'Üzüm gebeliği' kansere kadar gidiyor

Hamilelikte; rahim içinin üzüm tanesi gibi içi sıvı dolu yapılarla dolması 'üzüm gebeliği' olarak tanımlanıyor. Bu anormal gebeliğin ardında kanser bile yatabiliyor

Plasenta; anne ve cenine ait iki dolaşım sistemini birbirinden ayıran bir organdır. Halk arasında 'eş' olarak adlandırılan plasental dokulardan kaynaklanan kanserler ise; çoğunlukla 'molar gebelik' sonrası görülür. 'Üzüm gebeliği' olarak da bilinen molar gebelik (mol); ceninin sağlıklı gelişemediği ve rahim içinin, üzüm tanesi gibi çok sayıda içi sıvı dolu yapılarla dolduğu anormal bir gebelik şeklidir.

DÖRT FARKLI TÜMÖR VAR
Plasental tümörler; hidatiformol, invazif mol, koryo karsinom ve plasental diğer tümörler olarak dört gruba ayrılır. Molar gebeliklerin, yüzde 10 ila 20 kadarı, kanserojen olabiliyor.
Olguların üçte ikisinde; invazif mol (yayılım gösteren üzüm gebeliği), üçte birinde ise uzak koryokarsinom (molar gebelik ile aynı tür hücrelerden olan kötü huylu kanser) gelişmektedir.
Plasental tümörlerin en önemlisi koryokarsinomdur. Yüzde 50'si molar gebelik sonrası, yüzde 25'i ise düşüğün ardından görülür. Hastalık; belirgin kanama odakları, nekroz (canlı bir organizmada hücre ve dokunun patolojik ölümü) ve damarların yayılmasıyla kendini belli eder.
Mol (molar gebelik) ve koryokarsinom tanısı; küretaj materyalinde konulabilirken diğer yan tanılar ancak histerektomi yani rahmin çıkartılmasından sonra konabilir.
Plasental yerleşimli trofoblastik tümör (PSTT) ise gestasyonel trofoblastik tümör'ün (GTT) bir varyantı olup nadir görülür. GTT'ler vajina içine yayılabilir. Akciğer, bu hastalıkta en sık metastaz görülen organdır. Karaciğer, beyin ve dalakta da metastaz olabilir.

HER AY KONTROL GEREKİR
Tanı sürecinde; Beta-HCG her zaman için en önemli tümör belirtecidir. Mol hidotiform dediğimiz selim tabiatlı tümör; küretaj (kazıma yöntemi) sonrası normale inene kadar beta-HCG ölçümüyle takip edilmelidir.
Değerler normale indikten sonra bir yıl süreyle her ay takip yapılmalıdır. Rahmin alınması ise çocuk doğurmayacak kadınlarda tercih edilmelidir.
Beta-HCG değerlerinin yeniden yükselmesi ise nüks alametidir. Bu hastalarda tekrar küretaj ve metastaz taraması yapılmalıdır.

TEŞHİS İÇİN ÖNCE KÜRETAJ YAPILIR
Plasental kanserlerde; metastazlı GTT'ler (gestasyonel trofoblastik tümör) düşük ve yüksek riskli olarak ayrılır. Âdet gecikmesi durumunda rahim kanaması varsa; gebelik, düşük tehdidi, dış gebelik ön tanılarına ek olarak molar gebelik veya GTT akla gelmelidir.
Menopoz döneminde çok az sayıda olgu da saptanabilir. Ayırıcı tanı için ultrasonofragi önemli bir inceleme şeklidir. Ultrasonda, rahim boşluğu içinde kistik alan saptanması durumunda; tedavi ve teşhis amacı ile küretaj yapılmalıdır.
Küretaj sonrası molar gebelik tanısı konan kişilerde; hastalık büyük oranda selim seyreder. Hastaların yüzde 10'unda GTT gözlenir.

 

 

RİSK DURUMUNA GÖRE KEMOTERAPİ TEDAVİSİ
Plasental kanserlerin sık görülen bir türü olan GTT'de, hastanın risk durumuna göre ya tek ajanlı kemoterapi ya da yüksek riskli gruplarda kombine tedavi yapılmalıdır. Riski düşük olanlarda tedavi olarak metotreksat kullanılır.
Düşük riskli gruplarda; metotreksat ve folinik asit tedavisi hastaların yüzde 90'ında olumlu sonuç verir. Metotreksata dirençli hastalarda aktinomisin-d kullanılması ise şifa oranını yüzde 95'e çıkarır.

RAHİM ALINABİLİYOR
Hastalarda Beta-HCG düzeyi normale indikten sonra bile tedaviye en az iki kür devam edilmelidir. Orta riskli gruplarda en çok kullanılan EMA-CO rejimi tercih edilmelidir. Bunların içinde; etoposid, metotreksat, aktinomisin, vinkristin gibi çeşitli ilaçlar vardır.
Dirençli olgularda ise BEP dediğimiz yeni bir kemoterapi kullanılabilir. Standart olmayan ancak otolog kemik iliği transplantasyonu ve yüksek doz kemoterapi işlevsel bir tedavi seçeneği olabilir.

HAFTADA İKİ KEZ KIRMIZI ET
Kemoterapi ya da radyoterapi gören hastalara kan yapıcı gıdalar verilmesi gerekir. Prof. Dr. Akil Muhtar'ın da tavsiye ettiği kuzu karaciğeri, ıspanak, et suyu, soğan ve baharat karışımı; etkili olmaktadır.

ANANAS DA FAYDALIDIR
Kan yükseltici gıdalar arasında; pazı, semizotu, ıspanak ve özellikle yonca yaprağı suyu tavsiye edilir. Kara üzüm pekmezi ve proteinden zengin gıdalar ile beta karoten ihtiva eden koyu kırmızı sebzeler hastaların bağışıklık sistemini güçlendirmeye yarayabilir.
Kemoterapi sonrasında hastanın bağışıklık sistemini güçlendirmek için mantar, esmer ekmek kabuğu, bulgur tüketilmelidir.
Haftada iki kez kırmızı et yemek, baharat olarak zencefil, susam, kimyon ve zerdeçal iyi gelir.
Lahana, kimyon, sarımsak ve limon suyu karışımı; yemek aralarında hastaya bir çorba kaşığı verilebilir. Hastada beyin metastazı mevcutsa ananas takviyesi de faydalı olur. Kara üzümün taze çekirdeğini toz haline getirerek çay olarak demlemek ve hastaya içirmek de bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlayabilir.

Prof. Dr. ERKAN TOPUZ

Manşetler

YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILDI