19 Mayıs 2024
  • Ankara15°C
  • İstanbul15°C
  • Bursa16°C
  • Antalya21°C
  • İzmir19°C

DOKTORLARA KIYMAK

Bazı yönleriyle Türk toplumunun büyük bir bunalım geçirdiğini düşünüyorum. Değişimin toplumsal sistemlerde kriz yarattığını söyleyen birçok düşünürün olduğu, hatta bunu sistematik ...

Doktorlara kıymak

29 Nisan 2012 Pazar 10:58

Değişimin toplumsal sistemlerde kriz yarattığını söyleyen birçok düşünürün olduğu, hatta bunu sistematik bir şekilde analiz eden bilim adamı sayısının da az olmadığı bilinir.

Krizin toplumsal etkilerinin en çok açığa çıktığı yerlerden biri, şiddete dönüşen davranışlardır. Toplumsal sistem, davranışları organize edebilme gücünü koruyabildiği müddetçe kendini yenileme kabiliyetine sahiptir ve böylece sağlıklı bir şekilde işleme imkânı bulur.

Her toplumda şiddet belli bir tarzda kontrol altına alınmıştır. Özellikle modern toplumlar, şiddeti kurumsal olarak gündelik hayatın dışına çıkarıp denetim altına alan toplumlardır.

Değişim ve kriz

Modern toplumlarda yaşanan şiddetin normal dışı kabul edildiği ve bunu önleyecek mekanizmaların kurulduğu, bir başka ifadeyle devletin meşruiyetini oluşturan kaynaklardan birinin de şiddeti önleme konusunda aldığı tedbirler olduğu söylenebilir.

Toplumların meşruiyet anlayışı tarihsel ve kültürel olarak şekillenir. Toplumsal sistemler dayandıkları inançlarla, değerlerle bu meşruiyet anlayışının temellerini belirlerler. Yaşanan değişim süreçleri tarihsel, kültürel birikimin yeni durumlarla ilişkisinin kurulmasının zorlaştığı dönemlerdir. Dolayısıyla değişimin insan davranışlarını düzenleyen mekanizmalarda yarattığı tahribatlar, kopukluklar, davranışın kolektif yapılarıyla organizasyonu düzeyindeki ilişkilerde sorun yaşanmasına sebep olabilir.

Bu yönüyle bakıldığında gelenekle yeni arasındaki ilişki, değişimle süreklilik arasındaki ilişki gibidir. Eğer bu sağlıklı şekilde kurulamazsa ve devam ettirilemezse davranışlardaki krizler kurumlara, kurumlardaki krizler insan hayatının her yönüne yansıyabilir.

Geleneksel toplumların saygı anlayışı belli kriterlere dayanır. Bunlar o toplumsal hayat değişince elbette ki değişmek durumundadır. Doğrusu bu değişimin saygı anlayışını ortadan kaldıracak boyutlarda zedelenmesi, hiç istenmeyecek bir durumdur.

Toplumumuzun son otuz yıldır yaşadığı büyük yapı değişiminin, davranışların meşruluğunu oluşturan yapılarda da bazı sorunların oluşmasına yol açtığını gösteren birçok olay yaşanmaktadır. Şehirleşme, varoşların oluşması, lümpenleşme, geleneğin manevi yapısının çözülmesi gibi birçok olay, insana saygıyı ve sevgiyi ortadan kaldıran etkiler yaratmıştır.

Hayata karşı tavır

Başta doktorlar olmak üzere sağlık personeline karşı hastalar ve hasta yakınları tarafından yöneltilen saldırgan davranışlar, yaralama ve öldürme gibi eylemler, davranışlarda görünür olan şiddetin belli bir kesime yönlenmesiyle ortaya çıkan durum ciddi olarak analiz edilmek durumundadır. Bunu sağlık sistemimizin işleyiş sorunlarına indirgeyerek açıklamaya çalışmak doğru değildir.

Hayat kurtarmaya çalışan insanların canına kasteden bu saldırıların temelinde, bir "değere" karşı tavır söz konusudur. Geleneksel kültürümüzde hekim kutsal bir iş yapmaktadır.

Modern dünyada doktorların, hemşirelerin, ebelerin doğrudan doğruya insan hayatını sürdürmeye dönük emeklerinin de ayrı bir yerde olduğu tartışmasız kabul edilen bir husustur.

Hayat kurtarmaya çalışan insanlara karşı gayri insani tavır, yaralama ve cinayetle son bulan olaylar, dertlere derman olmaya çalışan insanların maruz kaldığı baskı ve şiddet, konunun bir başka boyutunu işaret etmektedir. Burada mesele, Türkiye'nin sahip olduğu insani değerleri, öfke ve kızgınlıkla şiddet kullananlara ve davranış bozukluğu içinde bulunan kimselere karşı koruyup koruyamayacağıyla ilgilidir.


Vedat BİLGİN
[email protected]
 

Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
SON DAKİKA