• BIST 9693.46
  • Altın 2506.054
  • Dolar 32.5782
  • Euro 34.7401
  • Ankara 24 °C
  • İstanbul 15 °C
  • Bursa 17 °C
  • Antalya 19 °C
  • İzmir 21 °C

2 bin TL'ye tüp bebek olmaz ...

2 bin TL'ye tüp bebek olmaz ...
Türkiye'de iki farklı yöntem denenerek her yıl 30-40 bine yakın tüp bebek uygulaması yapılıyor. Tüp bebek uygulaması günümüzde, çocuk sahibi olamayan ya da olmadığı düşünülen tüm çiftler için adeta bir umut ...

Tüp bebek uygulaması günümüzde, çocuk sahibi olamayan ya da olmadığı düşünülen tüm çiftler için adeta bir umut kapısı. Türkiye’de 22 yıldan bu yana uygulanan tüp bebek yöntemi sayesinde 200 bine yakın bebeğin dünyaya geldiği tahmin ediliyor. Bebek sahibi olmak isteyen çiftler aşılama, geleneksel tüp bebek, mikroenjeksiyon yöntemleri sayesinde bu hayallerini gerçekleştirebiliyor.

Uzmanlar, tüp bebek yapmak isteyen çiftlerin tüp bebek merkezini çok iyi araştırması gerektiğini belirterek, “Tedavi sırasında maddi ve manevi yıpranan çiftlerin daha fazla zarar görmemesi için tüp bebek merkezini, çalışan hekimleri, embriyologları, laboratuvarını bilmeleri tedavinin başarısı açısından önemlidir” uyarısında bulunuyorlar. Tüp bebek yapmak isteyen çiftler ise maliyetin çok yüksek olduğunu, tedavi sırasında gerek maddi gerekse manevi anlamda yıprandıklarını söylüyorlar.

Tüp bebek merkezlerinin yarısı İstanbul’da

Dünyada ilk kez 1978 yılında İngiltere’de, ülkemizde ise 1988 yılında yapılmaya başlanan tüp bebek uygulaması ile bugüne dek yaklaşık 1 milyon bebeğin dünyaya geldiği tahmin ediliyor. Türkiye’de her yıl yaklaşık 30-40 bin tüp bebek uygulaması yapıldığı, 110’a yakın da özel ve devlete ait tüp bebek merkezinin bulunduğu, bu merkezlerin yarısının İstanbul’da olduğu belirtiliyor. Haziran 2007’de tüp bebeğin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) güvencesi kapsamına alınması ile birlikte tüp bebek için hastanelere ve özel tüp bebek merkezlerine yapılan başvurularda artışların yaşandığı vurgulanıyor. İsrail, Norveç, İsveç gibi ülkelerde tüp bebek ile ilgili harcamaların tamamını devlet karşılarken Türkiye gibi ülkelerde bazı şartlar çerçevesinde devlet belli oranını karşılıyor. Ülkemizde tüp bebeğin maliyetinin ortalama 1000-1100 TL’sini devlet karşılıyor. Tedavide ortalama 1500 TL’de ilaca harcama yapılıyor. Yani SGK’nin karşıladığı masraflar dışında bir tüp bebek uygulaması çiftlere ortalama 3 bin 500 TL’ye mal oluyor. Türkiye’de tüp bebek uygulamasına, ihtiyacı olan her 5 çiftten sadece birinin ulaşabildiği, bunun gerekçesi olarak da “ekonomik durum, eğitim eksikliği, tüp bebekle ilgili yanlış bilinenler, dini inanışlar ve hizmete ulaşmada sıkıntı gibi ” nedenler sıralanıyor.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Baysal, tüp bebeğin normal yollarla gebe kalamayan çiftlere yardımcı üreme tekniği olarak uygulanan bir yöntem olduğunu belirterek “Örneğin, bir yıl korunmasız ilişkiye karşın gebelik elde edememiş bir çiftin neden çocuk sahibi olamadığına dair araştırmalar yapılır. Erkekte sperm sayısı, hareketliliği, sperm morfolojisi (yapısı), kadının yumurtalık kanalları, rahmin normal olup olmadığına bakılır. Rahim filmi alınır, kadının hormonal durumu, âdet düzeni ve yumurtlaması var mı, bunlar kontrol edilir. Bu ana değerlendirmeler sonucunda yardımcı üreme tekniklerine geçilir” dedi.

Tüp bebekte iki farklı yöntem

Yardımcı üreme tekniklerinin başlıca iki tane olduğunu anımsatan Baysal, bunların “aşılama” ve “tüp bebek” olduğunu anlattı. Tüp bebeğin “geleneksel tüp bebek” ve “mikroenjeksiyon” olmak üzere iki farklı yöntemi olduğuna değinen Baysal, yöntemleri “Geleneksel tüp bebekte spermlerle yumurtalar tüp içinde yan yana konulur ve spermin yumurtayı döllemesi, bunu kendi imkânları ile doğal olarak tüpte yapması beklenir. Mikroenjeksiyon yöntemi ise yine tüp bebek yöntemidir, tüm aşamaları aynıdır, ancak tüp bebekten farkı gelişmiş mikroskoplarla en iyi, sağlıklı görünen spermin pipetin içine alınması ve yumurtanın içine mikroskop altında özel bir ortamda enjekte edilmesiyle gerçekleştirilir” diye anlattı. Halk arasında aşılamanın mikroenjeksiyonla karıştırıldığını anımsatan Baysal “Halbuki mikroenjeksiyon tüp bebeğin bir alt teknik uygulamasıdır. Aşılama bambaşka bir şeydir. Aşılama yapmak için erkekte en az 5 milyon hareketli spermin olması gerekir, yani yeterli sayıda hareketli ve normal şekilli sperme ihtiyaç vardır. Sperm sayısı 1 milyonun altında ise o zaman mikroenjeksiyon yapılmaktadır, bu grup hasta aşılamadan fayda görmez” açıklamasını yaptı.

Aşılama yapılabilecek hastaların sperm sayısının yeterli olmasının dışında, kadınların yumurtalık kanallarının açık olması, yumurtlamasının da düzenli olması gerektiğini anımsatan Baysal, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sperm sayısı çok az ve kadının tüpleri tıkalı ise o zaman direkt tüp bebek uygulamasına geçiyoruz. Son yıllarda yüksek oranda mikroenjeksiyon yapılıyor. Bunun başlıca iki nedeni var; çiftin sperm ve yumurtası var ve açıklanmayan nedenden gebe kalamıyorsa bu çiftlere sıklıkla mikroenjeksiyon yapılıyor. Teknolojinin yüksek olması ve spermi direkt yumurtanın içinde sokmak başarı oranını arttırıyor. Ancak her hasta grubuna da mikroenjeksiyon yapılmıyor. Çünkü pipetin yumurtanın içine sokulmasıyla yumurtanın kromozom iğciklerine zarar veriyor muyuz diye bir çekince ve tartışma var. Doğal yolla gebe kalan bir kadında da yüzde 4-4.5 anormalliklerle doğan çocuk sahibi olma riski var, mikroenjeksiyondan gelen gebeliklerde de aynı şekilde bu oran yüzde 4-4.5 tir.”

Başarı eve ‘tek bebek’ götürmektir

Tüp bebekteki başarı oranının “eve tek bebek götürme” olarak değerlendiren Prof. Bülent Baysal, Sağlık Bakanlığı’nın Mart 2010’daki 35 yaş altındaki kadınlara iki veya üç embriyo transferini yasaklamasının doğru olduğunu, buradaki hedefin çoğul gebeliklerin önüne geçmek olduğunu söyledi. Baysal, çoğul gebeliklerde düşük ve erken doğum riskinin bulunduğuna dikkat çekerek, “Güncel olan tek embriyo transferi ile dünyaya gelen çocukları söylemektir. Tek embriyo ile gebelik oranı iyi ve üst kalitedeki merkezlerde, yüksek şanslı hastalarda yüzde 50-60’a kadar çıkmaktadır. Şansı düşük olanlarda ise özellikle yaşı ileri (37 yaşından ileri) olgularda yüzde 15-20 arasında bu oran değişmektedir” dedi. 35 yaş sonrasında iki embriyo transferi şansının verildiğini anımsatan Baysal, “İleri yaşta yumurta kalitesinin azalması, hücre yaşlanması, kromozom yapısı anormal embriyo oranlarının artması gibi nedenlerden gebelik şansı düşmektedir. Düşük kaliteli embriyoların rahme transferi sonrası yaşama şansı daha düşük olabiliyor. Kayıplar yani başarısızlıklar bu aşamada oluyor” açıklamasını yaptı.

Umutsuzluğa kapılmayın

Tüp bebek tedavisi sırasında çiftlerin hiçbir zaman umutlarını yitirmemesi gerektiğini anımsatan Baysal, şu açıklamaları yaptı:

“Bir kere tüp bebek tedavisi görüp bırakan, psikolojik yıkıma uğrayıp tedaviyi bırakanlar var. Çiftler bir tedavinin sonunda depresyona girip tedaviden umutlarını kesmesinler. Uzmanlardan görüş alsınlar, yumurta elde edildiği ve maddi imkânları elverdiği sürece devam etsinler.”

Sibel Bahçetepe

Kaynak: Haber Kaynağı
Bu haber toplam 9855 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim