• BIST 9079.97
  • Altın 2322.425
  • Dolar 32.3226
  • Euro 34.9404
  • Ankara 13 °C
  • İstanbul 15 °C
  • Bursa 19 °C
  • Antalya 15 °C
  • İzmir 18 °C

İşte taş üreten organlar!

İşte taş üreten organlar!
Taş üreten organlar denince birçok kişinin aklına böbrekler geliyor. Oysa bu oluşum sadece böbreklerimizle sınırlı değil...

Taş üreten organlar denince birçok kişinin aklına böbrekler geliyor. Oysa bu oluşum sadece böbreklerimizle sınırlı değil. Diş, pankreas, tükürük bezi ve hatta göz bile taş üretebiliyor. İşte vücudumuzun taş üreten organları...

BÖBREK TAŞI
Böbrek taşı olarak bilinen üriner sistem taş hastalığı toplumda çok sık görülüyor. Bu taşlar böbrekte konsantre olan mineral ve tuz kristallerinin birbirlerine yapışması sonucu oluşuyor. Üriner sistem taşlarına idrar kanalları (üreter) ile idrar torbasında da (mesane) rastlanabiliyor.

Taşın kendiliğinden düşmesinde; şekli, boyutu ve kişinin idrar yollarının yapısal özellikleri önemli rol oynuyor. Genellikle boyutu 4 mm' den küçük olan taşlar idrarla birlikte fazla belirti vermeden atılabiliyor. Buna karşın 7 mm' den daha geniş çapı olan taşlarda çoğunlukla tıbbi yardım gerekiyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Cemil Uygur, "ABD verilerine göre her yıl 1000 kişiden biri böbrek taşları nedeniyle hastaneye yatırılıyor" diyor. Özellikle son yüzyılda üriner sistem taş hastalığının sosyo-ekonomik durumdaki yükselmeye paralel olarak arttığı görülüyor. Erkeklerde kadınlara göre 3 kat daha fazla rastlanan hastalık sıklığının, ABD verilerinde yüzde 12 olduğu belirtiliyor. Böbrek taşlarının yüzde 75 - 85' i kalsiyum ve buna bağlı oksalat maddesinden oluşurken, yüzde 10' luk kısmının ürik asit taşlarından meydana geldiği belirtiliyor.

AĞRI EN ÇOK KALÇAYLA KABURGA ARASINDA HİSSEDİLİYOR
Üroloji uzmanları için taşa bağlı böbrek sancısı (renal kolik) sonrasında taşın davranışı büyük önem taşıyor. Taşlar üreterden mesaneye doğru inerken bu kanalları tıkaması ağrıya neden oluyor. Ağrı genellikle böbreğin olduğu tarafta kalça ile kaburga arasında (böğür ağrısı) hissedilip, aşağıya ve öne doğru yayılarak karın ve kasık bölgesine vuruyor. Ağrı şiddetinde 20 - 60 dakika aralıklı dalgalanmalar olduğu belirtiliyor. Renal koliğin şiddeti (kişinin ağrı eşiğine bağlı olarak değişmekle birlikte) üreterdeki tıkanmaya bağlı artan basınçla doğru orantılı oluyor. Bu tıkanma, idrar kanalındaki ritmik sağma hareketlerini ve böbrek kan akımını yavaşlatıyor.
Böylece idrar üretimi azalıyor ve böbrek lenflerinde akım artıyor.

TAŞ OLUŞUMUNA YOL AÇAN OLASI NEDENLER

*İdrar miktarında azalma ve/veya taş oluşturan kristallerin idrarda fazla atılması
*Taş oluşumunu önleyen maddelerin (sitrat, pirofosfat, magnezyum ve
fosfositrat gibi) idrarda atılımının azalması
*Aşırı tuz tüketimi
*Sık idrar yolu enfeksiyonu nedeniyle hasarlanmış üriner sistem organları
*İdrar akımının tıkanma nedeniyle durması
*Hiperparatiroidizm, renal tübüler asidoz, gut hastalığı, oksalat metabolizmasında bozukluklar, sistin metabolizmasındaki genetik bozukluklar, aşırı D vitamini ve aşırı kalsiyum tüketimi gibi metabolik bozukluklar
*İdrar söktürücü ilaçların uzun süreli kullanımı
*Proteinden çok zengin, lifli gıdalardan fakir diyetler
*Fizik aktivitenin azlığının kemiklerde mineral kaybına yol açması nedeniyle bu minerallerin böbreklerden atılarak idrar yolunda birikmesi

RİSK: Gebelik döneminde, "Progesteron" seviyesinin artması idrar akım hızını yavaşlatıyor. Ayrıca ilerleyen aylarda genişleyen rahmin mesane kapasitesini azaltması nedeniyle hastalar daha az sıvı tüketirlerse kolik
atağı riski artıyor.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Üriner taş hastalığı, günümüzde tedavisi iyi tanımlanmış bir hastalık olarak görülüyor. Ciddi üriner enfeksiyon, idrar yapamama, böbrek fonksiyon bozukluğu gibi acil durumlarda zaman kaybetmeden üroloji uzmanına
başvurulması öneriliyor. Tıkanıklık nedeniyle üriner enfeksiyonun kontrol edilememesi acil müdahale nedeni olabiliyor. Kolik atakları sırasında aşırı mide bulantısı ve kusma nedeniyle ağızdan beslenemeyen, sıvı alamayan, genel durumu bozuk, yaşlı ve ciddi ağrı yaşayan hastaların sağlık kurumlarında gözlem altında tutulması gerekebiliyor.

TAŞ HASTALIĞI DİYETLE DÜZELİR Mİ?
Değişik taş tipleri için değişik diyet önerileri olsa da hepsinin ortak noktasının yeterli sıvı alımı olduğu belirtiliyor. Sıvı alımı idrar yollarının yıkanmasını sağlıyor. Alınacak sıvının miktarı fiziksel aktiviteye, hastanın kilosuna ve ortamın ısısına bağlı olarak değişiyor.

Hastalara genellikle günlük 2.5-3 litre sıvı öneriliyor ve en iyi tercihin su olduğu belirtiliyor. Portakal suyu, limonata, limonlu su gibi içeceklerde sitrat bulunuyor. Bu madde, kalsiyum okzalat ve ürik asit taşlarının oluşmasını engellerken, kalsiyum fosfat kristali oluşumunu artırıyor. Yeşillikler, kahve, çay, greyfurt suyu, kuruyemişler ve kolalı içeceklerin okzalat içerikleri fazla olduğundan kalsiyum okzalat taşı olanlarda önerilmiyor.

Alınan tuz miktarı ne kadar fazlaysa idrarda atılacak kalsiyum miktarı o oranda yükseldiği için hastalara tuzsuz beslenmeleri (mümkün olduğunca) öneriliyor. Kalsiyum alımı ise genellikle kısıtlanmıyor. Diyet önerilerinde süt ve süt ürünleri ile beslenmeye çok nadir durumlarda kısıtlama getiriliyor. Seçilecek tedavi yönteminin başarısı kadar yeni taşların oluşumunun önlenmesi de önemli görülüyor.

DİŞ TAŞLARI
İnsanların yüzde 98'inde bulunan diş taşları, önlem alınmazsa önemli sorunların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Yaygın görülen bu soruna bazen "Gingivitis" adı verilen dişeti iltihabı da eşlik ediyor. Diş taşı oluşumuna erkeklerde kadınlara göre daha fazla rastlanıyor.

Bu, erkeklerin tükürük bezlerinin daha büyük ve tükürük akış hızlarının daha fazla olmasından kaynaklanıyor. Ayrıca erkeklerde sigara ve puro alışkanlığının daha yüksek olması da bu soruna bu cinste daha sık rastlanmasıyla sonuçlanıyor. Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Dr. Alper Çıldır, " Diş taşı, (tartar) diş ile dişeti arasında, bu dokulara yapışık olarak kireçlenmiş veya kireçlenmekte olan birikimlere verilen isimdir"diyor. Diş taşları, tükürük bezlerinden salgılanmakta olan sıvı materyalin içindeki mineraller ile kalsiyum tuzlarından kaynak alıyor.Her birey günlük ortalama 1 litre tükürük salgılıyor. Diş taşı oluşum miktarı, kişide tükürüğün akış hızına ve içindeki mineral yapısına bağlı olarak değişiklik gösteriyor. İleri yaşlarda diş taşı oluşumunda azalma görüldüğü belirtiliyor.

DİŞ TAŞI KİMLERDE DAHA FAZLA?

* Düzenli diş fırçalama alışkanlığı olmayan bireylerde
* Diş çapraşıklığı olanlarda
* Sıklıkla hazır gıdalarla beslenen ve taze meyve sebze tüketimi az olan
kişilerde
* Genetik olarak ailesinde tükürükteki minerallerin fazla olduğu bireylerde
* İçme sularında kalsiyum miktarının normalden fazla olduğu bölgede
yaşayanlarda
* Sigara kullananlarda
* Tükürük akış hızı fazla olanlarda

DİŞ ÇÜRÜKLERİNİN ARTIŞ NEDENİ
Diş taşı olan bireylerde ciddi diş eti hastalıkları oluşabiliyor. Diş taşının içerisinde milyarlarca bakteri bulunduğu için diş çürüklerinin oluşumunda da artış görülüyor. Diş taşları diş hekimi tarafından özel aletler ile ortadan kaldırılıyor. Daha önceleri bu işlem kanca şeklindeki el aletleri ile saatlerce sürerken günümüzde bu temizlik özel ultrasonik aletler ve hava-su jetleri ile yapılıyor.

TEDAVİ EDİLMEMESİ HASTALIK NEDENİ
Tedavi edilmeyen diş taşı çok ciddi dişeti hastalıklarına neden oluyor. Bu durumda sağlıklı dişler zamanla kemik desteklerini yitiriyor ve diş kayıplarına kadar giden bir hasar oluşuyor. Bu durum sosyal hayatı önemli
ölçüde etkileyecek derecede ağız kokusu nedeni olup diş çürüklerinin oluşumunu hızlandırıyor.

GAZETE HABERTÜRK / CEYDA ERENOĞLU
[email protected]

Kaynak: Haber Kaynağı
Bu haber toplam 3371 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim