• BIST 9645.02
  • Altın 2404.431
  • Dolar 32.595
  • Euro 34.7912
  • Ankara 21 °C
  • İstanbul 20 °C
  • Bursa 25 °C
  • Antalya 25 °C
  • İzmir 26 °C

ZATEN SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM DİYE BİR ŞEY YOKTU !!!

Av.Bülent Özer

AKP Hükümeti “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında populizmi en iyi yapabilecekleri alanlardan birisi olan sağlıkta karman çormanlaştırma harekatını başarı ile yürüttü ve sağlık problemleri içinden çıkılmaz bir hale geldi !!!

 

ZATEN SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM DİYE BİR ŞEY YOKTU !!!


 

AKP Hükümeti “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında populizmi en iyi yapabilecekleri alanlardan birisi olan sağlıkta karman çormanlaştırma harekatını başarı ile yürüttü ve sağlık problemleri içinden çıkılmaz bir hale geldi !!!

SSK Hastanelerinin Sağlık Bakanlığına bağlanması,SSK' lılara serbest eczanelerden ilaç verilmesi,yeşil kartlılara ayaktan tedavilerde de ilaç verilmesi,”karnesi olan istediği yere gider muayene olur” imkanı ve özel sağlık kurumları ile SGK nın hizmet anlaşması yapması halkın takdirini (!)toplamış ve halkın tekrar 2007 seçimlerinde tercihini AKP den yana kullanmasında büyük etkisi olmuştur.

Sağlık Bakanı , Bakan olarak atandıktan kısa bir süre sonra verdiği yazılı ve sözlü demeçlerle ,TV de yaptığı konuşmalarda ağzını “BIÇAK PARASI” ile açtığı gün yakın çevreme ve özellikle meslektaşlarıma şunları söylemiştim.”Bakanın yapacağı her icraat hekimi acıtacak ve halkı okşayacak ama sonunda maalesef hastalar çok ama çok kaybedecek.Bu bıçak parası lafının bedeli ise sağlık harcamalarının 20 milyar dolar civarına çıkması olacak” demiştim.

Duygusal birikimler ve populizm güdülenmesi ile çıkılan bir yolda varılacak sonucu kestirmek hiç de zor değildi.Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren daha sonraki dönemlerde yapılan birkaç rutuş istisna kabul edilirse 80 yıldan beri yürürlükte olan bir sağlık sistemi vardı.Sağlık göstergelerine bakılacak olursa sayın Bakanın kökünden değiştirmeye kalkıştığı sistem bu sonucu nasıl ortaya çıkarmıştı şaşmak gerekirdi.Ama sistem doğru idi ve 80 yılın sonunda sağlık göstergeleri ileri ülkeler düzeyinden hiç de aşağıda değildi.Sıtma,verem,lepra,sifiliz,trahom bitmiş,çiçek ve polionun kökü kazınmış,yeni doğan ölümleri inanılamayacak bir düzeye inmiş,tedavi edici hizmetlerde dünya ile eşitlenmiştik.Değiştirilmeye kalkışılan sistem hekimin sistemin kilit taşı ve dokunulmaz olduğunu,asıl olanın koruyucu hekimlik hizmetleri olduğunu kabul ederek uygulamaya konulmuş bir sistemdi.Hatta Atatürk Refik Saydam'a “Refik doktorları memur yapmayalım” bile demişti.Sağlıkta dönüşümcülerin öncelikleri populizm ve hekimleri zor duruma düşürmek olduğu için sağlık bir türlü 2002 den beri dönüşemiyor ve dönüşeceğe de benzemiyor.Sağlıkta Dönüşüm Proğramı adı altında yapılmış ne kadar uygulama varsa tümünün iki amacı vardır.Birincisi hekimleri maddi ve manevi yönden zor duruma düşürmek ve hekimin prestijini yok etmek,ikincisi ise populizm yolu ile vatandaşın oyunu avlamak.İlk başlarda vatandaş yeni uygulamalar ile “Vay be ben neymişim” duygusuna kapıldı.Sağlık kuruluşlarında hizmet vermeye başlayan Hasta Hakları(!)birimleri aracılığı ile hekimlerden hesap sorma psikolojisine girdiler.Vatandaş artık istediği hekimi bu birimler aracılığı ile her ne sebeple olursa olsun şikayet edebiliyordu.Hastalarla hekimler ilk önce bu birimlerde birer ikişer düşman gibi karşı karşıya getirildiler.Artık hasta -hekim ilişkisi yaralanmıştı.Hastanın gözünde hekim artık Tapu Dairesinde tapu işlemleri yapan bir memurdan farklı bir durumda değildi.Hekim kendisine bakmak zorunda idi.Hekimden umduğu ilgiyi göremeyen hasta hekimi hemen şikayet eder ve onu cezalandırabilirdi.

AKP hekim düşmanlığı yapmıştır.Öyle yapmasaydı hekim muayenehanelerini uygulamaya koydukları sistemin bir yerlerine yerleştirmiş olmalıydılar.Ama inatla hala hekim muayenehanelerini sistemin dışına atmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.Halbuki tüm dünyada bazı ülkeler hariç ,sağlık sistemleri ne olursa olsun hekim muayenehaneleri sistemin bir parçasıdır.Aslında bu tutum bilinç altından hekimi sistem dışına atmaya ya da sistem içinde hekimi diplerde bir yerlere oturtma düşüncesinin tipik bir yansımasıdır.

AKP şöyle sapkın bir varsayım kabul etti: Hekimi aşağılarsan, değersizleştirirsen vatandaşın hoşuna gider ve biz siyasetçiler de prim yaparız. Nitekim Başbakan “ben bunlara iğne bile yaptırmam” demedi mi? Yurtdışından hekim getirtsem aylık 250 dolara çalışırlar” demedi mi?

Amaç hekimlerin saygınlığını yoketmekti.Kurulan hasta hakları birimleri hastaların haklarını aradıkları birimler değil , hekimleri kızgınlık,nefret ve intikam duyguları ile şikayet ettikleri yerler olmuştur.Karmaşıklaşan sistem içinde hekim yerini kaybetmiştir.Hekimlik mesleği en üst düzeyde özveri gerektiren bir meslek olmasına rağmen hekimler tüm motivasyon ve iyi niyetlerini kaybetmişler emek direnişi yapmaktadırlar.Hastalara yüksek standartta sağlık hizmeti sunmak ve onların en üst düzeyde memnuniyetini sağlamanın tek bir yolu vardır o da hekimin memnun edilmesidir.Hekimi memnun etmeyen ve hekime memnun olacağı bir çalışma ortamı ve şartları sağlayamayan hiçbir sistem başarılı olamaz.AKP zihniyeti hiçbir zaman bu noktayı uygulama ve kararlarında dikkate almamıştır.

AKP iktidarının ilk dönemlerinde hekimler TTB nin öncülüğünde eylem yapmaya teşebbüs ettiler ve başaramadılar.Buna rağmen iktidar yakın gelecekte muhtemel bir hekim kalkışmasını önlemek için performansa dayalı ücret ödeme sistemi getirerek hekimlerin ağzına bir parmak bal(!) çalmış ve en azından bir grup hekimi susturmayı başarmıştır.performans sistemi bir çok hatalarla başladı ve adaletsiz olduğu ,uzun vadeli uygulanamayacağı ve suistimale açık tarafları bulunduğu anlaşıldıkça ara düzenlemeler yapma zorunluluğu ortaya çıktı.Başta devlet ve üniversite hastaneleri olmak üzere sağlık kuruluşlarında uygulamaya konulan bu performans uygulaması ile SGK soyulmaya başlandı.

Hastane başhekimleri hekimlere çok tetkik istemeleri ve gereksin gerekmesin ameliyat olan hastaları en az 1 gün yoğun bakım servislerinde yatırmaları tavsiyesinde bulundular.Böylece faturalar kabartıldı.Sağlık harcamalarının hızla arttığı farkedilince bu kez paket hizmet ücretlendirmesi devreye sokuldu.Hani “Ne alırsan 1 Milyon” mağazaları vardır ya aynen öyle oldu. İktisat-Ekonomi bilimi inkar edildi.Bir hizmetin maliyetinin objektif kriterlere göre tespit edilmesi gereği gözardı edildi.İktisat biliminde bir hizmet ya da malın üretim süreci ile ilgili olarak maliyeti vardır.Bu maliyet bir türlü saptanamadı.Örneğin bir kolesistektomi ameliyatının +- maliyeti saptanamaz mı?Bunlar hep gözardı edilerek paket fiyatlandırma sistemi uygulanmaktadır.Aytaktan tedavi hizmetleri de böyledir.Bir sağlık kuruluşuna gelen hastaya sağlık kurumu ne yaparsa yapsın hasta başına fiks bir ücret ödenmektedir.Paket uygulaması çıkınca bu kez de kurumlar tetkik yapmaktan imtina etmeye başladıar ve sonuçta tanı atlamaları ortaya çıkmaya başladı.Hastanelerin döner sermaye gelirleri düştü ve hekimlerin aldıkları primler azalmaya başladı.Bazı hizmet türlerinin birim puanları düşürüldü.Başlangıçta perfore apandisit ameliyatı ile flegmonöz apandisit ameliyat birim puanları farklı idi.Baktılar ki tüm appendektomiler perfore olarak bildiriliyor o zaman puanlar eşitlendi.

Bu ve bunun gibi suistimallerin önlenme yolu bu mudur?Perfore apandisit ameliyatında harcanan emek ve alınan riskle, flegmonöz apandisit ameliyatında harcanan emek ve alınan risk aynı mıdır?Zaten hep “ben yaptım oldu “anlayışı ile her türlü uygulama dayatılmaktadır.Şayet cerrahlar yaptıkları her appendektomi ameliyatına perfore olmadığı halde perfore yazıp haksız döner sermaye geliri elde ediyorlarsa o zaman kontrol mekanizması kurulabilirdi ve bunu yapanlara soruşturma açılabilirdi.Bu suistimali yapmayanların günahı nadir?.

Tabii işte saçma sapan bir performans uygulaması yaratırsanız hergün bir suistimal ile karşılaşmanız kaçınılmazdır.Hekimleri zorladılar ve şartları öyle değiştirdiler ki hekimin yegane geliri döner sermaye katkısı oldu.Bu durumda da hekimi her türlü suistimali yapmaya ittiler.Sanıyor musunuz ki bıçak parası diye bir şey kalmadı? .

Yanılıyorsunuz kaldı !!! Kaldı hatta bu paralar daha da arttı. Ayrıca bıçak parası üniversite hastanelerinde hocalar tarafından yasallaştırılmış biçimde alınıyor. Hatta devlet bile tahsilatı eczaneler tarafından yapılmak üzere katkı payı adı altında bıçak parası almaya başladı.Özel hastanelerde ise hizmet fark bedeli olarak misli misli alınıyor.Hani bıçak parası kalkmıştı?

Adını vermeyeceğim bir zincir hastane grubunda bıçak parası çay, kahve parası tuvalet kağıdı parası ,kolonya parası adı altında ayaktan gelen hastalardan bile alınıyor.Ama bu hastaneler maliye ve sağlık bakanlığı ile SGK yetkilileri tarafından bir türlü denetlenmiyor.Devlet hastanelerinde de hekimler muayenehaneleri olsun ya da olmasın bıçak parası almaya devam ediyorlar ve hekim bıçak parası istemese dahi hastalar ısrarla vermek istiyorlar.Kolay mı ? hasta hekime canını emanet ediyor.Bu nedenle de özel ilgi,şefkat ve ihtimam görmek için hekime bıçak parasını veriyor.

Ben bir toplantıda Bakana”muayene,tetkik,tedavi,ameliyat,ilaç,herşey bedava ama hekimin şefkati parayla demiştim.Söylediğim şey gayet açıktı.Bunu hasta olup hekime işi düşenler gayet iyi bilirler.Hekim memnun olduğu sürece hastaya şefkat gösterebilir.Hastanın ihtiyacı olan şey de aslında şefkattir.İyi hekim kötü hekim ayrımını yapan şey de hekimin hastaya şefkat gösterip göstermemesi ile ilgilidir.Belki bakan bir de şefkat yönetmeliği çıkararak bu işi kökünden çözmeyi denemelidir.Damdan düşen bir adama “doktor çağıralım” demişler , adam” hayır doktor çağırmayın damdan düşen bir adam bulun” demiş.Bu darbı mesele bile hastanın doktordan empati beklediğinin çok somut bir kanıtı değil mi? Hasta hekiminin kendi derdi ile dertlendiğini hissetmediği sürece mutlu olamaz ve iyileşemez.Hekimin emeğinin karşılığını belirlemeye ve tartışmaya hiç gerek yok.Bu konu tartışılamaz.

Sağlık Bakanı kamu kurumlarında çalışan hekimlerin ücretlerini tespit ve takdir edebilir.Bakan özel sağlık kurumlarında çalışan hekimlerin aldıkları ücretlerle neden bu kadar ilgilenmektedir?

Mal ve hizmetlerin fiyatı piyasada serbestçe belirlenir.Bir özel sağlık kuruluşundaki hekime patron istediği ücreti verebilir.Bu ücretin miktarı bakanı neden ilgilendiriyor anlamak çok zor?.İlgilendiriyor hem de çok ilgilendiriyor.Zira kamu hekimleri bu ücretleri gördükçe azıyor.Kamu hastanelerinden özele durdurulamaz bir hekim kaçışı başlıyor.Bakan zor durumda kalıyor.Bu nedenle bu kaçışı durdurmak ve kamudan özele hem personel hem de hekim kaymasını önlemek için akla hayale gelmedik tedbirler almaya kalkışıyor.

Özel kurumların hastadan alabilecekleri farklara sınırlama getiriyor,pakete dayalı ücretlendirme yapıyor.Hekimlere ne yapıp edip muayenehanelerini kapattırıyor.Kamudan istifa eden bir hekime belirli süre özelde çalışma müsaadesi vermiyor.Yani özel sağlık kuruluşlarının gelirlerini kısıyor ve bu özel sağlık kuruluşları da çalıştırdıkları hekime yüksek ücret veremez duruma düşecekler ve sonuçta kamuda çalışan bir hekim için özel sağlık kuruluşuna geçmek cazip olmayacak ve kamu hekim kaybetmeyecek.Bakan hergün kapanan muayenehane sayılarına takmıştı,şimdilerde acaba kamudan ayrılan ya da ayrılmak isteyen hekim sayılarını günlük olarak takip ediyor mu?

Özel sağlık kuruluşlarının hastadan aldığı fark ücretler bakanı neden ilgilendiriyor?Orası bir özel kurum ve hastalar kendi rızaları ile oradan hizmet almaya gidiyorlar.Özele gitmeleri için hiç bir mecburiyetleri yok.Kaldı ki kamunun her türlü sağlık kurumu var.Hastalar buralardan fark ücreti vermeksizin hizmet alabilirler.Hasta özelde daha iyi hizmet alacağını biliyor.Bu nedenle her türlü fedakarlığa katlanıp fark ücretini verip özele gidiyordu.Şayet umduğu gibi o özel kuruluştan istediği kalitede hizmet alamazsa da bir daha o kuruma gitmeme gibi bir özgürlüğü vardı.

Şimdi siz özel sağlık kurumlarının gelirlerini kısmaya kalkarsanız özel kurumları kamu kurumlarının şarlarına eşitlemeye ve benzeştirmeye çalışıyorsunuz demektir.Hasta nereden iyi ve kaliteli hizmet alabilecek ise oraya gider.Bunu hiç kimse tayin edemez.Zaman içinde de kim iyi hizmet veremiyorsa yok olur gider.

Ne siz bir kurumu destek ile ayakta tutabilirsiniz ne de yok edebilirsiniz.Bu doğal ortamında kendiliğinden gerçekleşir.Alt yapısını düzgün yapamayan, idame ettiremeyen ve personeline yüksek ücret veremeyen bir özel sağlık kurumundan nasıl olur da hastalara kaliteli hizmet vermesini beklersiniz?

O zaman o kurumun mevcut kamu kurumlarından bir farkı olur mu ki?

Peki sizin amacınız halkın özel sağlık kurumlarından daha yüksek standartta bir sağlık hizmeti almalarının önünü açmak mı yoksa özel kurumlarda verilen hizmetin kalitesini daha aşağılara çekmek mi?

Yapılan uygulamalara bakılırsa amaç hizmetin kalitesini azaltmak ve nasıl ki kamudan hekim kaçışını önlemek için kurnazca bazı tedbirler alıyorsanız bu kez de kamudan hasta kaçışını önlemek için tedbirler almaktasınız.

Bunun en tipik kanıtlarından birisi özelde muayene olan bir hasta 10 lira katkı payı verirken kamuda bu katkıyı 3 lira olarak yapmak durumunda.Yani vatandaşa diyorsun ki “özele gidersen seni senden fazla ücret alarak cezalandırırım” diyorsun.

Hani öyle bir dönüşüm yaptıydınız ki vatandaş istediği yere gidecek ve sağlık hizmeti alacaktı.?

Uzun bir süreden beri özel sağlık kurumları aynı dalda ikinci bir uzman istihdam edemediği gibi,yeni bir dal da açamıyor.Örneğin kurumunuzda dermatolji hiç yoktuysa şimdi ben bir dermatoloji uzmanı istihdam edeceğim diyemiyosunuz.Böyle saçmalık olur mu?Kime ne kardeşim maaşını ben veriyorum hastanemde ya da tıp merkezinde istediğim kadar uzman çalıştırırım!

Ama durum öyle değil amaç bu ve benzeri uygulamalarla kamudan hekim kaçışını önlemek.Yani polisiye tedbirlerle işi idare etmeye çalışmak!!!

Sağlıkta dönüşüm aynen mehter takımının yürüyüşü gibidir.İki ileri bir geri.Taşa kafayı çarptıkça geri adım.Neden bu böyle? Çünkü bu dönüşüm denen proğramı kim tasarladı?Tasarlayanların tecrübesi ne kadar?Yapalım, deneyelim, yanılalım ve yeniden yapalım yöntemi ile işleri planlarsanız işte böyle rekor sayıda tebliğ ve yönetmelik çıkarırsınızAyda bir uygulama değiştirmek zorunda kalırsınız.Özel sağlık kurumlarının önünü açtınız ,açılmaları için teşvik ettiniz ve şimdi onların önünü saçma sapan uygulamalarla kesmeye çalışıyorsunuz.Neden sektörü şişirdiniz? Önceden neden planlama yapmadınız?Her isteyene açılış ruhsatı verdiniz.Şimdi ise kapanmaları için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz.Hatta bir bakanlık yetkilisi diyor ki İstanbul başta olmak üzere özel sağlık kurumlarında obezite var,biliyorsunuz zayıflamak da iyidir gibi alay edercesine özel sağlık kurumlarının bir kısmının kapanmasının iyi olacağını söylüyor!

AKP iktidarının teşviki ile hiç bir sınırlamaya tabi tutulmadan açılmış olan özel sağlık kurumlarının en azından bir kısmı kısa vadede,büyük bir kısmının da orta vadede kapanacağını öngördüğümüz takdirde bunun sonuçları ne olur? İşsizlik anlamında sağlık personeli açıkta kalmaz,işsiz kalan sağlık personeli hekimler dahil anında kamu kurumlarında anında istihdam edilecektir.

Nitekim bir bakanlık yetkilisi kamuya dönmek isteyen hekimleri ayrıldıkları kurumlarda bir defaya mahsus olmak üzere tekrar son istihdam edebiliriz demektedir.Bu bağlamda diğer önemli konu kapanan kurumlardaki alt yapının israf edilecek olmasıdır.Düşünün dövizle alınmış olan binlerce alet,cihaz , tefrişat ve binalar ne olacaktır?Belki bu zora düşüp de kapanmaya başlanan özel sağlık kurumları sağlık tekellerinin eline geçecektir.Yani özel sağlıkta tekelleşme süreci başlamak üzeredir.Tekelleşme tamamlandıktan sonra hiç şüpheniz olmasın SGK kesenin ağzını açacak ve tekelleri besleyecektir.İlaçta bu (biliyorsunuz) yakın geçmişte başarıldı.SSK’lıların serbest eczanelerden ilaç alabilecekleri imkanını getirmekle övünen iktidar aslında ilaç tekellerine kıyakçılık yapmıştır.

Kamu İlaç Alım Protokolu ilaç tekelleri karlarını katlamışlar ve Başbakana teşekkür ilanları vermişlerdir.Bunun sonucu olarak ilaçta tasarruf beklenirken 2008 yılında eczaneler kanalıyla satılan ilaçların imalatçı/ithalatçı fiyatı üzerinden toplam tutarı 13 milyar TL'ye (13 katrilyon liraya) sıçradı. Hastane ilaç harcamaları buna dahil değildir. SSK ilaç harcaması da 2004 yılında 2.7 milyar TL iken dünyanın en avantajlı ilaç alım modelinin gümüş tepsi içinde ulus ötesi ilaç tekellerine sunulmasından sonra 2008 yılında 8 milyar TL'ye sıçradı.

Demek ki kamuoyuna anlatıldığı gibi Kamu İlaç Alım Protokolü ve SSK lıların serbest eczanelerden ilaç alabilmeleri uygulaması hiç bir işe yaramadı.İlaç giderleri arttığı gibi bugünlerde Eczacılar Birliği tüm serbest eczaneler adına SGK ile İlaç Alım Protokolünü iptal etmeye hazırlanıyor.İşte çıktı bu.

Sağlıkta dönüşüm programının bir parçası olarak Düzce'de başlatılan ve kademeli olarak diğer illere yayılmaya çalışılan Aile Hekimliği uygulaması başlatıldı.Ülkemizde sadece 1000 kadar aile hekimi bulunduğu için pratisyen hekimleri aile hekimi olarak atamak zorunda kaldılar.

Aile hekimliği 1.basamak sağlık hizmeti verecek olan ünitelerdir.3500-4000 nüfusa bir aile hekimi olacak şekilde yapılandırdılar.Bu bir özel hekimlik uygulaması ve devlet bu hizmet için bir hekimle sözleşme yapıp atamasını yapıyor ve bu hizmetin karşılığı olarak da size 5.000-6.000 TL civarında bir ücret ödüyor.

Hekim yardımcı sağlık personelini kendisi istihdam ediyor ve bir bina kiralamak zorunda.SGK bu hizmet için aile hekimlerine bir ücret ödemiyor.Aile hekimlerinin ücreti genel bütçeden ödeniyor.Aile hekimliği aslında tıpta bir uzmanlık dalıdır ve tıp fakültesini bitirdikten sonra 4 yıl uzmanlık eğitimi almanız gerekiyor.

Şimdi bu pratisyen hekim arkadaşlar uzmanlık eğitimi gerektiren bir konuda nasıl aile hekimliği yapacaklar ? ve hastalar da bu hekimlere güvenip nasıl dertlerine çare bulacaklar?

Yönetmeliğe göre de acil haller dışında aile hekiminize müracaat etmeden hiç bir başka kuruma başvurmanız mümkün değil.Yine hastalarla hekimleri karşı karşıya getiriyorsunuz!

Hasta aile hekimine güvenmeyecek ve ikinci basamak bir kuruluşa gitmek isteyecek.Aile hekimi sevk yapmayacak , hasta sevk isteyecek sürtüşme çıkacak.Aile hekimi sevk etse kendi ücretinden kesilecek.Sevki minimumda tutmak için aile hekimi kendisini zorlayacak ve hata yapmaya başlayacak.Başına iş açılacak!

Bakkal dükkanı açar gibi açtığınız tıp fakültelerinde nasıl bir eğitim verildiği ve hangi kalitede doktor yetiştirdiğimiz ortada. Bu nedenle bu konuda da bir çuvallama söz konusu ve bakanlık sürekli olarak sevk zinciri uygulamasını ertelemek zorunda kalıyor.Kısa vadede sevk zorunluluğunu da uygulamaya sokacak gibi görünmüyor.Soktuğunu kabul edelim başta üniversite hastaneleri olmak üzere ikinci basamak sağlık kurumlarında hasta sayıları hızla düşecek ve hastaneler döner sermayelerini döndüremeyecekler ve personele döner sermaye primi ödemeyi bir tarafa bırakın giderlerini bile karşılayamayacaklar veya iflas edecekler ya da sağlık personeli döner sermaye katkıları sıfıra inecek.Hekim maaşa talim edecek.Geçmiş olsun! Bu vaziyette performanstan ne ödeyeceksiniz?

SGK kurulduğuna göre bu kurum hizmet aldığı sağlık kuruluşları arasında fark gözetmemeli ve hepsine eşit mesafede durmalıdır.Hangi kurumdan ucuz ve kaliteli hizmet alıyorsa o kurumlarla sözleşmesini devam ettirmelidir!

Mevzuatta kamu ve özel kurumlara farklı uygulamalar getirilmemelidir!

Özel kurumlarla kamu kurumlarına rekabet açısından eşit ortam yaratılmalıdır!

Özel kurumların bugünkü şartlarla kamu kurumları ile rekabet şansı yokedilmiştir.Kamu kurumlarından çok daha kaliteli ve hasta memnuniyetine odaklı hizmetleri olan özel sağlık kurumlarını hizmeti çok ucuza mal eden kamu kurumları ile rekabet edebilir şartlara taşımak gerekiyor.

Özel kurumlara ayaktan hasta başına ortalama 25 TL ödüyorsunuz ve %8 + %25 vergiye ilaveten hastalardan 10 TL katkı payı alıyorsunuz ve geriye kuruma sembolik bir ücret bırakıyorsunuz , yani özel kurumlara bedava hasta baktırtıyorsunuz.Bu ne güzel bir kazanç böyle! Bunun adı kurnazlık değilse nedir?

Yeni uygulamalar ile kurumlara müracaat eden hasta sayılarında artış olmuştur.Bir kişinin yıl içinde muayene başvuru sayısı ortalama 2 civarında iken bu sayı 5-6 ya çıkmıştır.Yani sağlık hizmetine ulaşım kolaylaşmış ve talep artmıştır.Böyle olunca da harcamalarda doğal olarak artış ortaya çıkmıştır!

Şimdi hastalardan fark almak sureti ile başvuru sayısı azaltılmaya çalışılmaktadır.Hamama giren terler! Uygulamaları devreye sokarken bu sonuçları kestirmek ve göze almak durumunda idiniz ! Şimdi sağlık harcamalarının artışından şikayet etmeye hakkınız yok!. Oy alıyorsanız karşılığını vereceksiniz

İçmeye ayranınız yoksa,fazla açılıp saçılmayacaksınız.Her şeyin bir bedeli var! bol keseden atıp tutup sonradan yandım anam türküsü çağırmak hoş olmuyor.Ülkede yeterli hekim yok diyeceksiniz sonra da sağlık hizmetinde talebi artırıcı uygulamaları devreye sokacaksınız!

Bir yandan özel sektörü teşvik ederken , diğer yandan sürekli kamu hastanesi yapacaksınız.Buna populizm denir! Kaynakların israfı denir!

Bir yandan diğer sektörlerde çılgınca özelleştirme yapacaksınız ,her şeyi yok pahasına satacaksınız diğer yandan sağlıkta özel sektörün önünü tıkamaya çalışıp kamu sağlık yatırımlarına hız vereceksiniz.Çünkü en çok personel istihdam eden iki sektörden birisi eğitim diğeri sağlıktır.Gücü elinizde tutmak istiyosunuz.Sağlık da elinizden çıkarsa size bir tek emniyet genel müdürlüğü personeli kalıyor.Eğitimde populizm yapılamıyor.Eğitimde sadece defter kalem dağıtarak populizm yapabiliyorsunuz.Bunun adı 20-30 TL ye kitap karşılığı oy satın almak demektir!

Özetlemek gerekirse;AKP iktidarının SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI”adı altında yürürlüğe koymaya çalıştığı ve etap etap uygulamaya koyduğu yeni sağlık sistemi ne getirdi neleri götürdü? Halka vaat edilenler nelerdi? Halkta umut yaratan bu vaatler gerçekleşti mi?Bu soruları yanıtlayarak yazımı sonlandırmaya çalışacağım.

Tek olumlu gelişme hastaların sağlık kurumlarına erişimlerinin kolaylaştırılmış olmasıdır.Bunu sağlık kurumlarına yapılan başvuru sayısından kolaylıkla anlayabiliyoruz.Ancak bu system gerek tedavi edici , gerekse koruyucu sağlık hizmetlerinde bir olumlu gelişmeye neden olmuş mudur?

Sağlık göstergelerinde dramatic iyileşmeler ortaya çıkmış mıdır?

Kanaatimizce çıkmamıştır!

Zira özellikle sağlık kurumlarında ihmal ve tıbbi hatalarda artış olmuştur!

Hekim memnuniyetsizliği artmıştır.Üniversite hastaneleri kapanmanın eşiğine gelmiştir.Eczaneler kapanmaya başlamıştır.Tüm hekimlerin reel gelirlerinde büyük bir düşüş ortaya çıkmıştır.Özel sağlık kurumlarının problemleri giderek azalacağına problemleri giderek artmaya başlamıştır.

2003 yılında uygulamaya başlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ilk günlerinde özel kurumlar açısından yaşanmayan sorunlar, neden üstünden 4 yıl geçtikten sonra yaşanmaya başladı?

Bakmamız gerekiyor.  Tedavide kullanılan sarf malzemelerinin kalitesi düşmüş ve tek kullanımlık adı verilen tıbbi malzemeler çok zararlı bir şekilde tekrar tekrar kullanılmaya başlanmıştır!

Maliyetleri düşürmek adına bu böyle yapılmak zorunda kalınmıştır.İlaç giderleri ile birlikte toplam sağlık harcamalarında korkunç artışlar ortaya çıkmıştır.Hastaların cebinden daha fazla para çeşitli şekillerde sağlık harcaması olarak bazı tekel ve odaklara aktarılmaya başlamış yani bir anlamda bıçak parası kaldırılacağına yasallaştırılmıştır!

Örneğin sadece muayenelerden alınacak fark hesaplanacak olursa halkın cebinden ilave olarak 1.2 milyar TL para bıçak parası olarak devlet tarafından alınmış olacaktır!

Bıçak parasını eskiden hekimler alıyordu şimdi devlet alıyor! Vatandaş da bıçak parası kalktı sanıyor , AKP de oylarına oy katıyor !

Özel bir sağlık kurumunda ameliyat olup da , bu ameliyat için bir fark ücreti ödemeyen bir hasta var mı?Kesinlikle yok! Yani hastalar eskiden hekimlere verdikleri bıçak parasını yasal bir şekilde özel sağlık kurumlarına veriyorlar.Bunun miktarının ne kadar olduğunu ben bilmiyorum. Bıçak parası hem yasallaştı hem de kurumsallaşmıştır.Hasta bu ücreti hekime direkt olarak vermediği için bıçak parası zannetmiyor.Halbuki bu paralar hepsi bal gibi bıçak parasıdır!

Çok yakın bir gelecekte kamu kurumlarında da hastalardan ameliyatlar için fark ücreti (Bıçak parası) alınacağını tahmin etmek müneccimlik sayılmaz.Bir örnek verelim 2006 da ülke genelinde yapılmış olan toplam büyük ve orta ameliyat sayıları yaklaşık 3 milyon civarındadır.Farzedelim ki hasta başına 300 TL bıçak parası ödenmiş olsun ki olmaz ya! Toplam hastaların cebinden çıkan para 0.9 Milyar TL civarındadır.

Halka finansal koruma iddiasında olan AKP ' ye şimdi sormak lazımdır ? Bıçak parasını kaldırdım deyip halka 0.9 Milyarlık bir koruma sağlarken , halkın cebinden muayene katkı payı adı altında 1.2 milyar TL alıp götürüyorlar.Halka bunu nasıl izah edebilecekler?

Yazımın başında izah ettiğim şekilde AKP nin amacı hekimleri halkın gözünde değersizleştirmek ve fakirleştirmek olduğunun bir kanıtını daha sunmuş oluyorum.Amaç ne bıçak parasını kaldırmak , ne de halka finansal koruma sağlamak ! Ortada dönen parayı sağlık tekellerine ve sermaye sahiplerine aktarmak ve halkı daha da soymak.

Sağlıkta Dönüşüm Programı(!) vatanımıza,milletimize hayırlı ve uğurlu olsun.

Op.Dr.İrfan Dönmez

Bu yazı toplam 2202 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim