Devlet Hastanelerinin Cazibesi Azalıyor Mu?…

Dr.Recai Yahyaoğlu

Devlet Hastanelerinin cazibesi hekimler açısından son gelişmelere bakıldığında giderek aşınmaya başlamış görünüyor. Hekimler hastanelerdeki çalışma şartlarından çok rahatsızlık duyuyorlar. İş yoğunluğu ve stres faktörleri onları iyice bunaltmış durumda… Tek umutları Aile Hekimliğine geçilecek olması… Aile Hekimliğinden sonra hastanelere gelecek insanların artık ellerini kollarını sallayarak gelemeyecek olmaları iş yükünün hafifleyeceği yönünde onları kısmen rahatlatıyor…


Aile Hekimleri için düşünülen ücretlerin Devlet Hastanesi hekimleri için ön görülmeyeceği söylentisi, üstüne üstlük iş yoğunluğunun fazlalığı hastanelerden kaçışı hızlandıracağa benziyor. Geçen hafta hemen her hekim Aile Hekimliği sistemine geçip geçmeme konusunda son kararlarını verdi. Bu kararlar İlçe Sağlık Grup Başkanlıkları vasıtasıyla İl Sağlık Müdürlüğüne iletildi. Birçok hekim, son kararını vermeden önce istişare yaptı. Daha önce Aile Hekimliği sitemine geçmiş olan illerde bulunan, bizatihi bu işi yapan arkadaşlarıyla görüşerek Aile Hekimliğine geçme kararını verdi.


Devlet Hastaneleri özellikle iş yoğunluğu ve idari pek çok bürokratik işlemlerin baskısıyla çekilmeyecek kurumlar haline dönüşmüş durumda. Kamu hastane birlikleri yasa tasarısından sonra hekimler hastanelerden iyice soğudular. Bu yasa ile hastanelerde çalışan hekimler iyice paniklemiş durumda ve kendilerini çaresiz hissediyorlar. Hekimler kendi aralarında yaptıkları toplantılarda bir araya geldiklerinde Devlet Hastaneleri hakkında çok olumsuz şeyler konuşuyorlar. Bunlar ne yazık ki özellikle idari kadrolarda bulunan hekimler. Bakanlıkta birileri sabah uyanıp her şeyi sil baştan yeniden düzenlemeye, genelge yazmaya, yönetmelik değiştirmeye kalkışıyor diyerek bu durumdan memnun olmadıklarını açıkça ifade ediliyorlar.


Bu durum anlaşılmış olmalı ki Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı “Bürokrasinin azaltılması ve idari basitleştirme” konulu ve B.10.0.SGB.0.65.00.04/10-06/ sayılı yeni bir genelge yayınlayarak çok doğru bir iş yaptı. Hakikaten artık bu yazboz tahtası haline dönüştürdüğümüz genelge yazma ve değişiklikler yapma huyumuzdan vazgeçme zamanı gelmiş bulunuyor. Çünkü bu konuda habire değişik yazılar ve uygulamalar yapılması fena halde eleştirilmeye başlandı. Sakın yanlış anlaşılmasın bunun ideolojik bir yanı falan da yok. Bakanlığa kendisini yakın veya uzak hisseden her hekim bu durumdan şikayetçi…


Sağlık Bakanlığı’nın artık genelge ve yönetmelik değişikliklerini sınırlama zamanı gelmiştir. Çünkü hekimlerin zihinleri adeta genelge çöplüğüne dönüşmüş vaziyettedir. Bu konuda Sağlık Bakanımız sayın Prof.Dr.Recep Akdağ’ın talimatıyla gerçekleştiği anlaşılan bürokrasinin azaltılması ve idari basitleştirme genelgesi çok yerinde bir karardır. Bunu düşünen ve hayata geçirecek olanlar teşekkürü hak ediyorlar. Bunun her alanda basitleştirme ve reorganizasyona zemin hazırlayarak zihinlerin temizlenmesine katkıda bulunmasını/bulunacağını ümit ediyoruz.
 

Zira bu gidişle Aile Hekimliğinin cazibe merkezi olmasının da katkısıyla Devlet Hastanelerinde yaşanan hekim sıkıntısı hat safhaya varacaktır. Hem Aile Hekimlerine göre hastanelerde çalışan ve gece nöbeti tutan pratisyen hekimlere daha az maaş verilecek hem de iş yükü ve stres faktörleriyle mücadele etmeleri istenecek… Kimse kusura bakmasın yumrukların havada uçuştuğu bir zamanda hiçbir hekim daha az maaşa daha fazla çalışıp yorularak risk faktörlerinin yoğun olarak yaşandığı bir hastane acilinde çalışmak istemeyecektir... Çünkü acil serviste hekimler her an burunlarının üstüne bir yumruk yeme ihtimaliyle karşı karşıyadırlar…
 

Çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. İstanbul’un bir ilçesinde serbest çalışanlarda dahil tüm hekimlerden birisi kararsız diğeri istemeyen iki hekim dışında tüm hekimlerin (toplam 34 hekim) Aile Hekimliğine müracaat ediyor olması dikkat çekici bir durumdur. Üstelik bu ilçede yeni sıfır kilometre ve 210 yataklı bir Devlet Hastanesi açılmasına sadece birkaç aylık süre varken… Ayrıca pek çok farklı branşta uzman hekimin Aile Hekimliği sitemine katılmak istediğini duyuyoruz. Başhekimlerin özellikle Kurucu Başhekimlerin bu süreçte hekimleri davet ederek onları motive edip kendi hastanesinde çalışmalarını sağlamak amacıyla daha fazla gayret etmeleri gerekecek…


İşin özeti olarak kurumlarımızda hekim dağılımını ve sağlık yönetimini verimli şekilde yapmak zorundayız. Aile Hekimliğini pohpohlayarak ön plana çıkarıp hastanelerimizi sahipsiz bırakamayız. İşin ucunu kaçırmamak için Aile Hekimliği sisteminin iyi organize edilmesi gerekmektedir. Bir Devlet Hastanesinin Başhekim Yardımcısı şöyle diyor: ’ -Bizimkiler bir sene boyunca Aile Hekimlerinin maaşlarını yüksek tutacaklar. Sonra şimdiki maaşımız seviyesine indirecekler. Biliyorsun popülist yaklaşımlara bayılıyoruz’…Bu görüşün aslı astarı olmayan bir dedikodu olmasını diliyoruz.İnanıyorum ki öyledir…
 

Devlet Hastanesi acilinde çalışan bir pratisyen hekimin maaşının Aile Hekimine göre daha az olacağı söylentiler arasında… Aile Hekimliği fazlaca abartılarak hastaneler zora sokuluyor. Maalesef İstanbul’da dedikodular bu yönde ayyuka çıktı. Özellikle Bağcılar Eğitim Araştırma Hastanesinde sistemin hala oturmadığı ağızlarda sakız haline geldi. İstanbul’da özellikle bu hastaneye ağırlık verilerek sıkıntısının, hekim hemşire cihaz gibi tüm ihtiyaçlarının acilen giderilmesi gerekiyor… Bir eğitim araştırma Devlet Hastanesinin tam verimle İstanbul’un göbeğinde çalıştırılamaması başta Hükümeti sonra Sağlık Bakanlığı’nı aciz ve yeteneksiz gösteriyor.Lütfen bu konuyu çözelim…
Kimse eleştirilmiş olmaktan dolayı üzülmemelidir. Hepimiz insanız ve hata yaparız. Önemli olan yaptığımız hatadaki niyetimizdir. Niyetimiz iyiyse mutlaka sonumuzda iyi olacaktır. Bu süreçte her şey açıkça konuşulmalı, tartışılmalıdır. Arkadan değil bazı şeyleri yüz yüze ifade edebilmeliyiz. Hekimlerin görüşlerine değer vermeliyiz. Açık ve şeffaf olursak doğru kararlar alıp milletimize ve devletimize daha faydalı işler yapabiliriz. Bakanlıkta sadece üst düzey bürokratların tartışmaları yetmez. Sahada işin çekirdeğinde bulunan insanlara kulak verilmelidir. Ufacık bir eleştiriye kırılıp gücenirsek iş yapamayız.


Makam sahipleri haklı haksız her zaman eleştiriye açık olmalıdırlar. Siyasetçilerimiz tam olmasa da bunu kısmen başardı. Bürokratlarımızın ise alacakları çok mesafe var görünüyor. Biliyor ve duyuyoruz ki hemen alınıp kırılıyorlar. Kendilerini bu konuda geliştirmelidirler. Baksanıza elin oğlu gecesini gündüzüne katan milleti için çalışan Bakana hem de Kayseri gibi bir şehirde çirkin yumruğunu sallayabiliyor. Biz ise sadece müspet uyarı ve eleştirilerde bulunuyoruz. Üstelik elin oğlu değil, bizatihi bu mahallenin çocuğuyuz…