Tüm meslekler içinde doktorların en yararlı meslek sahibi olduklarını düşünürüm. Bunu fırsat bulduğumda hep vurgularım...
Şimdiye kadar doktorlarla hiç sorunum olmadı. Onlardan hep anlayış ve yakınlık gördüm.
Öncelikle iki doktoru; Hacettepe Üniversitesi’nin kuruluşunda ve ‘Tam gün’ çalışma düzeninin yerleştirilmesinde, Prof. Doğramacı’nın baş yardımcıları olan; yurtdışında tamamladıkları üstün eğitime karşın, yaşamlarında hiç muayenehane açmayıp hep hastanelerinde çalışmış olan, rahmetli dostlarım Prof. Dr. Altan Günalp ve Prof. Dr. Yunus Müftü’yü her hatırladığımda içim saygı dolar. Onların şahsında bu mesleğin nasıl yüceltildiğine yıllarca şahit olmuşumdur.
Bu yazıyı yazmayı tasarladıktan sonra, kendileriyle ilgili güncel konuları tartıştığım bir eski dostum ise bu mesleğin şimdi gündemdeki konularının daha önce pek farkına varamadığım yanlarını da hatırlattı. O da kendisinden önceki nesli temsil eden iki rahmetli dost gibi, tanıdığım ‘doktor’ ölçülerini özümsemiş olduğunu bildiğimden, söylediklerini dikkatle dinledim. ‘Tam Gün Yasası’nın TBMM’den AKP iktidarınca çıkarılmış olması ve yaratacağı neticeler üzerinde aydınlatıcı bilgiler edindim.
Başbakan Erdoğan’ın sahiplendiği, ısrarıyla çıkan yasa, kabaca ifade edilirse; ülkenin tıp fakültelerinde ve hastanelerinde kilit görevler üstlenmişken özel muayenehane sahibi olan doktorlara bu iki alan arasında seçim yapma zorunluluğu getiriyor.İki alanda çalışan doktorlar yıllardır, çeşitli sebeplerden dolaylı eleştirildiler. Hastanedeki konumlarını; özel hasta potansiyeli oluşturup bunları, muayenehanelerine devrederek kazanç sağladıkları, bunun ise en azından haksız rekabet yarattığı iddia edildi.
Başbakan da, ”Beni de muayenehaneye çağırdınız.
Kartvizit verdiniz. Muayenehanenize geldim. Özel muayene bedeli ödedim. Ondan sonra gene hastaneyi adres gösterdiniz... Ben damdan düşenim. Benim gibi Anadolu’nun köşelerinde bu acıyı, bu bedeli ödemiş olan halkım var” diye sorunun bu boyutuna dikkat çekti.
Başbakan’ın hatırlatmadığı bir ilgili nokta da; özel muayenehanelerde bu eleştirilen sistem içerisinde kabul edilen hastalardan alınan yüksek ücretlerin hiç olmazsa bir kısım doktorlarca gelir olarak gösterilmemesinden doğan, ciddi vergi kaybına sebep oluşuydu. Bu, sadece kamuoyunda değil, dürüst davranan doktorlar arasında da büyük vicdani rahatsızlıklara sebep olan bir durumdu.
Konu biraz daha geniş açıdan ele alındığında; AKP’nin sağlık ile ilgili olan kimi adımlarının büyük kitleler için, şimdiye kadar yapılmamış değişiklikler yapıp yararlar sağladığı söylenebiliyor. Şimdi kabul edilen yasanın kimi mahzurlarının alınacak ek önlemlerle hafifletilebileceği belirtiliyor. Daha önce Hacettepe Üniversitesi’nde de uygulanan, mesai dışında hastane hekimlerinin bulundukları yerde döner sermayeye bağlı olarak hasta kabul etmeleri yönteminin yaygınlaştırılabileceği öne sürülüyor.
AKP iktidarında Sosyal Güvenlik Kurumları, hastaneler birleştirilmiş, görece tüm yurttaşların hiç olmazsa doktora ulaşmaları, görece ilaç sağlamalarına da çalışıldığı görülüyor. Bunların, özellikle gelir düzeyi düşük toplum kesimlerine sağladığı olanağın ne kadar büyük ve
önemli olduğu ise yadsınılamıyor.
Kendisi de, ülkenin eleştiriye hedef olmuş genel sağlık düzeni içindeki çeşitli kurumda yıllardır görev almış, ismi etrafında saygınlık yaratmış bir doktor olan dost şimdi yapılması gerekenin, vatandaşların kolayca ulaşabilecekleri hastane adedinin arttırılması olduğunu vurguluyor. Çeşitli uzman, isim yapmış doktor çevrelerinden gelen kaygı yüklü eleştirilere de gereken ilginin gösterilmesi gerektiğini söylüyor. Ama yukarıda kaydettiğim, kimi uzman doktorlarca uygulandığı yıllardır bilinen, vizite gelirlerinin kayda geçirilmemesi alışkanlıklarının “Tıp için, doktorlar camiası için, utanç verici bir durum yarattığını ve ‘Tam Gün Yasası’nın uygulanması sırasındada dikkate alınması gereğini” de vurguluyor.
‘Ya hastane, ya muayenehane’ esaslı ‘Tam Gün Yasası’nın tartışılacak çok yönü olabilir ama önemli eksiklerine çözüm bulunduğunda, kamuoyunda yıllardır eleştirilen kimi
yönlerinin ortadan kaldırılabileceği de düşünülür.
MEHMET ALİ KIŞLALI
