ŞEKER ASLINDA BİR ZEHİR Mİ?
Şekerden kaynaklı hastalıklardan ölenlerin sayısı bulaşıcı hastalıklardan ölenlerden fazla.
18 Nisan 2012 Çarşamba 10:26
İnternetin nimetlerinden faydalanan Robert Lustig isimli ABD’li bir hekim, geçen sene Youtube’dan, pek çok insanın dikkatini çekecek bir video yayımladı. Konuşmasında şekerin zehirden farklı olmadığını belirten Lustig, hazır tatlılarda kullanılan şeker şuruplarının, asitli meşrubatların ve işlenmiş gıdaların insan sağlığına büyük zarar verdiğini söylüyordu. Ve açıkçası video altı yorumlar da Lustig’e hak verir yöndeydi.
Ne var ki, ilki viral olarak yüz binlere ulaşan bilim adamının ikinci videosu tartışmaların fitilini ateşleyecekti. Lustig şekerin zararlarını tane tane anlatırken, sözlerine şeker satışınının tıpkı alkol ve tütün gibi kısıtlamaya tabi tutulmasını ekleyince tepki gecikmedi: Hadi ordan!
Tehlike buzdolabında mı?
Bu öneriyi ilginç savlarla pekiştiren doktora göre asitli içecek fiyatları ikiye katlanmalıydı. Eğer içinde bol miktarda şeker bulunduran kolanın fiyatı artarsa, çocuklar onları bu kadar kolay satın alamayacaktı. Bir diğer öneride ise şekerci dükkânlarının öğleden sonra kapatılması gerektiği yer alıyordu. Dolayısıyla abur cubura susayan öğrenciler, okul çıkışı soluğu bu dükkânlarda almayacaktı. Sonra reklamlar kısıtlanacak, kota sınırı getirilecek vesaire vesaire…
Peki hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen şeker, garip kurallarla kısıtlanması gereken bir madde mi? Değilse de, en azından dendiği gibi tehlikeli mi? Her yıl 35 milyon insanın kalp ve metabolizmadan kaynaklanan rahatsızlıklar yüzünden ölmesini göz önünde bulundurursak, bilim insanları ‘Evet, tehlikeli’ diyor. Gerçek şu ki, İngiltere’deki Bristol ve Bangor üniversitelerinde yapılan ayrı ayrı araştırmalara göre, günde iki şekerli içecek tüketmek, insanın daha şekerli yiyecek ve içecek tüketmesine neden oluyor. Yani insanın şeker yedikçe yiyesi geliyor, haliyle vücuttaki doyum oranı azalıyor, bu da bağımlılığa neden oluyor. Aynı araştırmanın devamında bağımlılığın vardığı sonuç da şöyle: Tüketilen bu madde, kan şekeri dengesini bozuyor, yol açtığı değişiklikler vücuttaki enerji seviyesini ve hormon düzeyini altüst ediyor. Bunun yanında damar duvarlarının aşınması ve kalp rahatsızlıklarına zemin hazırlaması da cabası.
Şekerin suç dosyası
Nobel Ödüllü Otto Warburg’a göre şeker kanser hücrelerinin en büyük besleyicisi. Kandaki şeker oranı düştüğü vakit, kanser tedavileri yüzde 50 oranda daha etkili oluyor.
Şeker, enfeksiyonlara karşı vücudun savunma sistemini zayıflatan bir madde. Bağışıklık sistemini birebir etkileyen şeker, mikrobik hastalıklara davetiye de çıkarıyor.
Şeker, mutluluk hormonu olarak bilinen seratonin seviyesini yükseltiyor. Kötü olan ise fazla seratoninin kan damarlarını daraltması.
Obezitenin nedenleri altında şeker yatıyor. Aşırı şişmanlığa neden olabilen şeker, koroner kalp hastalıklarına sebep olabiliyor.
Şeker, karaciğer hücrelerinin bölünmesine yol açarken, karaciğerin boyutunda genişleme olabilir. Yağ miktarı artabilir ve patolojik değişimlere sebep olabilir.
Peki, şekerin bu zararlarından kaçınmak için ne yapmalı? Ağzının tadına düşkün olanlar, lezzetin şeker gibi tatlandırıcılardan geçtiğinin farkında. Fakat sağlık söz konusu olduğunda uzmanların sunduğu ara yola kulak vermekte fayda var. Vücudun ‘hazır şekere’ ihtiyacının olmadığını savunan Robert Lustig, şeker yerine bal ve meyve gibi doğal kaynakların ‘sınırlı’ şekilde tüketilmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü şekerin hammaddesi olan kamışlar kimyasal katkılarla rafine işlemine uğruyor, yapaylaşan ve hatta genetiği değiştirilen organizmalardan elde edilen şeker de doğallığını kaybederek mutfağımıza giriyor.
Doğal ve yapay çatışması
Kısaca ‘kararında’ tüketilen şeker sırtımıza bıçağı saplamayı beklemiyor. Uzak durulması gereken, birtakım işlemlerle karbon yapısı değiştirilen ve enzimatik hidroliz yöntemiyle nişastadan üretilen şeker. Bu tip maddelerin tüketimi sonucunda vücudun tanımlayamadığı ve dolayısıyla karaciğerin işleyemediği enzimler ortaya çıkıyor. Bu enzimleri bünye hazmedemiyor, yakamıyor ve sonunda vücutta yağ olarak depoluyor. İşlemin uzun vadede yan etkisi ise bilindiği gibi obetize.
Karaciğerin sentez yapabilmesi ve beyin hücrelerinin beslenebilmesi için şekere muhtaç olduğunu belirten uzmanlar, bu ihtiyacın meyvelerden alınması gerektiğini söylüyor. Kullanabileceğimiz bir diğer alternatif ise bal. Ancak beş kavanozu 100 liradan satılan çakmalardan değil, halis muhlis olanından tüketmek gerek. Zira doğal balın içinde sakaroz, früktoz gibi doğal şekerler bulunuyor. Fabrikasyon ürünlerden ise kaçınmak gerekiyor. Çünkü içinde Lustig’in ‘zehir’ diye haykırdığı yapay tatlandırıcılar var. Nişastanın kimyasallarla parçalanmasından elde edilen glikoz, özellikle kan ve damarlar için olumsuz etki gösteriyor. Tüketildikten sonra hızlıca kana karışan glikoz, koyu ve bal kıvamında olduğu için fabrika ürünü bala ekleniyor. Dünyada şekerden kaynaklı hastalıklardan ölenlerin sayısı, bulaşıcı hastalıklardan ölenlerin sayısından fazla. Her dört kişiden birini etkileyen bu madde, bağışıklık sistemini zayıflatmasıyla pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor. Markette elimizi attığımız pek çok ürünün işlenmiş şekerden yapıldığını düşündüğümüzde ise şekerin insan sağlığına etkisi ağzımızdaki gibi tatlı olmuyor.
Şeker değil, işlenmiş şeker zehir
Doç. Dr. Ahmet Erdoğan (Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı):
Ayrıntısına hiç girmeden şekere zehir demek ona biraz haksızlık olur.
Çünkü vücudumuz, işlevini başarıyla yerine getirmek için bir miktar şekere ihtiyaç duyar. Ancak şeker saf enerji kaynağı olduğundan, protein, vitamin ve minerallerin yoksunluğunda bünyeye herhangi bir enerji sağlamaz. Dolayısıyla yağa dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu açıdan zararlı diyebiliriz. Bunun dışında şekerin elde edilmesiyle ilgili oluşabilecek birtakım sıkıntılar söz konusu olabilir. En basitinden früktoz dediğimiz, meyvelerden elde edilen şeker formunu ele alalım. Früktozu doğal yollardan ve kısıtlı bir miktarda tükettiğimizde olumsuz bir sonuçla karşılaşmayız. Ancak günümüzde endüstriyel gıdaların içinde yazan früktozlar meyveden değil, doğrudan mısırdan elde ediliyor. Pek çok gıda ürününde kullanılan mısır şurubu, aynı zamanda kronik hastalıkları da salgına dönüştürüyor, bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Bununla yetinmiyor, kalp ve damar rahatsızlıklarına da neden oluyor. Hatta geçen sene Fransa ve Hollanda, pek çok gıdada mısır şurubunun kullanılmasını yasakladı. Şu an piyasada bizlere şekerleme diye sunulan ürünler, kola ve diğer meşrubatlar, hatta sağlıklı diye içtiğimiz meyve sularının içinde bile bu işlenmiş şeker bulunuyor. Bu madde vücuda girdiğinde, karaciğer salgıları tarafından parçalanamıyor. Vücuda yağ olarak yerleşiyor. Bilindiği gibi damarlardaki yağlanma tıkanıklıklara, kalp rahatsızlıklarına ve hatta kalp krizine sebep olabilir. Bunu göz önünde bulundurduğumuzda da işlenmiş şeker içeren ürünleri tüketmek zehir içmekle eşdeğer denebilir.
- Bahar Ayları Kene Vakalarını ArtırıyorManisa'da yaşanabilecek kene vakalarına karşı uyarılarda bulunan Manisa Merkezefendi Devlet Hastanesi Acil Tıp Hekimi Uzm.02 Mayıs 2024 Perşembe 13:05SAĞLIK BAKANLIĞI
- Yatalak Veya Cihaz Destekli Hastalar Her Gün Evlerinden Alınıp Tedaviye GötürülüyorKocaeli Büyükşehir Belediyesi, yatalak veya cihaz destekli hastalara yönelik tam donanımlı 30 ambulans ve 124 sağlık personeliyle ücretsiz hizmet sağlıyor.02 Mayıs 2024 Perşembe 13:00EVDE BAKIM
- 5. Bölge Acil Sağlık Hizmetleri Koordinasyon (Askom) Toplantısı Mardin’de YapıldıAcil Sağlık Hizmetleri Koordinasyon Merkezi (ASKOM) Bölge Toplantısı Mardin'de yapıldı.02 Mayıs 2024 Perşembe 13:00DİĞER HABERLER
- Prof. Dr. Yusuf Serdar Sakin: "Mide Koruyucu İlaçlar Organ Hasarlarına Yol Açabilir"Koru Ankara Hastanesi Gastroenteroloji Kliniği Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Serdar Sakin, mide koruyucu ilaçların uzun süre kullanımının organ hasarlarına neden...02 Mayıs 2024 Perşembe 12:30GASTROENTEROLOJİ
- Griple Aynı Belirtileri Gösteren Ölümcül Virüsle İlgili Aile Hekimlerine UyarıHitit Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları-Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof.02 Mayıs 2024 Perşembe 12:25ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE KLİNİK MİKROBİYOLOJİ
- Uzmanından Polen Alerjisi UyarısıDiyarbakır Dağkapı Devlet Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Murat Acar, polen alerjisi uyarısında bulundu.02 Mayıs 2024 Perşembe 11:50İÇ HASTALIKLARI
- Bebeklerde Kulaktaki Şekil Bozukluğunu Ameliyatsız Yöntemle Gidermek MümkünÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Hasan Çetinkaya, bebeklerde ve çocuklarda görülen kulaktaki şekil bozukluğunun ameliyatsız yöntemle düzelebileceğini...02 Mayıs 2024 Perşembe 11:30ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI
- ’Artçı İnmelerden Korunmak İçin Tuz Ve Doymuş Yağlardan Uzak Durulmalı’Artçı inmelerden korunmanın yollarına dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Dr. Emre Çevik, "Artçı inmelerden korunmanın anahtarının, birincil inme risk faktörlerini...02 Mayıs 2024 Perşembe 11:20NÖROLOJİ
- 2 Bin 500 Metrekarelik Diş Hastanesi Sgk İle Anlaşma Sağladıİstanbul Beykent Üniversitesi Diş Hastanesi, nitelikli sağlık hizmetlerini daha geniş kitlelere ulaştırmak için önemli bir adım atarak, Sosyal Güvenlik...02 Mayıs 2024 Perşembe 11:10AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
- Gaün Çocuk Hastanesi’nde “Primer İmmün Yetmezliği Farkındalık Haftası” EtkinliğiGaziantep Üniversitesi (GAÜN) Çocuk Hastanesi'nde "Primer İmmün Yetmezliği Farkındalık Haftası" dolayısıyla etkinlik düzenlendi.02 Mayıs 2024 Perşembe 11:05ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2006 Sağlık Aktüel