Dünya ekonomilerine yön veren onlarca dev sektör küresel krizin pençesinde kıvranırken, krizden en az etkilenen sektörlerin başında ilaç sanayi geliyor. Hem yerli hem de uluslararası ilaç firmaları, yeni dönemde stratejilerini 'Ar-Ge'ye yatırım, yeni ilaç keşfi ve bakir pazarlara ulaşmak' olarak belirledi.
Dünyayı kasıp kavuran küresel kriz şirketlere sadece tasarrufu öğretmedi. Önce tasarruf politikaları, ardından istihdam azaltma yöntemleri ile bertaraf edilmek istenen küresel krizin boyutu derinleştikçe, tüm sektörlerde yeniden yapılanma da kaçınılmaz oldu. Tekstilden, otomotive, ilaçtan, gıdaya, turizmden, taşımaya tüm sektörler, kuralları yeniden yazılan 'oyun'a ayak uydurmak için sil baştan yenileniyor.
Perakende politikalarını yeniden düzenleyen Türk hazırgiyim sektörü, 'üret-sat'tan 'sipariş al-üret' stratejisine geçiş yaparken, turizmci aktif satış için kapı kapı dolaşmaya başladı... İlaç sektörü, yeni dönemde stratejisini 'Ar-Ge'ye yatırım, yeni ilaç keşfi ve bakir pazarlara ulaşmak' olarak belirledi. Havayolu şirketleri ise ucuza uçurmak için maliyetlerini sil baştan yeniden yapılandırdı.
Referans, üretimden, tasarıma ve pazarlamaya kadar sektörlerde krizle birlikte ortaya çıkan yeni trendleri masaya yatırdı. 'Kriz dip yaptı mı yapmadı mı?' tartışmalarının yaşandığı şu günlerde hazırladığımız yazı dizisi, sektörlerin hem kriz karnesini ortaya koyacak, hem de geleceğin trendleri hakkında ipuçları verecek...
Krizde ilaca Ar-Ge dopingi
Dünya ekonomilerine yön veren onlarca dev sektör küresel krizin pençesinde kıvranırken, krizden en az etkilenen sektörlerin başında ilaç sanayi geliyor. Hem yerli hem de uluslararası ilaç firmaları, yeni dönemde stratejilerini 'Ar-Ge'ye yatırım, yeni ilaç keşfi ve bakir pazarlara ulaşmak' olarak belirledi. Bu kapsamda, milyarlarca dolar değerindeki dev ilaç üreticileri Ar-Ge merkezlerini gelişmekte olan ülkelere taşırken, Türkiyeli ilaç firmaları ise yeni üretim tesisleri kurup ABD ve Avrupa'ya ilaç ihraç etmenin yollarını arıyor.
Krizin yarattığı durgunluk ortamına rağmen, 2009 yılında yeni ilaçların keşfi ve yeni üretim tesisleri kurmak için yaklaşık 100 milyar dolar harcanması bekleniyor. Batılı ilaç üreticilerinin başlattığı bu yeni trend sayesinde Sanofi-Aventis, Roche, Novartis, Pfizer gibi uluslararası dev şirketlerin Ar-Ge merkezleri hızla Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Meksika, Güney Kore ve Türkiye gibi ülkelere kaydırılıyor. Amaç, yeni hastalıkların tedavisinde kullanılacak ilaçları bir an önce keşfetmek. Listenin başında ise kanser, kalp, diyabet ve psikolojik hastalıklar var.
Hastalıkların tedavisi için yapılan araştırmalar ile at başı yürüyen yeni ilaç tasarımı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de her geçen gün yaygınlaşıyor. Kişi başına sağlık harcamasında OECD ortalamasının ancak beşte birine sahip olan Türkiye, buna rağmen 70 milyonluk nüfusu ile ilaç şirketlerinin iştahını kabartıyor. Son yıllarda dev ilaç firmalarının "Bölgesel Ar-Ge Merkezi" olarak seçtikleri Türkiye'de, yeni trend ise özel sektör-üniversite işbirliği. Öte yandan, yerli ilaç firmaları da "gelişerek büyüme" trendine girmiş durumda. Abdi İbrahim, Bilim İlaç ve Eczacıbaşı-Zentiva gibi firmalar birbiri ardına kurdukları yeni üretim tesisleri ve "eşdeğer ürün" üzerine yaptıkları çalışmalarla batılı ülkelere ilaç ihraç etmenin peşinde. Türkiye'de yapılan çalışmalar onkoloji, kardiyovasküler ve enfeksiyona bağlı hastalıkların tedavisinde yoğunlaşıyor.
İlaç harcaması 5 yılda 2 kat arttı
Hayata geçirilen sağlık reformları ile Türkiye'de, son 5 yılda kişi başına düşen ilaç harcaması 75 dolardan 165 dolara yükseldi. Bunun sonucunda özellikle son yıllarda yoğunlaşan ve 500 milyon dolarlık büyüklüğe ulaşması hedeflenen klinik araştırmalar da kriz döneminde önem kazandı. Hükümet de "klinik araştırmalar" konusunda boş durmadı ve hem şirketlerin hem de akademik dünyanın uzun zamandır istediği mevzuat değişikliğini Aralık 2008'de "Klinik Araştırmalar Yönetmeliği"ni yayınlayarak gerçekleştirdi. Hayata geçirilme potansiyeli olan araştırmalara Sanayi Bakanlığı tarafından yüzde 75 destek verilmesini öngören ve araştırma için gereken bürokratik izinlerin kısa sürede çıkmasını sağlayan yeni uygulama, ilaç üreticilerinin önünü açan önemli bir itici güç oldu.
Ar-Ge yatırımları hız kazandı
Türkiye'de Ar-Ge atağına kalkan şirketler birbiri ardına yatırımlara başladı. İşte birkaç örnek: Pfizer, Hacettepe Üniversitesi ile Ar-Ge'de stratejik işbirliği kararı aldı. Novartis 25 kişilik ekibi ile Türkiye'de 80'i aşkın alanda klinik araştırma başlattı. Abdi İbrahim 37 milyon dolarlık yatırımla dev bir araştırma geliştirme merkezi kurdu. Bilim İlaç, 52 bin metrekarelik yeni üretim tesisinde 110 Ar-Ge uzmanı çalıştırmaya başladı. Sanofi Aventis, 2009'da Türkiye'ye 10 milyon dolarlık Ar-Ge yatırımı yapacak. Bilim İlaç ihracatını üç katına çıkarmak için Ar-Ge'ye 5 milyon dolar ayırdı.
Tüm bu yatırımların, önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin "ilaç keşfi" karnesine olumlu yansıyacağını kestirmek güç değil. Uzmanlar, halihazırda yalnızca 30 milyon dolarlık klinik araştırmalar pazarına sahip Türkiye'nin, yakın zamanda bu alanda parlayacak birkaç ülkeden biri olacağını belirtiyor.
Araştırma kültürü yetersiz
70 milyonluk nüfusu, yetkin akademik kadroları ve sağlık alanında yaptığı reformlar ile Türkiye'nin önümüzdeki dönemde klinik araştırmalar konusunda "bölgesel lider" olabileceğini dile getiren Klinik Araştırmalar Derneği Başkanı Murat Akova, "70 milyonluk bir ülkeyiz, yarısı uzman olmak üzere 100 binden fazla uzman hekim, 50'den fazla tıp fakültesi var. 7 milyon nüfuslu İsrail klinik araştırmalardan yılda 2.5 milyar dolar gelir elde ederken, Türkiye neden yapamasın?" dedi. Türkiye'de araştırma kültürü ile ilgili sıkıntıların giderilmesi için daha birkaç yıl geçmesi gerektiğini anlatan Akova, "Tıp fakültelerindeki eğitimler içerisinde klinik araştırmalarla ilgili hemen hemen hiçbir şey yok. Yeni yeni bazı tıp fakülteleri müfredatlarına bunu yerleştirmeye başladılar" diye konuştu.
Zeynep Kamil'deki doğumlar Macaristan kadar
Pfizer Türkiye Genel Müdürü Melih Memecan da ilaç sektörü olarak eskiden montaj sanayi gibi sadece parçaları birleştirip üretim yaptıklarına dikkat çekerek, "Ar-Ge yatırımları ile şimdi yeni modellerin yaratılmasına da katkı sunacağız" dedi. Türkiye'nin mevcut nüfus yapısı ile ilaç pazarındaki potansiyelinin ancak 30'da 1'ini kullanabildiğini belirten Memecan, "Zamanında uygulanmayan politikalar bizi küçük Doğu Avrupa ülkelerinin gerisine itti. Oysa mesela Macaristan'da 1 yılda doğan bebek sayısı, Zeynep Kamil'de doğan bebek sayısına eşit" diye konuştu.
Rekabet arttıkça pazar büyüyecek
Türkiye'de en fazla sayıda klinik çalışmayı yürüten Sanofi Aventis Medikal Direktörü Edibe Taylan ise, Türkiye'deki ilaç firmalarının tamamının klinik araştırmalara yöneldiğine vurgu yaparak, "Potansiyel çok yüksek. Rekabet arttıkça pazar da büyüyecek" dedi. Küresel krizin şu ana kadar ilaç sektörünü doğrudan etkilemese de, krizin büyüklüğü göz önüne alındığında önümüzdeki dönemde ilaç sektöründe de olumsuzluklar yaşanabileceğine dikkat çeken Taylan, "İlaç firmalarının yatırım gücü göz önüne alındığında sadece sektörün kendisi için değil, Türkiye için krizden başarıyla çıkmanın yollarından biri Ar-Ge yatırımlarını teşvik etmek olacaktır. Ar-Ge yatırımlarını teşvik eden politikalarla beraber küresel mali kriz Türkiye için bir fırsat yaratabilir. Bu sayede Türkiye kaliteli üniversiteleri, kalifiye personeli ve coğrafi konumuyla küresel ar-ge yatırımlarından aldığı payı birkaç misline çıkarabilir" diye konuştu.
Referans