İlaç sektöründe peş peşe ortaya çıkan yolsuzluk vakaları, gözlerin yeniden sağlık harcamalarına çevrilmesine yol açtı.
Türkiye, 2009 yılında sağlık giderleri için 27,5 milyar TL ayırırken bu harcamalarda en önemli kalemi, ilaç parası oluşturuyor. Sosyal Güvenlik Kurumu, bu yıl ilaca 12,5 milyar ödeme yapacak. Bu verilere göre Türkiye'nin ilaç harcaması, toplam sağlık giderinin yüzde 42'si. OECD ülkelerinde ise bu oran ortalama 15 ile 20 arasında. Türkiye'nin ilaç harcamasının bu kadar yüksek olmasının başlıca nedenlerinden biri, bu alandaki akla hayale gelmedik yolsuzluklar. SGK'nın son olarak iki pilot ildeki 19 eczanede yaptığı denetimlerde devletin 2,6 milyon YTL dolandırıldığı ortaya çıktı. Kullanılan yöntemler ise sahte kupür, sahte reçete, sahte ilaç raporu, sahte doktor kaşesiyle ilaç yazılması, sahte barkod ile reçete yazılması ve yurtdışındakiler için Türk vatandaşlarının TC kimlik numaraları kullanılarak ilaç yazılması. Bu veriler her ay 22 bin 500 eczaneye yapılan 900 milyon TL ilaç ödemesinin önemli bir kısmının yersiz ödeme olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye'nin ilaca diğer ülkelerin iki katından daha fazla ödeme yapıyor olmasının bir başka sebebi de eşdeğer ilaçların yeterince kullanılmaması. Uzmanlar fiyatı daha ucuz olan eşdeğer ilacın etki olarak diğer ilaçlardan farklı olmadığını belirtiyor. Herhangi bir ilacın piyasaya çıkmasının ardından belli bir süre geçtikten sonra eşdeğerinin piyasaya çıkmasına izin veriliyor. Amaç ise ilacı bulan firmanın bu sürede korunması. Bu sürenin ardından başka firmalar da aynı ilacı üretebiliyor. Bu nedenle fiyatı düşüyor. Eşdeğer ilaç, orijinali ile tamamen aynı özellikleri taşıyor. Gereksiz ilaç kullanımı ile neredeyse her evde koliler dolusu kullanılmayan ilaç, faturayı kabartan diğer nedenler. SGK şimdi, ilaç giderlerini azaltmak için bir yandan denetimleri artırırken öte taraftan eşdeğer ilaç kullanılmasını teşvik ile gereksiz kullanımların önüne geçmeyi amaçlıyor.
Öte yandan Türkiye'de ilaç ve tıbbî araç gereç sanayiinin büyük ölçüde dışa bağımlı olması, faturayı yükselten sebepler arasında. Bu nedenle gereksiz ilaç kullanımının önlenmesi ilaç giderlerinin azaltılmasında önemli bir yer tutuyor. Türkiye'de koruyucu sağlık hizmetlerine yeterince kaynak aktarılmaması da sorunun başka bir sebebi. Sağlık Bakanlığı ile SGK da son yıllarda hem ilaç harcamalarını hem de tedavi giderlerini azaltmak için koruyucu sağlık hizmetlerini öne çıkarıyor. SGK ayrıca ilaç harcamalarının kontrolü için en çok yazılan ilaçlar ile bu ilaçları yazan doktorların incelenmesi üzerinde duruyor. Bu yolla gereksiz ilaç yazılmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor.
Kişi başına ilaç harcaması, 5 yılda 2 kat arttı
Türkiye'de ilaç pazarı, son yıllarda önemli ölçüde büyüme gösteriyor. Kişi başına ilaç harcaması da son 5 yılda 2 kat artış gösterdi. Buna karşılık ilaç kutularının küçültülmesi ve daha az adet ilaç konulması yoluyla giderler azaltılıyor. İlk olarak ağrı kesicilerde denenen bu yöntem olumlu sonuç verdi. Ağrı kesicilerin küçük ambalajlarda ve düşük adette satılmasıyla bu alanda tasarruf sağlandı.
Sağlık karnesi kiralayıp ilaç yazdıranlar bile var
Sağlık sektöründe yolsuzluk haberleri peş peşe gelirken devletin çeşitli kurumları da bu duruma dikkat çekiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün hazırladığı raporda, sahte ilaç üretimi, ilaç hırsızlığı ve ilaç kaçakçılığı yapılarak temin edilen ilaç içlerinin yeniden sahte kutu ve kupürlerle ambalajlanarak piyasaya sürüldüğü belirtiliyor. İlaç mümessillerine verilen promosyon ve cezalandırma yönteminin yolsuzluk ve usulsüzlüğü teşvik ettiği ifade edilirken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sağlık karnelerinin kiralanarak bol bol ilaç yazıldığı ifade ediliyor. Sahte reçete ve sahte sağlık raporu düzenleme yöntemleriyle doktorların hastalara yazdıkları reçetelere sonradan eczaneler tarafından ilaç ekleniyor. Emniyet'in raporuna göre ilaç firmaları hekim başına 10 bin lira promosyon gideri harcıyor.
'Sosyal güvenlik açığı, bu yıl 50 milyar lirayı bulacak'
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, geçen yıl 30 milyar lira olan sosyal güvenlik sisteminin açığının bu yıl 50 milyar lirayı bulacağını söyledi. Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneği'nce düzenlenen "Küresel Kriz ve Türkiye Ekonomisi'' konferansında, Türkiye'nin en büyük hatalarından birinin sosyal güvenlik sisteminin bu hale getirilmesi olduğunu belirterek, "1950'li yıllarda emeklilik yaşı 55 iken, 1990'lı yıllarda 38'e iniyor. Dünyada ise 65'e çıkıyor. Geçen yıl 30 milyar olan sosyal güvenlik sisteminin açığı, bu yıl 50 milyarı bulacak. Zamanında bu tahribat yapılmış." dedi. Dünyanın belli başlı hiçbir ülkesinde bu yaşlarda emekli olma diye bir şey olmadığını anlatan Şimşek, "Çoğunda ya 65 ya 67'dir ya da en kötüsü 60'tır. Türkiye'de sosyal güvenlik sistemi batmış." şeklinde konuştu.