• BIST 8736.27
  • Altın 2236.233
  • Dolar 32.3361
  • Euro 35.1035
  • Ankara 6 °C
  • İstanbul 12 °C
  • Bursa 10 °C
  • Antalya 16 °C
  • İzmir 13 °C

Çocuğun cinsel istismara uğradığı nasıl anlaşılır?

Çocuğun cinsel istismara uğradığı nasıl anlaşılır?
Çocuk istismarı, çocuğun geleceğinin kararmasına, mutsuz bir yaşam sürmesine neden oluyor. Çocuk ruhunda derin yaralar açan istismar hakkında Pedagog Adem Güneş ve Çocuk Gelişim Uzmanı Esin Selimoğlu, her ailenin muhakkak bilmesi gereken tüyolar verdi


Çocuk istismarı, tüm insanlığın kanayan yarası...

Siyasetçilerin konuyu daha fazla gündemine almasıyla çocuğa yönelik cinsel istismarın cezalandırılması konusunda tartışmalar sürse de bu büyük sorunun kaynağına inmek, belki de en önemlisi. Her anne ve babanın aklında soracağı çok soru ve açıklanması gereken çok konu var çocuğun cinsel istismarı özelinde.

Mesela herkesin aklındaki soru; çocuk istismarı gün geçtikçe artıyor mu yoksa gizli kapılar ardında yaşananlar şimdilerde mi daha çok gün yüzüne çıkıyor?

Dünyadaki 7 milyar insanın sorumlu olduğu bu bıçak sırtı konunun yeryüzünden tamamen silinip gitmesi için, insanlık sorunu olan cinsel istismarı ortadan kaldırmak için ne yapacağız?

Pedagog Adem Güneş ve Çocuk Gelişim Uzmanı Esin Selimoğlu, istismarcıların en çok hangi çocuklara yöneldiğini, çocukları istismardan nasıl koruyacağımızı, istismara uğramış ve bunu korkudan kimseye anlatamamış bir çocuğu nasıl fark edeceğimizi anlatırken, bilinmesi gereken bu hayati bilgileri tüm detaylarıyla HABERTURK.COM'a anlattı.

"İSTİSMAR KARTOPU EFEKTİYLE BÜYÜYEN BİR SORUN"

Çocuk istismarı nedir, neler çocuk istismarı sayılıyor? İstismar neden giderek artan bir sorun haline geldi?

Adem Güneş: Bireyin kötü bir amaç için 'araç' haline getirilmesine istismar denir. Bireyin cinsel bir araç haline getirilmesine de 'cinsel istismar' denir. Cinsel istismarın bir dokunsallıkla oluşması şart değildir. Bir kişiye bakıp dudak ısırmak, iç çekmek, cinsel içerikli bakış ile bireyi huzursuz etmek de istismar kapsamındadır. İstismar kartopu efekti ile büyüyen bir sorundur. Yani 1 istismar 2 istismarın daha oluşmasına yol açabilir. 2 istismar 4 istismara... 4 istismar 8 istismara dönüşme riski taşır.

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, çocukluğunda istismara uğrayan bireylerin (kendini onarma fırsatı bulamazsa) kendisinin de istismarda bulunma riski oluşuyor. Buna kartopu efekti denir. Bu açıdan bakıldığında, bir istismar olayında istismarcının bulunup toplumdan uzaklaştırılması yetmez, istismara uğrattığı kişilerin de bulunup tedavi edilmesi gerekliliği vardır.

CİNSEL İSTİSMARDA CİDDİ BİR ARTIŞ VAR

Esin Selimoğlu: Çok da sevimsiz bir konu aslında. Çok net bir literatür tanımlamasına sahip; bir yetişkin ya da devlet tarafından, bilerek ya da bilmeyerek yapılan, çocuğun sağlığını, fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen davranışlardır.

İstismarı fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik istismar ve medya istismarı olarak sınıflandırıyoruz. Bu sınıflandırmayı açarsak; amaç fark etmeksizin vurmak, tokat atmak gibi aletsiz uygulanandan; kemer, sopa gibi aletli olan tüm şiddetler çocuğa uygulanan fiziksel istismardır.

Duygusal istismar; en sık görülen ancak en zor tanımlanan istismar biçimi ve o kadar derin ki... aşağılamak, korkutmak, sömürme, yozlaştırma, duygusal yoksunluk oluşturma, reddetme, yalıtma, eşler arasındaki şiddete tanıklık etme, ruhsal, tıbbi ve eğitsel ihtiyaçları karşılamama, tutarsız/güvenilmez anne/babalık gibi alt başlıkları var. Duygusal istismar; çocuğun varlığına ve benlik algısına bir saldırı aslında. Tam da bu nedenle bu durumun verdiği acı istismarın son bulması ile bitmez.

Cinsel istismar ise çocuğun bir yetişkinin cinsel gereksinim ya da isteklerinin doyumu için cinsel nesne olarak kullanılması ya da kullanılmasına göz yumulmasıdır. Çok sevimsiz bir konu ancak bunun da çeşitleri bulunuyor.

Sorunuzun biçimi için teşekkür ederim; "İstismar neden giderek artan bir sorun haline geldi..." Ciddi bir artış gösteriyor ancak kitle iletişim araçlarının konuyu duyurma etkisi ile önceden yokmuş algısı geliştirmemekte fayda var. Bu durumu pedofiliyi dışarda tutarak değerlendirdiğimizde bu, bir hastalıktır ve refah düzeyi gibi etkenler ayırıcı değildir. Kültürel yapı etkiler, sosyal ve ekonomik durum etkiler, devlet politikaları etkiler, eğitimsizlik etkiler, kişilerin nasıl çocukluk geçirdiği etkiler, istismarcıya uygulanan cezaların caydırıcı olmaması ve daha bir sürü neden...

Üstelik sanki duyarsızlaşmaya hatta bazen normalleştirmeye başladık toplum olarak. Kendimizden pay biçelim, ilk çocuğa şiddeti duyduğumuzda verdiğimiz korkunç tepki ile bugün duyduğumuzda verdiğimiz "Yine mi, Allah kahretsin" tepkisinin şiddeti aynı mı?

Çocuk Gelişim Uzmanı Esin Selimoğlu

ABD, HOLLANDA VE KANADA İSTİSMAR OLAYININ EN FAZLA RAPOR EDİLDİĞİ ÜLKELER

Dünya genelinde istismara uğrayan çocuklarla ilgili belli bir oran var mı? En çok hangi ülkelerde çocuklar istismara uğruyor?

A.G: Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun ( UNICEF) Kasım 2017'de yayımladığı "Tanıdık Bir Yüz: Çocukların ve Gençlerin Hayatlarında Şiddet" başlıklı çalışma da milyonlarca genç ve çocuğun fiziksel şiddet ve cinsel istismara maruz kaldığını ortaya koydu. 28 Avrupa ülkesinde yapılan araştırmaya göre, 2,5 milyon kadın 15 yaşından önce istismara uğradığını belirtti.

Avrupa dışındaki 38 ülkede 2017 yılında 17 milyon kişi 15 yaşından küçükken bir istismara uğradığını belirtti.

Araştırmalara göre ABD, Hollanda ve Kanada istismar olayının en fazla rapor edildiği ülkeler olarak öne çıkıyor. Ancak burada bir ayrıntının altı çizilmelidir, bu ülkeler aynı zamanda istismar ile en fazla mücadele eden ve bir istismarı en hızlı ortaya çıkartan ülkelerdir. Asıl ürkütücü gerçek ise istismarın ortaya çıkarılmasında kültürel engellerin bulunduğu ülkelerdeki rakamlardır. Bir çocuğun istismara uğradığının ortaya çıkması, bazı kültürlerde o çocuğun 'rezil olması' (!) veya ileride evlenmesine engel teşkil ettiği için, gerçek rakamlara hiçbir zaman erişilememektedir. Bu nedenle, kapalı toplumlarda istismar olaylarının gerçek boyutu 'ürkütücü' olduğu bilindiği halde, rakamlar 'ürkütücü' boyutta görünmemektedir.

"CİNSEL İSTİSMAR SADECE GELİŞMEMİŞ ÜLKELERİN SORUNU DEĞİL"

E.S: Kesin net sınırlardan bahsetmek zor, ancak ortalama olarak dünyada istismara uğrayan çocuk oranı yüzde 1 ila 30 arasında değişiyor. Gelişmemiş ülkelerde olduğu algısı yanlış, Türkiye'nin 3'üncü sırada olduğu listede tanıdık ülke sayısı yoğunlukta; ABD, Fransa, Kanada gibi... Ülkemizdeki yaklaşık oranlar ise yüzde 10 ila 53 aralığında. Duygusal istismar ise yüzde 78 civarında... Duygusal istismar çok takıldığım bir konudur çünkü fiziksel ve cinsel istismarla birlikte görülme sıklığı oldukça fazla.

Cinsel istismar üzerine çalışmalar yapan Kanadalı bir psikolog, istismara uğrayan çocukların rastgele seçilmediğini, zayıf ve korunmasız olanların tercih edildiğini söylemişti. Bu da hedefte kendisini savunamayacak profildeki çocukların olduğunu gösteriyor, değil mi? İstismarcı seçici davranıyor ama bir şekilde ve olay gün yüzüne çıkıyor. Peki, ya sesini çıkaramayanlar, bu konuda çok uyanık olmalıyız değil mi?

E.S: Duygusal istismar diyorum ya sürekli, işte tam da bu sebepten... Eğer bir çocuk duygusal olarak istismara maruz kalıyorsa cinsel istismar, ki istismarcının genelde çocuğun tanıdığı bir yetişkin olduğunu da aklımızda tutarsak, onun için uzak bir ihtimal olmuyor. Yetersiz sevgi, şefkat ve ilgiyle sürekli saldırıya uğrayan bir çocuk tüm tehlikelere açıktır. Sadece cinsel istismar da değil.

Çocuk susmaz aslında! Çok doğru, biz uyanık olmalıyız. Fiziksel belirtiler önemli ayıraçlardır ancak çocuk sinyallerini mutlaka verir. Ama bence uyanık olmaktan önce önlem almakta fayda var. Çocuğu dinleyebilmek, ona "hayır" demeyi öğretebilmek, çocuğu gerçekten tanımak gerekir. Umarım kimse ihtiyaç duymaz ama yine de şüpheleniyorsak davranış değişikliklerine bir bakmak gerek.

A.G: Yapılan çalışmalar istismara uğrayan çocukların çoğunlukla duygusal zayıf çocuklar olduğu gözlenmektedir. Kendini ifade edebilen, savunabilen, güçlü karakterli çocuklar istismarcılar için risk taşıdıklarından dolayı hedef haline gelmeleri de oldukça zordur. Aile içinde ezilmiş, baskı altında kalmış, kendi gibi olmakta zorluk çeken, ihmale uğramış çocuklar istismara uğrama riski açısından riskli grupta yer alırlar. Böylesi çocuklar anne babalarının baskısından istismara uğradığını dahi paylaşamadıkları da bir gerçektir. Bu çocuklardan birçoğu istismara uğradıkları ancak hamilelikleri ortaya çıktığında fark edilmektedir maalesef.

CİNSEL İSTİSMARA UĞRAYAN ÇOCUK DERDİNİ İMALARLA ANLATMAYA ÇALIŞIYOR

Gerek ebeveyn gerekse öğretmen bir çocuğun istismara uğradığını nasıl anlayabilir? Hangi belirtilerle çocuk cinsel istismara uğradığını anlatır?

E.S: Çocuk aslında bize istismara uğradığını anlatmaya çalışır. Dolaylı imalar, gizli ifadeler ya da koşul koyarak ifade etmeyle denerler. Gözle görülür durumlarda anlamak daha kolay, yürüme ve oturmada güçlük çekebilirler, genital bölgede kızarıklık, şişkinlik gibi fiziksel bulgular alarmdır.

Ancak diğerlerinde çocuğu ve çocuğun gelişim aşamalarını tanımak gerekli. Örneğin çocuk yaşına uygun olmayan cinsel bilgiyi sözel olarak ya da oyunlarında ifade ediyor mu? Fiziksel temastan kaçınıyor ya da aşırı ilgi duyuyor mu? Suçluluk ve utanç hissiyle baş başa olduğunu düşünüyor muyuz? Belli yerlerde belli kişilerden korkuyor ya da kaçıyor mu? Benlik saygısında azalma var mı? Bu sorularda "evet" cevabı alıyorsak acilen uzman görüşü almalıyız.

ÇOCUĞUNUZUN NEŞESİ BİRDEN KAYBOLDUYSA...

A.G: Maalesef istismar öylesi korkunç bir sorundur ki, mağdurun mağduriyetini gizlediği tek suçtur. Bu açıdan bakıldığında istismarın ortaya çıkartılması oldukça zordur. Buna rağmen gözlem yapıldığında istismara uğrayan çocuğun en belirgin yanı, ani davranış değişikliğidir. Örneğin çocuk o güne kadar neşeli ve hareketliyken birden bire hareketliliği son bulmuş, neşesi kaybolmuşsa şüpheci davranmak gerekir. Kaygı, korku ve stres yine gözlemlenecek en belirgin davranış değişikliğidir. İstismara uğrayan çocuk agresiftir. Enteresandır, istismara uğrayan kız çocukları genellikle erkek çocukları ile yakın arkadaşlık kurmaya eğilimlidir. Bu onların güven duygusu ihtiyacından kaynaklıdır. İstismara uğrasa da başkalarının bunu yapmayacağına dair bir güven arayışıdır. Yine istimara uğrayan erkek çocuklar da kız çocukları ile oynamaktan hoşlanmaz. Sanki kendisinin bir kız gibi düşünülmesini istemez, kız davranışlarına karşı aşırı tepkisel davranır... Sevgi ve aşk gibi kavramlara tepkiseldirler, sanki bir suçları var da ortaya çıkacakmışçasına savunucu davranılar.

Çocuk istismarcılarının belli bir profili oluyor mu? Kimlere şüpheyle yaklaşmalıyız?

E.S: O kadar hassas bir konu ki... Maalesef böyle bir profil belirlemek zor. Belirlediğinizi varsayalım, herkesi tüm ayrıntısıyla tanımamız, etiketlememiz ya da herkesi kontrol edebilmemiz mümkün değil. Kimseye güvenmeden yaşam devam ettirmek sağlıklı değil. Herkes "istismarcı" ya da "sapık" da değil. Bizler çocuklarımızı eğitip onları güven ortamında yetiştirmeye çalışarak önlem almalıyız.

ÇOCUĞUNUZU BAŞKA BİR EVE YATILI GÖNDERMEDEN ÖNCE BİR KEZ DAHA DÜŞÜNÜN

A.G: Çocuk istismarında yaygın kanı, kötü kıyafetli, saldırgan görünümlü kişiler olası şüpheliler listesinde zannedilse de, durumun hiç de öyle olmadığı görülmektedir. Çocuk istismarında zanlılar genellikle çocuğun ve ailenin yakın çevresinden çıkmaktadır. Çocuğun güvenini kazanmış bir komşu, akraba veya ergen tanıdık kişiler de dikkate alınmalıdır. İstismarın önlenmesinde çocuğun bir yetişkin tanıdıkla yalınız bırakılmaması, ergen çocuklar ile küçük yaştaki çocukların uzun süre birlikte kalmaları durumunda dikkatli davranılması tavsiye olunur. Çocuğun akraba evinde yatılı kalması gibi yakın dostluk ilişkilerinde temkinli yaklaşmak esastır. Çocuk istismarının önlenmesinde çevreye şüpheci gözle bakmak yerine, çocuğun bir yetişkinle yalnız kalmasının önlenmesi ve mahremiyet eğitimi verilmesi esastır.

ÇOCUĞA 45 CM'DEN FAZLA YAKLAŞILMAMALI

Çocuk, oyun ile istismar arasındaki farkı anlayabilir mi? Ailenin bu konuyla ilgili çocuğunu bilgilendirmesi gerekir mi? Kaç yaşından itibaren çocuklara bu konuda bilgi vermeliyiz?

A.G: Çocuğun bir istismarı fark edebilmesi ve kendisini koruyabilmesinin en güçlü yolu mahremiyet eğitimi almış olması ile mümkündür. Mahremiyet eğitimi, bilinenin aksine, kız erkek çocuklarını ayırt etmek değil, çocuğa saygınlık eğitimidir. Eğer bir çocuğa aile içinde saygın davranılmış, auralarının oluşmasına izin verilmişse, kendisine saygın davranılmadığını hemen fark eder ve tepki gösterir. Mahremiyet eğitiminde esas olan şey, çocuğun fiziksel aurasına izinsiz girilmemesidir. Fiziksel aura çocuğun bedeninden yaklaşık 45 cm mesafeyi kapsar. Çocuğa bu mesafeden daha fazla yakınlaşılacak olunduğunda izin almak o çocuğun kendi bedeninin korunaklı olduğu hissini uyandırır. Bunun haricinde çocuğu öperken, kucağa alırken izin almak mahremiyet hissinin oluşması için temel davranışlardır. Çocuğa kendi bedeninin özel olduğunu, hiçkimsenin bedenine izinsiz dokunamayacağını anlatmak çocuğun hem kendini emniyette hissetmesini hem de oyun dahi olsa bedeninin araç haline getirilmesine engel olur.

3 YAŞINDAKİ ÇOCUĞA İYİ-KÖTÜ DOKUNUŞ EĞİTİMİ VEREBİLİRSİNİZ

E.S: Eğer "iyi dokunma" "kötü dokunma" "özel bölge" "hayır deme" konularında destek ve eğitim verdiysek çok küçük yaş itibariyle farkındalık yaratıyoruz.

Aile, güven ortamı sağlayarak bu bilgileri mutlaka vermeli, bahsettiği kurallara ebeveynlerin de sadık kalması gerekir. Yani, çocuk Ayşe Teyzeyi istemiyorsa öpmek zorunda değil. Ayrıca çocuğa cinsel organının adını lütfen doğru söyleyelim. "Pipi"; penistir, "kuku"; vajinadır. Bu özel bölgeler ve iyi-kötü dokunuş eğitimlerini 3 yaş, erken çocukluk döneminde vermeye başlayabiliriz.

"İSTİSMARDAN KORUNMA MÜFREDATA EKLENMELİ"

Peki, görev sadece aileye mi düşüyor? Öğretmenler ve devlete ne gibi görevler düşüyor? Mesela çocuk istismarı, ders müfredatlarına eklenmeli mi?

E.S: Asla sadece aileye dönüşmüyor! Çocuğu korumak insanlığın görevidir. Görev devlete, öğretmene, polise, doktora, gazeteciye, anneye, bana, size düşüyor, hepimiz sorumluyuz. Öncelikli görev; istismarı engelleyecek politikaların uygulanması, çocuğun ve yetişkinlerin bu konuda eğitilmesi gerekli. Okul öncesi kurumlar başta olmak üzere tüm eğitim-öğretim kademelerinde çocuğun ruhuna ve bedenine saygısı desteklenmeli. Çocuk istismarı değil ama "bedenim bana ait" algısı ve istismardan korunma müfredata eklenmeli.

"İSTİSMARCI, TOPLUMDAN TECRİT EDİLMELİ"

A.G: Çocuk istismarının önlenmesinde anne babaların rolü dörtte birdir. Her ne kadar anne baba çocuğuna mahremiyet eğitimi verse de, kendi bedeninin korunaklı olduğunu anlatsa da, eğer aynı tutum okulda öğretmen tarafından devam ettirilmiyor ve çocuğa saygınca davranılmıyorsa evdeki eğitim bir işe yaramaz.

Çocuğun kolundan tutup çeken, ceza vermek amaçlı çocuğa buyurgan davranan bir öğretmen o çocuğun istismar edilmesine de zemin hazırlamış olur. Okul, aile işbirliği olmadan çocuk istismarı önlenemez. Ancak bu da yeterli değildir. Toplumun bütün katmanlarında çocuğun saygınlığına yönelik bilgilendirmeler yapılmazsa çocuk istismarının önlenmesi oldukça zordur.

Çocuğunun kolundan tutup çeken, fiziksel şiddet uygulayan her bir yetişkinin kendini toplum içinde barındıramaması ve ikaz edilmesi gerekir. Böylesi davranışların toplumsal hoşgörüde yerinin olmaması gerekir. Son olarak, çocuk istismarının önlenmesine yönelik Erken Uyarı Sistemi geliştirmelidir. Hastanelerde, okullarda ve çocuğun uğrak verdiği her yerde birbirine sinyal veren bir ağ ile çocuk takip edilmeli, olası bir okula gelmeme veya hastanede tedavi görme gibi durumlarda o çocuğun ailesini uzman personel yardım teklifi için ziyaret etmeli, olası bir istismar ihtimaline dönük gözlem yapmalıdır. Kanıtlanmış bir çocuk istismarında, istismarcı kişinin toplumdan tecrit edilmesi oldukça önemlidir.

Çocuğu cinsel istismara uğramış aile ne yapmalı, siz ne öneriyorsunuz? Hem çocuk hem ebeveyne terapi gerekir mi bu gibi durumlarda?

A.G: Bir çocuk istismara uğradığında hem anne baba hem de çocuk uzman gözetiminde bir süre tedavi görmelidir. Genellikle ailelerin terapisi ihmal edilse de, istismar edilen bir çocuğun en az kendisi kadar anne babasının da terapi alması oldukça önemlidir. Çocuğu istismara uğramış anne babalar çocuğunun yaşadığı olayı ayrıntılı olarak öğrenmeye çalışmamalıdır. Öğrenilen her bir ayrıntı hem çocukta hem de anne babada travmatik etki oluşturur. Birçok çocuk yaşadığı istismar olayı kadar travmayı anne baba sorgulamasında da yaşamaktadır. Böylesi durumlarda çocuğu çok daha iyi anlayabilecek uzman yardımı almak artçı sarsıntıları önlemek için oldukça önemlidir.

E.S: Umarım öyle bir çocuk da aile de olmaz. Çocuğu dinlemek, dinlerken sakin olmak ilk kural. Suçlayıcı ifadeler kullanmamak elzem. "Sen onunla nasıl gidersin, bunu yapmasına nasıl izin verirsin". Biliyorum sakin kalmak çok zor ancak çocuğun korkmadan anlatabilmesi için çok önemli. Psikolojik destek mutlaka gerekli, hem de tüm aile üyeleri için.

ÇOCUK, SANKİ KENDİ SUÇUYMUŞ GİBİ SAKLANIYOR

İstismara uğrayan bir çocuğun ruhunda ne gibi yaralar açılıyor? Gerek o anki hayatında gerekse gelecekte... İstismarcıların aslında çocukluklarında istismara uğradığı söylenir. Bu doğru mu? İstismara uğrayan çocukların hayatları bir yerde kararıyor... Gelecekte onların da bu tip eğilimleri söz konusu olabilir mi?

A.G: İstismarcıların geçmişinde kendi istismar hikayelerini bulmak mümkündür. Bu açıdan bakıldığında istismara uğrayan çocuğun psikolojik yardım alması oldukça önemlidir. Yaşanmış bir istismar kız ve erkek çocuklarda farklı duygusal zedelenmelere yol açtığı bilinmekte. Her iki grup çocukta da kişiliğin zedelenmesi, bir saldırganlığa maruz kalmış olmaktan kaynaklanan suçluluk ve değersizlik hissi gelişmesi oldukça yüksek bir ihtimaldir. Çocuğun yaşadığı olayı saklamaya çalışması, sanki kendisi de suçluymuş gibi kendini gizlemeye gayret etmesi yaşanılan travmanın büyüklüğünü görmek açısından oldukça önemlidir. Erkek çocukları yaşadıkları istismar ile cinsel kimlik çatışması yaşayabilir. Neden kendisine böylesi bir şey yapıldığını, neden kendisinin seçildiğini anlamalandırması uzun zaman alabilir. Bu açıdan bakıldığında tedavinin en erken zamanda başlayıp en uzun zamana kadar devam ettirilmesi oldukça önemlidir.

E.S: Bahsettiğimiz konu eğer tüm istismar türlerini kapsıyor ise, benlik algısını, onurunu, kimliğini ve kendilik algısını yerle bir ediyor özünde. İstismarın kesin suretle son bulması, çocuğun istismar ve istismarcıdan uzaklaştırılması ve onarılması gerekiyor. İstismara uğrayan bir çocuk, yetişkinliğinde bir istismarcı mı olacak diyorsunuz aslında. Onarılmayan ya da tedavi edilmeyen durumlarda karşımıza çıkma sıklığında artış gözlemliyoruz evet, ancak bunu bir yargı haline getirmek doğru değil.

"ÇOCUĞUMUZ BİZİM MALIMIZ DEĞİL"

Siz, sosyal medyada paylaşılan çocuk fotoğraflarının da istismar olduğunu düşünüyorsunuz... Peki, başka neler istismara giriyor?

E.S: Çok sert oldu bu. Doğru bulmuyorum diyelim. Ben çocukların beden ve kişilik haklarının saldırıya uğramasına karşıyım aslında. Aklımıza gelen seçenekleri düşünelim.

Ben çocukların beden ve kişilik haklarının saldırıya uğramasına karşıyım aslında. Aklımıza gelen seçenekleri düşünelim. Bir yetişkin çocuklarının fotoğraflarını paylaşıyor. Bu fotoğrafları kim görüyor, kimlerle paylaşıyor? Kontrol edebiliyor muyuz? Çocuğumuzun fotoğrafına bakan herkes iyi niyetli mi? Bu fotoğraf başkaları tarafından farklı amaçlarla kullanılmak üzere haberimiz olmadan paylaşılabilir mi?

Bir başka soru çocuğumuz irade sahibi olduğunda o fotoğrafların paylaşılmasını istiyor olacak mı? Bu paylaşımlarla para kazanan yetişkinlerin bunu yapmaya hakkı var mı gerçekten? Yolumuzu "Bir yetişkin başka bir yetişkine bunları yaptığında ne yapıyoruz" sorusuna yanıtımız belirlesin.

Bizi çok güldüren çocuklar popüler oluyor bazen. O çocukları alkışladık, sorununu çözmek yerine. Çocuğa yarar mı sağladık? Yetişkin gibi davrandık birine, yetişkinlerin izlediği programda, gelişimi için uyuyor olması gereken saatte bizleri güldürüyordu. Kazandırdığımız paraya değdi mi? Banyo yaptırırken çektik videolarını, bir dertlerini anlatırken çektik, argo konuşmalar yaparken çektik. Milyonlar gördü. Yanlış dediğimiz şeyleri alkışlayıp pekiştirdik. Çocuk "iyi bir şey yapıyorum" algısına kapıldı.

Sosyal medyada paylaşılan çocuk fotoğraflarının da istismara girdiğini düşünüyor musunuz? Başka neler istismara giriyor?

A.G: Çocuğun veya ailesinin izni olmadan paylaşılan fotoğraflar istismar kapsamına girmese de, etik değildir. Ancak fotoğrafın incitici yanı varsa, çocuğu zor durumda bırakan görüntüler mevcutsa, gelecekte bu fotoğrafa bakan çocuğun bu paylaşımdan rahatsız olacağı düşünülüyorsa böylesi fotoğrafların paylaşımı asla kabul edilemez. Örneğin tuvalete oturmuş çişini yapmak üzere gülümseyen bir çocuk fotoğrafı çocuğun ileride bu görüntüden hoşlanmayacağı ihtimaliyle değerlendirilecek olursa, kabul edilemez. Böylesi fotoğraflar sosyal medyada tepki ile karşılanmalı, paylaşılması yapanlar uyarılmalıdır. Bunun haricinde çocuğun fotoğraf ile alenen kötü amaçla kullanılması suçtur. Şikayet edilmesi gereken toplumsal bir görevdir.

BU PROFİLLER TAKİP EDİLMEMELİ!

Bir çocuğun en güveneceği kişi ailesidir. Ancak çocuklarının fotoğraflarını çarşaf çarşaf sosyal medyada yayınlayan aileler için nasıl bir yol izlenmeli? Bu durumda bu çocukların hakkını kimler koruyabilir?

A.G: Çocuğu üzerinden sosyal etki oluşturmayı, takipçi kazanmaya dönük profiller takip edilmemeli, böylesi paylaşımlar yapanlara karşı sosyal sorumluk çerçevesinde topluca hareket ederek uyarılmalıdır. Çocuğun güzelliği, tatlılığı ve saflığını takipçi kazanmak, para kazanmak amaçlı sosyal medyada oluşan bütün davranışlar istismardır. Amacı cinsel içerik paylaşımı olmasa da çocuğu üzerinde sosyal medyada etki alanı oluşturmak etik dışı bir davranıştır, çocuğun kötüye kullanımıdır. Böylesi kişileri takip etmemek gerektiği gibi, takip edenlerin de uyarılması toplumsal bir görevdir.

"TÜM ÜLKELERDE DEVLET POLİTİKASI OLUŞTURULMALI"

E.S: Çocuğun yüksek menfaatine aykırı bir olgu ve ben sonuna kadar karşıyım. Bilgilendirme için yapılıyorsa da çocuğun yüzü mutlaka kapatılmalı. Elimizde son model telefonlar şükür ki bu işi kolaylaştırıyor.

Bir bakıyorsunuz zengini de fakiri de, eğitimlisi de eğitimsizi de yapıyor bunu. Maddi kaynak sağlama amacıyla yapanlar için şunu söyleyebilirim; çocuğumuz bizim malımız değil ticari amaçla kullanamayız. Altta yatan böyle bir amaç değil de "herkesle paylaşma arzusu" ise ne olur bir daha düşünelim.

Bizler prim vermediğimizde bu durum devamlılık sağlamayacaktır. Bilgilendirme yolları denenmeli. Konuyla ilgili tüm ülkelerde devlet politikası oluşturulmalı, daha güçlü bir farkındalık yaratılmalı. İhmal, istismar kapsamında değerlendirmeler hassasiyetle yapılmalı.

Kaynak: Haber Kaynağı
Bu haber toplam 10134 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim