• BIST 9716.77
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • Ankara 18 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Bursa 15 °C
  • Antalya 19 °C
  • İzmir 13 °C

30 yıl sonra tüm Türkiye diabet olacak!

30 yıl sonra tüm Türkiye diabet olacak!
Dünyada GDO’lu ilk gıdanın buğday olduğunu belirten Dr. Ümit Aktaş, kanser, diyabet gibi hastalıklardaki hızlı artışın nedeninin kimya sektörü olduğunu söyledi.

Dünyada hızla artan diyabet, kanser gibi hastalıkların en önemli nedeninin gıdalar olduğunu belirten Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, gıdaların bozulmasına ve onlara konulan kimyasal katkı maddelerine dikkat çekti. 

‘Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi’ adlı yeni kitabının tanıtım toplantısında konuşan Aktaş, koruyucu hekimliğin ilk basamağının beslenme olduğuna vurgu yaptı. Kimyasal ilaçları kullanmadan birçok hastalıktan korunmanın ve kurtulmanın mümkün olduğunu öne süren Aktaş'a göre, hastalıkların temelinde yatan etken; doğası bozulan gıdalar.

GDO'LU BUĞDAY DÜNYAYA YAYILDI, HASTALIKLAR PATLADI

Bu konudaki en çarpıcı örneğin buğday olduğunu söyleyen Fitoterapist (Bitkilerle bilimsel tedavi uzmanı) Aktaş, “Aslında buğday bir GDO’lu gıdadır” diyerek şöyle devam etti: “Ama dünyadaki hiçbir ülkenin gıda yasası buğdayın GDO’lu olduğunu söylemez, yazmaz. 1943 yılında Amerika’da buğdayı ıslah etmek için kurulan enstitü, bütün dünyaya bu genetiği değiştirilmiş buğdayı yaydı. Bu buğday, şu anda mücadele ettiğimiz hastalıkları yarattı. Buğdayın genetiği değiştirilene kadar dünyada çölyak, gluten intoleransı gibi hastalıklar yoktu. Ama şu anda sadece Türkiye’de 5.5 milyon çölyak ve gluten intoleransı hastası var.”

“HASTA İÇİN İLAÇ DEĞİL, İLAÇ İÇİN HASTA YARATTILAR”

“Önce gıdamızı bozdular, genetiği ile oynanan gıdalar sağlığımızı bozdu, sonra 'sağlığınızı geri getireceğiz' diye ömür boyu kullanacağımız kimyasal ilaçları bize sattılar” diyen Dr. Aktaş’a göre, bütün bu olan bitenin arkasında kimya sektörü ve onun firmaları var:

“Kimya sektörü, 2. Dünya Savaşında kazandığı parayı iki önemli alana yatırdı. Birincisi gıda ve tarım, ikincisi ilaç sektörü. Her şey kimya sektörüne bağlı firmaların başının altından çıktı, önce gıdaların ticaretini yapabilmek için içine katkı maddeleri koydular, çünkü raf ömrü gerekiyordu. Arkasından GDO yaptılar ve bu gıdaları bize yedirip hasta ettiler. Sonra da bizi ilaçlara mahkum ettiler. Yani 20. yüzyılın belası kimya sektörüdür.”

DİYABET KANSERDEN DAHA TEHLİKELİ BOYUTTA

Günümüzde daha çok kanserin konuşulduğunu ancak asıl tehlikenin diyabet olduğunu kaydeden Aktaş’ın verdiği rakamlar bir hayli çarpıcı. ABD’de 1980’de % 6 olan diyabet görülme sıklığının 2009’da % 24’e çıktığını aktaran Aktaş, Türkiye’de diyabetin 12 yılda % 80 artış gösterdiğine dikkat çekti.

"30 YIL SONRA TÜM TÜRKİYE DİYABET OLACAK"

Ülkemizde 10 milyonun üstünde diyabet hastası olduğunu söyleyen Aktaş’ın “Böyle giderse 30 yıl sonra Türkiye nüfusunun toplamı diyabet olacak” tespiti ise endişe verici.

Bu artışın genetiği ile oynanan tam tahıllı ürünlerin tüketilmesinden sonra olduğunu dile getiren Dr. Aktaş, diyabetteki bu iç karartıcı tablonun arkasında ise ekonomik çıkar peşinde olan çevreler bulunduğu görüşünde:

"HASTALIKLARIN BİTMESİNİ İSTEMİYORLAR ÇÜNKÜ BU BÜYÜK BİR PAZAR"

“Bu hastalara sadece tam buğdaylı diyetler verilerek hastanın şekerinin daha çok artması sağlanıyor. Bu sadece ülkemizde değil dünyada da böyle. Amerikan Diyabet Derneği, 1980’den itibaren diyabeti önlemek için tam buğdaylı ürünler tavsiye ediyor. Türkiye’de devlet diyabetteki bu ürkütücü rakamlarla ilgili ne yapıyor… Diyabet, hiçbir ilaç, insülin veya oral antidiyabetik kullanmadan tedavi edilebilir. Bu hastaların % 95’i beslenmenin düzenlenmesi, bazı bitkisel takviyeler yani fitoterapi, ozon terapi, hastanın egzersiz yapması ve kilo vermesinin sağlanmasıyla tam şifaya kavuşabilir ve ilaçlarından kurtulabilir. Yani ilaçsız tedavi mümkündür. Peki niye bunu yapmıyoruz da ilaçlara mahkum yaşıyoruz? Çünkü bu, çok büyük bir pazar ve bundan yararlananlar hastalığın bitmesine izin vermiyor.”

Kanserde de aynı tablonun geçerli olduğunu belirten Aktaş, Sağlık Bakanlığı’nın verilerine atıfla, “2002’de Türkiye’de kanserden ölüm oranı % 12, 2012’de % 21. Yani klasik kanser tedavileri kanserden ölümleri engellemiyor” dedi.

“HASTALAR AKTARLARIN KUCAĞINA İTİLİYOR”

Aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi Fitoterapi Eğitim Koordinatörü olan Dr. Ümit Aktaş, kanser tedavisinin içinde mutlaka fitoterapinin olması gerektiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Bunu onkologlarla fitoterapistler birlikte yapmalı. Onkologlar hastalarını azarlayarak, ‘Sakın hiçbir şey kullanma’ diyerek onları aktarların kucağına itiyor. Hastalar, doktorlarından bu cevabı alamadıkları için, aktarların veya komşu önerilerinin kurbanı olabiliyor. Ancak onkologlar, fitoterapi uzmanlarına yönlendirirlerse hastalar zarar görmez. Aktar tıbbının bu kadar güçlenmesinin sebebi doktorların, fitoterapiyi reddeden tutumlarıdır. Fitoterapiyi yapması gerekenler, bu işin eğitimini almış doktorlardır. Fitoterapi, aktar demek değildir, bitkilerle bilimsel tedavi demektir.”

“BESİNİNİZ İLACINIZ, İLACINIZ BESİNİNİZ OLSUN”

Sadece onkolojinin değil, bütün tedavilerin fitoterapi ile kol kola olması gerektiğini kaydeden Aktaş, Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi kitabında; kronik hastalıklarda en etkili kürleri ve savaş stratejilerini okurlarıyla paylaştığını söyledi. 

Kitapta, hastalıkları tamamen iyileşen gerçek yaşam öykülerinin de yer aldığını belirten ve evde bitkilerin nasıl doğru kullanılacağını anlattığını dile getiren Dr. Aktaş sözlerini, Hipokrat’tan bir alıntıyla noktaladı: “Besininiz ilacınız, ilacınız besininiz olsun.”

Uyarı: Sitemizde yer alan yazı, haber, makale, video, yorum ve tüm tıbbi bilgiler sadece genel bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgiler zamanla geçerliliğini kaybedebilir. Sitede yer alan bu bilgiler hiçbir zaman doktor muayenesinin yerini alamaz, doktor muayenesi ve tedavisi yerine kullanılamaz, kişisel teşhis ve tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilemez. Bitki Ansiklopedisinde ve haberlerde yer alan bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır, uzmana danışmadan bilinçsiz kullanımda ilaçlarla etkileşime girerek ciddi yan etkiler oluşturabilir, başka bir hastalığı tetikleyebilir veya bir organınıza zarar verebilir. Sağlığınızla ilgili durumlarda lütfen uzman bir doktora danışınız. Sitemiz, uzman bir doktora danışılmadan yapılan herhangi bir uygulamadan doğabilecek zarardan sorumlu tutulamaz. Sitemizi ziyaret eden, yorum yapan ve doktorlara soru gönderen kişiler, bu uyarıları kabul etmiş sayılacaktır.
Kaynak: Haber Kaynağı
Bu haber toplam 3205 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim