Aile Hekimliği Sistemi'nin uygulandığı pilot illerden İzmir'de bir aile hekimi muayenehanesinin kapısına astığı duyuruda, hastalarına kendi yazdığı isimlerdeki ilaçları almaları uyarısında bulundu, aksi halde iyileşmeme ve yan etkilerden sorumluluk kabul etmeyeceğini bildirdi.
Ancak bu duyuru geçmişte yaşanan ilaçta promosyon tartışmasını akıllara getirdi. İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, “Bir hekim bunu söylediğinde ben altında başka şeyler ararım” dedi. İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Mehmet özkan da “Doktorun böyle bir şeyi dayatma hakkı olamaz” diye yorumladı.
Sağlık hizmetlerinin sunumundaki değişiklikler tartışılırken, 2007 Mayıs'ta İzmir'de başlatılan Aile Hekimliği Sistemi'nde de bazı uygulamalar kafa karıştırıyor. Bu uygulamalardan birine Konak İlçesi'nde Aile Sağlığı Merkezi'ndeki bir aile hekimi imza attı. Kadın doktor, altına kaşesini vurduğu bir uyarı yazısı hazırlayıp muayenehanesinin kapısına astı. ‘Duyuru’ adı altındaki yazıda, “Doktorların yazmış olduğu ilaçları eczaneden temin ederken, yazmış olduğumuz ilaçlar dışında farklı isimde ilaç almayın. Not: Farklı isimde ilaç alımından kaynaklanan iyileşememe ve yan etkilerden hiçbir şekilde sorumluluk kabul edilmeyecektir” uyarı cümleleri yer aldı.
Bu uyarı yazısı değişik yorumlara neden oldu. Özellikle geçmişte bazı ilaç firmalarının tıbbi mümessillerinin (reprezant) kotalarını doldurmak, satış rakamlarını artırmak için bazı hekimlere ilaçlarını reçete etmeleri halinde muayenehanelerini tefriş etme (döşeme), kongrelere götürme, yurt dışı tatili, beyaz eşya, televizyon, müzik seti, muayenehane kirası, cep telefonu faturası ödeme gibi promosyonların yanında, gündeme geldiği 2001 Aralık'ta büyük sansasyon yaratan ‘nataşalı tatil’ promosyonlarını hatırlattı.
5 aile hekiminin görev yaptığı Aile Sağlığı Merkezi'nde sadece bir hekimin kapısında asılan duyurunun hangi amaçla yapıldığı merak konusu olurken, bu uyarı yazısını İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, İzmir İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Mehmet Özkan ve İzmir Tabip Odası Başkanı Op. Dr. Suat Kaptaner değerlendirdi.
Dr. Kaptaner, yazının ilginç olduğunu belirterek, “Yargıtay, ilacın yan etkilerinden hekimi de sorumlu tuttu. Bu nedenle iyi niyetle, kendini korumak adına yazılmış olabilir” dedi. İl Sağlık Müdürü Dr. Özkan, “Doktorun böyle bir şeyi dayatmaya hakkı olamaz” derken, geri ödeme kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumu'nun ilaç ödemelerinde ucuz olan eş değerinin parasını ödediğine dikkat çekti, bu yazı ile ilgili olarak, kim yazmış, nerede asılı gibi konularda bilgi sahibi olmadan
başka yorum yapamayacağını söyledi.
İzmir Eczacı Odası Başkanı Sayılkan ise, bu uyarı yazısının ‘doğru’ olmadığını, akıllara başka şeyler getirdiğini belirtti, şunları söyledi:
“Türkiye'de birçok ilacın muadili var. Ve bunlar Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsatlı. ‘Bu ilaç birebir bunun aynısıdır, bir tek firma isimleri değişik' demektir. İçeriğinin aynı olduğunu bildiğimiz halde bir firmanın ilacında niye ısrar edilir? Vatandaş bu ayrıntıyı bilmiyor olabilir. Bir hekim bunu söylediğinde ise ben altında başka şeyler ararım. İlaçta promosyon yeni bir şey değil. Promosyonda yöntem şu; Aile hekimleri kendilerine kayıtlı hastaları yönlendireceğini sanıyor. Oysa şunu gözden kaçırıyor; O hastalarla biz 10 yıldır, 20 yıldır birlikteyiz, güvene dayalı bir birliktelik. Çok küçük bir kesim de olsa aile hekimi bazı ilaç firmalarıyla promosyon işine alet olmuş olabilir ya da kendi inandığı bir ilaç olabilir. Bu şekilde hastaların üzerine baskı oluşturmak, hastaları buna zorlamak doğru bir tavır değil. Bir hekimin yapmaması gereken bir şey. Kaldı ki ülkenin içinde bulunduğu durumu biliyoruz. Bu ağır ve yüksek maliyet isteyen promosyonları yabancı firmalar yapıyor. Bir hekim Türkiye'de ve yerli firmalarca üretilen ilaçlar yerine niye yabancı firmaların ilacında ısrar eder? Hem devlete, hem Türkiye ekonomisine büyük bir bedel ödetmek adına neyin karşılığında bunu yapar? Bu ülkeyi seven hiç kimse böyle bir şey yapamaz. Tıp, eczacılık okumuş hiç kimse eşdeğer olarak ruhsatlandırılmış, biyoeşdeğerlik diye kanıtlanmış, yani bu ilaç bunun birebir aynısıdır denildiği noktada böyle bir şeyi dayatamaz. Eğer eşdeğere inanmıyorsa ruhsat veren Sağlık Bakanlığı'nı dava etmeli.”