• BIST 9091.19
  • Altın 2324.868
  • Dolar 32.3705
  • Euro 34.9603
  • Ankara 16 °C
  • İstanbul 18 °C
  • Bursa 21 °C
  • Antalya 23 °C
  • İzmir 19 °C

Aile hekimliği uygulamasının temelindeki dinamit

Aile hekimliği uygulamasının temelindeki dinamit
Aile hekimliği uygulaması başladı başlıyor derken 2012 Mart ayında Samsun’da 5 seneyi dolduracağız. Bence Aile hekimliği Türkiye’ye belki de şimdiye kadar gelmiş en iyi sağlık sistemi, neden mi?

Merhabalar

Aile hekimliği uygulaması başladı başlıyor derken 2012 Mart ayında Samsun’da 5 seneyi dolduracağız. Bence Aile hekimliği Türkiye’ye belki de şimdiye kadar gelmiş en iyi sağlık sistemi, neden mi? Artık hastalar doktorlarını tanıyorlar, doktorlar hastalarını tanıyorlar, Aile Hekimleri tüm basit olgulardan en komplike olgulara kadar vatandaşımıza tam ve eksiksiz bir sağlık hizmeti sunuyorlar hatta artık Aile Hekimleri vatandaşımızın sağlık konusunda danışmanı olmuş durumundalar.

Zaten bunun da böyle olması gerekiyordu. Bakanlığımız, 1. basamak sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması ve ulaşılabilirliğinin artması, halkın ilk başvuru merciinin Aile Hekimleri olması için çok emek verdi. Bu Türkiye’deki tedavi masraflarının azaltılması için de çok önemliydi. Yurt dışında Aile Hekimlerinin diğer bir görevi de kapı tutuculuktur yani hastanenin kapısında aslında hastaneye gitmemesi gereken komplike olmayan olguları tespit edip hemen tedavi ederek sağlık sistemine olan yükü azaltmaktır.

Bu arada eski sağlık ocağı sistemini de kötülemeyelim. Sağlık ocağı sistemi de oldukça iyi bir sistemdi ve görevini yaptı. Sağlık ocağıyla Aile Hekimliği arasındaki farklar; 1. Sağlık ocağı o bölgeye hizmet verir, Aile Hekimi o bölgedeki kendine kayıtlı kişilere hizmet verir. 2. Sağlık ocağı olaylara toplumsal olarak yaklaşır, Aile Hekimi olaylara bireysel olarak yaklaşır.

Sağlık ocağı sisteminin ilk geldiği 1970li yıllarda Türkiye’deki ortalama yaşam süresi 57 yıldı. Ölüm sebeplerini incelediğimizde ilk sıralarda bulaşıcı hastalıklar, salgın hastalıklar geliyordu ve anne ölüm hızı ve bebek ölüm hızları % 2'lerde idi. Sağlık ocakları görevini o kadar iyi yaptı ki, gerek aşılama hizmetleriyle gerek ise toplumu bulaşıcı hastalıklardan koruma hizmetleriyle ortalama yaşam suresi 70 yıla çıktı ve şu anda ölüm sebepleri sıralamasında en üstte hipertansiyona bağlı komplikasyonlar ve diyabete (şeker hastalığı) bağlı komplikasyonlar var. İşte burada Aile Hekimliği uygulaması devreye girdi. Eğer biz sağlıkçılar ortalama yaşam süresini Avrupa ülkelerinde olduğu gibi 80 yıl ve üzerine çıkartmak istiyorsak kişilerle bireysel olarak ilgilenmek gerekir, toplumsal yaklaşımla diyabet ve hipertansiyon korunması yapılamaz çünkü her diyabet ve hipertansiyon hastası farklıdır. Aile Hekiminin bu hastalıkları aktif olarak takip ve tedavi etmesi gerekir. Aile Hekimliğinin gelmesindeki amaç budur, olması gereken de budur.

İşte problem burada başlıyor;

Geçen yıl gelen bütçe uygulama talimatından sonra artık Aile Hekimlerinin yazdığı bir çok ilaç devlet tarafından artık ödenmiyor.

Hadi ödenmeyen ana kalemlere bir göz atalım ve bize neler kaybettirdiklerine bir bakalım

1- ARB (anjyotensin reseptör blokerleri)ler: Bu ilaçlar hipertansiyon tedavisinde 1.seçenek en son gelişmiş yan etki insidansı daha az olan ilaçlardır. Bizler ACE (anjiyotensin converting enzim) inhibitörlerini yazabiliyoruz. Bu ilaçlar birbirlerine benzer ilaçlardır ama gerek yan etkileri gerek etkinlikleri olarak ARBlerin bir çok bilimsel çalışmada ACEl inhibitörlerinden daha üstün olduğu kanıtlanmıştır Burada ACE inhibitörleri kötü ilaçlardır demiyorum ama vakasına göre bizler ACE inhibitörünün yetmediği bir vakaya 2. ilaç başlamak zorunda bırakılıyoruz. Halbuki bu yasak olmasa o ilacı kesip belki daha etkili olan bir ARB ile ikinci ilaca başlamayı engelleyebilirdik ve böylece hastanın tedaviye uyumu da artmış olurdu. Günde 1 ilaç içmek mi daha kolay? günde iki ilaç içmek mi daha kolay?

2- Tralizidindiyonlar: Bu grup ilaçlar diyabet tedavisinde son yıllarda bulunmuş Amerikan diyabet kılavuzlarında kombinasyon tedavisinde kullanılan 3 ana gruptan biri. Diyabet tedavisinde ilk seçenek metformindir, hastaya metformin verdikten sonra eğer kan şekerini kontrol altına alamasanız kılavuzlara göre yanına 3 ana grup ilaç başlarsınız, sıkıntı ise Aile Hekimleri bu 3 ana gruptan sadece 1 tanesini yazınca devlet ödüyor diğer ikisini maalesef bizler yazınca ödemiyor.

3 – Hiperlipidemi-Dislipidemi ilaçları: Devletimiz bu ilaçların hiç birini ödemiyor kaldı ki bu ilaçlar insanlarda kalp krizi riskini % 50 oranında azalttığı kanıtlanmış ilaçlardır.

Ve unutulmamalıdır ki hiç bir hastada sadece diyabet, sadece hipertansiyon, sadece hiperlipidemi-dislipidemi yoktur, hemen her hastada bunlardan ya 2'si ya 3'ü bir aradadır.

Evet şimdi bir hasta olarak Aile Hekiminize başvurdunuz, Aile Hekiminiz bütün tetkiklerinizi yaptırdı. Sizde diyabet ve dislipidemi saptadı. Aile Hekiminizin ne yapmasını istersiniz? Tabi ki bu hastalıklarla ilgili ilaçları size reçete etmesini. Ama biz ne yapıyoruz? Tedavinin yarısını yapıyoruz diğer yarısı için uzman doktora sevk ediyoruz, etmek zorundayız çünkü ilaçları devletimiz ödemiyor ve hastanın bu ilaçları ömür boyu kullanması gerekiyor. Allah aşkına hiç böyle saçma bir şey olabilir mi? Hastamıza “Evet beyefendi, ben tedavinizin bir kısmını yazıyorum diğer kısmı için de şu uzman doktora gidiniz” demek zorunda bırakılıyoruz.

E hani biz kapı tutucuyduk? Hani diyabet ve hipertansiyon tedavileri Aile Hekimlerince yapılmalıydı çünkü Aile Hekimliğinin mantığı buydu? Hasta uzman doktora gidecek olsa zaten sana gelmez. Ben hasta olsam bir doktor bana böyle söylese bir daha o doktora gitmem, demek ki bu doktor yetersizmiş diye düşünürüm. Halbuki biz Aile Hekimleri bir çok hastalığın tedavisinde oldukça yeterliyiz, bir çoğumuzun bu tedavilerle ilgili bir sürü sertifikası var.

Ayrıca tedavide daha etkili ilaçları uzman hekimler yazabiliyor da Aile Hekimleri yazınca neden devletimiz ödemiyor? Biz onlardan daha kötü doktorlar mıyız? Halkımıza bu böyle lanse ettiriliyor. Hasta “Ben Aile Hekimime gittim beni bir türlü iyileştiremedi ama sonra şu uzmana gittim beni bir ilaçla iyileştirdi” diyebiliyor. E iyileştirir tabi, ben onun yazabildiği ilaçları a'dan z'ye bilmeme rağmen yazamıyorum. Yazsam da devletimiz ödemiyor, kısıtlanıyorum.

Bence bu sorun sadece bizim değil vatandaşın da sorunu hatta vatandaşa büyük eziyet. Vatandaşın çok kolay erişebileceği donanımlı bir Aile hekimi var, onu her zaman görüyor ve takip ediyor ama hasta 6 ayda 1 belki göreceği onu kolaylıkla takip edemeyecek bir hekimden tedavi almaya zorlanıyor. Uzman hekimlerimiz diyabet ve hipertansiyon tedavisi konusunda oldukça donanımlı olabilirler ama hasta yoğunluklarından dolayı tedavi verdikleri hastaları takip edebilmeleri zordur. Uzman hekimler bizlerin tedavisini başaramadığımız komplike olguları, örneğin hipertansiyon veya diyabete eşlik eden böbrek yetmezliği olgularını tedavi etmelidirler bence.

Sonuç olarak devletimiz ilaçtan kar elde edeceğim diye halkının sağlığıyla oynuyor, ayrıca daha yeni oluşmuş çiçeği burnunda olan Aile Hekimliği uygulamasına zarar veriyor.

Halkın Aile Hekimlerine başvurmasını ve oradan hizmet almasını baltalıyor, Aile Hekimlerine olan güveni sarsıyor. Lütfen birileri buna artık bir dur desin, böyle giderse uzman hekimlerimiz hiperlipidemi ilacı yazmaktan gerçekten bakması gereken komplike vakalara zaman ayıramayacaklar. Aile hekimleri olarak zaten tedavinin tamamını yapamazken, tedaviye müdahil olamazken neden hastaların takibini yapalım? İşte bu Aile Hekimliğinin bittiği noktadır.

Dr. Tolga SUCU
Ailehekimleri.net

Bu haber toplam 2868 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim