Dikkat!... Sağlık sektörü çalışanlarında ve toplumda ruh hastalıkları ar

Dr.Recai Yahyaoğlu

Ülkemizde ve dünyada en popüler hastalık grubu ruh hastalıklarıdır. Pratisyen hekimler günlük hastaları içinde bu grubun yoğunluğunu çok net olarak görmektedirler.Gelecekte ülkemizde ve dünyada en çok çalışacak ve yoğunlukları her geçen gün artacak hekimler psikiyatristler olacaktır.Ülkemizde bir araştırma yapılacak olursa bu hastalık grubunun son birkaç yılda çok ciddi anlamda arttığı rahatlıkla görülecektir.

İçinde yaşamakta olduğumuz coğrafya ve ülkemizde, insanların rahatsızlık duymalarına neden olacak çok farklı olaylar yaşanmaktadır.Ekonomik küresel kriz, işsizliğin artması, insanların mevcut şartlar içinde para kazanamamaları, kazandıkları parayla ayın sonuna ulaşamamaları, büyük kentlerin kendilerine özgü sorunları ve daha pek çok faktörler ruhsal yönden olumsuz etkilenmelerine neden olmaktadır. İç politikada yaşanan restleşmeler, kamunun ülke kaynaklarının çok üzerinde bir performansla çalışmaya zorlanması, sağlıkta ve diğer alanlarda yapılan köklü değişimler hayatımızın akışına olumlu yönleriyle yansıdığı gibi pek çok zorlukları da beraberinde getirmektedir.

Gençler okullarda ciddi taşkınlıklar yapmakta, alkol sigara ve madde bağımlılığı artmakta, yaygınlaşan hırsızlık, terör ve soygunlara emniyet güçleri yetişmekte zorlanmaktadır. Kamu kurumlarında işlerin ve hastaların yoğunluğundan bunalan memurlar, özellikle genç hekimler bu süreçte ruhsal bakımdan hakikaten çok sıkıntı yaşamaktadırlar.İyileşemeyen ve sürekli sağlık kuruluşlarına gitmek zorunda kalan hastaların büyük çoğunluğu psikiyatrik hastalardır.Diğer yandan iş performansı düşen ve işinde başarılı olamayanların da yaşamakta olduğu en önemli sorunlar yine ruhsal kökenlidir.

Bu süreçte özellikle yeni mezun genç hekimlerin yoğun hasta trafiğine ve gece nöbetlerine maalesef dayanamadıkları görülmektedir.İnsanların bozulmuş ruh halleriyle mücadele ederken karşılaşmış oldukları kötü muamelelerden sonra çoğunun şevk ve hizmet etme istekleri kısa zamanda kaybolmaktadır.Çalışma şartlarına veya adaptasyona bağlı olarak sorunlar yaşadıklarında, TUS’a hazırlanmalarının engellendiğini düşündüklerinde bunalıma girmekte ve istifa ederek Sağlık Bakanlığı ile ilişkilerini sonlandırmaktadırlar. Bugün ülkemizde sağlık çalışanları, öğrenciler, esnaf kesimi, iş adamları ve yaşlılar dahil olmak üzere ruhsal sorunlar maalesef çok geniş bir yelpazede ve yaygın olarak her zamankinden daha fazla yaşanmaya başlanmıştır. Bu kadar yaygınlaşmış hastalık tablosu, sayılabilecek pek çok etkenin bir araya gelmesiyle, ne yazık ki çağımızı bir “Ruhsal Bunalım Çağı” haline dönüştürmüştür.

Kamuda özellikle sağlık sektöründe yoğun mesai içinde çalışanların yaşadıkları stres faktörleri; son birkaç yıldır ciddi artış göstermiştir. Ülkede iktidar olan siyasi anlayışın gücüne ve yüksek performansına mevcut personel ve kamu kaynakları yetişmekte zorlanmaktadır. Sağlıkta Dönüşüm Projesi hayata geçmeye başladıktan sonra kurumlarda çalışmakta olan hemşire, ebe, sağlık memuru, hekim ve diğer personellerin sayıca az olmaları ve kişi başına düşen iş miktarının çokluğu, ruhsal rahatsızlıkların ortaya çıkmasında en önemli faktördür. Ayrıca çok yanlış ve populist bir politika uygulaması olarak vatandaşların teşviklerle şikayet etme kültürüne sahip hale getirilmesi, personelin korkuyla birlikte iş verimini ve sosyal uyumunu olumsuz yönde etkilemektedir. Ruhsal yönden sorunlu insanlar zaten şikayet etmeye eğilimli oldukları için devletin bürokrasisi ve savcıları bu hasta insanların gereksiz pek çok şikayeti nedeniyle meşgul edilmektedir. Basit şikayetlerin, kasıtlı yapılan yıpratma politikalarının hemen akabinde personeller hakkında inceleme ve soruşturmaların açılması, siyasi iktidarın ve kamunun iyi niyet gösterisi olarak görülmemekte bilakis buna insanların zihinlerine farklı anlamlar yüklenerek, adeta ‘insanları harcama aracı’ haline dönüşmektedir.

Genelde kamu personelinin özelde bizim sağlık mensuplarının bu yoğun ve karmaşık süreçte kendi sağlıklarına daha fazla dikkat etmeleri gerekmektedir. Hareketsiz yaşam, fazla sigara içmek, sağlıksız beslenmek, stres faktörlerini kontrol altında tutamamak, sadece iş performansını değil insanın ailevi hayatını da olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Sağlık mensuplarının çevreleriyle gereksiz polemiklere girmeksizin fedakarca ve sabırla çalışmaya devam etmeleri, bununla birlikte sinema ve tiyatro gibi yaşadıkları kentlerin sosyal kültürel etkinliklerine katılıp iş streslerini rahatlatmaya çalışmaları hayati bir önem taşımaktadır. Bu konuda kurumlar ve resmi makamlar personellerin bu tarz alışkanlıklar edinmeleri konusunda onları bilinçlendirme ve cesaretlendirme görevlerini yerine getirmelidirler.

Bu bağlamda resmi kurumların kendi personellerinin motivasyonlarını arttırmak adına onları bir araya getirecek organizasyonlara ağırlık vermeleri çok yerinde olur. İş yoğunluğu nedeniyle her ne kadar yapılması zor gibi görülse de bu uygulamanın sağlık personelini olumlu yönde etkileyeceği ortadadır. İstanbul gibi büyük şehirlere yeni tayin olmuş hekimlerin ev bulup yerleşene kadar geçen sürede geçici olarak kalabilecekleri ve sosyal imkanlar sunabilen Öğretmen Evleri benzeri Hekim Evleri’nin bir an evvel Avrupa ve Anadolu yakasında hizmete sokulması faydalı olacaktır.Yeni hekimlerin devasa büyük kentlerde yaşadıkları en önemli sorunlardan birisi ve belki de en önemlisi onların yerleşecekleri bir yerin olmamasıdır.İlçelerde Sağlık Grup Başkanlıkları’na bağlı misafirhanelerin oluşturulması, her ne kadar bazı farklı sorunları beraberinde getirse de sorunu çözmek adına kısa zaman içinde alınabilecek bir önlem olabilir.

Kısacası ve özetle ifade etmek gerekirse, yapılacaklar listesini uzatmak her zaman mümkündür.Fert olarak sağlık sektöründe ve diğer alanlarda çalışmakta olan insanların kendi kendilerine yapabilecekleri uygulamaların yanında kamu hizmeti sunmakta olan kuruluşlarında çok kapsamlı çalışmaları ortaya koyma zamanı çoktan gelmiştir. Ruhsal sorunlar personelin çalışma performansını büyük oranda ortadan kaldırıp yok etmeden, bir an önce nelerin yapılması gerektiğini uzmanlardan oluşan bir heyet tartışmalı ve hemen eyleme geçmelidir. Şu anda personelin çoğu ruhsal yönden iyi değildir ve tahmin edilenden çok daha yüksek oranlarda insanlar antidepresan ilaçlarla ayakta güç bela durmaya çalışmaktadırlar.

Bu kurumlar ve makamlar milletin bize emanet olarak verdiği yerlerdir. Buralarda halkımıza sunduğumuz hizmetin kalitesini arttırmak için öncelikle kendi sağlığımızı ve personellerimizin sağlığını düşünerek düzeltmek mecburiyetindeyiz. Eğer kendi kurumlarımız içinde yaşanan bu sorunları aşarsak milletimize ve devletimize verdiğimiz hizmet çok daha sağlam ve tutarlı olacaktır.Böylelikle hepimiz için istenilen hedeflere varma noktasında büyük aşamalar elde etme imkanı ortaya çıkabilecektir.Unutulmamalıdır ki Türkiye’deki sağlık standartlarını AB ülkelerinin ötesine götürme ideali, kendi içimizdeki dinamikleri en verimli şekilde kullanabilmekten geçiyor…Bunun için de birinci şart, ruhsal sorunların ortadan kaldırılması ve moral değerlerimizin yüksek tutulmasıdır…

Dr.Recai Yahyaoğlu
www.tamtip.com