Tam Gün Yasa Tasarısı = Sayısız Hatalar, Önyargılar Ve Kompleksler Tasar

Prof.Dr. Paşa Göktaş

Maalesef Tamgün Yasa Tasarısı’ nı incelediğimiz zaman, objektiviteden uzak bir tasarı olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu derecede hatalı bakış açısını barındıran, olgunlaşmamış, objektif bir tartışma süreci yaşamamış ve üzerinde konsensüs oluşmamış bir tasarının TBMM gündemine getirilmiş olması, Türkiye için büyük şanssızlıktır.

Umarız, TBMM gerekli sağduyuyu gösterir ve yasa bu haliyle geçmez. Çünkü, hatalı bakış açılarına dayanılarak çıkarılan bir yasanın getireceği tahribatın tamiri ağır olacak, onarımı da yıllar alacaktır.
            Türkiye, böylesine kötü bir deneme-yanılmayı yaşamaya layık değildir.
            Yasa Tasarısı ile ilgili sorularımızı şöylece sıralayabiliriz:
 
  1. Bu Acele Neden ? Yangından Mal mı Kaçırılıyor ?
Maalesef, yasa bir an önce çıkarılmaya çalışılıyor. Çünkü, yasa tasarısı kamuoyunda tartışılma sürecine girerse, sakıncalı yönleri ortaya çıkacak ve kamuoyu bu yasa tasarısına onay vermeyecektir. Diğer bir neden de, SGK’ nın kaynaklarının azalmasıdır. Yasaya destek sağlamak için, performans adı altında işler üretilmiş ve SGK’ dan ciddi miktarda para çekilmiş, bu para da doktorlara “şeker” olarak dağıtılarak, bir kısmının muayenehanesinin kapatılması sağlanmıştır.
Şimdi bu kaynak azalıyor. Doktorlara daha fazla performans ücreti dağıtabilme olanakları sınırlanıyor. Hayal kırıklığı ve destek azalacaktır. Bu durum gelişmeden ve kamuoyu da yasanın sakıncalı yönlerini anlayamadan, hızla yasanın çıkarılmasına çalışılıyor.
Acele ve panik bu nedenledir.
Sanki Türkiye yasasız gibi.
Burada, atalarımızın sözünü hatırlayalım: “Acele işe şeytan karışır”.
 
  1. Bolca Monolog, Sıfır Diyalog
Bu yasa tasarısıyla ilgili doğru düzgün bir tartışmaya rastladınız mı ? Ben rastlamadım. Bol bol, Sayın Bakan’ ımızın açıklamalarını dinliyoruz. Bunlar da, bir muhabirin sorularına verilen cevaplar niteliğinde. Karşılıklı, objektif bir tartışma izleyemedik. Maalesef, Sayın Bakan’ ımız da tek yönlü bir bakış açısını yansıtıyor. Büyük olasılıkla, yanlış bilgilendiriliyor. Bu yanlış bilgilendirmeler de, Sayın Bakan’ ımızın görüşlerini oldukça katı ve sabit hale getirmiş durumda görünüyor.
Tabii ki tasarı, bu haliyle de objektif olmaktan ve adaletli bir dengeye oturmaktan oldukça uzak bir hale gelmiş oluyor.
 
  1. Tek Yönlü Ve Uzlaşmaz
Tasarı, görüşleri oldukça katı ve kemikleşmiş bir ekip tarafından hazırlandığı için, esneklikten ve uzlaşmadan oldukça uzak görünüyor. Temel hedef, serbest çalışmayı seçen muayenehane hekimlerini cezalandırmayı, yaşam hakkı bırakmamayı hedefleyen bir yasaymış gibi görünüyor. Tasarı, bu önyargıyı gizleyemiyor.
 
  1. Önyargılar Üzerine Kurulu
Maalesef, tasarı muayenehane hekimlerinin paragöz, çıkarcı, neredeyse hırsız olduğu varsayımı üzerine kurulmuş durumda. Tamamı emeğiyle çalışan, herkesten günde 4-6 saat daha fazla hizmet üretimi gerçekleştiren ve bu ülkeye katkı yapan, daha fazla teşekkürü ve saygıyı hak eden bu insanlar, potansiyel suçlu gibi görülüyor. Dolayısıyla da, bu insanları cezalandırmayı, burunlarını sürtmeyi, hizaya getirmeyi, onlara yaşam alanı bırakmamayı hedeflemiş, önyargılı bir tasarı ortaya çıkmış durumdadır.
 
 
 
  1. Kompleksli Bir Tasarı
Maalesef, tasarıya kompleksler de yansımış durumda görünüyor. Kendi emeğiyle çalışmayı sürdüren muayenehane hekimlerine karşı cezalandırma yaklaşımlarının, çeşitli komplekslerden kaynaklandığı rahatlıkla anlaşılıyor. Bunlar da, bu tür çalışmayı yapamayan ya da başarısız olmuş bazı bürokratlarla ilgili olabilir. Çeşitli platformlarda yansıtılan bu tür davranışlar, tasarıya gizlenilemez ölçüde yansımış durumdadır.
 
  1. Kuşkular Üzerine Kurulu
Tasarı, muayenehane yürüten hekimlerin, suistimal yapacağı üzerine kurulmuş durumdadır. Neredeyse, tüm muayenehane hekimleri bu kategorideymiş gibi davranılıyor. Halbuki, bu durumu önlemek günümüzde çok kolaylaşmış durumdadır. Çok ilerlemiş Medula gibi programlarla, her hekimin ve her kuruluşun yazdığı tüm ilaçları, istediği tetkikleri, koyduğu tanıları günü gününe izlemek mümkündür. Doğru olan, böyle bir denetleme sisteminin kurulmasıdır. Bu yapılacağına, baştan potansiyel suçlular ilan edilmekte ve bunlar yargısız infaza uğratılmaktadırlar.
 
  1. Organize Yasal Suistimal Gözden Kaçırılıyor
Muayenehane hekimleri baş suçlu ilan edilip ölüme mahkum edilirken, diğer taraftan çok büyük boyutlu organize suistimalin önü açılıyor. Genellikle devlet hastanelerinde uygulanan performans sistemi, çoğu yerde organize yasal suistimalin aracı durumundadır. Puanı yüksek işlemler pik yapıyor. Sezaryen, bazı ameliyatlar, bazı tetkikler, acil muayeneler, yatarak muayeneler gibi. Bunlara ait sayısız örnek bulunuyor. SGK, bu suistimallerle boğuşmakta zorlanıyor. Üstelik bunlar, SGK’ dan daha fazla para alabilmek ve doktorlara daha fazla “şeker” verip muayenehanelerini kapattırmak için, devlet hastaneleri tarafından yapılıyor.
Performans adı altında ödenen ve SGK’ yı iflas noktasına sürükleyen bu ödemeler de, tüm halkın, sizlerin-bizlerin cebinden çıkıyor.
 
  1. Muayenehanelerin Neden Önemli Bir Kısmı Kapandı ?
Muayenehane, bir hekimin umududur. Bir gün, eğer bulunduğu kurumdan ayrılmak zorunda kalırsa, özgür ve bağımsız şekilde, kimseye boyun eğmeden ve muhtaç olmadan, kendi bilgisi ve emeğiyle işini sürdürebileceği bir yer olarak hayalinde yer alır. Bir hekim, daha az kazansa da, bu umudu sürdürmek ister. Çünkü bu durum, onlar için, gelecek adına bir güvencedir. Gerçekte, hekimlerin önemli kısmı muayenehaneden fazla kazanmamaktadırlar. Belirtilen nedenlerle sürdürmeye çalışmaktadırlar. Ancak, son dönemde muayenehaneler üzerine o kadar fazla gelindi ve zor durumda bırakıldılar ki, çoğunluğu zarar ederek devam etmeye başladılar. Bu durum da, bir noktaya kadar sürdü ve önemli bir grup hekim, zararı sürdürmektense, şimdilik sunulmakta olan “performans şekeri” ni almayı tercih ettiler.
Ama çoğunluğu, bu şekerin uzun süreli olamayacağını, gerçekte “zehirli ve hayal bir şeker” olduğunu biliyorlar ve son derecede huzursuz durumdalar.
Şimdi, ancak 40 yaş civarında yaşama başlayabilen hekimlerin bu umudu ve hayali öldürülmeye çalışılmaktadır.
 
  1. Hekimin Seçme Hakkı Yok Ediliyor
Bu tasarıyla, bir hekim ya devlet hastanelerinde, ya da özel hastanelerde görev alabilecektir. Bağımsız çalışmak isterse, kağıt üzerinde buna hakkı olmakla birlikte, gerçekte fiilen böyle bir hakkı bulunmamaktadır. Çünkü bu durumda, SGK ile sözleşmeli bir kuruluşta görev alamamaktadır. Hekime, fiilen serbest çalışma alanı kapatılmaktadır. Çünkü, SGK ile sözleşmeli olmayan kuruluş sayısı yok denecek kadar azdır.
 
Yasa bu yönüyle, Mussolini dönemini andırır tarzda baskıcı, antidemokratik ve ayrımcıdır. Tamamiyle insan haklarına aykırıdır. Tüm hukuk kurallarına da aykırıdır Muhtemelen bu niteliğiyle birçok yasal platformda (AB dahil) mahkum edilecek ve bozulacaktır.
 
  1. Halkın da Seçme Hakkı Engelleniyor
Halk, SGK’ ya sağlık primi ödemektedir. Ancak, sağlık primi ödediği halde, istediği bir muayenehane, poliklinik, laboratuvara giderek seçme hakkını kullanamayacaktır. Prim ödeyen halk, iradesi dışında, SGK’ nın sözleşme yapmış olduğu devlet hastaneleri ve özel hastanelere “zorla” yönlendirilmektedirler. Bu yönüyle de tasarı haksız, baskıcı, antidemokratik ve hukuka aykırıdır. Büyük olasılıkla, ülkemizdeki ve uluslararası hukuk platformlarından dönecek ve bozulacaktır.
 
  1. Samimi Değildir, Veriler Doğru Yansıtılmıyor
Ülkemizde hekim açığından söz edilmektedir. Bu durumun doğru olduğunu kabul edelim. Muayenehanelerde üretilen sağlık hizmetiyle, ülkemizdeki sağlık hizmeti üretimi % 30 civarında artmaktadır. Böylelikle, hekim sayısı göreceli olarak 105.000’ den 135.000’ e yükselmiş olmaktadır.
Ancak bu katkı, ısrarla görmezden gelinmektedir.
 
  1. Tasarının Özü Yanlıştır
Çünkü tasarı, hastane tarzı işletmeleri desteklemekte ve teşvik etmektedir. Özellikle de tarif edilmiş bazı hastaneleri. Halbuki tüm ülkeler, sağlık hizmeti sunan yatırımı daha düşük, maliyeti az olan ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarını teşvik etmektedirler. Muayenehaneler, poliklinikler, laboratuvarlar, tıp merkezleri gibi % 80’ den fazla hizmet, bu kuruluşlar yoluyla verilmektedir. Çünkü bu hizmet daha ekonomik, halk içinde yayılmış, erişimi kolay ve akılcıdır. Hastane tarzı işletmelerin sunduğu hizmet ise daha pahalı ve erişimi daha zor olan bir hizmettir. Ancak, nedense hep bu yönde bir baskı yapılmaktadır. Neden ?
 
13. Tasarının İşletmecilik Mantığı Türkiye İçin Felakettir
İşletmecilik yönünden bakıldığı zaman, her ne kadar tasarı popülist ve göze hoş görünse de, gerçekte Türkiye ekonomisi yönünden son derecede ağır, akıl dışı ve işletmecilik yönünden kabul edilemez bir özellik taşımaktadır. Çeşitli kaynakların belirttiğine göre, 2000 yılında SSK’ nın sağlık giderleri 1.3 milyar TL’ dir. 2009 yılında ise 35 milyar TL olarak gerçekleşecektir. 27 kat artış vardır. SGK’ nın çatı örgütü olduğunu varsayarsak, en az 15-20 kat artış vardır. Başka hangi gider kaleminde bu oranda artış vardır ?
Bunun nedeni, bu tasarının esasını oluşturan uygulamaların, son 4-5 yıldır sürdürülmekte oluşudur. Aşırı popülist uygulamalar, tüm sağlık yükü ve ödemelerini SGK’ nın sırtına yüklemiştir. İlaç tüketimini teşvik etmektedir.
Hiçbir ülke böyle yapmamaktadır. Diğer tüm ülkeler, pahalı olan sağlık giderlerine, halkın belirli oranda katılımını sağlamaya çalışmaktadırlar. Bunu da, katılım paylarını artırarak ve kapsam dışı işlemleri genişleterek yapmaktadırlar.
Türkiye, gelirine oranla ilaç tüketiminde dünya lideridir. Bu uygulamalar ve bu tasarı da, Türkiye’ yi tüm sağlık harcamalarında, gelirine oranla dünya lideri yapacaktır.
Türkiye bu kadar akılsız mı olmalıdır ? Bütçeyi ve SGK’ yı bu derecede çökertecek yasalar çıkarmaya kimimizin hakkı vardır ?
Şu anda, mevcut uygulamalar ekonomik gücü yeterli olmayana da, yeterli olana da neredeyse sınırsız yararlanma kapsamı sunmaktadır. Halbuki, ekonomik gücü yeterli olanlar, sağlık için ek ödeme yapmalıdır. Bu, bir anlamda vergi affı gibi bir şeydir.
Bu yönden Türkiye’ nin bugüne kadar yıllardanberi uyguladığı sistem, çok daha akılcıdır.
Çünkü, mevcut uygulamanın sürdürülebilir niteliği yoktur.
 
 
14. Önceki Cumhuriyet Yönetimleri Akılsız mıydı ?
Getirilen yasa tasarısı, Türkiye Cumhuriyeti’ nin kuruluşundan itibaren sürdürülen deneyim ve birikimleri bir kalemde itmektedir. Bu yönüyle de, geçmiş hükümetlerin deneyimlerine ve uygulamalarına yeterince saygı gösterilmediğini ve acemice davranıldığını düşünmekteyiz.
 
15. Sürdürülemez Yük
Türkiye’ nin bütçe açığı bellidir. Bu tasarıyla getirilecek uygulamalar, SGK’ ya ve ülkemiz ekonomisine, Türkiye’ nin bütçe açığının kat kat üzerinde yük getirmektedir. Toplamda 50 milyar TL olarak hesaplanan 2009 sağlık giderleri, bu popülist uygulamalarla nereye kadar gidecektir ? Bu giderleri azaltacak, halkla paylaşacak, tabana yayacak, uzlaşmacı yöntemleri geliştirmek gerekirken, bu tür akıldışı bir tasarı ne ölçüde yararlı olacaktır ?
 
16. Totaliter Rejim Uygulamaları Gibi
Getirilmek istenilen tasarı, totaliter rejim dönemlerini andıran, baskıcı, seçme hakkını ortadan kaldıran esintiler taşıyor. Tüm hekimler elma olacak, tüm halk armut olacak gibi birşey. Farklı kalitenin gelişmesine, bireysel motivasyona değer verilmiyor.
Bu tür uygulamalar girişimciliği, yaratıcılığı, bireysel motivasyonu, iyi ve kaliteli hekimliği ortadan kaldırma riski taşımaktadır. Hekimler genelde tembelleşecektir.
 
17. Acaba Lobilerin Etkisi mi ?
Bu yasa tasarısı, neden bu kadar zorlanmaktadır ? Türkiye’ nin acil sorunu bu mudur ? Yoksa, Türkiye’ de bazı hastane zincirlerine ortak olan, satın alan ya da almayı düşünen, ağırlıklı Körfez sermayesi kaynaklı yabancı girişimler mi bu yasanın çıkarılması için baskı yapmaktadırlar ?
Sonuç olarak, bu yasanın çıkması nicelikli hekimliği köreltecek, ancak hekimlerin çoğunluğunu işçileştirecek ve ucuz hekim işgücü yaratacaktır. Bu yönleriyle, yabancıların isteklerine cevap verilecektir.
Ancak, bu durum Türk halkının yararına olacak mıdır ?
 
18. Hayalci, Pratikten Uzak
Tasarı, kağıt üzerinde güzel görünmektedir. Ancak, sosyalizm de kağıt üzerinde çok güzel bir hayaldir. Ama, sonuçta bir hayaldir. Tarihteki 200’ den fazla sosyalizm denemesi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Tamgün’ ün uygulanması da pratikte yarar getirmeyecektir. Ülkemizdeki ve diğer ülkelerdeki tüm uygulamalar bu sonucu doğurmuştur.
 
19. Uzlaşmacı, Esnek ve Akılcı Bir Sistem Gereklidir
Türkiye’ nin gereksinimi, hekimlerin katılımını ve motivasyonunu da göz önüne alan, hekimlerin şevkle ve üst düzeyde sağlık hizmeti üretimi gerçekleştirebildiği, esnek ve uzlaşmacı bir sistemdir. Bu sistem, bugüne kadar akılcı biçimde uygulanmıştır. Yeni bir sistem arayışına da gerek yoktur.
Yapılması gereken, SGK’ nın muayenehaneler dahil, tüm sağlık kuruluşlarıyla sözleşme yapması ve onları sağlık üretimine kazandırmasıdır. Buna ülkenin de gereksinimi bulunmaktadır.
 
 
 
 
 
 
20. Bu Tasarıyı Getirenler de İleride Pişman Olacaklardır
Eğer bu yasa geçerse, ileride eminiz ki, alınacak olumsuz sonuçlar nedeniyle, bu yasayı getirenler de pişman olacaklardır. Ancak, bu tür hasarları tamir etmek o kadar da kolay olmamaktadır. Olan bu durumdan etkilenen ve düzeni bozulan, işsiz kalan, zarar gören onbinlerce insana ve daha niteliksiz bir sağlık hizmetine mahkum olacak Türk halkına olacaktır. Ancak, iş işten geçmiş olacaktır.
 
Bu nedenle;
Sayın Cumhurbaşkanı’ na,
Sayın Başbakan’ a,
Sayın TBMM üyelerine ve duyarlı kamuoyuna, bu yasa tasarısını aceleye getirmeden, objektif ve etraflı olarak tartışmasını sağlamak yönünden büyük görev düşmektedir.
Tüm halkımızı ilgilendiren bu derecede önemli bir yasa tasarısı, oldu-bittiye getirilerek yasalaştırılmamalıdır.
 
 
                                                                                              04/06/2009
Doç. Dr. Paşa Göktaş
                                                                                                 
 
 
Tel/Fax : 0216-348 26 12
GSM    : 532 243 84 74
e-mail   : tiplab@tiplab.org
web       : www.tiplab.org