Aslında değineceğim konuyu sayfalara sığdırmak neredeyse imkânsız. Ya da şöyle söyleyeyim: İki satırla özetlenebilecek gibi değil. Çünkü yıllardır tartışılan ve maalesef bir arpa boyu yol alınamayan, yol alındı dendiğinde de içinden çıkılamaz hale gelen bir konu.
Elimden geldiğince özetleyerek anlatmaya çalışacağım. Ama bugün gerçekten şu soruyu toplumun tüm kesimlerinin kendisine sorması gerekiyor: Bu nasıl bir sağlık reformudur ki, hiç kimse memnun değil. Veya kimsenin memnun olmadığı düzenlemeye nasıl oluyor da reform deniyor? Şimdi gelelim, işin detayına.
Ülke olarak tam 6 yıldır sağlıkta reform yapmaya çalışıyoruz. Önce, SSK hastanelerini Sağlık Bakanlığı'na devrettik. Ardından, Sosyal Güvenlik Kurumu'nu (SGK) kurduk; Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK'yı bu çatı altında topladık. Sonrasında Genel Sağlık Sigortası kavramını geliştirdik ve uygulamaya soktuk. Son dönemde de sağlık personeline yönelik tam gün çalışma yasasını tartışmaya açtık.
Evet, bunları yaptık. Peki, yaptık da ne oldu? Öncelikle şunu belirteyim. Çok iyi hatırlıyorum. Başbakan Erdoğan, sağlık alanında reform çalışmaları başladığında kamuoyuna aynen şunları söylemişti: "Tüm bireyler kaliteli sağlık hizmeti almalıdır. Biz de bunu yapacağız."
Ardından da başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, sağlıkla ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları reformun faydalarını, ballandıra ballandıra anlatmışlardı.
Kaliteli sağlık hizmeti
Şimdi gelelim bugüne.. Kaliteli sağlık hizmetinden bahsedilirken birdenbire Sosyal Güvenlik Kurumu ile sözleşmeli özel sağlık kuruluşlarına, sağlık hizmetleri bedelinin en fazla yüzde 30'una kadar ilave ücret alabilme şartı getirildi. Bu da yetmedi, vatandaşların özel hastanelere ödediği muayene katılım payı 2 liradan 15 liraya çıkarıldı. Bu uygulamalarla Genel Sağlık Sigortası çerçevesinde ortaya şöyle bir garabet durum çıktı. Vatandaş para ödüyor ama istediği sağlık kurumundan hizmet alamıyor.
Hem de bu uygulamalar nasıl bir ortamda hayata geçirildi biliyor musunuz? Bundan beş sene öncesine kadar sağlık hizmetinin yüzde 8'ini özel sağlık kuruluşları gerçekleştirirken bugün bu oranın yüzde 30'a çıktığı ve nitelikli sağlık hizmetinin yüzde 50'sini özel sağlık kuruluşlarının karşıladığı bir ortamda.
Bugün durum ne? Özel hastane yatırımları durdu, mevcut hastanelerin ne kadar hayatta kalacakları bile belli değil. Ayakta kalanların, SGK ile yola devam edip etmeyeceği de meçhul. Vatandaş tarafından bakarsak... Bırakın kaliteli sağlık hizmetini, normal hizmet bile alamaz halde. Çözüm mü? İki senedir tartışılıp duruyor ama bir arpa boyu yol alınmış değil.
Çalışana Tam Gün Yasası
Sözde, sağlık reformuna devam ediyoruz... Reformun bir bacağı da sağlık personelini ilgilendiriyordu. Hükümet bu aşamada Tam Gün Yasası ile hekimlere günde 8 saat çalışma kuralı getiriyor. Amaç, olabildiğince fazla hekimin muayenehanelerini kapattırarak hastanelerde tam güne dönüşlerini sağlamak.
Fakat bu yapılırken ortada da mevcut bir durum var. O da şu anda yarı zamanlı yani, part-time çalışan hekimler günde 8 saat, tam gün çalışanlar ise günde toplam 9 saat çalışıyorlar. Haliyle sağlık reformu çerçevesinde getirilmeye çalışılan bu uygulama da kabul görmedi ve sağlık personeli ayağa kalktı. Bu konuda halen ne olacağı meçhul. Yani, yeni bir garabet daha oluştu.
Reformun bir diğer bacağı ise son günlerde gündeme geldi ve yine tartışma yarattı. Bu sefer ayağa kalkan kesim eczaneler oldu.
İlaç Fiyat Kararnamesi
Geçen yazımda bu konuya değindim. 4 Aralık tarihinde, 3 binin üzerindeki ilaçta fiyatların yüzde 40'lara varan oranda düşecek olması eczaneleri isyan ettirdi. Eczaneler, fiyat düşüşünden kaynaklanan zararı İlaç Fiyat Kararnamesi kapsamında imalatçıların karşılaması gerektiğini savunurken hükümeti bu konuda adım atmamakla suçluyor. 4 Aralık tarihi geldiğinde ise ne olacağı belli değil. Belli olan tek şey, bu duruma kimsenin aldırış etmediği. Yani, reformun eczaneler bacağı da kelimenin tam anlamıyla bir başka garabet.
İşte size; özetle sağlık reformu. Ülkede sağlık hizmetinin yüzde 50'sinden fazlasını sunan hastaneler, "Yandık, öldük, bittik" diyor... Sağlık personeli, "mahvolacağız" diye feryadı basıyor. Sağlık hizmetinin önemli bir bacağını oluşturan eczaneler, "kapanacağız" diye ağlıyor.
Daha açık bir anlatımla... Sağlık sisteminin üç önemli tarafı inim inim inliyor. Şimdi yeniden soruyorum: Bu nasıl bir sağlık reformu ki, hiç kimse memnun değil.
Noyan Doğan
Referans