• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • Ankara 21 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Bursa 19 °C
  • Antalya 19 °C
  • İzmir 16 °C

Sağlık turizmi Türkiye için gerçekten bir gelecek vadediyor mu?

Sağlık turizmi Türkiye için gerçekten bir gelecek vadediyor mu?
Ülkemizde bu konuda sağlıklı veriler olmadığı için bu sorunun cevabını kolayca verebilmek mümkün gözükmüyor. Bununla birlikte Türkiye’de sağlık turizmine ...

Ülkemizde bu konuda sağlıklı veriler olmadığı için bu sorunun cevabını kolayca verebilmek mümkün gözükmüyor. Bununla birlikte Türkiye’de sağlık turizmine ve sorunlarına kuşbakışı bir göz atmakta yarar bulunmakta.

Sağlık Turizminde Kaos…
Sağlık Turizmi kavramı ülkemizde henüz çok yeni…
Her ne kadar tarihten bazı örnekler verilerek Sağlık Turizminin köklerinin çok eskilere dayandığı öne sürülse de günümüzdeki küreselleşme endeksli sağlık turizmi çok farklı ve çok daha kapsamlı bir olaya işaret etmektedir.

Diğer yandan ülkemizde herkes bu kavramdan farklı anlamlar çıkarıyor. Bu nedenle Türkiye’de ve hatta dünyada Sağlık Turizminin birden fazla tanımı yapılıyor ve milyar dolarla (!) ifade edilen pazarlardan bahsediliyor. Kimi sağlık turizminden medikal (tıp) turizmini anlarken kimi termal turizmi anlıyor, kimileri de Spa-Wellness’i sağlık turizmi olarak tanımlıyor. Yine kimileri 2010’da dünya sağlık turizmi pazarını 100 milyar Dolar olarak açıklarken kimileri ise 2012 yılında ancak 40 milyar Dolarlık bir pazara ulaşılacağı öngörüsünde bulunuyor. Bunlardan hangisini gerçek veri olarak almalıyız belli değil. Bu soruya hiç kimse aklı başında bir cevap veremiyor. Ortalık toz duman…

Şu anki halimiz görme özürlülerin file dokunarak fili tanımlamalarına benziyor. Yani dokunma yerine göre fil tanımlanmakta. Şimdi bu durumda gerçek nedir, hangisidir, havada uçuşan bu rakamlardan ciddiye alınması gerekenler nelerdir sorularına sağlıklı bir cevap bulmak çok zor. Göründüğü kadarıyla bu karmaşa bir müddet daha böyle devam edeceğe benziyor.

Gerçekle Hayal Arasında Bir Potansiyel
Diğer yandan bütün bu karmaşaya rağmen dünyada sağlık turizmi hareketliliğinin arttığı ve buna bağlı olarak sağlık turizmi potansiyelinin genişlediği de bir gerçek. Her ne kadar elde sağlıklı veriler olmasa da bu artışın gelecek yıllarda da devam etmesi öngörülmekte. Tabi burada sorulması gereken temel sorulardan biri bizim ülke olarak, bu kaotik halimizle, bu küresel olgudan yeterince yararlanıp yararlanamayacağımız ya da ne kadar pay alıp alamayacağımızdır.

Sağlık turizminin Türkiye için gelecek vadeden bir fırsata dönüşebilmesi için bir takım adımların atılması gerekmektedir. Örneğin ulusal sağlık turizmi politikasının belirlenmesi, standartların oluşturulması, akreditasyon mekanizmasının kurulması, kamu kurumları arasındaki dağınıklığın giderilmesi, Malezya örneğinde olduğu gibi bir Ulusal Koordinasyon Merkezinin oluşması, ulusal ve uluslararası tanıtım işlerinin yapısal hale getirilmesi, çeşitli bakanlıklarımız tarafından çıkarılan mevzuatlarımızın gözden geçirilmesi, bunlar arasında uyarlamaların yapılması, sağlık turizmi tanımlarının kavramsallaştırılması ve benzeri konularda kamu, özel sektör, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşların ivedilikle konuya eğilmesi bir zorunluluktur.

Türkiye Sağlık Altyapısı Sağlık Turizmine Hazır mı?
Gerçekçi bir bakışla olayları inceleyecek olursak; fiziki altyapıları ve hekim profesyonelliği oldukça iyi olan özel ve kamu hastanelerimiz diğer açılardan da gerçekten iddia edildiği gibi uluslararası hasta tedavisine hazır mı? Örneğin kaç hastanede hasta tedavi süreçleri tanımlıdır? Kaç hastane yabancı hasta haklarını ele almıştır? Yabancı hastalarda malpraktis olursa durum ne olur? Kimler sorumludur, kime karşı? Fiyatlardaki dengesizliği nasıl izah etmek lazım? Aracı kuruluşlarda aranan koşullar, olması gereken standartlar nelerdir? Hastanın evinden çıkıp tedavi olduktan sonra tekrar evine gitmesi için adım ve aşamalar nelerdir? Bu aşamalar titizlikle tanımlanmış mıdır? Türkiye’de yapılacak yanlış bir tedavi sonucunda meydana gelecek ölüm ve diğer ağır vakaların yurtdışında yaratacağı büyük medya krizleri ve algı yönetimini kim yapacak? Bu ve daha pek çok soru orta yerde dururken “aşırı iyimser ve romantik rakamlar gerçeklerle örtüşmemektedir”.

Avrupa ve ABD, Türkiye İçin Gerçekten Potansiyel Bir Pazar mı?
Ülke olarak pazarlarımız nereleri ya da öncelikli olarak nereler olmalı sorusu da bir başka önemli konuyu oluşturmakta. Örneğin aynı anda tüm kuruluşlarımız bir yerde bir fırsat görünce hep birlikte yükleniyor ve birbirleriyle gereksiz rekabet ortamı oluşturuyor, fiyat kırıyorlar. Hâlbuki birazcık koordinasyon ve işbirliği ile birbirimizi rakip görmek yerine başka ülke ve kuruluşları rakip görmek ve buna göre konumlanmak daha mantıklı olacaktır.

Diğer yandan Sağlık Turizminde özellikle Avrupa ve ABD temel parametre olarak alınmakta ve buralardaki değişim ve gelişmeler dünya sağlık turizmi pazarının büyüme ya da küçülmesine örnek gösterilmekte, buna göre yatırım yapılmakta, tanıtımda harcama politikaları buna göre belirlenmekte. ABD’de 50 milyon insanın sigortasız olduğu belirtilerek bunların Türkiye için büyük bir pazar olduğu varsayımı Türkiye’de pek çok sağlık yatırımcı ve işletmecisinin iştahını kabartmakta. Hâlbuki eldeki mevcut veriler ABD’li bu insanların çoğunun Meksika, Panama ve Costa Rica gibi kendilerine yakın ve Türkiye’den çok daha ucuz olan ülkelere gittiğini göstermekte. Türkiye’ye gelen yerli Amerikalı ve yerli Avrupalı hasta sayısının istatistiklere bile girmeyecek kadar düşük olduğunu göstermekte (Amerikan ve Avrupa yurttaşı olan Türk asıllıları kastetmiyoruz).

Avrupa ve ABD’de son yıllarda ekonomik daralma ve sosyal devlet anlayışındaki gerilemeler bu ülke yurttaşlarının gelirlerinde ciddi düşüşlere sebep olmakta. Sosyo-ekonomik yönden zayıf durumda olan bu insanların sigorta kapsamları da daraltmakta. Özellikle Avrupa ülkelerindeki sigorta kapsamalarının gittikçe daralması Türkiye için fırsat mı değil mi, iyi incelememiz gerekmekte. Şayet Avrupa’da sigorta kapsamı daralırken Avrupalı yurttaşların gelirlerin de bir yükseliş olsaydı bunu ülkemiz için bir fırsat olarak değerlendirmekte haklı olabilirdik. Ama şimdi Avrupalı ve Amerikalı yurttaşların hem gelirleri düşmekte hem de sigorta kapsamları daralmaktadır. Fırsat bunun neresinde pek anlaşılır gibi değil…

Diğer yandan güçlü lobilere sahip olan Avrupa sağlık sektöründe çalışan kuruluşları da göz ardı etmemek lazım. Bu kuruluşların müşterisi olan Avrupalı hastaların kitlesel olarak Türkiye’ye gelip tedavi olmaları şüphesiz bu kuruluşların hoşuna gitmeyecektir. Bir yerde kendi pazarlarını kaybetmiş olacaklardır. Dolayısıyla bu durumda gelirleri düşecek ve buna koşut olarak personel çıkartmak zorunda kalacaklardır. Bu ise Avrupa’da işsizliğin daha da artmasına sebep olacağı için zaten sorunlu olan Avrupa ekonomilerinde ve Avrupa sağlık sektöründe açıklar oluşturacaktır. Avrupa devletlerinin kendi işsizlerini bir kenara iterek kendi istihdam (ekmek) kapıları olan hastalarını Türkiye’ye tedavi amacıyla göndermeleri pek gerçekçi olmasa gerek. Belki bu hastaların Türkiye’de ucuza tedavi edilmesi Avrupalı sigorta şirketlerini sınırlı bir şekilde memnun edebilir ama bu şirketlerin de Avrupa sağlık sektörünün bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Bir noktadan sonra Avrupa sigorta şirketleri de kendi ulusal ekonomilerini ve sağlık sektörünü, dolayısıyla kendi sistemlerini korumak isteyeceklerdir. Ayrıca kendi hastalarının kitlesel olarak Türkiye’de tedavi edilmesini hiçbir Avrupa devleti- hükümeti kendi halkına anlatamaz, savunamaz. Kaldı ki güçlü Avrupalı sağlık kuruluşları da böyle bir duruma müsaade etmez, edemez. Zira konu onlar için yaşam mücadelesi konusudur.

Türkiye Bütün Bunların Işığında Sağlık Turizminde Nereye Koşuyor?
Yukarıdakiler ışığında Sağlık Bakanlığı Sağlık Turizmi Koordinatörlüğü verilerine baktığımızda bugüne kadar Türkiye’ye 2008 yılında 74 bin, 2009 yılında 94 bin ve 2010 yılında 110 bin kişinin medikal turizm kapsamında yurtdışından gelmiş olduğunu görüyoruz. Termal Turizm kapsamında gelenlerin sayısı ise 240 bin civarındadır. Buna Spa-Wellness ve diğer sağlık turizmi türlerini de katarsak toplam 500 bin civarında insan geçtiğimiz yıl yurtdışından Türkiye’ye gelmiş bulunuyor. Bu gelenlerin büyük çoğunluğunu (%70 civarında) yurtdışında (özellikle Avrupa ve ABD’de) yaşayan Türk kökenli hastalar oluşturmaktadır.

İstatistiklerden hareket ettiğimizde Türkiye’ye tedavi amacıyla gelen gerçek yabancı sayısı oldukça aşağılara düşmekte ve bu gelen yabancıların çoğu da hayal edildiği gibi Avrupa ve Amerika’dan değil Irak, Libya, Azerbaycan, Sudan, Suriye ve Balkanlar gibi komşu ve kardeş ülkelerden gelmektedir.

Kısacası; eldeki mevcut verilere baktığımızda sanki Türkiye yine yanlış yöne koşuyor gibi...

Drs. Cemal YILMAZ
T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Turizmi Eski Danışmanı

Bu haber toplam 6233 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim