzenlemelerin iptali isteminden doğmuştur.

        Anayasanın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri düzenlenmiştir.

                14.4.1928 gün ve 938 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın, 04/04/2007 gün ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 5614 sayılı Yasanın 4.maddesi ile değiştirilen 9. maddesi hükmüyle Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu ihdas edilmiştir. Maddenin son fıkrasında;"Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir" hükmü yer almaktadır.

                1219 sayılı Yasanın, 5614 sayılı Yasa yayımlanmadan önce yürürlükte bulunan ve  1219 sayılı Yasanın ihdas edildiği tarihten anılan değişiklik yürürlüğe girene kadar değiştirilmemiş olan 9. maddesinde; "İhtısas vesikalarının sureti ahzi ve bu hususta mer'i olması lazım gelen kavait işbu kanunun tarihi meriyetinden sonra Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletince tanzim edilecek bir nizamname ile tayin olunur" hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm uyarınca  Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan tüzükler ile tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

        Günümüze kadar anılan madde hükmüne dayanılarak; 1929 yılında Tababet ve İhtisas Vesikaları Hakkında Nizamname, 1947 yılında Tababet Uzmanlık Belgeleri Tüzüğü,1956 yılında Tababet İhtisas Nizamnamesi, 1961 yılında Tababet İhtisas Tüzüğü,1962 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü,1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü, 2002 yılında ise Tıpta Uzmanlık Tüzüğü ve son olarak dava konusu edilen düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 18.7.2009 gününde  1219 sayılı Yasanın 5614 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesi uyarınca yayımlanarak yürürlüğe girmiş, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.

                 Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin birden fazla hükmü dava konusu edildiğinden, bu düzenlemelere ilişkin hukuki irdeleme ayrı ayrı yapılacaktır. 

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 4/h maddesinde yer alan düzenlemenin  incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 4. maddesinin (h) bendinde , kurum veya eğitim hastanesi; tıp ve diş hekimliği fakülteleri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi , Sağlık Bakanlığınca uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumları ve Adli Tıp Kurumu olarak tanımlanmıştır.

                1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın 8.maddesinde; Türkiye'de icrayı tababet için bu kanunda gösterilen vasıfları haiz olanlar umumi surette hastalıkları tedavi hakkını haizdirler. Ancak her hangi bir şubei tababette müstemirren mütehassıs olmak ve o unvanı ilan edebilmek için Türkiye Tıp Fakültesinden veya Sıhhıye Vekaletince kabul ve ilan edilecek müessesattan verilmiş ve yahut ecnebi memleketlerin maruf bir hastane veya laboratuvarından verilip Türkiye Tıp Fakültesince tasdik edilmiş bir ihtısas vesikasını haiz olmalıdır, hükmüne yer veilmiştir.

                Alıntısı yapılan madde metni uyarınca, bir tıp disiplininde uzmanlık yetkisini kullanabilmek için tıp fakülteleri veya Sağlık Bakanlığı tarafından  yetkili kılınmış kurumlardan alınacak uzmanlık belgesine sahip olmak gerekmektedir. Bu maddede yer alan dolaylı belirlemeden de açıkça anlaşıldığı üzere uzmanlık yetkisini kullanabilmek için belge(ihtisas  vesikası) alınması gereken, bir başka ifadeyle uzmanlık eğitimini vermeye yetkili olan kurum veya eğitim hastanesi; tıp fakülteleri ile Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenecek sağlık kurumları olup, Yasada bu konuda resmi ya da özel kurum ayrımı yapılmamıştır.

                Diğer taraftan, 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün 3. maddesinde, uzman yetiştirmeye yetkili olan kurumlar; tıp ve diş hekimliği fakülteleri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Sağlık Bakanlığınca yetkili kılınan sağlık kurumları olarak belirlenmiştir. 2002 yılında yayımlana Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün 2. maddesinde de, kurum,  uzmanlı eğitimi vemeye yetkili kılınmış tıp ve diş hekimliği fakülteleri ile resmi sağlık kurumları ve Adli Tıp Kurumu olarak belirlenmiştir.

                Ayrıca Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 10. maddesinde, eğitim kurumlarının nitelikleri ve standartlarının Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından belirleneceği hüküm altına alınmış, 11. maddede ise eğitim kurumlarının denetim usulleri belirlenmiştir. Bu bağlamda, uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınacak sağlık kurumlarının tamamen Sağlık Bakanlığının takdirine bırakılmadığı ve bu kurumların tespitinde Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından belirlenen kriterlerin esas alınacağı açıktır.

                 Bu duruma göre, 1219 sayılı Yasada yer alan hükümlere uygun ve idari istikrarı sağlayacak bir biçimde tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin daha önceki idari düzenlemelere paralel olarak düzenlendiği anlaşılan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 4. maddesinin (h) bendinde hukuka aykırılık bulunmadığından davanın bu kısmına yönelik olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 5.maddesinde yer alan düzenlemenin  incelenmesi;

                1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın 1.maddesinde; "Türkiye Cumhuriyeti dahilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için Türkiye Darülfünunu Tıp Fakültesinden diploma sahibi olmak ve Türk bulunmak şarttır" hükmüne yer verilmiştir.

                Aynı Yasanın 8. maddesinde ise; "Türkiye'de icrayı tababet için bu kanunda gösterilen vasıfları haiz olanlar umumi surette hastalıkları tedavi hakkını haizdirler. Ancak her hangi bir şubei tababette müstemirren mütehassıs olmak ve o unvanı ilan edebilmek için Türkiye Tıp Fakültesinden veya Sıhhıye Vekaletince kabul ve ilan edilecek müessesattan verilmiş ve yahut ecnebi memleketlerin maruf bir hastane veya laboratuvarından verilip Türkiye Tıp Fakültesince tasdik edilmiş bir ihtısas vesikasını haiz olmalıdır." hükmüne yer verilmiş olup 10. maddesinde de; "Usul ve nizamına tevfikan müdderis, muallim ve emsali sıfatları iktisap etmemiş veya sekizinci maddede zikredilen vesikaları istihsal eylememiş bir tabibin tıp tedris ve talimine ve ihtısasa mütaallik unvanları kullanması ve bunları veya hakikata tevafuk etmiyen sair sıfatları her hangi şekil ve suretle ilan etmesi memnudur." hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu Yönetmeliğin "Tanımlar ve Kısaltmalar" başlıklı 4. maddesinin (j) bendinde; uzman, ekli çizelgelerde yer alan dallardan birinde uzmanlık eğitimini tamamlayarak o  dalda  sanatını  uygulama  hakkı  ve  uzmanlık  unvanını  kullanma  yetkisi kazanmış olanlar şeklinde tanımlanmıştır.

                Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca, tıp doktoru olarak faaliyette bulunulabilmesi için, tıp fakültelerinden diploma alınmasının zorunlu olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte, herhangi bir tıp dalında uzman olmak, bu uzmanlık çerçevesinde faaliyette bulunabilmek ve o unvanı ilan edebilmek için ise, usulüne göre alınmış bir uzmanlık belgesine sahip olmak gerekmektedir. Bu bağlamda, usulüne uygun olarak akademik unvan veya uzmanlık belgesi almamış bir hekimin, akademik eğitim veya uzmanlık ile ilgili unvanları kullanması, bunları veya gerçeğe uymayan diğer nitelikleri herhangi bir yolla ve biçimde ilan etmesinin anılan Yasa hükümleri uyarınca yasak olduğu açıktır.

                Dava konusu Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 5. maddesinde de, yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerin doğal bir sonucu olarak, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği hükümleri uyarınca usulüne göre uzmanlık belgesi almayanların,   hiçbir  yerde  ve   şekilde   uzmanlık   unvan   ve   yetkisini   kullanamayacakları düzenlenmiştir. Kaldı ki, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin;  1219 sayılı Yasanın 9 .maddesi uyarınca, uzman unvanının kazanılmasını sağlayan uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirleyen tek idari metin olması sebebiyle, 5. madde hükmünü içermesi varlığının doğrudan bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Aksi düşünce, bir bütün olarak bu idari düzenlemeyi hukuken anlamsız kılacaktır.

                Bu durumda, 1219 sayılı Yasada yer alan düzenlemelere uygun olarak, usulüne göre uzmanlık belgesi almayanların, hiçbir yerde ve şekilde uzmanlık unvan ve yetkisini kullanamayacaklarını düzenleyen Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 5. maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığından davanın bu kısmına yönelik olarak da yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 13.maddesinin 2. ve 3. bentlerinde yer alan düzenlemenin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 13.maddesinin 2. ve 3. bentlerinde; "Tıpta uzmanlık eğitiminden, fakültelerde ve Gülhane Askeri Tıp Akademisinde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununa göre profesör, doçent ve en az üç yıllık uzman olan yardımcı doçentler; eğitim ve araştırma hastanelerinde klinik ve laboratuvar şefi, şef yardımcısı ve kadro unvanına bakılmaksızın profesör ve doçentler; Adli Tıp Kurumunda 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanununda belirtilen ihtisas kurulu başkanları ile en az üç yıl süreyle ihtisas kurullarında üyelik yapmış adli tıp uzmanları sorumludur. Başasistan ve uzmanlar ile ilgili alanda uzman olmayan öğretim üyeleri ve öğretim görevlileri, eğitim sorumluları nezaretinde uzmanlık eğitiminde görev alır." hükmüne yer verilmiştir.

                Yukarıda yer  verilen açıklamalarda da belirtildiği üzere, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın 9. maddesi uyarınca uzmanlık eğitimi ile ilgili  usul ve esasların Sağlık Bakanlığınca hazırlanacak olan (dava konusu) Yönetmelikle düzenleneceği açıktır. Bu bağlamda Sağlık Bakanlığı, uzmanlık eğiimine ilişkin hizmetin yürütümü noktasında yasalar ve hukuki ilkeler çerçevesinde takdir hakkına sahiptir.

                Diğer taraftan, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Yasasının Ek-1.maddesinde; Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde tıpta uzmanlık eğitimi klinik şefi, klinik şef yardımcısı, ilgili dalda profesör ve doçent unvanına sahip kişiler tarafından verilir ve bu kişiler eğitim sorumlusu olarak nitelendirilir, hükmü yer almaktadır.

                İdarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek  bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.

                Bilindiği gibi; normlar hiyerarşisinde yasalardan sonra gelen yönetmelikler bir yasa hükmüne dayalı olarak hazırlanır ve yasa hükümlerine açıklık getirilmesi suretiyle bu yasa hükümlerinin  uygulamaya   geçirilmesi   amaçlanır.  Diğer  yandan,  normlar  hiyerarşisinde  ki düzenleme soyuttan somuta doğru kademeli bir sistem içermektedir. Anılan sistem de bir üst norm bir alt norma oranla daha genel ve soyut ifadeler taşımakta, bir alt norm ise daha özel ve somut ifadelerle bir üst normun ne amaçlamak istediğini somut olarak ortaya koymaktadır.

                Dava konusu Yönetmeliğin dava konusu yapılan 13. maddesinde uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kurumlarda unvanlar itibariyle kimlerin eğitim sorumlusu olduğu belirlenmiş, bu belirleme yapılırken kurumlarda görev yapan ve eğitim sorumlusu olabilecek asgari niteliğe sahip unvanlar dikkate alındığı gibi, üniversitelerin tıp veya diş hekimliği fakültelerindeki eğitim sorumluları (profesör doçent gibi) ve diğer kurumlardaki sorumlular belirlenirken 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanunu, 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Yasasındaki hükümlere paralel düzenlemelere yer verilmiştir.

                Bu bağlamda; Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde sayma suretiyle belirlenen görevleri uyarınca gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının, sağlık hizmetini ifa edecek olan tabiplere uzmanlık eğitimi verecek olan eğitim sorumulularının belirlenmesinde, sağlık hizmetinin daha nitelikli bir şekilde sunulmasını sağlamak amacıyla çeşitli kriterler getirmesinin takdir hakkı kapsamında bulunduğu açıktır. Bu takdir hakkının dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak; belirli unvanların veya çalışma sürelerinin sağlanması yönünde şart getirilerek kullanılmasında; unvan ve çalışma süresi gibi niteliğe ilişkin olduğu açık olan şartların getirilmesi nedeniyle kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                Sonuç olarak; ilgili diğer mevzuatlarla paralel hükümler içeren ve sağlık kurumlarının kendi iç dinamiklerini esas alarak eğitim sorumlularıyla ilgili belirlemeler yapan 13. maddenin 2. ve 3. fıkralarında kamu yararı ve hizmet gerekleri ile hukuka aykırılık görülmediğinden davanın bu kısmına yönelik olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesinde yer alan düzenlemenin  incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesinde; "Algoloji, Askeri Psikiyatri, Cerrahi Onkoloji, Çocuk Acil, Çocuk Genetik Hastalıkları, Çocuk Göğüs Hastalıkları, Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi, Çocuk Radyolojisi, Çocuk Romatolojisi, Çocuk Ürolojisi, Çocuk Yoğun Bakımı, El Cerrahisi, Geriatri, Harp Cerrahisi, Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi, Klinik Nörofizyoloji, Periferik Damar Cerrahisi, Perinatoloji ve Yoğun Bakım yan dallarında, bağlı ana dalda uzman olduktan sonra ve bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce o yan dal alanında yurt içinde veya yurt dışında en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere beş yıl süreyle araştırma, uygulama ve inceleme yapmış bulunanlar, yaptıkları araştırma, uygulama ve incelemeler ile aldıkları eğitimlere ait belgelerini ve bu alanda yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış bilimsel yayınlarını ibraz ederek, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde uzmanlık belgesi almak için Bakanlığa başvurabilir. Başvurular Kurul tarafından birinci fıkrada belirtilen başvuru süresinin bitiminden itibaren altı ay içerisinde değerlendirilir.Çalışmaları yeterli görülenlerin uzmanlık belgeleri Bakanlıkça düzenlenerek uzmanlıkları tescil edilir. " hükmüne yer verilmiştir.

                Dava dilekçesinde, geçici 10. maddeye ilişkin hukuka aykırılık iddiaları Yoğun Bakım yan dalına ilişkin olduğundan ve davacı Derneğin faaliyet alanı Yoğun Bakım disiplini olduğundan, geçici 10. maddeye ilişkin hukuki irdeleme Yoğun Bakım yan dalına hasren yapılacaktır.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 10.maddesi, madde metninden de anlaşıldığı üzere; bazı yan dallarda, yan dalın bağlı  olduğu ana dalda uzman olan tabiplerden, ilgili yan dalda yaptığı çalışmaları belgeleyenlere yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin bir düzenlemedir.

                Tıpta uzmanlık eğitiminde bugüne kadar yayımlanmış idari düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; ileri ihtisas ve yan dallarda istisnai yollardan (sınav şartı olmadan veya eğitim sürecine tabi tutulmadan) uzmanlık belgesi verilmesinin yeni bir uygulama olmadığı anlaşılmaktadır. 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Nizamnamesinin geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında; 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünün geçici 6. maddesinde; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün geçici 5. ve geçici 6. maddesinde; 1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü geçici 3., 4. ve 5. maddelerinde; 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesinde ve son olarak dava konusu düzenlemeleri içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 10. maddesinde de benzer düzenlemelere yer verilmiştir.

                Bu düzenlemelerin içeriğinden, genel itibariyle anılan maddeler ile güdülen amacın; tıp biliminin gelişimine paralel olarak  yeni ihdas edilen yan dallarda, kendisini yaptığı uygulama ve çalışmalarla yetiştirmiş olan uzman hekimlerden sağlık hizmetinin sunumunda faydalanılması ve bu dallarda verilmeye başlanacak uzmanlık eğitiminin kesintiye uğramasının önüne geçilmesi olduğu anlaşılmaktadır.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27.maddesinin 4. fıkrasında; yan dal uzmanlık eğitiminin, Ek-3 sayılı çizelgede yer alan yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği uzmanlık eğitimi olduğu, yan dal uzmanlık eğitimi yapanların, eğitim gördükleri kurumların ilgili birimlerinde fiilen yan dal uzmanlık öğrenciliği  yapmaları  ve  girecekleri  bitirme  sınavlarında  başarılı  olmalarının zorunlu olduğu  belirtilmiştir. Ayrıca aynı Yönetmeliğin "Uzmanlık Eğitimine Giriş Sınavları" başlıklı 15. maddesinde; Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavının, Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı Yönetmeliğine göre yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla yan dal uzmanlık eğitiminin de, uzmanlığın kazanılmasına etken olan eğitim süreci ve başarılı olma (sınav) özelliklerini gerektirdiği anlaşılmaktadır.

                Diğer taraftan; 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi hükmü, iş bu davaya konu olan geçici 10. madde hükmü ile paralel bir düzenleme içermekle birlikte bu iki madde arasında önemli bir fark bulunmaktadır. 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi yalnızca yeni ihdas edilen yan dallar için istisnai bir şekilde yan dal uzmanlık belgesi verilmesini düzenlerken, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesi yeni ihdas edilen yan dallar ile birlikte daha önceki idari düzenlemelerde de yer alan (Algoloji, Geriatri, Yoğun Bakım, Çocuk Göğüs Hastalıkları, Cerrahi Onkoloji gibi) yan dallar için de istisnai yollardan yan dal uzmanlık belgesi verilmesini öngörmektedir.

                2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi hükmü, Dairemizin 19.11.2003 gün ve E:2002/3784;K:2003/5027 sayılı kararıyla iptal edilmiş ancak bu iptal kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 8.12.2005 gün ve E:2004/133;K:2005/2681 sayılı kararıyla bozulmuştur. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun anılan kararının gerekçesinde; "Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün Geçici 6. maddesi hükmü ile tıp ilminde meydana gelen gelişmeler ve buna bağlı olarak tıpta uzmanlık eğitiminde yapılması gereken değişiklikler dikkate alınarak bazı yan dalların ana dal olması veya bazı yeni dalların ihdas edilmesi gibi bilimsel ve objektif durum ve gereklilikler çerçevesinde Tüzüğe ek çizelgede belirtilen bu yeni dallarda uzmanlık eğitiminin verilmesini sağlayacak uzman ihtiyacı dikkate alınarak sadece yeni ihdas edilen dallarda ve belirli süre ile sınırlı olmak üzere istisnai yoldan uzmanlık belgesi verilmesi imkanının getirildiği, bu suretle bu dallarda eğitimin kesintiye uğramasının önüne geçilmesinin amaçlandığı ve bu hali ile hizmet gereklerine uygun olduğu anlaşıldığından anılan düzenlemede Tıpta Uzmanlık Kurulunca ibaresi hariç hukuka aykırılık görülmemiştir." ifadesine yer verilmiştir. Alıntısı yapılan bu karar ve yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında; istisnai bir şekilde yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin düzenleme; ancak yeni ihdas edilmiş (henüz belge ile tescil edilmiş bir uzman hekim bulunmayan) alanlarda, kendisini uygulama ve çalışmalarıyla yetiştirmiş uzman hekimlerden gerek sağlık hizmetinin sunumu gerekse eğitici olarak faydalanmak ve uzmanlık eğitiminin kesintiye uğramasını engellemek amacıyla kamu yararına yönelik aciliyet gerektiren bir ihtiyacın karşılanması için yapılması durumunda hukuki bir zemine oturacaktır. Dolayısıyla yukarıda belirtildiği üzere, böyle bir ihtiyaç da; ancak mevzuatımızda bugüne kadar hiç yer almamış ve henüz belge ile tescil edilmiş bir uzman hekim bulunmayan yan dal alanları  için söz konusu olabilecektir.

                Bu duruma göre Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesini, önceki idari düzenlemelerde yer alan yan dallar ile yeni ihdas edilmiş bulunan yan dallar yönünden ve ayrıca davacıların istemi yönünden ayrı ayrı değerlendirmek gerekmektedir.

                Yoğun Bakım disiplini, 2009 yılında yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği ile yeni ihdas edilmiş bir yan dal olmayıp, 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü ile mevzuatımıza girmiştir. 

                Yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında; 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğüyle mevzuatımıza giren ve dolayısıyla 2002 yılından bu yana yan dal uzmanlık eğitimi verilmekte olan Yoğun Bakım yan dal alanında; sağlık hizmeti sunumunun ve uzmanlık eğitim sürecinin kesintiye uğramasını önlemek için, bu alanda faaliyet ve çalışmalarda bulunmuş hekimlerden faydalanmayı öncelikli hale getiren bir gerekliliğin (aciliyetin) varlığından söz etmek mümkün olmadığından; yan dal uzmanlık eğitimi sürecine tabi olmadan yan dal uzmanlık belgesi verilmesini sağlayacak bir hukuki durumun , uzmanlığın kazanılmasına etken olan eğitim süreci ve başarılı olma özellikleriyle çeliştiğinin açık olması karşısında , yukarıda aktarılan gerekçelerle Yoğun Bakım yan dal alanında istisnai bir şekilde yan dal uzmanlık belgesi verilmesi yönündeki bir düzenleme zaten hukuken yerinde olmadığından, geçici 10. maddenin yürütmesinin durdurulması isteminin davacı Dernek yönünden reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-3 sayılı çizelgesinin 21. ve 45. sıralarında yer alan düzenlemelerin  incelenmesi;

                2002 yılına dek yayımlanan Tüzüklerde yer almamış olan Yoğun Bakım disiplini, ilk kez 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğüyle mevzuatımıza girmiş ve anılan Tüzükte; İç Hastalıkları, Göğüs Hastalıkları, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ana dallarına  bağlı üç yıl eğitim süresi olan bir yan dal olarak yer almıştır.

                Dava konusu edilen Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-3 sayılı çizelgesinin 45. satırında yer alan düzenlemede ise Yoğun Bakım disiplinini; Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Nöroloji, Göğüs Hastalıkları, İç Hastalıkları, Genel Cerrahi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon ana dallarına bağlı bir yan dal olarak düzenlenmiştir. Ayrıca dava konusu Yönetmelikle mevzuatımıza giren Çocuk Yoğun Bakım disiplini de aynı çizelgenin 21. sırasında Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ana dalına bağlı bir yan dal olarak düzenlenmiştir.                               İdarelerin tesis ettikleri işlemlerin (bireysel-düzenleyici) unsurlarından olan sebep unsuru idareyi işlem yapmaya iten hukuki neden, bir başka ifadeyle;tüm idari işlemlerde olduğu gibi işlemle gerçekleştirilmeye çalışılan kamu yararına dayanan hukuki, somut durumdur. İdari işlemin sebep ögesindeki hukuka aykırılık işlem yargı mercii önüne getirildiğinde resen dikkate alınacaktır.

                Bu bağlamda; idari işlemlerin bir sebebe ve gerekçeye dayalı olması hukukun genel ilkelerinden olduğundan, bu ilke genel anlamda düzenleme veya işlem yapan idareyi uyguladığı ve düzenleme yaptığı alanda  doğru  ve  anlamlı  olgular  ortaya  koymaya  ve  denetim  yapmaya  zorlar. İşlemlerde gösterilen sebep ve gerekçe, işlemin yasaya uygunluğu ve dayanağını değerlendirme, itiraz edip etmeme konusunda ilgililere yardımcı olmakla birlikte, idarenin saydamlığı, savunma hakları ve idareye güven ilkeleri ve hukuk devleti anlayışının oluşumu noktalarında da büyük öneme sahiptir.

                Ayrıca idarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek  bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından hukuka uygun olarak temellendirilmiş olgularla desteklenmelidir. İdarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesi ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uyması gerekmektedir. İdarelerin; düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, uygulamaları çağın gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak değiştirip, düzenlemesi, kamu hizmetine egemen olan ilkelerden biri olan uyarlama ilkesi uyarınca hem bir görev hem de bir yetki ise de; bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılması ve yeni düzenlemede yapılan alanda, bu duruma temel olan, bir başka ifadeyle kamu yararını gerçekleştirecek bu düzenlemeyi gerektiren olguların somut olarak ortaya konulması şarttır.

                Diğer taraftan, 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde, Yoğun Bakım yan dalının bağlı olduğu ana dalların eksik düzenlemesine ilişkin hükmün iptali istemiyle açılan davada; düzenlemenin bir bilimsel dayanağı olmaması nedeniyle Dairemizin 29.12.2003 gün ve E:2002/3493;K:2003/6068 sayılı kararı ile iptaline karar verilmiş ve bu karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca onanmıştır. Anılan iptal kararı, Yoğun Bakım yan dalının Anesteziyoloji ve Reanimasyon ana dalına bağlanmamasına ilişkin ise de; bu karar  Yoğun bakım yan dalının bağlı olması gereken ana dalların hangileri olması gerektiği yönünde bir bilimsel gerekçenin bu yan dalın ilk ihdas edildiği 2002 yılında da bulunmadığını ortaya koyması bakımından önemlidir. Bu bağlamda dava konusu Yönetmelikle ilk kez düzenlenen Çocuk Yoğun Bakım yan dalının bağlı olması gereken ana dalların bilimsel bir gerekçeye dayanması gerektiği açıktır.

                Bu kapsamda, dava konusu uyuşmazlık yukarıda belirtilen temel hukuki ilkelerle birlikte ele alınınca; ülkemizdeki tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin idari düzenlemelere 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü ile giren ve bu nedenle diğer tıp disiplinlerine nazaran mevzuatımızda yer alması itibariyle yeni bir alan olan Yoğun Bakım disiplini ile dava konusu Yönetmelik ile mevzuatımıza giren Çocuk Yoğun Bakım disiplininin hangi ana dallara bağlı  olacağına  ilişkin  düzenlemenin,  salt bu konuda idarenin yetkili olması ve takdir hakkına sahip bulunması gibi kavramlarla açıklanamayacağı tartışmasız olduğundan, bu düzenlemenin, kendisini hukuka uygun kılacak bilimsel gerekçelere dayanması gerektiği açıktır. Aksi, idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını yukarıda belirtilen ilkelere ve dolayısıyla hukuka uygun kullanmadığı anlamına gelecektir.

                Davalı idarelerce,düzenlemelerin; uzun çalışmalar neticesinde, bilimsel çevrelerden görüş alınarak ülkemiz ihtiyaçları ve gelişmiş ülkelerin uygulamaları gözetilerek uzman kişilerce yapıldığı ve  tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin olarak ana dal ve yan dal belirlemek konusunda takdir hakkı ve yetkisinin uhdelerinde olduğu ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanıldığı ileri sürülmüştür. Ancak; bu iddiaları destekleyen ve düzenlemenin yapılmasına temel teşkil eden bir bilimsel çalışmanın ya da raporun bulunmadığı; Yoğun Bakım disiplini ile Çocuk Yoğun Bakım disiplininin hangi ana dallara bağlı bir yan dal olması gerektiğini belirleyecek akademik gerekliliği ortaya koyan verilerin veya bu yöndeki akademik çevrelerden alınmış bilimsel görüşlerin dikkate alınarak düzenleme yapıldığını gösterecek bilgi ve belgelerin sunulamadığı görülmektedir.

                Kaldı ki, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin, "Tıpta Uzmanlık Kurulu" başlıklı 6.maddesinin 8.fıkrasında; Tıpta Uzmanlık Kurulu kararlarının ve varsa karşı oyların, karar tarihinden itibaren üç iş günü içerisinde gerekçeleri ile birlikte yazılarak imzalanacağı ve sekreteryaya bildirileceği belirtilmiştir.

                Ayrıca Yönetmeliğin "Kurulun Görevleri" başlıklı 7.maddesinde de;  Kurulun görev alanlarıyla ilgili konularda çalışmalar yapmak ve görüş hazırlamak üzere, görev süresini ve üye sayısını belirlediği geçici komisyonlar kurmak hükmüne yer verilmiştir.

                Ancak davalı idarelerce yukarıda alıntısı yapılan düzenlemelere uygun olarak; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin hazırlanmasına ilişkin Kurul kararlarının ve karşı oyların gerekçesini içeren belgelerin ve ayrıca bilimsel konularda yardımcı olmak üzere alt komisyonlar oluşturulduğuna ve bu alt komisyonların çalışmalarının Yönetmeliğin hazırlanmasına ışık tuttuğuna ilişkin savunmaya esas teşkil edecek bilgi ve belgelerin sunulmadığı anlaşılmaktadır. Davalı idarelerce daha önce de sunulan 6-7 Mayıs 2009 tarihlerine ilişkin Tıpta Uzmanlık Kurulu Toplantı tutanaklarında, yalnızca Yönetmelik taslağına yer verilmiş ve bazı Kurul üyelerinin ve bazı dernek ve kurumların Yönetmeliğe karşı, ayrışık görüşlerine yer verilmiştir. Dolayısıyla davalı idarelerin; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinde öngörülen şekilde bilimsel çalışmaların yapıldığını ortaya koyamadığı açık olduğundan, bilgi ve belge ile desteklenmeyen iddialarına itibar etmek mümkün değildir.

                Ayrıca Sağlık Bakanlığınca; yeterli savunma süresi olmadığından ve hangi düzenlemelere karşı dava açılacağı bilinemeyeceğinden yapılan düzenlemelere ilişkin bilimsel raporların hazırlanamadığı ileri sürülmüştür. Ancak; Dairemizin konuyla ilgili daha önceki kararlarında da  gerekçe  olarak  yer  verdiği,  düzenlemeyi  hukuki  kılacak  ve  kamu yararına yönelik bilimsel gerekçe kavramı; dava konusu düzenlemenin yapıldığı aşamadan önce ortaya çıkmış olan ve düzenlemeye yol açan gerekliliği işlemin sebep ve amaç unsurunu da oluşturacak şekilde ortaya koyan ve dolayısıyla idari düzenlemeye yön veren bir kavramdır. Bir başka ifadeyle bilimsel gerekçe(rapor, veri) düzenlemeye temel teşkil ettiğinden düzenleme yapıldığı, sonuçlandığı anda zaten var olan bir kavramı ifade etmekte olup, düzenleme hukuk aleminde sonuç doğurup, dava konusu edildikten sonra oluşturulacak bir sebep değildir.

                Bu açıklamalar ışığında; Yoğun Bakım ve Çocuk Yoğun Bakım yan dallarının bağlı olduğu ana dalların belirlenmesini hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak bilimsel gerekçenin bulunmadığı anlaşıldığından, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Yoğun Bakım ve Çocuk Yoğun Bakım yan dallarını ve bu yan dalların bağlı olduğu ana dalları düzenleyen Ek-3 sayılı çizelgenin 21. ve 45. satırlarında hukuka uyarlık görülmemiştir.

                Bu nedenlerle, dava konusu işlemin; Yoğun Bakım ve Çocuk Yoğun Bakım gibi insan sağlığına doğrudan etkisi olan bir alan için uzman olacak hekimleri belirleme konusunda düzenleme yapması ve bunun eğitim kurumlarında uygulamaya konulacağı dikkate alındığında, giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı da açıktır.

                Açıklanan nedenlerle, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 4. maddesinin (h) bendi, 5.maddesi, 13.maddesinin 2. ve 3. bentleri ve geçici 10. maddesi yönünden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından bu düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddine; Ek-3 sayılı çizelgenin 21. ve 45. satırları yönünden ise 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından, anılan düzenlemelerin yürütülmesinin durdurulmasına 12.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Esas No : 2009/10046

 

T.C.

D A N I Ş T A Y

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas  No   : 2009/10046

18.7.2009 gün ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; geçici 6. maddesi ve 15. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "veya kontenjan açıldığı takdirde uzman oldukları alanlarda yapılan YDUS ile" ibaresinin yürütmesinin durdurulması;  4.maddesinin (h) bendinde yer alan "bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlarını" ibaresi ve bu fıkrada "resmi" ibaresine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme, 6. maddesi, 7 .maddesi,  İkinci Bölümünde eğitim kurumlarını değerlendirme komisyonunun ve  eğitim ve müfredat komisyonlarının  oluşumuna ve  işleyişi ve görevlerine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme, 10.maddesi, 11.maddesinde eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi ve denetimi ile ilgili noksan düzenleme, 12. maddesindeki eğitim ve araştırma hastanelerindeki akademik kurullara ilişkin noksan düzenleme,  13.maddesinde yer alan "Adli Tıp Kurumunda 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununda belirtilen ihtisas kurulu başkanları ile en az üç yıl süreyle ihtisas kurullarında üyelik yapmış adli tıp uzmanları sorumludur" ibaresi, Üçüncü bölümünde Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerindeki eğitim sorumlularının görev ve yetkilerine ilişkin eksik düzenleme, 15.maddesinin 2. fıkrası ve 4. fıkrasında yer alan "Uzmanlık eğitimini kısa süreli olarak yapabilecekleri ek-1 sayılı çizelgede belirtilmiş olan uzmanlar arasından TUS ile... ana dalda uzmanlık öğrencisi alınır" ibaresi,  26.maddesi,Yönetmeliğin Altıncı bölümünde merkezi yeterlilik sınavına yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme, Geçici 4.maddesi,Geçici  7. maddesi, Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerde rotasyona yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme ve Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgeleri yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi hakkında.

 

                 Davacı ve Yürütmenin Durdurulması İsteminde Bulunan: 

                                                Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

                Vekilleri                                : Av.                                                

                Davalılar               :1- Başbakanlık

                                                2- Sağlık Bakanlığı

                Davanın Özeti      : 18.7.2009 gün ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; 4.maddesinin (h) bendinde yer alan "bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlarını" ibaresinin ve bu fıkrada "resmi" ibaresine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, 6. maddesinin, 7.maddesinin, Yönetmeliğin İkinci Bölümünde eğitim kurumlarını değerlendirme komisyonu ile eğitim ve müfredat komisyonlarının  oluşumuna, işleyiş ve görevlerine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, 10.maddesinin, 11.maddesinde eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi ve denetimi ile ilgili noksan düzenlemenin, 12. maddesindeki eğitim ve araştırma hastanelerindeki akademik kurullara ilişkin noksan düzenlemenin,  13.maddesinde yer alan "Adli Tıp Kurumunda 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununda belirtilen ihtisas kurulu başkanları ile en az üç yıl süreyle ihtisas kurullarında üyelik yapmış adli tıp uzmanları sorumludur" ibaresinin,Yönetmeliğin Üçüncü bölümünde Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerindeki eğitim sorumlularının görev ve yetkilerine ilişkin eksik düzenlemenin, 15.maddesinin 2. ve 4. fıkrasının, eksik düzenleme nedeniyle 26.maddesinin,Yönetmeliğin Altıncı bölümünde merkezi yeterlilik sınavına yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, Geçici 4.,Geçici 6., Geçici 7. maddelerinin, Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerde rotasyona yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerin; Yönetmeliğin hazırlanmasında bir yöntem sorunu olduğu, bilimsel bir temel olmadan ve ilgili çevrelerin gerekli katılımı sağlanmadan düzenleme yapıldığı, Yönetmeliğin Tıpta Uzmanlık Tüzüğüne aykırı olduğu, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde yer alan ve tıpta uzmanlık eğitimi için önem arzeden bir çok kurumun bu Yönetmelikle hiç bir gerekçe olmadan ortadan kaldırıldığı, tek başına yetkili kılınan ve tüm sürece hakim olamayacağı açık olan Tıpta Uzmanlık Kurulunun yapısı ve görevleri nedeniyle uzmanlık eğitminin bilimsellikten ve denetimden uzaklaşacağı, uzmanlık eğitimini tamamlayanlar için  merkezi yeterlilik sınavı öngörülmemesinin kamu yararına aykırı olduğu, Yönetmelikte açıkça belirtilmesi gereken ve uzmanlık eğitimi için önem arzeden bir çok (eğitim sorumluların görevi, akademik kurul, eğitim hastanelerinin nitelikleri, uzmanlık eğitimi kontenjanı belirlenirken gözetilmesi gereken asgari asistan sayısı.. gibi) konunun düzenlenmediği ve sonuç olarak dava konusu düzenlemelerin tıpta uzmanlık eğitimi ile bağdaşmadığı, kamu yararına ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek  iptali ve yürütmenin durdurulması ile 1219 sayılı Yasanın 9. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması istemidir.

                Savunmaların Özeti           :Usul Hukukuna ilişkin olarak davacı Birliğin dava ehliyetinin bulunmadığı ve dilekçenin usulüne uygun olarak hazırlanmadığı, esasa ilişkin olarak Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin bir bütün olarak; yargı kararlarının gözetilmesi, ilgili bilim çevrelerinden görüş alınması, dünyadaki uygulamanın izlenmesi ve bilimsel gerekliliklerin  ön plana alınması suretiyle düzenlendiği, Yönetmeliğin hazırlanmasında görev alan Tıpta Uzmanlık Kurulu üyelerinin uzmanlık eğitimi veren kurumlar bazında temsil ilkesi esas alınarak belirlendiği, tek tek uzmanlık alanı gözetilerek Kurul oluşturulmasının fiilen mümkün olmadığı ve bunun bir eksiklik olarak nitelenemeyeceği, ayrıca Kurul'un konusunda uzman kişilerden oluşacak alt komisyonlar ile görevli olduğu konularda gerekli bilimsel çalışmalar yapmasının mümkün olduğu, ana dal - yan dal belirlenmesine ilişkin hukuki durumun 1219 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat ile idarelere tanınmış yetki alanında ve takdir hakkı kapsamında olduğu ve bu bağlamda Yönetmeliğin, ek çizelgelerinde  ve geçici maddelerinde yer alan hükümler de dahil olmak üzere ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ve tıp alanındaki gelişmelere paralel olarak düzenlendiği, davacının eksik düzenleme iddialarının hukuki bir zemine oturmadığı dayanaksız olduğu,  Tıpta Uzmanlık Kurulunun görevlerinin 1219 sayılı Yasadan kaynaklandığı ve bilimsel bir şekilde oluşturulduğu ayrıca Kurul'un alt komisyonlar kurmak suretiyle denetim ve uzmanlık sürecinin izlenmesi noktasında bilimsel olarak çalıma imkanına sahip olduğu, düzenlemelerin 1219 sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak ve kamu yararı gözetilerek düzenlendiği belirtilerek yürütmenin durdurulması isteminin ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

                Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi     : Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin;

                4. maddesinin (h) bendinde yer alan düzenlemenin 1219 saylı Yasanın 8. maddesinde yer alan belirlemeye uygun olduğu;

                6.,7. ve 11.maddeler ile Yönetmeliğin İkinci Bölümün, 1219 sayılı Yasanın 9. maddesine paralel düzenlemeler içerdiği ve Sağlık Bakanlığının takdir hakkını; tıpta uzmanlık eğitiminin planlaması ve denetimine ilişkin hususları Tıpta Uzmanlık Kurulunun görevleri arasında düzenlemek ve bu planlama ve denetim faaliyetlerini geçici komisyonlar aracılığı ile yürütmek yönünde kullanmasında kamu yararına aykırılık bulunmadığı;

                10. madde hükmünün 1219 sayılı Yasa ile verilen yetkiden kaynaklandığı ve uzmanlık eğitimi veren sağlık kurumlarının sahip olması gereken niteliklerin; sabit ve değiştirilmesi belli şekil kurallarına bağlı bir idari metin yerine, tıpta uzmanlık eğitimini bir bütün olarak belirleyen ve daimi bir Kurul olarak görev yapan Tıpta Uzmanlık Kurulu eliyle, değişen koşullara uyum sağlayabilecek bir biçimde belirlenmesinde kamu yararına aykırılık bulunmadığı;  

                12.maddesinde kurumların kendi mevzuatlarına yapılan açık atıf nedeniyle, eğitim ve araştırma hastaneleri açısından da,Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin 20. ve 21. maddeleri nedeniyle uzmanlık eğitimini düzenleme ve koordine etme  görevi yüklenen akademik kurulun  tespiti noktasında bir hukuki boşluk bulunmadığı;

                13.maddesi ve Yönetmeliğin Üçüncü bölümünün, sağlık kurumlarının (üniversiteler, Gata,Adli Tıp Kurumu) ilgili mevzuatlarına paralel düzenlemeler içerdiği ve Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 1. maddesinde belirtildiği gibi tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları düzenleyen bir idari metin olup sağlık hizmetinin sunumunda görev alan kadroları tanımlayan ve bunların görevlerini düzenleyen bir Yönetmelik olmadğı ve eğitim sorumlularının tıpta uzmanlık eğitiminde yerine getirecekleri görevlerin; dava konusu Yönetmeliğin çeşitli maddelerine serpiştirilmek (23,25,27,28,29,30 gibi) suretiyle hukuka uygun olarak düzenlendiği ;

                15.maddenin ikinci fıkrasında, sağlık kurumlarının iç dinamikleri dikkate alındığında, uzmanlık eğitimi veren sağlık kurumlarının asistan ihtiyacı doğrultusundaki kontenjan taleplerine ilişkin olarak; sabit  bir idari metinle sınırlayıcı bir belirleme yapılması yerine, sağlık kurumlarının isteği ve Tıpta Uzmanlık Kurulunun vereceği görüş doğrultusunda  bir belirleme yapılmasında kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı;

                15.maddenin dördüncü fıkrasının "Uzmanlık eğitimini kısa süreli olarak yapabilecekleri ek-1 sayılı çizelgede belirtilmiş olan uzmanlar arasından TUS ile... ana dalda uzmanlık öğrencisi alınır" ibaresinin, kendilerine, uzmanlık alanlarıyla ilintili olan başka ana dallarda kısa süreli ana dal uzmanlık eğitimi imkanı tanınan uzmanların Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavına(TUS) girerek görece kısa süreli ana dal uzmanlık eğitimi almalarını öngörmesi nedeniyle, bugüne kadar süren uygulama ve Yönetmelikte yer alan diğer düzenlemeler ile paralellik arz ettiği;

                26. maddenin, uzmanlık eğitimi öğrencilerinin, eğitimlerini bu eğitimin içeriğine uygun koşullarda sürdürmelerini öngördüğü ve Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin sağlık hizmetinin sunumunda görev alan kadroları(asistan,baştabip,şef) tanımlayan ve bunların görevlerini, çalışma saatlerini düzenleyen bir Yönetmelik olmadığından eksik bir düzenleme içermediği;

                Altıncı Bölümde, uzman doktor adaylarının bilimsel yeterliliğinin ölçülmesini sağlayan bir sınav öngörüldüğünden ve İdareyi uzmanlık eğitimi bitirme sınavını merkezi bir sınav şeklinde yapmak yönünde zorlayan bir Yasal düzenleme de bulunmadığından eksik düzenlemenin söz konusu olmadığı;

                Geçici 4. madde hükmünün, dolaylı da olsa hukuki olarak 992 sayılı Yasa hükümlerini temel alan ve 1956 yılından bu yana Yasa temelli bir idari istikrar oluşturmuş bulunan, tıp alanı dışından yer alan meslek mensuplarının(veteriner, eczacı, kimyager) tıpta uzmanlık eğitimi almasına ilişkin uygulamayı düzenlediği;

                Geçici 7.madde hükmünün, önceki idari düzenlemeye atıf yapılırken hangi konuyla ilgili olarak (uzmanlık eğitim sürecinin takibi,denetimi) atıf yapıldığını açıkça belirttiği ve önceki idari düzenlemede bu konunun düzenlendiği maddelerin, madde metinlerinden açıkça anlaşılabileceği hususunun tartışmasız olduğu;

                1219 sayılı Yasa ile ihdas edilen ve görevleri  Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği ile düzenlenen Tıpta Uzmanlık Kurulunun, bu Yönetmeliğe göre uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını belirlemekle görevli olması karşısında; aynı Yönetmeliğin ekinde uzmanlık ana dallarının rotasyonlarına yer verilmemesine ilişkin durumunun bir eksik düzenleme teşkil etmediği;

                Ekli çizelgelerin tüm tıp alanlrında düzenleme getirdiği ve ülkemizdeki tabiplerin ekli çizelgeler konusunda farklı hukuki menfaate sahip olduğu açık olduğundan, ülkemizdeki tabip odalarının bağlı olduğu ve ülke çapında meslek icra eden tabiplerin üye olduğu davacı Birliğin, iptalinde üyelerinin hak ve menfaatleri arasında birliktelik olmayan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerine karşı dava açma ehliyeti bulunmadığı; anlaşıldığından yukarıda belirtilen düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği;

                15. maddenin 4. fıkrasının "veya kontenjan açıldığı takdirde uzman oldukları alanlarda yapılan YDUS ile " ibaresinin Yönetmelikte yer alan düzenlemerle bağdaşmadığı ve giriş sınavları, eğitim süreleri ve verilen uzmanlık belgeleri itibariyle farklı bir eğitim süreci içerdiği açık olan (kısa süre imkanı tanınsa da)ana dal uzmanlık eğtimi ile yan dal uzmanlık eğitiminin giriş sınavlarının da farklı olması gerektiği;

                Anayasal eşitlik ilkesi, Yönetmeliğin yürürlüğünden önce sınavı kazanmış ve/veya fiilen uzmanlık eğitimine başlamış olanlar ile uzmanlık eğitimi sürecini tamamlamış ancak henüz bitirme sınavına girmemiş olanlar arasında bir ayrım yapılmasına yönelik kazanılmış hak yorumuna olanak vermeyeceğinden geçici 6.madde hükmünde eşitlik ilkesine, kazanılmış hak kavramına ve sonuç olarak hukuka uyarlık bulunmadığı;  anlaşıldığından, 15. maddenin 4. fıkrasında yer alan "veya kontenjan açıldığı takdirde uzman oldukları alanlarda yapılan YDUS ile " ibaresi ile geçici 6. madde hükmü yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabulünün gerekeceği düşünülmektedir.

                Danıştay Savcısı ... Düşüncesi : Yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince, davalı İdarelerin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek ve davacı Birliğin Anayasa aykırılık iddiası da;  Anayasa Mahkemesinde (E:2007/60) 1219 saylı Yasanın 9. maddesine  yönelik iptal davası açıldığı için, bu aşamada yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.

                 Uyuşmazlık;18.7.2009 gün ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; 4.maddesinin (h) bendinde yer alan "bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlarını" ibaresinin ve bu fıkrada "resmi" ibaresine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, 6. maddesinin, 7.maddesinin, Yönetmeliğin İkinci Bölümünde eğitim kurumlarını değerlendirme komisyonu ile eğitim ve müfredat komisyonlarının  oluşumuna, işleyiş ve görevlerine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, 10.maddesinin, 11.maddesinde eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi ve denetimi ile ilgili noksan düzenlemenin, 12. maddesindeki eğitim ve araştırma hastanelerindeki akademik kurullara ilişkin noksan düzenlemenin,  13.maddesinde yer alan "Adli Tıp Kurumunda 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununda belirtilen ihtisas kurulu başkanları ile en az üç yıl süreyle ihtisas kurullarında üyelik yapmış adli tıp uzmanları sorumludur" ibaresinin,Yönetmeliğin Üçüncü bölümünde Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerindeki eğitim sorumlularının görev ve yetkilerine ilişkin eksik düzenlemenin, 15.maddesinin 2. ve 4. fıkrasının, eksik düzenleme nedeniyle 26.maddesinin,Yönetmeliğin Altıncı bölümünde merkezi yeterlilik sınavına yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, Geçici 4.,Geçici 6., Geçici 7. maddelerinin, Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerde rotasyona yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerin iptali isteminden doğmuştur.

        Anayasanın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri düzenlenmiştir.

                14.4.1928 gün ve 938 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın, 04/04/2007 gün ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 5614 sayılı Yasanın 4.maddesi ile değiştirilen 9. maddesi hükmüyle Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu ihdas edilmiştir. Maddenin son fıkrasında;"Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir" hükmü yer almaktadır.

                1219 sayılı Yasanın, 5614 sayılı Yasa yayımlanmadan önce yürürlükte bulunan  9. maddesinde; "İhtısas vesikalarının sureti ahzi ve bu hususta mer'i olması lazım gelen kavait işbu kanunun tarihi meriyetinden sonra Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletince tanzim edilecek bir nizamname ile tayin olunur" hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm uyarınca  Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan tüzükler ile tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

         Günümüze kadar anılan madde hükmüne dayanılarak; 1929 yılında Tababet ve İhtisas Vesikaları Hakkında Nizamname, 1947 yılında Tababet Uzmanlık Belgeleri Tüzüğü,1956 yılında Tababet İhtisas Nizamnamesi, 1961 yılında Tababet İhtisas Tüzüğü,1962 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü,1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü, 2002 yılında ise Tıpta Uzmanlık Tüzüğü yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

        Dava konusu düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 18.7.2009 gün ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik yukarıda alıntısı yapılan 1219 sayılı Yasanın 5614 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesine dayanmaktadır.Tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasların tüzük ile değil yönetmelikle düzenlenmesi konusunda yetki veren bu yasal değişiklik, 2002 tarihli Tıpta Uzmanlık Tüzüğünü açıkça ortadan kaldıran bir hüküm içermese de; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğini kastederek, "Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir" ibaresiyle ve yukarıda belirtildiği gibi artık tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasların  yönetmelikle düzenleneceğini belirlemesiyle 2002 tarihli Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün uygulanması imkanını hukuken ortadan kaldırmıştır, bir başka ifadeyle 18.7.2009 tarihi itibariyle tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirleyen tek idari düzenleme Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğidir. Kaldı ki Tıpta Uzmanlık Tüzüğü 31.12.2009 gün ve 27449(7. mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük" ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu bağlamda davacı Birliğinin belirttiğinin aksine, 2002 tarihli Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün dava konusu Yönetmeliğin hukuki değerlendirmesinde denetleyici norm olarak ele alınması mümkün değildir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin birden fazla hükmü dava konusu edildiğinden, bu düzenlemelere ilişkin hukuki irdeleme ayrı ayrı yapılacaktır. 

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 4.maddesinin (h) bendinde yer alan "bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlarını" ibaresinin ve bu fıkrada "resmi" ibaresine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin  incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 4. maddesinin (h) bendinde , kurum veya eğitim hastanesi; tıp ve diş hekimliği fakülteleri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi , Sağlık Bakanlığınca uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumları ve Adli Tıp Kurumu olarak tanımlanmıştır.

                 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın 8.maddesinde; Türkiye'de icrayı tababet için bu kanunda gösterilen vasıfları haiz olanlar umumi surette hastalıkları tedavi hakkını haizdirler. Ancak her hangi bir şubei tababette müstemirren mütehassıs olmak ve o unvanı ilan edebilmek için Türkiye Tıp Fakültesinden veya Sıhhıye Vekaletince kabul ve ilan edilecek müessesattan verilmiş ve yahut ecnebi memleketlerin maruf bir hastane veya laboratuvarından verilip Türkiye Tıp Fakültesince tasdik edilmiş bir ihtısas vesikasını haiz olmalıdır, hükmüne yer veilmiştir.

                Alıntısı yapılan madde metni uyarınca, bir tıp disiplininde uzmanlık yetkisini kullanabilmek için tıp fakülteleri veya Sağlık Bakanlığı tarafından  yetkili kılınmış kurumlardan alınacak uzmanlık belgesine sahip olmak gerekmektedir. Bu maddede yer alan dolaylı belirlemeden de açıkça anlaşıldığı üzere uzmanlık yetkisini kullanabilmek için belge(ihtisas  vesikası) alınması gereken ,bir başka ifadeyle uzmanlık eğitimini vermeye yetkili olan kurum veya eğitim hastanesi; tıp fakülteleri ile Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenecek sağlık kurumları olup, Yasada bu konuda resmi ya da özel kurum ayrımı yapılmamıştır.

                Diğer taraftan, 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün 3. maddesinde, uzman yetiştirmeye yetkili olan kurumlar; tıp ve diş hekimliği fakülteleri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Sağlık Bakanlığınca yetkili kılınan sağlık kurumları olarak belirlenmiştir. 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün 2. maddesinde de, kurum,  uzmanlık eğitimi vemeye yetkili kılınmış tıp ve diş hekimliği fakülteleri ile resmi sağlık kurumları ve Adli Tıp Kurumu olarak belirlenmiştir. 2002 yılında yayımlanan Tüzükte "resmi" ibaresine yer verildiği görülse de bu ibarenin Yasadan kaynaklanan bir zorunluluk olmadığı açıktır. İptali istenen düzenleme ise, 1219 sayılı Yasanın 8. maddesinde belirtildiği üzere Sağlık Bakanlığı tarafından yetkili kılınan sağlık kurumlarını eğitim hastanesi ya da kurum olarak nitelemiştir ve daha önceki idari düzenlemeler ile bu açıdan paralellik göstermektedir.

                Ayrıca Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 10. maddesinde, eğitim kurumlarının nitelikleri ve standartlarının Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından belirleneceği hüküm altına alınmış, 11. maddede ise eğitim kurumlarının denetim usulleri belirlenmiştir. Bu bağlamda, uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınacak sağlık kurumlarının tamamen Sağlık Bakanlığının takdirine bırakılmadığı ve bu kurumların tespitinde Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından belirlenen kriterlerin esas alınacağı açıktır.

                Bu duruma göre, 1219 sayılı Yasada yer alan hükümlere uygun ve idari istikrarı sağlayacak bir biçimde tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin daha önceki idari düzenlemelere paralel olarak düzenlendiği anlaşılan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 4. maddesinin (h) bendinde yer alan "bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlarını" ibaresinde ve bu fıkrada "resmi" ibaresine yer verilmemesinde  hukuka aykırılık bulunmadığından davanın bu kısmına yönelik olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                 Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 6.,7. maddeleri ile 11.maddesinde eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi ve denetimi ile ilgili eksik düzenleme iddiasının ve Yönetmeliğin İkinci Bölümünde Eğitim Kurumlarını Değerlendirme Komisyonu ile Eğitim ve Müfredat Komisyonunun  oluşumuna ve işleyişi ve görevlerine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme iddiasının incelenmesi;

                Anayasanın 8. maddesinde, yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılıp yerine getirileceği, 123. maddesinin 1. fıkrasında, idarenin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği; 124. maddesinde, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabileceği; 128. maddesinin ikinci fıkrasında, memurların ve diğer kamu görevlilerinin görev ve yetkileri ile hak ve yükümlülüklerinin, 130. maddesinin 9. fıkrasında, öğretim elemanlarının görevlerinin ve kamu kurum ve kuruluşları ile ilişkilerinin kanun ile düzenleneceği hükmüne yer verilmiştir.

                9.10.1984 günlü, 18540 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esaslarını Düzenleyen 3046 sayılı çerçeve Kanunun 39. maddesinde, bakanlıklarda ve bağlı kuruluşlarda hizmetin kurul biçiminde yürütülmesi gerekiyorsa, görevleri ve oluşum biçimleri kuruluş kanunlarında veya diğer kanunlarda gösterilmek koşuluyla "sürekli kurullar" kurulabileceği öngörülmüştür.

                Bu kapsamda, 1219 sayılı Yasanın  5614 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesi ile Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu ihdas edilmiştir.Anılan madde metninde;

                "Eğitim kurumlarına eğitim yetkisi verilmesi ve eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin teklifleri karara bağlamak, uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını belirlemek, uzmanlık sınavı jürilerini tespit etmek, yabancı ülkelerde asistanlık yapanların bilimsel değerlendirilmesini yapacak fakülteleri ve eğitim hastanelerini belirlemek, tıpta uzmanlık eğitimi ve uzman insan gücü ile ilgili görüşler vermek, uzmanların tıbbî gelişmeleri izlemesini sağlayıcı inceleme ve araştırmalar yapmakla görevli olmak üzere, Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu teşkil olunmuştur.

                Tıpta Uzmanlık Kurulu;

                a) Bakanlık Müsteşarı, ilgili genel müdür ve 1. Hukuk Müşaviri,

                b) Biri diş tabibi olmak üzere eğitim hastanelerinden Bakanlığın seçeceği beş,

                c) Dört tıp fakültesinden ve bir diş hekimliği fakültesinden YÖK'ün seçeceği birer,

                ç) Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Fakültesinin seçeceği bir,

                d) Türk Tabipleri Birliğinin seçeceği bir,

                e) Türk Diş Hekimleri Birliğinin seçeceği bir, üyeden oluşur.

                Kurumlar, seçecekleri asıl üye sayısı kadar yedek üye de belirler.Kurula seçilecek asıl ve yedek üyelerin uzman olmaları, ayrıca en az üç yıllık klinik veya laboratuvar şefi ya da profesör unvanına sahip bulunmaları şarttır. Üyelerin görev süreleri üç yıldır. Süresi bitenler tekrar seçilebilir.Kurul, Bakanlığın daveti üzerine yılda en az iki kez toplanır. Kurula Bakanlık Müsteşarı veya yapılacak ilk toplantıda üyeler arasından seçilecek başkan vekili başkanlık eder. Kurul, üyelerden en az beşinin teklifi ile olağanüstü toplanır.Kurul, üyelerin üçte ikisinin katılımı ile toplanır. Türk Tabipleri Birliği temsilcisi yalnızca tabiplerle ilgili, Türk Diş Hekimleri Birliği temsilcisi de yalnızca diş tabipleri ile ilgili konuların görüşüleceği toplantılara katılabilirler ve kendi meslek alanları ile ilgili konularda oy kullanırlar. Kararlar oyçokluğuyla alınır. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Ancak, kurumların eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin toplantılarda katılanların en az üçte iki çoğunluğu ile karar alınması şarttır.Kurul toplantılarına üst üste iki kez mazeretsiz olarak katılmayanların üyeliği düşer.Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir." hükmüne yer verilmiştir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin "Dayanak" başlıklı 3. maddesinde;" Bu Yönetmelik, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 9 uncu maddesine dayanılarak hazırlanmıştır." hükmü yer almaktadır.

                Dava konusu Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği;Tıpta Uzmanlık Kurulunun ihdas edilmesini içeren ve uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasların Yönetmelikle düzenlenmesini öngören 1219 sayılı Yasanın alıntısı yapılan 9.maddesi uyarınca yürürlüğe konulmuş olup, Anayasanın 124. maddesi ve İdare Hukukunun temel ilkeleri uyarınca  tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirlerken, 1219 sayılı Yasanın uygulanmasını sağlamak amacıyla bu Yasa hükümlerine paralel düzenlemeler getirmesi ihdas edilmesinin doğrudan bir sonucudur.            

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin "Tıpta Uzmanlık Kurulu" başlıklı ikinci bölümünde yer alan 6. maddesinde;

                "Kurul aşağıda belirtilen üyelerden oluşur.

                a) Bakanlık Müsteşarı, ilgili genel müdür ve 1. Hukuk Müşaviri.

                b) Biri diş tabibi olmak üzere eğitim hastanelerinden Bakanlığın seçeceği beş üye.

                c) Dört tıp fakültesinden ve bir diş hekimliği fakültesinden YÖK'ün seçeceği birer üye.

                ç) Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Fakültesinin seçeceği bir üye.

                d) Türk Tabipleri Birliğinin seçeceği bir üye.

                e) Türk Diş Hekimleri Birliğinin seçeceği bir üye.

                Kurumlar, seçecekleri asıl üye sayısı kadar yedek üye de belirler.

                Kurula seçilen asıl ve yedek üyelerin uzman olmaları, ayrıca en az üç yıllık klinik veya laboratuvar şefi ya da profesör unvanına sahip bulunmaları şarttır. Üyelerin görev süreleri üç yıldır.  Süresi  bitenler  tekrar  seçilebilir. Kurul,  Bakanlığın  daveti  üzerine  yılda  en az iki kez

toplanır. Kurul, üyelerden en az beşinin teklifi ile olağanüstü toplanır. Kurula Bakanlık Müsteşarı veya yapılan ilk toplantıda üyeler arasından seçilen başkan vekili başkanlık eder.Kurul, üyelerin üçte ikisinin katılımı ile toplanır. Türk Tabipleri Birliği temsilcisi yalnızca tabiplerle ilgili, Türk Diş Hekimleri Birliği temsilcisi de yalnızca diş tabipleri ile ilgili konuların görüşüleceği toplantılara katılabilir ve kendi meslek alanları ile ilgili konularda oy kullanır. Toplantı nisabının bulunmaması, gündem maddelerinin bitirilememesi veya toplantının ertelenmesine salt çoğunlukla karar verilmesi halinde, toplantı Kurul başkanı tarafından takip eden ilk çalışma gününe ertelenir.Kuruldaki görüşmeler gündemdeki sıraya göre yapılır. Gündemdeki maddelerin sırası Kurul kararı ile değiştirilebilir. Her üye gündem dışı bir konunun müzakere edilmesini teklif edebilir. Önergeler yazılı olarak Kurul başkanına iletilir. Kurul başkanı, önergeler hakkında leh ve aleyhte konuşmak isteyenlere söz verir ve önergenin görüşülmesini Kurulun onayına sunar. Kurul başkanı, aynı konuyu içeren veya benzerlik gösteren önergeleri birleştirerek görüştürme yetkisine sahiptir. Kurul kararları oyçokluğuyla alınır. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Kurumların eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin kararlar, toplantıya katılanların üçte iki çoğunluğu ile alınır.Kararlar ve varsa karşı oylar, karar tarihinden itibaren üç iş günü içerisinde gerekçeleri ile birlikte yazılarak imzalanır ve sekreteryaya bildirilir. Kurul toplantılarına üst üste iki kez mazeretsiz olarak katılmayanların üyeliği düşer." hükmüne yer verilmiştir.

                Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere, 6. madde hükmü; mevzuat tekniği açısından Yönetmelikle düzenlenmesi(detaylandırılması) doğal olan, toplantı ve görüşme usulüne ilişkin bir kaç belirleme dışında, dayanak aldığı 1219 sayılı Yasanın 9. madde hükmüne birebir paralel bir düzenleme içermek suretiyle, Tıpta Uzmanlık Kurulunun oluşumunu, çalışma usul ve esaslarını anılan Yasa maddesinde yer alan şekliyle benimsemiştir.   

                Bu duruma göre, dava konusu Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin hukuki temelini oluşturan 1219 sayılı Yasanın 9.maddesi hükmüne uygun olarak düzenlendiği açık olan 6. madde hükmünde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Tıpta Uzmanlık Kurulunun görevlerini belirleyen 7. maddesinde;

                "Kurulun görevleri şunlardır:

                a)Kurumlara uzmanlık eğitimi yetkisi verilmesi ve bu yetkinin kaldırılmasına ilişkin teklifleri görüşüp karara bağlamak,

                b)Uzmanlık eğitimi veren kurum ve birimin fiziki yapısı, yatak sayısı, eğitim araç, gereç ve personel durumu yönünden sahip olması gereken asgari nitelik ve standartları belirlemek,

                c)İlgili uzmanlık dalının çekirdek eğitim müfredatını belirlemek ve ilan etmek,

                ç)Uzmanlık dallarının rotasyonları ve bu rotasyonların süreleri hakkında karar vermek,

                 d)25 inci maddenin üçüncü fıkrasının (ç), (d), (e) ve (g) bentlerinde yer alan uzmanlık eğitimi takip sistemi bileşenlerine ilişkin formları oluşturmak ve yayımlamak,

                e)İlgili kurum ve birimlerden toplanan bilgi formları vasıtasıyla uzmanlık eğitiminin nitelik ve standartlara uygunluğunu, mesleki uygulama ve bilimsel çalışmaların yeterliliğini takip etmek,

                f)Yapılan takipler sonucunda, eksiklikleri tespit edilen birimlerde yerinde denetim yapmak veya yaptırmak, denetimler sonucunda düzenlenen raporları görüşüp karara bağlamak,

                g)Uzmanlık eğitimi sınav jürilerinin seçim ölçütlerini belirleyerek jürilere katılabilecek eğitim sorumlularını tespit etmek,

                ğ)Yurt dışındaki uzmanlık eğitimi veren kurumların tanınmışlık listesini yapmak ve bu listeyi güncellemek, yabancı ülkelerde uzmanlık eğitimi yapanların bilimsel değerlendirilmesinin ölçütlerini belirlemek ve değerlendirilmelerin yapılabileceği fakülteler ile eğitim hastanelerini belirlemek,

                h)Yeni uzmanlık dallarının ihdas edilmesi ile ilgili görüş bildirmek, ihdas edilen dallarda uzman olacakların başvuru ölçütlerini belirlemek ve bu konudaki başvuruları karara bağlamak,

                ı)Ekli çizelgelerde yer alan uzmanlık alanları dışında ihtiyaç duyulan uzmanlık sonrası sertifikalı eğitim programı düzenlenecek alanları ve eğitimin süresi ve yeri ile usul ve esaslarını belirlemek,

                i)Tıpta uzmanlık eğitimi ve uzman insan gücü ile ilgili görüşler vermek, uzmanların tıbbi gelişmeleri izlemelerini sağlayıcı inceleme ve araştırmalar yapmak, yaptırmak ve sonuçlarını ilgili kurum ve kuruluşlara iletmek,

                j)Görev alanlarıyla ilgili konularda çalışmalar yapmak ve görüş hazırlamak üzere, görev süresini ve üye sayısını belirlediği geçici komisyonlar kurmak. " hükmü yer almaktadır.

                1219 sayılı Yasanın 9. maddesi uyarınca Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu olarak belirlenen Tıpta Uzmanlık Kurulunun anılan Yasa maddesi uyarınca; eğitim kurumlarına eğitim yetkisi verilmesi ve eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin teklifleri karara bağlamak, uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını belirlemek, uzmanlık sınavı jürilerini tespit etmek, yabancı ülkelerde asistanlık yapanların bilimsel değerlendirilmesini yapacak fakülteleri ve eğitim hastanelerini belirlemek, tıpta uzmanlık eğitimi ve uzman insan gücü ile ilgili görüşler vermek, uzmanların tıbbî gelişmeleri izlemesini sağlayıcı inceleme ve araştırmalar yapmak gibi görevleri yerine getirmekle yükümlüdür.

                Bu bağlamda Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğindeki Tıpta Uzmanlık Kurulunun, gerek oluşumu gerekse yasal görevleri itibariyle; 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının 3/t-3. maddesinde de, Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen esaslara göre yürütülen  ve tıp doktorlarına  belirli alanlarda özel yetenek ve yetki sağlamayı  amaçlayan  bir  yükseköğretim şeklinde tanımlanan tıpta uzmanlık eğitimi sürecini; bir bütün olarak (denetim, planlama, müfredatı hazırlamak, standartları belirlemek gibi husularda) düzenleme yetkisini haiz olduğu açıktır. 

                Yukarıda alıntısı yapılan Yönetmeliğin 7. maddesi hükmünde 13 ayrı bent halinde sayılan görevler            tıpta uzmanlık eğitiminin planlanması, denetimi ve genel olarak yürütülmesine ilişkin belirlemeler içermektedir.

                Bu duruma göre yukarıda alıntısı yapılan Yasal düzenlemeler uyarınca tıpta uzmanlık eğitimi sürecini bir bütün olarak (denetim, planlama, müfredat, standartları belirleme gibi) düzenleme yetkisini haiz bulunan Tıpta Uzmanlık Kurulunun görevlerinin; mevzuat düzenleme tekniğine uygun olarak 1219 sayılı Yasadaki düzenlemeden daha detaylı ve Yasada belirlenen görevlere paralel bir biçimde sayma suretiyle belirlenmesine ilişkin Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 7. maddesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                Davacı Birlik tarafından, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin "Tıpta Uzmanlık Kurulu" başlıklı İkinci Bölümüne ilişkin olarak, bu bölümde Eğitim Kurumlarını Değerlendirme Komisyonu ile Eğitim ve Müfredat Komisyonun yer almamasının, tıpta uzmanlık eğitim sürecinin planlanması ve denetimi açısından bir eksik düzenleme olduğu ve bu kapsamda 11. maddenin  de hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

                Yönetmeliğin "Eğitim Kurumlarının Denetimi" başlıklı 11. maddesinde;

                "Eğitim kurum ve birimleri Kurul tarafından belirlenen nitelik ve standartlara uymak zorundadır. Eğitim kurum ve birimleri fiziki yapıları, teknik donanımları, personel durumları, eğitim, uygulama ve araştırma faaliyetlerinin standartlara uygunluğu yönünden Kurul tarafından ya da 7 nci maddenin birinci fıkrasının (j) bendi uyarınca oluşturulan komisyonlarca, en az üç yılda bir denetlenir. Denetimlerde 25 inci maddenin üçüncü fıkrasının (g) bendinde yer alan denetim formu doldurulur ve Kurula sunulur.Denetimlerde tespit edilen eksiklik ve hataların giderilmesi için Kurul tarafından kurumlara uyarı yazısı gönderilir. Bu yazıda; eksiklik ve hatanın tanımı, bunların giderilmesi için alınması gereken önlemler ile verilen süre belirtilir. Verilen süre içinde eksiklik ve hataların giderilmemesi halinde kurum veya birimin eğitim yetkisi kaldırılır.Eğitim yetkisi kaldırılan kurumlar eksikliklerini gidererek eğitim yetkisini almak için Bakanlık aracılığıyla Kurula yeniden başvurabilir." hükmüne yer verilmiştir.

                11. madde ile, uzmanlık eğitimi vermeye yetkili olan sağlık kurumlarının 7. maddede de belirtildiği gibi Kurul tarafından saptanan asgari niteliklere sahip olması gerektiği belitilerek, eğitim kurumlarının bu nitelikleri açısından Tıpta Uzmanlık Kurulu ya da Kurul tarafından oluşturulacak komisyonlar ile denetleneceği, eksiklik tespit edilen kurumların uyarılacağı ve uyarının ardından bu eksikliklerin giderilmemesi halinde ilgili sağlık kurumunun eğitim yetkisinin kaldırılacağı hüküm altına alınarak uzmanlık eğitimi verme yetkisine sahip olan sağlık kurumlarının denetimi düzenlenmiştir. 

                 Hukuk devletinin gerekleri arasında yer alan kanuni idare ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesini gerektirmektedir. İdarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları da açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılabilecek bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.

                Davacı Birliğin iptal istemine temel aldığı ve dava konusu Yönetmelikte yer almamalarının uzmanlık eğitiminin planlama ve denetimini olumsuz etkileyeceğini ileri sürdüğü Eğitim Kurumlarını Değerlendirme Komisyonu ile Eğitim ve Müfredat Komisyonun 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün 8. ve 10. maddelerinde yer alan görevleri genel itibariyle; uzmanlık eğitimi verecek sağlık kurumlarının sahip olması gereken asgari niteliklerinin belirlenmesi, uzmanlık eğitimi verilecek sağlık kurumlarının bu niteliklere sahip olup olmadığı yönünden incelenerek Tıpta Uzmanlık Kuruluna görüş verilmesi,  uzmanlık eğitimi veren sağlık kurumlarının bu niteliklerini koruyup korumadığı yönünden incelenmesi, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin görüş vermek, eğitim müfredatını ve rotasyonları belirlemek, uzmanlık eğitimi sürecindeki bilimsel çalışmaların kapsamını belirlemek, eğitim birimlerinde uzmanlık eğitimine ilişkin programa uyulup uyulmadığının incelenmesi olarak belirlenmiştir. Dava konusu, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin yukarıda alıntısı yapılan 7. maddesinde ve 11. maddesinde;  bu görevlerin yerine getirilmesini de kapsayacak şekilde, uzmanlık eğitimi verecek sağlık kurumlarının sahip olması gereken asgari niteliklerinin belirlenmesi, uzmanlık eğitimi veren sağlık kurumlarının bu niteliklerini koruyup korumadığı yönünden denetlenmesi, eğitim müfredatının ve rotasyonların belirlenmesi, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin görüş verilmesi, eğitim birimlerinde uzmanlık eğitimine ilişkin programa uyulup uyulmadığının incelenmesi gibi uzmanlık eğitiminin denetimi ve planlanmasına ilişkin hususlar Tıpta Uzmanlık Kurulunun görevleri arasında  sayılmıştır. Her ne kadar davacı Birlik tarafından uzmanlık eğitimi yetkisi verilecek kurumların bu yetki verilmeden önce Kurul tarafından belirlenen asgari standartlara uygun olup olmadığının denetimi yönünde bir belirlemenin Yönetmeliğin İkinci Bölümünde ve 11. maddede bulunmadığı ileri sürülmüş ise de; Yönetmeliğin 10. maddesi uyarınca tıpta uzmanlık eğitimi verecek sağlık kurumlarının sahip olması gereken asgari nitelikleri belirleyen ve yine Yönetmeliğin 7/a maddesi uyarınca bu kurumlara eğitim yetkisi verilmesini karara bağlayacak olan Tıpta Uzmanlık Kurulunun eğitim yetkisi verilmesi aşamasında, asgari standartların bulunup bulunmadığı konusunda bir inceleme yapacağı hususu anılan maddelerin doğrudan bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır, aksi bir düşünce anılan maddelerin (10. ve 7. madde hükümleri) ihdasını hukuken anlamsız kalacaktır.

                 Diğer taraftan, dava konusu Yönetmeliğin 7. maddesinin son fıkrasında, görev alanlarıyla ilgili konularda çalışmalar yapmak ve görüş hazırlamak üzere, görev süresini ve üye sayısını belirlediği geçici komisyonlar kurmak, Tıpta Uzmanlık Kurulunun görevleri arasında sayıldığından; Kurulun, uzmanlık eğitiminin planlanması ve denetimi ile ilgili olarak komisyonlar aracılığıyla çalışmalarını yürütebileceği açıktır. Kaldı ki, eğitim kurumlarının uzmanlık eğitimi için gereken asgari niteliklere uygunluğu yönünden denetiminin bu komisyonlar aracılığıyla da yapılacağı dava konusu Yönetmeliğin 11. maddesinde açıkça hüküm altına alınmış olduğu gibi 11. madde hükmünde eğitim kurumlarının denetiminin en az üç yılda bir yapılacağı belirtildiğinden,  davacı Birliğin ileri sürdüğünün aksine yıllık denetim yapılmasına da mevzuat açısından bir engel bulunmamaktadır.

                Ayrıca, gerek 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasada gerekse 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda, tıpta uzmanlık eğitiminin planlanması ve denetimi konusunda Sağlık Bakanlığını sürekli komisyonlar kurmaya zorlayan bir düzenleme de bulunmamaktadır.  

                Bu bağlamda; Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 .maddesinde sayma suretiyle belirlenen görevleri uyarınca gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının takdir hakkını; tıpta uzmanlık eğitiminin planlaması ve denetimine ilişkin hususları Tıpta Uzmanlık Kurulunun görevleri arasında düzenlemek ve bu planlama ve denetim faaliyetlerini Tıpta Uzmanlık Kurulunun alt komisyonları aracılığı ile yürütmek yönünde kullanmasında kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                Bu bilgiler ışığında, hukuka uygun olarak düzenlenmiş olan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 6., 7. maddeleri ile 11.maddesinde eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi, denetimi ile ilgili noksan düzenleme iddiası ve Yönetmeliğin İkinci Bölümünde Eğitim Kurumlarını Değerlendirme Komisyonu ile Eğitim ve Müfredat Komisyonunun  oluşumuna ve işleyişi ve görevlerine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme iddiası yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 10. maddesinin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 10. maddesinde; "Eğitim kurumları ve birimlerinin nitelikleri ve standartları Kurul tarafından belirlenir ve Bakanlıkça internet ortamında yayımlanır. " hükmü yer almaktadır.

                Davacı Birlik tarafından eğitim kurumlarının sahip olması gereken asgari niteliklerin klinik ve laboratuvar dalları, yatak sayısı, asistan sayısı, asgari poliklinilk sayısı gibi kalemlerin açıkça sayılması yoluyla düzenlenmesi gerektiği ve bu yöndeki eksik düzenleme ile öngörülebilir bir uygulamanın sağlanamayacağı ileri sürülmektedir.

                 Yukarıda yer verilen açılamalarda da belirtildiği gibi, 1219 sayılı Yasanın 9. maddesi uyarınca Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu olarak belirlenen Tıpta Uzmanlık Kurulunun  gerek oluşumu gerekse görevleri itibariyle tıpta uzmanlık eğitimi sürecini; bir bütün olarak (denetim, planlama, müfredatı hazırlamak, standartları belirlemek gibi husularda) düzenleme yetkisini haiz olduğu açıktır.  Bu bağlamda 10. madde hükmü, yukarıda yer verilen açıklamalarda hukuka uygun olarak ihdas edildiği saptanan 7. maddenin (b) bendinin tekrarı niteliğinde bir düzenleme olup, Tıpta Uzmanlık Kurulunun 1219 sayılı Yasa uyarınca sahip olduğu yetkinin ifadesidir.

                Diğer taraftan, davacı tarafından ileri sürüldüğünün aksine, bu asgari niteliklerin Yönetmelikle sayma suretiyle belirlenmemiş olması, öngörülebilir olmayan bir uygulamanın meydana geleceğini doğrudan ortaya koymadığı gibi, Yönetmelikte bu niteliklerin belirlenmesi konusunda keyfiliğe yol açacak bir düzenlemeye yer verilmemiş ve oluşumu itibariyle tabiplerin çoğunlukta bulunduğu Tıpta Uzmanlık Kurulunun, eğitim kurumlarının asgari niteliklerini belirlemesi ve bu niteliklerin Sağlık Bakanlığınca aleniyet kazanmak üzere ilan edilmesi öngörülmüştür. Mevzuat belirleme tekniği açısından da, idarenin Yasayla kendisine verilmiş olan görevleri idari metinlerle düzenlerken, bir başka ifadeyle Yasanın uygulanmasını sağlamak amacıyla yönetmelikler ihdas ederken; bu görevlerin gerektirdiği teknik detayların belirlenmesi noktasında takdir hakkına sahip olduğu ancak bu takdir hakkının keyfiyeti ifade etmediği açıktır. Bu bağlamda dava konusu düzenleme açısından, uzmanlık eğitimi verecek sağlık kurumlarının sunulan hizmetin gereği sahip olması gereken nitelikler konusunda bir boşluk bırakılmamış, bu nitelikler Tıpta Uzmanlık Kurulunun belirleyeceği standartlara bağlanmıştır.

                Ayrıca, sağlık kurumlarının iç dinamikleri ve tıp alanında yaşanan gelişim dikkate alındığında, uzmanlık eğitimi veren sağlık kurumlarının sahip olması gereken niteliklerin; sabit ve değiştirilmesi belli şekil kurallarına bağlı bir idari metin yerine, tıpta uzmanlık eğitimini bir bütün olarak belirleyen ve daimi bir Kurul olarak görev yapan Tıpta Uzmanlık Kurulu eliyle, değişen koşullara uyum sağlayabilecek bir biçimde belirlenmesinde kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık görülmemiştir.    

                Bu durumda; yukarıda yer verilen açıklamalar uyarınca, tıpta uzmanlık eğitimi verecek olan sağlık kurumlarının sahip olması gereken niteliklerin Tıpta Uzmanlık Kurulunca belirlenmesini düzenleyen Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 10. maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığından bu madde yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                 Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 12.maddesinde, eğitim ve araştırma hastanelerinin akademik kurullarına ilişkin eksik düzenleme iddiasının incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 12.maddesinde; "Kurum ve birimler; eğitim-öğretim, uygulama ve araştırma faaliyetlerinin değerlendirilmesi ve bilimsel denetimin etkinliğinin sağlanması için tabi oldukları mevzuat çerçevesinde uzmanlık eğitimini düzenleme ve koordine etme görevini kendi akademik kurullarınca yapar." hükmüne yer verilmiştir. Madde metninden de açıkça anlaşıldğı gibi, bu düzenleme uzmanlık eğitimi veren sağlık kurumları ve bu kurumların birimlerinin(ana bilim dalı, klinik laboratuvar gibi) kendi bünyelerinde uzmanlık eğitiminin düzenlenmesi ve koordine edilmesi görevinin ilgili mevzuatları uyarınca kendi akademik kurulları tarafından yerine getirileceğini düzenlemektedir.

                "Akademik kurul" madde metninde de yer aldığı gibi her kurum açısından (tıp fakülteleri, GATA, Adli Tıp Kurumu ve Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler) kendi mevzuatlarındaki belirlemeye göre saptanacaktır.

                 Tıp fakülteleri için akademik kurul, bir başka ifadeyle kurum içi uzmanlık eğitiminin düzenlenmesi ve koordine edilmesi görevini yürütecek kurul, 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası uyarınca yürürlüğe konulan "Yükseköğretim Kurumlarında Akademik Kurulların Oluşturulması ve Bilimsel Denetim Yönetmeliği" nin 3. maddesinde Akademik Genel Kurul,Akademik Bölüm Kurulu, Akademik Anabilim Kurulu olarak belirlenmiş ve Yönetmeliğin devamında bu kurullara ilişkin belirlemeler yapılmıştır. Aynı şekilde Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Adli Tıp Kurumunun kendi bünyelerinde düzenleme ve koordine etme görevini yürütecek olan akademik kurullara;  2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun 8. ve devamı maddelerinde "Akademi Kurulu" ve "Fakülte Kurulu" olarak,  2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 3. ve devamı maddelerinde "Adli Tıp Genel Kurulu" ve "Adli Tıp İhtisas Kurulları" olarak yer verilmiştir.

                Davacı Birlik tarafından Sağlk Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastaneleri için kendi içlerinde düzenlme ve koordine etme görevini yapacak akademik kurul yönünden bir belirsizlik olduğu ve madde metninde bunun açıkça düzenlenmemesi nedeniyle maddenin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

                10.09.1982 gün ve 8/5319 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca 13.1.1983 gün ve 17927 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin 2. maddesinde; bu yönetmeliğin Sağlık Bakanlığına bağlı ağız ve diş sağlığı merkezleri ile 5. maddede sayılan sağlık kurumlarını kapsadığı hüküm altına alınmış, Yönetmeliğin  5.maddesinin (e) bendinde ise; öğretim, eğitim ve araştırma yapılan uzman ve yan dal uzmanlarının yetiştirildiği genel ve özel dal sağlık kurumları olan eğitim ve araştırma hastanelerine yer verilmiştir. Bu madde hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin eğitim ve araştırma hastanelerini kapsadığı açıkça anlaşılmaktadır.

                Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin "Bilimsel Kurullar" başlıklı bölümünde yer alan 20. maddesinde, ilmi ve idari konularda görüşme yapmak ve karar almak üzere "Hastane Konseyi"ne ve 21. maddesinde "Eğitim Planlama ve Koordinasyon Kurulu" na yer verilmiştir. Dolayısıyla eğitim ve araştırma hastaneleri için uzmanlık eğitimini kurum içinde düzenleyecek ve koordine edecek olan akademik kurullar "Hastane Konseyi" ve "Eğitim Planlama ve Koordinasyon Kurulu"  olarak belirlenmiş olmaktadır.

                Bu bağlamda; dava konusu Yönetmeliğin 12.maddesinde kurumların kendi mevzuatlarına yapılan açık atıf nedeniyle, eğitim ve araştırma hastaneleri açısından da, uzmanlık eğitimini düzenleme ve koordine etme  görevi yüklenen akademik kurulun  tespiti noktasında bir hukuki boşluk bulunmamaktadır.          

                Bu duruma göre; uzmanlık eğitimi veren sağlık kurumları ve bu kurumların birimlerinin(ana bilim dalı, klinik laboratuvar gibi) kendi bünyelerinde uzmanlık eğitiminin düzenlenmesi ve koordine edilmesi görevinin ilgili mevzuatları uyarınca kendi akademik kurullarınca yerine getirilmesini öngören Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 12.maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığından bu madde yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 13.maddesinde yer alan "Adli Tıp Kurumunda 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununda belirtilen ihtisas kurulu başkanları ile en az üç yıl süreyle ihtisas kurullarında üyelik yapmış adli tıp uzmanları sorumludur" ibaresinin, Yönetmeliğin Üçüncü Bölümünde Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerindeki eğitim sorumlularının görev ve yetkilerine ilişkin eksik düzenleme iddiasının incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 13.maddesinde; "Tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi, ilgili alanda uzmanlığı olan eğitim sorumluları tarafından verilir. Tıpta uzmanlık eğitiminden, fakültelerde ve Gülhane Askeri Tıp Akademisinde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununa göre profesör, doçent ve en az üç yıllık uzman olan yardımcı doçentler; eğitim ve araştırma hastanelerinde klinik ve laboratuvar şefi, şef yardımcısı ve kadro unvanına bakılmaksızın profesör ve doçentler; Adli Tıp Kurumunda 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanununda belirtilen ihtisas kurulu başkanları ile en az üç yıl süreyle ihtisas kurullarında üyelik yapmış adli tıp uzmanları sorumludur. Başasistan ve uzmanlar ile ilgili alanda uzman olmayan öğretim üyeleri ve öğretim görevlileri, eğitim sorumluları nezaretinde uzmanlık eğitiminde görev alır." hükmüne yer verilmiştir.

                Yukarıda yer  verilen açıklamalarda da belirtildiği üzere, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın 9. maddesi uyarınca uzmanlık eğitimi ile ilgili  usul ve esasların Sağlık Bakanlığınca hazırlanacak olan (dava konusu) Yönetmelikle düzenleneceği açıktır. Bu bağlamda Sağlık Bakanlığı, uzmanlık eğiimine ilişkin hizmetin yürütümü noktasında yasalar ve hukuki ilkeler çerçevesinde takdir hakkına sahiptir.

                 İdarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılabilecek  bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.

                2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 33.maddesinde; "Adlî Tıp Kurumunda adlî tıp alanında uzmanlık ve yan dal uzmanlıkları ilgili kanun, tüzük ve yönetmelikler uyarınca yaptırılır." hükmüne yer verilmiştir.

                Bilindiği gibi; normlar hiyerarşisinde yasalardan sonra gelen yönetmelikler bir yasa hükmüne dayalı olarak hazırlanır ve yasa hükümlerine açıklık getirilmesi suretiyle bu yasa hükümlerinin  uygulamaya   geçirilmesi   amaçlanır.  Diğer  yandan,  normlar  hiyerarşisinde ki düzenleme soyuttan somuta doğru kademeli bir sistem içermektedir. Anılan sistem de bir üst norm bir alt norma oranla daha genel ve soyut ifadeler taşımakta, bir alt norm ise daha özel ve somut ifadelerle bir üst normun ne amaçlamak istediğini somut olarak ortaya koymaktadır.

                Dava konusu Yönetmeliğin dava konusu yapılan 13. maddesinde uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kurumlarda unvanlar itibariyle kimlerin eğitim sorumlusu olduğu belirlenmiş, bu belirleme yapılırken kurumlarda görev yapan ve eğitim sorumlusu olabilecek asgari niteliğe sahip unvanlar dikkate alındığı gibi, üniversitelerin tıp veya diş hekimliği fakültelerindeki eğitim sorumluları (profesör doçent gibi) ve diğer kurumlardaki sorumlular belirlenirken 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanunu, 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Yasasındaki hükümlere paralel düzenlemelere yer verilmiştir.

                Diğer taraftan, davacı Birlik tarafından; Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 22. maddesinde, adli tıp kurumunda uzmanlık eğitimi alan asistanların eğitiminden akademik unvanlı personel ile Adli Tıp Kurumunda 2547 sayılı Yasanın 38. maddesi uyarınca görev yapan akademik unvanlı personelin sorumlu olduğu  hüküm altına alındığından, 13. maddenin Adli Tıp Kurumu yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

                Ancak,  Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin ilgili maddesi Tıpta Uzmanlık Tüzüğüne atıf yapmakta olup, yukarıda anılan belirlemeyi yürürlükte bulunmayan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü dahilinde düzenlemektedir. Kaldı ki, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği, Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğine göre, tıpta uzmanlık eğitimi için özel nitelikli ve sonraki tarihli bir düzenleme olması nedeniyle öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir niteliği haizdir. Dolayısıyla, Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği için bir denetleyici norm niteliğinde olmadığından ve Adli Tıp Kurumu Kanununda uzmanlık eğitimine ilişkin olarak ilgili idari düzenlemelere (mevcut durumda Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğine)  atıf yapıldığından, davacı Birliğin bu yöndeki iddiasına itibar etmek hukuken mümkün değildir.  

                 Bu bağlamda; Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde sayma suretiyle belirlenen görevleri uyarınca gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının, sağlık hizmetini ifa edecek olan tabiplere uzmanlık eğitimi verecek olan eğitim sorumlularının belirlenmesinde, sağlık hizmetinin daha nitelikli bir şekilde sunulmasını sağlamak amacıyla çeşitli kriterler getirmesinin takdir hakkı kapsamında bulunduğu açıktır. Bu takdir hakkının dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak; belirli unvanların veya çalışma sürelerinin sağlanması yönünde şart getirilerek kullanılmasında; unvan ve çalışma süresi gibi niteliğe ilişkin olduğu açık olan şartların getirilmesi nedeniyle kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                Davacı Birlik tarafından;dava konusu Yönetmeliğin "Eğitim Kurumları ve Eğitim Sorumluları" başlıklı üçüncü bölümünde eğitim ve araştırma hastanelerindeki eğitim sorumlularının(klinik ve laboratuvar şefi, şef yardımcısı) görevlerinin düzenlenmediği ve bu durumun eksik düzenleme  nedeniyle hukuka aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmektedir.

                Dava konusu Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 1. maddesinde ve yukarıda yer verilen açıklamalarda da belirtildiği gibi tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları düzenleyen bir idari metin olup sağlık hizmetinin sunumunda görev alan kadroları tanımlayan ve bunların görevlerini düzenleyen bir Yönetmelik değildir. Bu yönetmelik sağlık hizmetinin sunumunda görev alan mevcut kadroları tıpta uzmanlık eğitimi sürecinde, eğitim sorumlusu olmak gibi görevlerle donatan bir düzenlemedir.

                Ayrıca, yukarıda belirtildiği gibi eğitim ve araştırma hastanelerini kapsayan Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin "Tıbbi Hizmetlerde Çalışanların Görev ve Yetkileri" başlıklı bölümünde yer alan 109. ve 135. maddeleri arasında baştabipten, hastane hizmetlisine kadar sağlık hizmetinin sunumunda görev alan sağlık personelinin görev ve yetkileri açıkça düzenlenmiştir. Kaldı ki, eğitim sorumlularının tıpta uzmanlık eğitiminde yerine getirecekleri görevlerin; dava konusu Yönetmeliğin çeşitli maddelerine serpiştirilmek (23,25,27,28,29,30 gibi) suretiyle düzenlendiği görülmektedir.

                Bu duruma göre, dava konusu Yönetmeliğin "Eğitim Kurumları ve Eğitim Sorumluları" başlıklı üçüncü bölümünde davacı Birliğin eksik düzenleme iddiası yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                Sonuç olarak; ilgili diğer mevzuat hükümleri ile paralel hükümler içeren ve sağlık kurumlarının kendi iç dinamiklerini esas alarak eğitim sorumlularıyla ilgili belirlemeler yapan 13.maddede yer alan "Adli Tıp Kurumunda 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununda belirtilen ihtisas kurulu başkanları ile en az üç yıl süreyle ihtisas kurullarında üyelik yapmış adli tıp uzmanları sorumludur" ibaresi ve  "Eğitim Kurumları ve Eğitim Sorumluları" başlıklı üçüncü bölümdeki eksik düzenleme iddiası yönünden  yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 15.maddesinin; 2. fıkrasındaki eksik düzenleme iddiasının ve  4. fıkrasının incelenmesi;

                 Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 15. maddesinin 2.fıkrasında; "Kurumlar, her sınav dönemi için açılmasını istedikleri uzmanlık öğrencisi kadrolarını bağlı oldukları üst kurumlar aracılığı ile Bakanlığa bildirir. Bakanlık, Kurulun görüşünü alarak kadroları kurum ve birim adı belirtmek suretiyle ÖSYM’ye bildirir." hükmüne yer verilmiştir.

                Davacı Birlik tarafından 15. maddenin ikinci fıkrasının; asistan sayılarının asgari standartlarının belirlenmemesi nedeniyle eksik düzenleme teşkil ettiği ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

                Yukarıda 10. maddenin hukuki değerlendirilmesinde yer verilen açıklamalar bu madde için de gerekçe olacak niteliktedir.

                Dava konusu 15.maddenin ikinci fıkrasında, her sınav döneminde açılacak uzmanlık öğrencisi kadroları konusunda hukuki boşluk yaratacak bir düzenlemeye yer verilmemiş, sağlık kurumlarının talepleri üzerine Sağlık Bakanlığının Tıpta Uzmanlık Kurulunun görüşünü alarak asistan sayılarını ÖSYM Başkanlığına bildirmesi esası benimsenmiştir. Mevzuat belirleme tekniği açısından da, idarenin Yasayla kendisine verilmiş olan görevleri idari metinlerle düzenlerken, bir başka ifadeyle Yasanın uygulanmasını sağlamak amacıyla yönetmelikler ihdas ederken; bu görevlerin gerektirdiği teknik detayların belirlenmesi noktasında takdir hakkına sahip olduğu ancak bu takdir hakkının keyfiyeti ifade etmediği açıktır.

                Bu bağlamda, sağlık kurumlarının iç dinamikleri, tıp alanında yaşanan gelişim ve ihtiyaçların sürekli değişim gösterdiği dikkate alındığında, uzmanlık eğitimi veren sağlık kurumlarının asistan ihtiyacı doğrultusundaki kontenjan taleplerine ilişkin olarak; sabit ve değiştirilmesi belli şekil kurallarına bağlı bir idari metinle sınırlayıcı bir belirleme yapılması yerine, sağlık kurumlarının isteği ve Tıpta Uzmanlık Kurulunun vereceği görüş doğrultusunda  bir belirleme yapılmasında kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık görülmemiştir.               

                Diğer taraftan 1219 sayılı Yasa ve diğer üst hukuk normlarında İdareyi bu yönde bir düzenleme yapmaya zorlayan bir hükümde bulunmamaktadır.

                Bu durumda; yukarıda yer verilen açıklamalar uyarınca, sağlık kurumlarının talebi üzerine Sağlık Bakanlığının Tıpta Uzmanlık Kurulunun görüşünü alarak her sınav döneminde açılacak asistan kadrosu sayısını ÖSYM Başkanlığına bildirmesini öngören 15.maddenin 2. fıkrasındaki eksik düzenleme iddiası yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 15. maddesinin 4. fıkrasında; "Uzmanlık eğitimini kısa süreli olarak yapabilecekleri ek-1 sayılı çizelgede belirtilmiş olan uzmanlar arasından TUS ile veya kontenjan açıldığı takdirde uzman oldukları alanlarda yapılan YDUS ile ana dalda uzmanlık öğrencisi alınır. " hükmüne yer verilmiştir.

                Dava konusu bu düzenleme; kendilerine, Ek-1 sayılı çizelgenin "eğitim süreleri kısmında" ilgili ana dalda kısa süreli uzmanlık eğitimi imkanı tanınan ana dal uzmanlarına, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavının(TUS) yanı sıra Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavına da(YDUS) girmeleri suretiyle, kısa süreli ana dal uzmanlık eğitimi imkanı tanımaktadır.

                Tıpta uzmanlık eğitimine, dava konusu Yönetmeliğin ilgili maddeleri (4/i,14,15,16,17,18..gibi) uyarınca ve bugüne yayımlanmış idari metinlerden de açıkça anlaşıldığı üzere Tıpta Uzmanlık Eğitimine Giriş Sınavında başarılı olunması suretiyle başlanacağı ve bu sınav sonucunda alınacak eğitimin de ana dalda uzmanlık eğitimi olduğu açıktır. Ek-1 sayılı çizelgede kısa süreli eğitim imkanı tanınan uzmanların alacağı eğitim de görece (daha önce uzmanlığı bulunmayanlara göre) daha kısa süreli olsa da sonuç olarak bir ana dalda uzmanlık eğitimidir.           

                1929 yılından bu yana tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirleyen idari düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; birbirleri ile ilintili olan tıp disiplinlerinin birbirlerine ana dal-yan dal(ileri ihtisas) ilişkisi ile bağlandığı ve ayrıca bir tıp disiplininde uzman olmuş tabiplere, uzman olduğu disiplinle ilintili olan  diğer tıp disiplinlerinde o disiplinler için öngörülen uzmanlık eğitimi süresinden daha kısa bir sürede eğitim alarak uzman olma imkanının tanındığı görülmektedir. Bu durumun idari istikrar oluşturacak bir süreç izlediği de açıktır. 

                Diğer taraftan Yan dal uzmanlık eğitimi, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27. maddesinde; yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği bir uzmanlık eğitimi olarak tanımlanmıştır. Yukarıda sayılan ve bugüne kadar tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin esas ve usulleri belirleyen tüzüklerde de yan dal eğitimi veya ileri ihtisas şeklinde belirlenen uzmanlık eğitimi ilgili ana dal uzmanlarının devam edebileceği bir uzmanlık eğitimi olarak belirlenmiştir.

                Belli bir tıp alanında uzmanlık eğitimi alan tabiplerin, kendi uzmanlık alanlarında bulunan görece daha dar kapsamlı bir konuda derinleşmesini ifade eden yan dal eğitiminin  yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarınca görülmesi ve dolayısıyla yan dal uzmanlık eğitimine giriş için yapılan Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavına da(YDUS) ancak  yan dalın bağlı bulunduğu ana dalda uzmanlığı bulunan tabiplerin, yalnızca yan dal uzmanlık eğitimi alabilmek için girmesi gerektiği açık olup, bu yöndeki belirleme;  bugüne kadar tıpta uzmanlık eğitimi konusunda yayımlanmış olan tüzükler ve Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinde yer alan hükümlere uygun düşmekte ve bu  hükümlerin doğal bir sonucu olmaktadır.

                Ayrıca; giriş sınavları, eğitim süreleri ve verilen uzmanlık belgeleri itibariyle farklı bir eğitim süreci içerdiği açık olan (kısa süre imkanı tanınsa da)ana dal uzmanlık eğtimi ile yan dal uzmanlık eğitiminin giriş sınavlarının da farklı içeriklerde olacağı açıktır. Kaldı ki bu husus iki sınavın idari metinlerde ayrı ayrı düzenlenmiş olmasından da açıkça görülmektedir.

                Bu bilgiler ışığında 15. maddenin 4. fıkrasının; kendilerine, uzmanlık alanlarıyla ilintili olan başka ana dallarda kısa süreli ana dal uzmanlık eğitimi imkanı tanınan uzmanların Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavına(TUS) girerek görece kısa süreli ana dal uzmanlık eğitimi almalarını öngören kısmında hukuka aykırılık bulunmamakla birlikte;  bu uzmanlara Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavına(YDUS) girerek ana dal uzmanlık eğitimi alma imkanı tanıyan "veya kontenjan açıldığı takdirde uzman oldukları alanlarda yapılan YDUS ile " ibaresinde hukuka uyarlık görülmemiştir.

                Bu duruma göre; 15. maddenin 4. fıkrasının; "veya kontenjan açıldığı takdirde uzman oldukları alanlarda yapılan YDUS ile" kısmı yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabulü, fıkranın kalan kısmı yönünden ise yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 26. maddesinin incelenmesi;          

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 26. maddesinde; "Uzmanlık öğrencisinin, kurum ve birimlerde eğitimin çağdaş standartlarda verilmesinin sağlanmasını isteme hakkı vardır ve bunu sağlamak kurum amirlerinin görevidir. Nöbet, çalışma ve eğitim odaları gibi uzmanlık eğitimi alan kişinin eğitsel ve sosyal gereksinimlerini karşılayan alt yapı kurumca sağlanır. Uzmanlık öğrencileri uzmanlık eğitimi uygulamasından sayılmayan işlerde görevlendirilemez.Uzmanlık öğrencisi, eğitim sorumlusunun gözetim ve denetiminde araştırma ve eğitim çalışmalarında ve sağlık hizmeti sunumunda görev alır, deontolojik ve etik kurallara uyar. " hükmü yer almaktadır.

                Davacı Birlik tarafından, 26. madde hükmünün uzmanlık eğitimi öğrencilerinin çalışma saatleri hakkında düzenleme yapmaması, eksik düzenleme içermesi ve bu durumun uzmanlık eğitimi öğrencilerinin fazladan çalıştırılmasına neden olacağı nedeniyle hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

                Dava konusu Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 1. maddesinde ve yukarıda yer verilen açıklamalarda da belirtildiği gibi tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları düzenleyen bir idari metin olup,ihdas ediliş amacı itibariyle, sağlık hizmetinin sunumunda görev alan kadroları(asistan,baştabip,şef) tanımlayan ve bunların görevlerini, çalışma saatlerini düzenleyen bir Yönetmelik değildir. Ayrıca kamu görevlilerinin, görevleri ve çalışma saatleri konusunda belirleme yapan yasal ve idari mevzuat pozitif hukumuzda (657 saylı Devlet Memurlar Yasası,Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği... gibi) mevcuttur.

                Kaldı ki,26. madde hükmü, uzmanlık öğrencisine, kurum ve birimlerde eğitimin çağdaş standartlarda verilmesinin sağlanmasını isteme hakkı vermekle, bu istemi kurum amirlerinin görevi olarak nitelemekle ve uzmanlık öğrencilerinin uzmanlık eğitimi uygulamasından sayılmayan işlerde görevlendirilemeyeceğini hüküm altına almakla uzmanlık eğitimi öğrencilerinin,eğitimlerini bu eğitimin içeriğine uygun koşullarda sürdürmelerini öngörmüştür.

                Bu duruma göre, uzmanlık öğrencilerinin hak ve sorumluluklarını düzenleyen 26.madde hükmünde çalışma saatlerine ilişkin eksik düzenleme nedeniyle bir hukuka aykırılık bulunmadığından, bu madde yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin altıncı bölümünde merkezi yeterlilik sınavına yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme iddiasının incelenmesi;

                Dava konusu Yönetmeliğin "Uzmanlık Eğitiminin Tamamlanması" başlıklı altıncı bölümünde, uzmanlık eğitimini bitirme sınavına yer verilerek uzmanlık eğitimi bitirme sınavına ilişkin belirlemeler(jüri, sınav aşamaları) yapılmıştır. Uzmanlık eğitimi bitirme sınavı merkezi bir sınav olarak değil, sağlık kurumları bünyesinde yapılan yerel bir sınav olarak öngörülmüştür. Anılan bölümde yer alan 30. madde hükmüne göre de, uzmanlık eğitimini tamamlamanın son aşaması uzmanlık eğitimini bitirme sınavında başarılı olunmasıdır.

                Yukarıda yer verilen açıklamalarda belirtildiği üzere, mevzuat belirleme tekniği açısından, idarenin Yasayla kendisine verilmiş olan görevleri idari metinlerle düzenlerken, bir başka ifadeyle Yasanın uygulanmasını sağlamak amacıyla yönetmelikler ihdas ederken; yasalarla çizilen sınırın dışına çıkmamak kaydıyla takdir hakkına sahip olduğu ancak bu takdir hakkının keyfiyeti ifade etmediği açıktır.

                Sağlık hizmeti gibi insan yaşamına ve kamu düzenine doğrudan etkisi olan bir kamu hizmetinin sunumunda görev alacak uzman doktor adaylarının, uzmanlık eğitiminin ardından yeterliklerinin ölçülmesi için bir bilimsel sınava tabi tutulması gerektiği hususu tartışmasızdır.

                Dava konusu Yönetmeliğin 7. maddesinin (g) bendinde; uzmanlık eğitimi sınav jürilerinin seçim ölçütlerini belirleyerek jürilere katılabilecek eğitim sorumlularını tespit etmek, Tıpta Uzmanlık Kurulunun görevleri arasında sayılmıştır.Altıncı bölümde yer alan düzenlemeye göre; uzmanlık eğitimini bitirme sınavını yapacak olan jüri Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından belirlenen jüri listesinden ilgili sağlık kurumları tarafından seçilmektedir. Bu bağlamda uzmanlık eğitimini bitirme sınavı jürilerinin belli ölçütlere göre oluşturulan tek bir listeden seçilmesi ülke çapında, sınavın belli bir standartta yapılmasının sağlanacağını ortaya koymaktadır.

                Bu kapsamda, davacı tarafından ileri sürüldüğünün aksine, uzmanlık eğitimini bitirme sınavının merkezi bir sınav şeklinde yapılmaması, uzman doktor adaylarının bilimsel yeterliklerinin sağlıklı, eşit bir biçimde ölçülemeyeceği sonucunu doğrudan ortaya koymadığı gibi  Yönetmeliğin ilgili bölümünde  uzmanlık eğitimini bitirme sınavının yapılması konusunda idareyi keyfi uygulamalar yapmaya sevkedecek, hukuki boşluk yaratacak düzenlemeye yer verilmemiş ve oluşumu belli bir takım kurallara bağlanmış olan jüri tarafından iki aşamalı bir bilimsel sınavın yapılması öngörülmüştür. Diğer taraftan, İdareyi uzmanlık eğitimi bitirme sınavını merkezi bir sınav şeklinde yapmak yönünde zorlayan bir Yasal düzenleme de bulunmamaktadır. Bu noktada önemli olan husus uzman doktor adaylarının bilimsel yeterliğinin ölçüldüğü bir sınavın var olup olmamasıdır.

                Bu durumda; dava konusu Yönetmeliğin altıncı bölümünde uzman doktor adaylarının, Tıpta Uzmanlık Kurulunun belirlediği listeden seçilen bilimsel jüri önünde girecekleri iki aşamalı bitirme sınavı ile yeterliklerinin ölçüleceği düzenlendiğinden, altıncı bölümünde merkezi yeterlik sınavına yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme iddiası yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 4.maddesinin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin "veteriner, eczacı ve kimyagerler" başlıklı Geçici 4.maddesinde;"19/3/1927 tarihli ve 992 sayılı Kanun hükümlerine göre veteriner, eczacı ve kimyager olanlar, kendi alanlarına ilişkin düzenleme yapılıncaya kadar tıbbi biyokimya ve tıbbi mikrobiyoloji alanlarında TUS’ta başarılı olmaları kaydıyla uzmanlık eğitimi yapabilir." hükmü yer almaktadır.

                Bu madde özetle; veteriner, eczacı ve kimyagerlere tıbbi biyokimya ve tıbbi mikrobiyoloji alanında tıpta uzmanlık eğitimi alma imkanı sağlamaktadır.

                Davacı Birlik tarafından ise; bilimsel olarak yalnızca tıp fakültesi mezunlarının yararlanması gereken bir eğitim sürecinden, farklı meslek mensuplarının yararlanmasını öngörmesi nedeniyle maddenin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

        30.3.1927 gün ve 580 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve yayımından 15 gün sonra yürürlüğe giren 992 sayılı Seriri Taharriyat ve Tahlilat Yapılan ve Masli Teamüller Aranılan Umuma Mahsus Bakteriyoloji ve Kimya Laboratuvarları Yasasının 1. maddesinde; "Muayyen ücret  mukabilinde  veya  meccanen  sariri  taharriyat  ve tahlilat yapılan veya masli teamüller aranılan umuma mahsus bakteriyoloji ve kimya laboratuvarları, yapılacak tahlilat ve taharriyatın cinsine göre ihtisas vesikasına malik ve Türkiye'de icrayı sanata mezun tabip, baytar, eczacı veya kimyagerler tarafından Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletinin müsaadesi istihsal edilmek suretiyle açılır" hükmüne;  2. maddesinde ise;  Laboratuvar açacak her mütehassıs mahalli sıhhiye ve muaveneti içtimaiye müdiriyetine bir istida ile müracaat eder ve bu istidasına atideki evrak raptedilir, a - Nüfus tezkeresi, diploma, tababet ve şuabatı sanatlarının tarzı icrasına dair kanun ile nizamnamesinde münderiç ihtisas vesikaları hakkındaki hükümlere muvafık olarak alınmış vesikalar veya suretleri. b - Laboratuvarların ismi, muvazzah adresi ve krokisi, iştigal edeceği tahlilatın envar ve tahlilatın her nev'ine nazaran tesbit edilen ücretler miktarı laboratuvarlarda şerik veya memur sıfatiyle ifayı vazife edecek mütehassısların isimlerini, alatını ve edavatını ve echize ve müfredatını muhtevi beyanname." hükmüne yer verilmiştir.

        20.1.1956 gün ve 13426 sayılı Resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tababet İhtisas Nizamnamesinin 3.maddesi, 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün "asistan olma şartları" başlıklı 6. maddesi ile tıp dışı meslek mensuplarının tıpta uzmanlık eğitiimi alması sağlanmıştır. 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün asistan olma şartlarını belirleyen 14. maddesinde, tıp alanı dışında yer alan meslek mensuplarının tıpta uzmanlık eğitimi alabilmesine ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. 2002 yılında yayımlanan tüzüğün tasarısına ilişkin olarak Danıştay 1. Dairesinin 12.4.2002 gün ve E:2002/10;K:2002/54 sayılı kararında; 992 sayılı Yasa ve 1973 tarihli Tababet Uzmanlık Tüzüğü ile veteriner, eczacı, kimyager ve biyologlara tıpta uzmanlık eğitimi alabilmeleri konusunda olanak sağlandığı, tasarı da ise bu konuda bir düzenlemeye yer verilmeyerek uzmanlık eğitimi imkanının anılan meslek mensuplarının elinden alındığı, ancak 992 sayılı Yasanın 2. maddesinin (a) bendi hükmünde yer alan düzenleme nedeniyle tüzük metnine anılan meslek mensupları için kendi alanlarında yeni düzenleme yapılana kadar tıpta uzmanlık eğitimi almalarını sağlayacak şekilde 5. madde hükmü eklendiği belirtilmiştir.Bu doğrultuda Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün Geçici 5.maddesinde; "11/4/1928 günlü ve 992 sayılı Kanun ile 5/4/1973 tarih ve 7/6229 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün 6 ncı maddesi hükümlerine göre uzman olma hakkı tanınanlar için kendi alanlarına ilişkin düzenleme yapılıncaya kadar bu Tüzük hükümleri uygulanır" hükmüne yer verilmiştir.Bir başka ifadeyle 19.6.2002 gününde yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde de;  992 sayılı Yasa ve Tababet Uzmanlık Tüzüğü ile uzun süre yürürlükte olan uygulamaya gönderme yapılarak tıp dışı meslek mensuplarının tıpta uzmanlık eğitimi alabilme imkanı korunmuştur.

                Dava konusu Yönetmeliğin  geçici 4. maddesi ile de, 992 sayılı Yasa hükümlerine göre veteriner, eczacı, kimyager olanlar için kendi alanlarında düzenleme yapılana kadar tıbbi biyokimya ve tıbbi mikrobiyoloji alanlarında tıpta uzmanlık eğitimi alabilme imkanı sağlanmıştır.        Tıp alanı dışında yer alan meslek mensuplarının tıpta uzmanlık eğitimi alabilmesine dair hükümler, yukarıda açıklandığı gibi 1956 yılından bugüne kadar idari düzenlemeler(tüzük-yönetmelik) için de yer almıştır. 1219 sayılı Yasada Tıp alanı dışında yer alan meslek mensuplarının tıpta uzmanlık eğitimi alabilmesine ilişkin bir hüküm bulunmamakla birlikte, yukarıda alıntısı yapılan 992 sayılı Yasada bu konuya ilişkin olarak dolaylı da olsa hüküm bulunmaktadır. Şöyle ki; 992 sayılı Yasada, bakteriyoloji ve kimya laboratuvarı açabilmek için gerekli belgeler arasında 1219 sayılı Yasa uyarınca alınmış ihtisas vesikasına yer verilmiştir. Dolayısıyla tabipler dışında, bakteriyoloji ve kimya laboratuvarı açacak kişilerin, 1219 sayılı Yasa uyarınca belirlenen tıpta uzmanlık eğitimini alması öngörülmektedir.

                Anayasamızın 10.maddesinde yer alan eşitlik ilkesinin görünümlerinden biri de düzenli idare ilkesidir. Düzenli idare ilkesi; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük, yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesi ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uymasıdır. Dolayısıyla, idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, aynı ve benzer durumda olan kişi ve olaylar için eşit uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması gerekmektedir.

                Bu duruma göre, dolaylı da olsa hukuki olarak 992 sayılı Yasa hükümlerini temel alan ve 1956 yılından bu yana Yasa temelli bir idari istikrar oluşturmuş bulunan, tıp alanı dışından yer alan meslek mensuplarının(veteriner, eczacı, kimyager) tıpta uzmanlık eğitimi almasına ilişkin uygulamayı düzenleyen Geçici 4. madde hükmünde hukuka aykırılık bulunmadığından bu maddeye ilişkin olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 6.maddesinin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 6.maddesinde;"Bu Yönetmelik yürürlüğe girmeden önce uzmanlık eğitimi süresini tamamlayıp da uzmanlık eğitimi bitirme sınavına girmemiş olanlar, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay süre içerisinde eğitimlerini yapmış oldukları kurumlara başvurur ve takip eden altı ay içerisinde bu Yönetmelik hükümlerine göre uzmanlık eğitimi bitirme sınavına girerler. Bu süreler içerisinde başvurmayan veya sınava girmeyenler önceki eğitimlerine ilişkin bir hak talep edemez."hükmü yer almaktadır.

                Metni aktarılan geçici 6. madde hükmü, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği yürürlüğe girmeden önce Tıpta Uzmanlık Tüzüğüne göre tıpta uzmanlık eğitimini tamamlamış ancak henüz uzmanlık eğitimini bitirme sınavına girmemiş olan uzman doktor adaylarının, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği hükümlerine göre uzmanlık eğitimi bitirme sınavına gireceğini düzenlemektedir.

                Yasal ve idari düzenlemelerde  yer alan geçici maddelerle, geçiş dönemi sürecinde oluşacak hak kayıplarının önlenmesi, eski hukuksal durumla, yeni oluşturulan durumun  bağdaştırılması amaçlanmaktadır. Bu amaca ulaşılmasında gözetilecek olan, eski düzenlemelerle oluşan "kazanılmış hakların" yeterince korunup korunmadığıdır. Bu bağlamda İdare Hukuku bakımından hukuk öznelerinin kazanılmış haklarının üstün kamu yararı ihmal edilmeden korunması,  hukuk devleti olmanın gereğidir.            

                Üzerinde durulan "kazanılmış hak" kavramı, nesnel bir hukuk kuralının birey hakkında kendiliğinden uygulanabilir duruma gelmesini ya da somut bir sonucun oluşmasını veya somut sonucun istenebilir duruma gelmesini gerekli kılar. Kamu görevlileri bakımından ise, içinde bulunduğu ve uygulanan statünün belirlediği hakların korunması sözkonusu olacaktır.

                Yönetmeliğin, geçici 1. maddesinde, ilgililerin Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce ki mevzuata göre kazanılmış bulunan uzmanlık ve eğitim yetkisi hakları saklı tutulmuştur. Yönetmeliğin geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte fiilen uzmanlık öğrencisi olanlar ile uzmanlık giriş sınavını kazanmış olanlar hakkında önceki mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı kurala bağlanmış ve bu durumda olanlara yeni Yönetmeliğe tabi olmak konusunda seçimlik hak tanınmıştır.

                2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün yürürlükte olduğu süreçte açılan Tıpta Uzmanlık Sınavına girerek uzmanlık eğitimi hakkını kazanan ve aynı zamanda belirli bir uzmanlık dalında asistanlık statüsünü elde eden asistanlara kazanım verildiğine göre ve bu eğitimin tamamlatılması öğretimden beklenen amacın kaçınılmaz gereği olduğuna göre geçici 6.madde hükmü Yönetmeliğin geçici 1. ve 2. maddeleriyle uyumsuzluk içinde görünmektedir.Geçici 6. madde hükmü nedeniyle; geçici 2. fıkra hükmünde saklı tutulan hak, uzmanlık eğitimini tamamlayan ancak sınava girmeyenler yönünden geçersiz olmaktadır. Ayrıca mevzuat açısından bölünmüş veya değiştirilmiş bir eğitimin, uzmanlık aşamasını ve yetişmişliği olumsuz etkileyeceği kuşkusuz olup uzmanlık eğitiminin disipline edilmiş yetkin bilimsel eğitim amacıyla da çelişilecektir.

                Anayasal eşitlik ilkesi de, Yönetmeliğin yürürlüğünden önce sınavı kazanmış ve/veya fiilen uzmanlık eğitimine başlamış olanlar ile uzmanlık eğitimi sürecini tamamlamış ancak henüz bitirme sınavına girmemiş olanlar arasında bir ayrım yapılmasına yönelik kazanılmış hak yorumuna olanak vermeyeceğinden, geçici 6.madde hükmünde eşitlik ilkesine, kazanılmış hak kavramına ve sonuç olarak hukuka uyarlık görülmemiştir.

                Bu durumda; hukuka aykırı olarak düzenlendiği anlaşılan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 6.maddesi yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabul edilmesi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 7.maddesinin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 7.maddesinde;"Bakanlık tarafından bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde, 25 inci maddenin üçüncü fıkrasında yer alan uzmanlık eğitimi takip sistemine işlerlik kazandırılır. Bu süre içerisinde önceki mevzuatın ilgili hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." hükmü yer almaktadır.

                Davacı Birlik tarafından metni aktarılan maddenin, atıf yapılan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü maddelerinin açıkça belirtilmemesi nedeniyle hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

                Dava konusu düzenlemede olduğu gibi yasal ve idari düzenlemelerde yer alan geçici maddelerle, geçiş dönemi sürecinde hukuki boşluk oluşmasının önüne geçmek  amaçlanmaktadır. Yeni bir pozitif düzenleme ile yeni kurumlar ihdas edilirken, oluşabilecek hukuksal karmaşaların önüne geçilmesi amacıyla eski düzenlemenin ilgili hükümlerine atıf yapılması mevzuat düzenleme tekniğinin de bir gereğidir.

                Ayrıca dava konusu geçici 7.madde hükmünde, önceki idari düzenlemeye atıf yapılırken hangi konuyla ilgili olarak (uzmanlık eğitim sürecinin takibi,denetimi) atıf yapıldığı açıkça belirtildiğinden ve önceki idari düzenlemede bu konunun düzenlendiği maddelerin, madde metinlerinden açıkça anlaşılabileceği de tartışmasız olduğundan davacının ileri sürdüğü iddialara itibar etmek mümkün değildir.

                Bu durumda, uzmanlık eğitiminin takibi açısından bir geçiş dönemi öngören ve bu dönem için hukuka uygun olarak olarak Tıpta Uzmanlık Tüzüğüne atıfta bulunan geçici 7. madde yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerinde rotasyona yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme iddiasının incelenmesi;

                Yukarıda yer verilen açılamalarda da belirtildiği gibi, 1219 sayılı Yasanın 9. maddesi uyarınca Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu olarak belirlenen Tıpta Uzmanlık Kurulunun  gerek oluşumu gerekse görevleri itibariyle tıpta uzmanlık eğitimi sürecini; bir bütün olarak (denetim, planlama, müfredatı hazırlamak, standartları belirlemek gibi husularda) düzenleme yetkisini haiz olduğu açıktır. Ayrıca 1219 sayılı Yasanın 9. maddesi hükmünde uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını belirlemek yetkisi hiç bir tereddüte yer bırakmayacak şekildi açıkça Tıpta Uzmanlık Kuruluna verilmiştir. Dava konusu Yönetmeliğin 7.maddesinde de uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını belirlemek Tıpta Uzmanlık Kurulunun görevleri arasında sayılmaktadır.

                Bu bağlamda; 1219 sayılı Yasa ile ihdas edilen ve görevleri  Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği ile düzenlenen Tıpta Uzmanlık Kurulunun, bu Yönetmeliğe göre uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını belirlemekle görevli olması karşısında; aynı Yönetmeliğin ekinde uzmanlık ana dallarının rotasyonlarına yer verilmemesine ilişkin durumunun bir eksik düzenleme teşkil etmediği açıkça ortadadır. Aksi düşünce 1219 sayılı Yasa ve dava konusu Yönetmelikle Tıpta Uzmanlık Kuruluna uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını belirleme görevinin verilmesini hukuken anlamsız kılacaktır.

                Bu duruma göre; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerinde rotasyona yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme iddiası yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerinin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerinde; uzmanlık ana dalları ve yan dalları ile bu dallarda verilecek eğitimin süreleri, yan dalların hangi ana dallara bağlı olduğu ve uzmanlık ana dallarında kısa süreli eğitim hakkına sahip olan uzmanlar sayma suretiyle düzenlenmiştir.

                Davacı Birlik bu çizelgelerin bilimsel bir dayanağının bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunu ileri sürmektedir.

                2577 sayılı Yasanın 2. maddesinin 1/a bendinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

                Anılan Yasa kuralı ile idari işlemin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görülebilmesi için ön koşul olarak, dava açanın menfaatinin ihlal edilmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ihlali şartı da ancak, kişisel, meşru ve güncel bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşecektir. Diğer bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin, davacının hukuki, maddi veya manevi durumuna doğrudan veya dolaylı etki etmesi gerekmektedir.

                6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasasının 1.maddesinde;"Türkiye sınırları içerisinde meslek ve sanatlarını icraya yetkili olup da sanatını serbest olarak yapan veya meslek diplomasından istifade etmek suretiyle resmi veya özel görev yapan tabiplerin katıldığı Türk Tabipleri Birliği; tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak, tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluştur." hükmü yer almaktadır.Aynı Yasanın 2.maddesinde ise;"Türk Tabipleri Birliği; Tabip odaları, Merkez Konseyi, Yüksek Haysiyet Divanı ve Büyük Kongreden ibaret teşekküllerin bütünüdür. Bu Birlik hükmi şahsiyeti haiz bir teşekküldür." hükmüne yer verilmiştir.

                Alıntısı yapılan Yasal düzenlemelerden de açıkça anlaşıldığı üzere; davacı Birlik ülkemizdeki tüm tabip odalarının bağlı olduğu ve yurt çapındaki hekimlerin üye olduğu kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur.

                Dairemizde; Ekli çizelgelere ilişkin olarak açılan bazı davalarda (2009/7842 esas sayılı dosya gibi) bazı tabiplerin düzenlemenin hukuka uygun olduğunu ileri sürülerek davalı idareler yanında davaya katıldığı görülmektedir. Dolayısıyla ülkemizde meslek icra eden tabiplerin uzmanlık ana dalları ve yan dallarını belirleyen çizelgeler konusunda hukuki menfaatleri yönünden farklı konumlarda olduğu anlaşılmaktadır.

                Bu bilgiler ışığında; dava konusu ekli çizelgelerin tüm tıp alanlarında düzenleme getirdiği ve ülkemizdeki tabiplerin ekli çizelgeler konusunda farklı hukuki menfaatlere sahip oldukları açık olduğundan, ülkemizdeki tabip odalarının bağlı olduğu ve ülke çapında meslek icra eden tabiplerin üye olduğu davacı Birliğin, iptalinde üyelerinin hak ve menfaatleri arasında birliktelik olmayan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerine karşı dava açma ehliyeti bulunmadığından bu aşamada anılan düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.            

                Açıklanan nedenlerle, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; geçici 6. maddesi ve 15.maddesinin 4. fıkrasında yer alan "veya kontenjan açıldığı takdirde uzman oldukları alanlarda yapılan YDUS ile"  ibaresi yönünden  2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından, anılan düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne; 4.maddesinin (h) bendinde yer alan "bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlarını" ibaresinin ve bu fıkrada "resmi" ibaresine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme, 6. maddesi, 7.maddesi, İkinci Bölümünde eğitim kurumlarını değerlendirme komisyonunun ve eğitim ve müfredat komisyonlarının  oluşumuna ve işleyişi ve görevlerine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme, 10.maddesi, 11.maddesinde eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi ve denetimi ile ilgili noksan düzenleme, 12. maddesindeki eğitim ve araştırma hastanelerindeki akademik kurullara ilişkin noksan düzenleme,  13.maddesinde yer alan "Adli Tıp Kurumunda 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununda belirtilen ihtisas kurulu başkanları ile en az üç yıl süreyle ihtisas kurullarında üyelik yapmış adli tıp uzmanları sorumludur" ibaresi, Üçüncü bölümünde Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerindeki eğitim sorumlularının görev ve yetkilerine ilişkin eksik düzenleme, 15.maddesinin 2.fıkrası, 4. fıkrasında yer alan "Uzmanlık eğitimini kısa süreli olarak yapabilecekleri ek-1 sayılı çizelgede belirtilmiş olan uzmanlar arasından TUS ile... ana dalda uzmanlık öğrencisi alınır" ibaresi, 26. maddesi, Yönetmeliğin Altıncı Bölümünde merkezi yeterlilik sınavına yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme, Geçici 4.maddesi, Geçici 7. maddesi, Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgelerde rotasyona yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme ve Ek-1 ve Ek-3 sayılı çizelgeleri yönünden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından bu düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddine 03.05.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

 Esas  No   : 2009/10357 

 T.C.

          T.C.

D A N I Ş T A Y

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas  No   : 2009/10357 

18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 24. sırasında yer alan Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin dört yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin ve Ek-3 sayılı çizelgede Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplinine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin yürütmesinin durdurulması; 27. maddesinin 1. fıkrasının ve ve aynı maddenin 4. fıkrasında yer alan "Yan dal uzmanlık eğitimi; ek-3 sayılı çizelgede yer alan yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği uzmanlık eğitimidir" ibaresi yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi hakkında.

 

         Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen : Türk Jinekoloji ve Obstetrik                                                                      Derneği Başkanlığı

                Vekili                     :  Av.

                Davalılar               : 1- Başbakanlık

                                                 2- Sağlık Bakanlığı

                Davanın Özeti   : 18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27.maddesinin 1.fıkrasının, aynı maddenin 4.fıkrasında yer alan "Yan dal uzmanlık eğitimi; Ek-3 sayılı çizelgede yer alan yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği uzmanlık eğitimidir" ibaresinin, Ek-1 sayılı çizelgesinin 24. sırasında yer alan Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin dört yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin, Ek-3 sayılı çizelgenin 32. ve 37. satırlarının; genel olarak Yönetmeliğin Ek Çizelgelerinde yan dal ve ana dalların düzenlenmesi ile ilgili olarak bir yöntem sorunu olduğu ve bilimsel bir temel olmadan bu düzenlemenin yapıldığı, Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalının geniş bir uygulama alanı olduğu ve bu alanın beş yıl olan uzmanlık eğitimi süresinin dört yıla düşürülmesinin kamu yararına aykırı olduğu, Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalının uygulamada dört alt dalı bulunmasına karşın bu hususun yan dallar düzenlenirken dikkate alınmadığı, tüm dünyada kabul gören Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplininin Ek-3 sayılı çizelgede yan dal olarak yer almamasının bilimsel gerçeklik ile bağdaşmadığı ileri sürülerek  iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

                Savunmaların Özeti           :Usul hukukuna ilişkin olarak dava dilekçesinin usulüne uygun olarak düzenlenmediği ve daha önceki dilekçe ret kararı uyarınca davanın usul yönünden reddi gerektiği, esasa ilişkin olarak;Yönetmeliğin bir bütün olarak; yargı kararlarının gözetilmesi, ilgili bilim çevrelerinden görüş alınması, dünyadaki uygulamanın izlenmesi ve bilimsel gerekliliklerin  ön plana alınması suretiyle düzenlendiği, Yönetmeliğin hazırlanmasında görev alan Kurul üyelerinin uzmanlık eğitimi veren kurumlar bazında temsil ilkesi esas alınarak belirlendiği, tek tek uzmanlık alanı gözetilerek Kurul oluşturulmasının fiilen mümkün olmadığı, bunun bir eksiklik olarak nitelenemeyeceği, ayrıca Kurul'un konusunda uzman kişilerden oluşacak alt komisyonlar ile bu konuda gerekli bilimsel çalışmalar yapmasının mümkün olduğu, ana dal - yan dal belirlenmesine ilişkin hukuki durumun 1219 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat ile idarelere tanınmış yetki alanında ve takdir hakkı kapsamında olduğu ve bu bağlamda Yönetmeliğin, ek çizelgelerinde  ve geçici maddelerinde yer alan hükümler de dahil olmak üzere ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ve tıp alanındaki gelişmelere paralel olarak düzenlendiği ve ayrıca ülkenin şartları gözetilerek Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplininin yan dal olarak devamına gerek görülmediği ve kanser vakalarında yaşanan artış nedeniyle Jinekolojik Onkoloji Cerrahisine yan dal olarak yer verildiği belirtilerek yürütmenin durdurulması isteminin ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

                Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi : 1219 sayılı hükümleri ile verilen yetki uyarınca, mevzuat düzenleme tekniğine uygun olarak tıpta uzmanlık ana dal ve yan dallar ile bunlara ilişkin eğitim sürelerini ayrıntılı olarak gösteren ekli çizelgelere göndermede bulunan ve yan dal eğitiminin içeriğine uygun bir biçimde düzenleme içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27.maddesinin 1.fıkrası ile aynı maddenin 4.fıkrasında yer alan "Yan dal uzmanlık eğitimi; ek-3 sayılı çizelgede yer alan yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği uzmanlık eğitimidir" ibaresinde hukuka aykırılık bulunmadığı ve bu düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği, Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalının eğitim süresinin beş yıldan dört yıla düşürülmesine ilişkin düzenleme ile Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplininin dava konusu düzenlemede yer almamasına ilişkin düzenlemeyi, hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak bilimsel gerekçenin bulunmadığı anlaşıldığından, Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalının eğitim süresini dört yıl olarak belirleyen düzenleme ile Ek-3 sayılı çizelgede Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplinine yer verilmemesinde hukuka uyarlık bulunmadığı ve bu düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabulünün gerekeceği düşünülmektedir.

                Danıştay Savcısı ... Düşüncesi : Yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.

        Uyuşmazlık;18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27.maddesinin 1.fıkrasının, aynı maddenin 4.fıkrasında yer alan "Yan dal uzmanlık eğitimi; Ek-3 sayılı çizelgede yer alan yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği uzmanlık eğitimidir" ibaresinin, Ek-1 sayılı çizelgesinin 24. sırasında yer alan Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin dört yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin, Ek-3 sayılı çizelgenin 32. ve 37. satırlarının iptali isteminden doğmuştur.

        Anayasanın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri düzenlenmiştir.

                 14.4.1928 gün ve 938 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın, 04/04/2007 gün ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 5614 sayılı Yasanın 4.maddesi ile değiştirilen 9. maddesi hükmüyle Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu ihdas edilmiştir. Maddenin son fıkrasında;"Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir" hükmü yer almaktadır.

                1219 sayılı Yasanın, 5614 sayılı Yasa yayımlanmadan önce yürürlükte bulunan ve  1219 sayılı Yasanın ihdas edildiği tarihten anılan değişiklik yürürlüğe girene kadar değiştirilmemiş olan 9. maddesinde; "İhtısas vesikalarının sureti ahzi ve bu hususta mer'i olması lazım gelen kavait işbu kanunun tarihi meriyetinden sonra Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletince tanzim edilecek bir nizamname ile tayin olunur" hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm uyarınca  Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan tüzükler ile tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

        Günümüze kadar anılan madde hükmüne dayanılarak; 1929 yılında Tababet ve İhtisas Vesikaları Hakkında Nizamname, 1947 yılında Tababet Uzmanlık Belgeleri Tüzüğü,1956 yılında Tababet İhtisas Nizamnamesi, 1961 yılında Tababet İhtisas Tüzüğü,1962 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü,1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü, 2002 yılında ise Tıpta Uzmanlık Tüzüğü ve son olarak dava konusu edilen düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 18.7.2009 gününde  1219 sayılı Yasanın 5614 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesi uyarınca yayımlanarak yürürlüğe girmiş, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin birden fazla hükmü dava konusu edildiğinden, bu düzenlemelere ilişkin hukuki irdeleme ayrı ayrı yapılacaktır. 

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27.maddesinin 1.fıkrasının, aynı maddenin 4.fıkrasında yer alan "Yan dal uzmanlık eğitimi; ek-3 sayılı çizelgede yer alan yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği uzmanlık eğitimidir" ibaresinin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin "uzmanlık ana ve yan dalları ile eğitim süreleri ve rotasyonlar" başlığını taşıyan 27. maddesinin 1. fıkrasında;  "Tıpta uzmanlık ana ve yan dalları ve bunların eğitim süreleri Ek-1,Ek-2 ve Ek-3 sayılı çizelgelerde gösterilmiştir, hükmüne yer verilmiştir.

                 Yukarıda yer verilen açıklamalarda da belirtildiği üzere, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın 9. maddesi uyarınca, ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili  usul ve esasların Sağlık Bakanlığınca hazırlanacak olan (dava konusu) Yönetmelikle düzenleneceği açıktır. Bilindiği gibi; normlar hiyerarşisinde yasalardan sonra gelen yönetmelikler bir yasa hükmüne dayalı olarak hazırlanır ve yasa hükümlerine açıklık getirilmesi suretiyle bu yasa hükümlerinin uygulamaya geçirilmesi amaçlanır. Diğer yandan, normlar hiyerarşisinde ki düzenleme soyuttan somuta doğru kademeli bir sistem içermektedir. Anılan sistem de bir üst norm bir alt norma oranla daha genel ve soyut ifadeler taşımakta, bir alt norm ise daha özel ve somut ifadelerle bir üst normun ne amaçlamak istediğini somut olarak ortaya koymaktadır.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27. maddesinin birinci fıkrası, tıpta uzmanlık ana ve yan dalları ile bunlara ilişkin eğitim sürelerini ayrıntılı olarak gösteren ekli çizelgelere göndermede bulunan bir düzenleme içermektedir. Başlı başına hukuksal etkisi bulunmamakla birlikte mevzuat düzenleme tekniğine uygunluk bağlamında Yönetmelikte bulunması gerekli bir nitelik taşıdığından, anılan düzenlemede hukuka ve mevzuat düzenleme tekniğine aykırılık görülmemiştir.

                Diğer taraftan;  27.maddenin 4. fıkrasında,  iptal istemine konu olan; "yan dal uzmanlık eğitimi; ek-3 sayılı çizelgede yer alan yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği uzmanlık eğitimidir", hükmü yer almaktadır.

                Bu düzenleme, yan dal ile ana dal arasındaki bilimsel ilişkinin bir yansıması olup, yan dal eğitiminin ana dalda edinilmiş bilgiler üzerine örülebileceği gerçeğinin yasal aktarımıdır. Gerçekten de yan dal eğitimi, gerek süreç ve gerekse bilimsel akış bakımından, ana dal üzerine kurgulanabilecek bir disiplindir.

                 Herhangi bir yan dalda,  başka ana dalları bitirenlere de uzmanlık eğitimi olanağı tanımak ise, gerekli bilgi düzlemine dayanmayan uzmanlıklara etken olabilir. Bu olgu bilimsel yeterlilikle çeliştiği gibi, ayrı ayrı dallar ile oluşturulan yöntemden uzaklaşılması sonucunu doğuracaktır. Bu durumun karışıklıklara ve yetersizliklere ortam hazırlayacağı kuşkusuzdur.

                Ayrıca, yukarıda sayılan ve bugüne kadar tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin esas ve usulleri belirleyen tüzüklerde de yan dal eğitimi veya ileri ihtisas şeklinde belirlenen uzmanlık eğitimi ilgili ana dal uzmanlarının devam edebileceği bir uzmanlık eğitimi olarak belirlenmiştir.

                Bu bilgiler ışığında; belli bir tıp alanında uzmanlık eğitimi alan tabiplerin, kendi uzmanlık alanlarında bulunan görece daha dar kapsamlı bir konuda derinleşmesini ifade eden yan dal eğitiminin  yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarınca görülmesi gerektiği açık olup, bu yönde yapılan düzenleme; 1219 sayılı Yasa ve bugüne kadar tıpta uzmanlık eğitimi konusunda yayımlanmış olan tüzükler ile Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinde yer alan hükümlere uygun düşmekte ve bu  hükümlerin doğal bir sonucu olmaktadır.

                 Bu durumda; 1219 sayılı hükümleri ile verilen yetki uyarınca, mevzuat düzenleme tekniğine uygun olarak tıpta uzmanlık ana ve yan dalları ile bunlara ilişkin eğitim sürelerini ayrıntılı olarak gösteren ekli çizelgelere göndermede bulunan ve yan dal eğitiminin içeriğine uygun bir biçimde düzenleme yapan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27.maddesinin 1.fıkrası ile aynı maddenin 4.fıkrasında yer alan "Yan dal uzmanlık eğitimi; ek-3 sayılı çizelgede yer alan yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği uzmanlık eğitimidir" ibaresinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 24. sırasında yer alan Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin dört yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin ve Ek-3 sayılı çizelgenin 32. ve 37. satırlarının incelenmesi;

                Dava dilekçesinde; Ek-3 sayılı çizelgenin 32. ve 37. satırları ile ilgili ileri sürülen hukuka aykırılık nedenleri, Ek-3 sayılı çizelgede Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplinine, Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalına bağlı bir yan dal olarak yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemeye yönelik olduğundan, Ek-3 sayılı çizelgenin 32. ve 37. satırları ile ilgili hukuki irdeleme,Ek-3 sayılı çizelgede Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplinine yer verilmemesine ilişkin hukuki duruma hasren yapılacaktır.

                Tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin ilk düzenlemenin yapıldığı 1929 yılından bu yana yayımlanan tüm idari düzenlemelerde yer alan Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanlık ana dalı, 2002 yılına dek yayımlanan tüm Tüzüklerde 4 yıllık bir ana dal olarak varlığını korumuş, 2002 yılından yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde yine bir ana dal olarak yer almış ve eğitim süresi 5 yıla çıkarılmıştır. Ayrıca 2002 yılından önce yayımlanan tüzüklerde, Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalı için bir yan dal veya ileri ihtisas öngörülmemişken, 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplini ile Perinatoloji disiplini Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalına bağlı yan dallar olarak düzenlenmiştir. 2009 yılında yayımlanan dava konusu Yönetmelikte ise; Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanlık ana dalının eğitim süresi 4 yıl olarak belirlenmiş ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi disiplini ile Perinatoloji disiplini bu ana dala bağlı yan dallar olarak düzenlenmiştir.Bu süreçten açıkça anlaşıldığı üzere 1929 yılından bu yana yayımlanan tüm idari düzenlemelerde yer alan Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanlık ana dalı, bu bilim alanında yaşanan gelişim sürecinde, yan dal alanları edinmiş ve eğitim süresi beş yıla kadar uzatılmıştır.

                İdarelerin tesis ettikleri işlemlerin (bireysel-düzenleyici) unsurlarından olan sebep unsuru idareyi işlem yapmaya iten hukuki neden, bir başka ifadeyle;tüm idari işlemlerde olduğu gibi işlemle gerçekleştirilmeye çalışılan kamu yararına dayanan hukuki, somut durumdur. İdari işlemin sebep ögesindeki hukuka aykırılık işlem yargı mercii önüne getirildiğinde resen dikkate alınacaktır.

                 Bu bağlamda; idari işlemlerin bir sebebe ve gerekçeye dayalı olması hukukun genel ilkelerinden olduğundan, bu ilke genel anlamda düzenleme veya işlem yapan idareyi uyguladığı ve düzenleme yaptığı alanda  doğru  ve  anlamlı  olgular  ortaya  koymaya  ve  denetim  yapmaya  zorlar. İşlemlerde gösterilen sebep ve gerekçe, işlemin yasaya uygunluğu ve dayanağını değerlendirme, itiraz edip etmeme konusunda ilgililere yardımcı olmakla birlikte, idarenin saydamlığı, savunma hakları ve idareye güven ilkeleri ve hukuk devleti anlayışının oluşumu noktalarında da büyük öneme sahiptir.

                Ayrıca idarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek  bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından hukuka uygun olarak temellendirilmiş olgularla desteklenmelidir. İdarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesi ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uyması gerekmektedir. İdarelerin; düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, uygulamaları çağın gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak değiştirip, düzenlemesi, kamu hizmetine egemen olan ilkelerden biri olan uyarlama ilkesi uyarınca hem bir görev hem de bir yetki ise de; bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılması ve yeni düzenlemede yapılan alanda, bu duruma temel olan, bir başka ifadeyle kamu yararını gerçekleştirecek bu düzenlemeyi gerektiren olguların somut olarak ortaya konulması şarttır.

                Bu kapsamda, dava konusu uyuşmazlık yukarıda belirtilen temel hukuki ilkelerle birlikte ele alınınca; ülkemizdeki tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin tüm idari düzenlemelerde yer alan Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalının eğitim süresinin beş yıldan dört yıla düşürülmesine ilişkin düzenleme ile 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde yan dal olarak yer verilen Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplininin dava konusu düzenlemede yer almamasına ilişkin hukuki durumun, salt bu konuda idarenin yetkili olması ve takdir hakkına sahip bulunması gibi kavramlarla açıklanamayacağı tartışmasız olduğundan, bu düzenlemenin, kendisini hukuka uygun kılacak bilimsel gerekçelere dayanması gerektiği açıktır. Aksi, idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını yukarıda belirtilen ilkelere ve dolayısıyla hukuka uygun kullanmadığı anlamına gelecektir.

                Davalı idarelerce,düzenlemelerin; uzun çalışmalar neticesinde, bilimsel çevrelerden görüş alınarak ülkemiz ihtiyaçları ve gelişmiş ülkelerin uygulamaları gözetilerek uzman kişilerce yapıldığı ve  tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin olarak ana dal ve yan dal belirlemek konusunda takdir hakkı ve yetkisinin uhdelerinde olduğu ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanıldığı ileri sürülmüştür. Ancak; bu iddiaları destekleyen ve düzenlemenin yapılmasına temel teşkil eden bir bilimsel çalışmanın ya da raporun bulunmadığı; Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalının eğitim süresinin beş yıldan dört yıla düşürülmesi ile Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplinine bir yan dal olarak ihtiyaç duyulmaması yönündeki akademik gerekliliği ortaya koyan verilerin veya bu yöndeki akademik çevrelerden alınmış bilimsel görüşlerin dikkate alınarak düzenleme yapıldığını gösterecek bilgi ve belgelerin sunulamadığı görülmektedir.

                 Kaldı ki, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin, "Tıpta Uzmanlık Kurulu" başlıklı 6.maddesinin 8.fıkrasında; Tıpta Uzmanlık Kurulu kararlarının ve varsa karşı oyların, karar tarihinden itibaren üç iş günü içerisinde gerekçeleri ile birlikte yazılarak imzalanacağı ve sekreteryaya bildirileceği belirtilmiştir.

                Ayrıca Yönetmeliğin "Kurulun Görevleri" başlıklı 7.maddesinde de;  Kurulun görev alanlarıyla ilgili konularda çalışmalar yapmak ve görüş hazırlamak üzere, görev süresini ve üye sayısını belirlediği geçici komisyonlar kurmak hükmüne yer verilmiştir.

                Ancak davalı idarelerce yukarıda alıntısı yapılan düzenlemelere uygun olarak; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin hazırlanmasına ilişkin Kurul kararlarının ve karşı oyların gerekçesini içeren belgelerin ve ayrıca bilimsel konularda yardımcı olmak üzere alt komisyonlar oluşturulduğuna ve bu alt komisyonların çalışmalarının Yönetmeliğin hazırlanmasına ışık tuttuğuna ilişkin savunmaya esas teşkil edecek bilgi ve belgelerin sunulmadığı anlaşılmaktadır. Davalı idarelerce daha önce de sunulan 6-7 Mayıs 2009 tarihlerine ilişkin Tıpta Uzmanlık Kurulu Toplantı tutanaklarında, yalnızca Yönetmelik taslağına yer verilmiş ve bazı Kurul üyelerinin ve bazı dernek ve kurumların Yönetmeliğe karşı, ayrışık görüşlerine yer verilmiştir. Ayrıca Sağlık Bakanlığı tarafından savunma dilekçesine ek olarak Dünya Sağlık Örgütünün 2005 Dünya Sağlık Raporu sunulmuş ise de; bu raporun ana dal ve yan dalların düzenlemesine ilişkin bir veri niteliğinde olmadığı açıktır. Dolayısıyla davalı idarelerin; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinde öngörülen şekilde bilimsel çalışmaların yapıldığını ortaya koyamadığı açık olduğundan, bilgi ve belge ile desteklenmeyen iddialarına itibar etmek mümkün değildir.

                Bu açıklamalar ışığında; Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalının eğitim süresinin beş yıldan dört yıla düşürülmesine ilişkin düzenleme Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplininin dava konusu düzenlemede yer almamasına ilişkin düzenlemeyi, hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak bilimsel gerekçenin bulunmadığı anlaşıldığından, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 24. sırasında yer alan Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalı uzmanlık eğitimi süresini dört yıl olarak belirleyen düzenleme ile Ek-3 sayılı çizelgede Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplinine yer verilmemesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.

                Bu nedenlerle, hukuka aykırı oldukları belirlenen bu düzenlemelerin, uzman olacak hekimlerin eğitim süresi ve yan dallar konusunda belirleme yapması ve bunun eğitim kurumlarında uygulamaya konulacağı dikkate alındığında, giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı da açıktır.

                Açıklanan nedenlerle, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27.maddesinin 1.fıkrasının ve aynı maddenin 4.fıkrasında yer alan "Yan dal uzmanlık eğitimi; ek-3 sayılı çizelgede yer alan yan dallarda, yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği uzmanlık eğitimidir" ibaresi yönünden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından bu düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddine; Ek-1 sayılı çizelgesinin 24. sırasında yer alan Kadın Hastalıkları ve Doğum ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin dört yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ve Ek-3 sayılı çizelgede Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite disiplinine yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme yönünden 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından, anılan düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne 19.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

Bu haber toplam 4390 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim