• BIST 9747.61
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • Ankara 21 °C
  • İstanbul 20 °C
  • Bursa 22 °C
  • Antalya 22 °C
  • İzmir 21 °C

Dalga dalga ölüyoruz!

Dalga dalga ölüyoruz!
Elektromanyetik radyasyon, insan ve çevre sağlığını tehdit ediyor. Dünya Sağlık Örgütü ve bağımsız bilim adamlarının en üst perdeden dikkat çektiği tehlikeden korunmak için öncelikle tedbirli olmak gerekiyor.

Limitler nasıl belirleniyor?

Cep telefonlarında limit değerlerin çok yüksek derecede tutulduğuna dikkat çeken Selim Şeker, “Tepe değeri koyuyorum. Bunun altında kim ne isterse yapsın.” denildiğini vurguluyor. Şeker, cep telefonu sinyallerinde çok sayıda Avrupa ülkesinde sınır değeri 1 volt/metre olarak alırken, Türkiye’de 10 volt/metre alındığını belirtiyor. Birden fazla baz istasyonundan kaynaklanan elektromanyetik kirlilikte ise ülkemizdeki sınır değer 41 volt/metre. Ülkeler arasındaki limit değerlerdeki uçurumun, ‘ihtiyat’tan kaynaklandığını söyleyen Şeker şunları ifade ediyor: “Bazı ülkeler, 1 SAR değerinin 50 hatta 100 kat altındaki değeri kabul ediyor. İhtiyatlı davranıyor.”

ICNIRP, kafada oluşacak SAR değerini 2 watt/kilogram olarak kabul ediyor. Baz istasyonları için belirlenen değer ise 900 Mhz için 42 volt/metre, 1800 Mhz için 57 volt/metre.

Şeker, kamuoyunun pek de bilmediği ilginç bir ayrıntıya şöyle dikkat çekiyor: “Limit değerler belirlenirken plastik bir manken kullanılıyor. Mankenin içine insan biyolojik özelliklerine eş değer yoğunlukta et konuluyor. Sinyal verilip sıcaklık artışına bakılıyor. Ama burada bir hata yapılıyor. Bu cansız. Cansız maddelerden elde edilen değerlerle canlıyı nasıl korursun ki? Böyle bir şey olabilir mi? Bu testin yapıldığı laboratuarlarda kokudan durulmuyor. Üstelik bu manken 200 bin dolara satılıyor. TÜBİTAK’ta var.”

Şeker’e göre, elektromanyetik kirlilikle ilgili standartlar 1998’de yayımlandı. Cep telefonları o zaman yaygınlaşmaya başlamıştı. Yeterli araştırma yapıldığı söylenemez. O tarihli standartlar hâlâ geçerli. Selim Şeker’in ‘Cep Tehlikesi’ adını verdiği bir kitabı da bulunuyor. Şeker’in üniversitedeki odası bu kitapla dolu. Şeker, kitaplarını işaret ederek “Her nedense kitapçılarda satılması engelleniyor.” diyor.

Şeker, çeşitli misallerle zenginleştirdiği uyarılarını şöyle dile getiriyor: “Amerika, 2. Dünya Savaşı’nda Japonya’nın iki şehrine atom bombası attığında ertesi sene araştırma yapılmış. Kanser oranlarında artış olmamış. Kanser için en az 10 sene geçmesi gerekiyor. Nükleer radyasyonun kurucusu Madam Curie, kanser oluşacağını bilmediği için bu hastalıktan öldü. TÜBİTAK desteğiyle İstanbul Teknik Üniversitesi’nden 14 akademisyenden oluşan heyet, 2007’de Karadeniz’in kanser haritasını çıkarırken ilginç bir sonuçla karşılaştı. En yüksek kanser oranı, Ordu ile Artvin arasında yüksek gerilim hatlarının altında yaşayanlarda görüldü. Kapsamlı araştırma 7 il ve 15 bin kanser hastası üzerinde yapıldı.”

3G, radyasyonu yaygınlaştıracak

Şeker, kıstas belirlenirken elektronik mühendislerinin görüşlerinin alınmadığını, modülasyonun önemli olduğunu belirtiyor. 3G’nin diğer cep telefonu bağlantı modülasyonuna (900-1800 Mhz) göre 10 misli riskli olduğunu ifade eden Şeker, 3G’ye aynı kriterlerin uygulanmasının yanlış olduğunu dile getiriyor. 29 Temmuz 2009’da cep telefonu operatörlerinin yoğun reklam kampanyasıyla devreye giren 3G (2100 Mhz) ile haberleşme için çok daha fazla sayıda baz istasyonu gerekiyor. Çünkü 3G baz istasyonlarının kapsama alanı diğerlerine göre yaklaşık 9 kat daha dar. Gücü ise yaklaşık 20 watt civarında. Uzmanlar, bu teknolojinin elektromanyetik radyasyonu yaygınlaştıracağı ve insana daha yakın hâle geleceği uyarısında bulunuyor. İngiltere’de bu teknolojiye geçildikten sonra baz istasyonu sayısının 70 bin civarında arttığı ifade ediliyor. 3G, alt teknolojilere göre yaklaşık 25 kat fazla bir bant genişliğini kaplıyor.

Selim Şeker, her okula kablosuz internet ağı kurulmasını ve her öğrenciye bilgisayar verilmesini ihtiva eden Fatih Projesi’nin genç nesillerin sağlığı için önemli bir tehdit olacağı uyarısında da bulunuyor. Kullanıcı gençlerin güvenlik konusunda eğitilmesi gerektiğini belirten Şeker, bu projenin gerekli tedbirler alınarak uygulanması görüşünde. Şeker’in diğer bir uyarısı da alışveriş merkezleri ve şirket kapılarındaki metal dedektörleri.

Selim Şeker, elektromanyetik tehdide daha önce maruz kalmış gelişmiş ülkelerdeki olayları da yakından takip ediyor. ABD’de sigaranın zararsız olduğunu ispat için şirketlerden para alarak çalışan ve bir de kitap yayımlayan Georges Carlo’ya dikkat çeken Şeker,  Carlo’nun çalışmalarının etkisiyle ABD’de sigara yasaklarının uzun yıllar ötelendiğine dikkat çekiyor: “Cep telefonunda sigara ile aynı durum ortaya çıkınca telefon şirketleri ile Carlo anlaştı. Carlo’ya ‘Sigarada iyi iş yaptın. Şimdi cep telefonunda yap. Ne kadar istiyorsun? Al sana 25 milyon dolar’ dediler. Carlo, 1993’ten 1999’a kadar bir araştırma programı yürüttü. ABD’nin en iyi araştırmacılarını tuttu. 8 milyon dolarlık bir laboratuar kurdu. Sonuçta ekibi Carlo’ya ‘Sigarada kesin zararsız’ diyerek büyük tepki çektin. Yalan söyledin. Bunu toplum kabul etmez. Şimdi çekimser kal’ tavsiyesinde bulundu. Sonuçta ‘Cep telefonunun zararlı veya zararsız olduğunu tespit edemedik’ mealinde bir sonuç kamuoyuna açıklandı. Bu beklenmedik netice üzerine şirketler derhâl Carlo ile tüm bağlantıları kesti. Hatta yaptıkları açıklamalar ve medyadaki destekçileri vasıtasıyla milyon dolarlarca fon verdikleri adamın deli olduğunu bile iddia ettiler. Carlo’ya sıkı bir medya ambargosu konuldu. Carlo da bir yazar tutup kitap yazdırdı. Bu kitapta her şeyi itiraf etti.”

Selim Şeker ayrıca, ABD’de epey gündemde kalan Onkolog Devra Davis’in yazdığı ‘Disconnect’ adlı kitaba dikkat çekiyor. Kitapta, cep telefonu üreten bir firmada çalışan mühendisin hikâyesine yer veriliyor. Cep telefonlarının piyasaya çıktığı ilk senelerde biyolojik tesirlerini ölçmek için manken yerine mühendisler kullanılmış. Kansere yakalanan bir mühendis hakkını arayınca işten atılmış. ‘Rus Ruleti’ adıyla yazdığı kitap da toplatılmış. Davis, kitabında, mağdur mühendisle röportaj yaptıktan sonra iki adamın gelip kendisine mühendisin güvenilmez, hatta deli olduğunu söylediğini de aktarıyor.

Radyasyon tepesi Çamlıca

İstanbul Çamlıca’daki radyo ve televizyon vericilerinden kaynaklanan elektromanyetik radyasyon, sağlığa zarar verdiği bilinen sınırların onlarca katına ulaşıyor. Başbakan Erdoğan’ın Kısıklı’daki konutu ve önde gelen holdinglerin merkezleri bu bölgede yer alıyor. Bölgede 150 bine yakın kişi ikamet ediyor. Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, elektromanyetik kirlilik ölçümü yaptıran yabancı şirketlerin ve yöneticilerinin bölgede ofis ve ev tutmaktan vazgeçtiklerini belirterek “Ne yazık ki başbakanımız ve Türkiye’de ilk üçe giren şirketler burada.” şeklinde hayıflanıyor.

    1990’ların başında özel radyo ve televizyonların kurulmasından sonra Çamlıca, vericilerin yoğun olarak kurulduğu bir merkez hâline geldi. Daha önce tepede polis telsiz ve radyosu antenleri ile TRT vericisi vardı. TRT vericisinin seneler önce yapılmasına rağmen yüksek bir beton kule üzerinde faaliyet göstermesi oldukça manidar. Türkiye’de o tarihlerde radyo ve televizyon yayıncılığı ile ilgili mevzuat bulunmadığı için vericiler kaçak olarak yapıldı. Tepe âdeta bir anten tarlasına dönüştü. Elektromanyetik kirlilik kavramının ise esamisi bile okunmuyordu. O tarihten bu tarafa antenlerin sağlık ve peyzaj açısından sakıncalarını gidermek için Çamlıca Tepesi’nde sembol bir anten kulesi yapılması düşünüldü. Bu amaçla bir proje yarışması açıldı. Ancak yayıncı 17 şirketin bir araya gelerek Anten AŞ adı verilmesi planlanan bir şirket kurması ve TRT önderliğinde icraatta bulunması gerekiyor. Ne yazık ki bu iş neticelendirilemedi.

Sakinler şikayetçi ama...

Çamlıca’dan Adalar’a kadar olan güzergâhta yer yer yüksek değerler ölçülüyor. Yüz binlerce kişi aynı etkiye maruz kalıyor. Kısıklı’da 30 senedir kahvehane işleten Arif Er, mahallede vericilerden rahatsızlığın üst seviyede olduğunu anlatıyor. Kahvehaneye dönerek “Arkadaşlar antenlerden şikâyeti olan var mı?” diye bağırması hemen her masadan karşılık bulunuyor. Genel şikâyetler uykusuzluk, baş ağrısı, sinirlilik... Mahalle sakinlerinden Yunus Ergül, ilginç bir deney yapmış. Ergül, bir dosya kâğıdını atınca vericilere doğru yükseldiğini söylüyor. Kısıklı Mahalle Muhtarı Erkan Kalkan da 3 çocuğu ve eşi ile mahallede ikamet ediyor. Kalkan, “Babamı bir ay önce kanserden kaybettik.” diyor. Mahallede çok sayıda kanser hastası olduğunu söylüyor. Kalkan, mahallede aşırı sinirli olduğunu, iki gün mekân değiştirdiğinde bu ruh hâlinin geçtiğini dile getiriyor.

    Kendi ellerimizle ölçtüğümüz, gözlerimizle gördüğümüz bu bölgedeki elektromanyetik radyasyon aslında daha önce de belirlenmişti. Sakarya Üniversitesi Elektrik Elektronik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Osman Çerezci, 2001’de ziyaret ettiği iş adamı Can Kıraç’ın villasında şüphe üzerine ölçüm yaptığını kamuoyuna duyurmuştu. Çerezci ve ekibi, Küçük Çamlıca bölgesindeki tek bir verici için güç yoğunluğunu 32 volt/metre olarak belirlemişti. Oysa sınır değer 28 volt/metre idi. Ortamın toplam güç yoğunluğu, bazı uzmanlarca zararlı olduğu yönünde çekince konulan 4,5 watt/metre değerinin çok üstündeydi.

    Elektromanyetik kirliliğin sağlık üzerindeki etkileri konusunda çalışmaları bulunan Yeni Yüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Hilmi Sabuncu, televizyon vericisinin çıkış gücünün, baz istasyonundan çok daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor. Sabuncu, köylerde tercih edilen en güçlü baz istasyonu çıkış gücünün 40 watt olduğunu, buna karşılık radyo vericisinin çıkış gücünün 4000 watt, bir televizyon vericisinin gücünün ise 40.000 watt civarında olduğunu belirtiyor: “TV vericilerinin bulunduğu Çamlıca’da yapılan ölçümlerde güç yoğunluğu 8,65 watt/m olarak tespit edilmiştir. Bu değer bize, bu alanda sürekli yaşayan insanların vücut sıcaklıklarının normalin üzerinde olduğunu ifade eder. Bu son derece zararlı bir durumdur. Çamlıca ve Kınalıada’da sinyal yoğunluğu ve kanser olguları hakkında araştırma yapılması gerekir.”

    Boğaziçi Üniversitesi Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Şeker, Çamlıca Tepesi’ne çok benzeyen bir olayın İtalya ile Vatikan arasında yaşandığına dikkat çekiyor. Vatikan’ın televizyon ve radyo verici antenlerini Roma’nın kuzeyine yerleştirdiğini ifade eden Şeker, elektromanyetik kirlilikten rahatsız olan İtalyan vatandaşlarının açtığı dava sonucu yaşanan gelişmeleri şöyle anlatıyor: “Mahkeme, yaptırdığı tespitlerden sonra davacıları haklı bularak vericilerin kaldırılmasına karar veriyor. Vatikan, üst yargıda şansını denedikten sonra son şans olarak davayı İtalya Anayasa Mahkemesi’ne taşıyor. Sonuçta kaybediyor. Sorumlular da ceza alıyor.”

    Şeker, Ankara’da radyo ve televizyon vericilerinin bulunduğu Dikmen Tepesi’nde kanser olanların, aynı Anadolu şehrinden göç edip şehrin başka semtlerine yerleşenlere göre fazla olduğu yönünde TBMM’ye soru önergesi verildiğini de hatırlatıyor.  

Elektromanyetik dalgaları en aza indirme yolları

  • Yeni binalar, çocuk yuvaları ve okullar, yüksek gerilim hatlarından ve trafolardan en az 120 metre uzaklıkta inşa edilmeli.
  • Yüksek gerilim hatlarının tercihen yer altından geçirilmesi sağlanmalı.
  • Evlerin elektrik tesisatları gözden geçirilmeli.
  • Televizyon ekranından en az 1 metre uzakta oturulmalı, çocukların TV’yi uzaktan izlemeleri sağlanmalı.
  • Düşük radyasyonlu bilgisayar ekranı kullanmaya özen gösterilmeli ya da ekran filtresi kullanılmalı, LCD ekranlar tercih edilmeli.
  • Halojen ve floresan lambalar, okuma lambası olarak kullanılmamalı. 
  • Yatak odalarında TV ya da bilgisayar bulundurulmamalı, varsa kullanılmadığı zamanlarda fişten çekilmeli.  
  • Elektrikle çalışan radyolu saatler yatak başlarından en az 1 metre uzağa yerleştirilmeli ya da pille çalışan alarmlı saatlerle değiştirilmeli. 
  • Saç kurutma makineleri sık kullanılmamalı. 
  • Bebek telsizleri bebek yataklarından en az 1 metre uzağa yerleştirilmeli. Mümkünse bebek telsizleri ses kontrollü mod (bebek ses çıkardığında çalışan) tercih edilmeli. 
  • Kreş, çocuk yuvası, okullar, camiler ve çocuk hastanelerine cep telefonu baz istasyonu kurulmamalı. 
  • Dizüstü bilgisayarlar şarj edilirken açıldığında daha çok elektromanyetik dalga yayar. Dizüstü bilgisayarlar şarj edilirken kullanılmamalı. 
  • Evlerde kullanılan kablosuz telefonlar, kablosuz modemler yatak odası dışına yerleştirilmeli. 
  • Cep telefonları mümkün olduğu kadar az ve kulaklıkla kullanılmalı. SAR değeri düşük modeller tercih edilmeli.
  • Cebe konulacaksa ön yüzü bedene bakacak şekilde durmalı.
  • Yatarken aynı odada olmamalı. Sinyal seviyesi düşük yerlerde ya da ulaşım araçlarında daha fazla radyasyona maruz kalmamak için konuşulmamalı.

GÜRHAN SAVGI / Aksiyon

Bu haber toplam 7052 defa okunmuştur
Haberin Devamı 1 2  
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim