Acıbadem Sigorta Genel Müdürü Ömer Karahan, Sosyal Güvenlik Kurumu ile anlaşan hastanelerin verilen fark ücretleriyle yaşamaya çalıştığını ancak 'Fark alınmayacak' denmesine rağmen kontrolünün yapılmadığını söylüyor.
"Sağlık sigortacılığı olarak önümüzde geniş kapılar açılacağını düşünürken hüsrana uğradık"... Bu sözü, bir sohbetimiz sırasında Acıbadem Sigorta Genel Müdürü Dr. Ömer Karahan, yeni uygulamaya giren genel sağlık sigortası hakkında sarf etti.
Hani, başlaması neredeyse yılan hikâyesine dönen, üzerinde de çokça tartışılan ve hükümetin "Tüm vatandaşların kaliteli sağlık hizmeti almaya hakkı vardır" diyerek başlattığı genel sağlık sigortası var ya işte, o uygulama.
Ömer Karahan, hem özel sağlık sigortacılığını hem de devletin sunduğu sağlık hizmetini iyi bilen bir isim. Sohbetimiz sırasında Karahan, biraz geçmişe gidip; sosyal güvenlikte yapılan reform ile Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) özel hastanelere kapılarını açmasının ve hastanelerin tek bir çatı altında toplanmasının özel sigortacılar için de umut olduğunu belirtiyor.
"Bizler, en az 5-10 milyon kişinin özel sağlık sigortalısı olacağını umuyorduk" diyen Karahan, bu dönemde hastane yatırımlarında da ciddi artış olduğunu vurguluyor. Ömer Karahan, bu süreci şöyle anlatıyor:
Primler ucuzlayacaktı
"Devlet hastaneleri ve SSK hastaneleri tek bir çatı altında toplandı, özel hastanelere de kapılar açıldı. Vatandaşa dediler ki, 'Biz şu kadar para öderiz, gerisini de siz cebinizden verirsiniz'. Bu da sigortacılar olarak bizi sevindirdi. Çünkü Avrupa'daki gibi bizde de özel sağlık sigortası tamamlayıcı olarak devreye girecekti. Böylelikle, devlet 100 liranın 20 lirasını verecek, geri kalanı sigorta şirketi ödeyecekti. Bu sayede bizler de yüzde 20-30 daha ucuza poliçe satacaktık. Poliçenin fiyatı ucuzladığı takdirde de 1.5 milyon kişi değil, 5 milyon kişi sigortalı olacaktı. Ama ne olduysa geçen temmuz ayında hastanelerin alacağı farkı yüzde 30 ile kısıtladılar."
Ömer Karahan, bu kısıtlama sonrasında da özellikle A sınıfı hastanelerin SGK ile anlaşmalarını iptal ettiklerini; sadece verilen paralarla yaşayabilecek hastanelerin kurumla anlaştığına değiniyor.
Yaşama şansları yok
Bu noktada, "SGK ile anlaşma yapanların, verilen bu paralarla yaşama şansı var mı" diye soruyorum. Karahan, konuya bir başka açıdan yaklaşıyor ve "Kaliteli sağlık hizmeti pahalıdır. Bugün bir tomografi cihazı 2.5-3 milyon dolardır ama 200 bin dolara da 5 ya da 10 senelik bir cihazı alabilirsiniz. Dolayısıyla yüzde yüz güvenebileceğiniz sağlık hizmetinin maliyeti yüksektir" diyor ardından da ekliyor: "Sorunun cevabına gelirsek; bu fiyatlarla yaşanır mı, bana göre yaşanmaz."
Bir taraftan A sınıfı hastaneler anlaşmaya yanaşmadılar, anlaşanların da bu fiyatlarla pek yaşama şansı yok, diğer taraftan da genel sağlık sigortası uygulaması başladı. Peki, uygulama nasıl oluyor?
Ömer Karahan, bu aşamada ilginç açıklamalarda bulunuyor. Karahan'a göre birçok hastane verilen ücretlerle yaşamaya çalışıyor ama fark alınmayacak denmesine rağmen de bunun kontrolü yapılmıyor. Ömer Karahan, konuyu daha fazla detaylandırmayınca bu sefer ben yorum yapıyorum.
Farkı kontrol eden yok
Eğer hastanelerin bu rakamlarla yaşama şansı yoksa o zaman SGK ile anlaşma imzalayan hastaneler ya hastalardan yüzde 30'un üzerinde fark alıyorlar ya da maliyetleri şişiriyorlar.
Belirttiğim gibi Karahan, bu konuda yorum yapmaktan kaçınıyor ama başka bir sıkıntıyı dile getiriyor:
"Sigortacı olarak biz bu hastanelere diyoruz ki, SGK ile anlaşma yaptın ve sadece yüzde 30 fark alabiliyorsun, bunun dışında alamıyorsun; o zaman gel, o yüzde 30 farkı sigorta şirketine fatura et. Fakat yine de bizimle çalışmak istemiyorlar. Halbuki devletin koyduğu kanuna göre o farkın dışında bir rakam talep edemezler. Bu sefer bize, ben SGK ile farklı anlaşma yaptım diyorlar. Kısacası kanun neyse biz bunun uygulanmasını istiyoruz. Onlar ise uygulamıyorlar. Sigorta şirketine gelince normal fiyat yani, fahiş fiyat uyguluyor. Dolayısıyla bizler sağlık sigortacılığında önümüzde çok geniş kapılar açılacağını düşünürken, bu konuda hüsrana uğradık. Maliyetimizin düşeceğini umuyorduk, o da olmadı."
Uygulama sürdürülemez
Ömer Karahan, tüm yaşananlara rağmen bu durumun kalıcı olmayacağına inanıyor ve uygulamanın değişeceğini umuyor. "Birtakım kısıtlamalara gidilmesi şimdilik olumsuzluk yarattı ama biz umuyoruz ki, bu durum değişecek" diyen Karahan, "Bugün kim yüzde 30 daha ucuza sigorta almak istemez ki" diye de soruyor.
Özellikle de kriz döneminde kaliteli sağlık hizmetinin makul fiyatlarla alınabileceğine de dikkat çekiyor Karahan ve son olarak sigortacıların havuz genişledikçe cömertliklerinin artacağını, primlerin düşeceğini sözlerine ekliyor.
Dolardaki artış kâbusumuz oldu
Ömer Karahan ile sohbetimiz sırasında son günlerde doların TL karşısında aşırı değerlenmesini de konuşuyoruz. Karahan, dolardaki artışın sağlık hizmetlerini dolayısıyla da sigorta sektörünü olumsuz etkilediğine dikkat çekerek, şunları söylüyor:
"Açıkçası dolarda bir artış bekliyorduk ama bu kadarını öngörmemiştik. Sağlık hizmetleri yurtdışına çok bağımlı, özellikle de tıbbi cihazlar açısından. Doların 1.80'i görmesi bizim de kâbusumuz oldu. Sağlık enflasyonu denilen bir şey var. Sigorta şirketleri bu konuda çok sıkıntı çeker. Senelerdir tazminat primi oranında dengeleri bozan en önemli unsur sağlık enflasyonudur. Bu da tabii, doların artması ile bizi son derece olumsuz etkiledi. Bundan sonra şirketteki hedeflerimizi ve hesaplarımızı bu yüksek dolar kuruna göre değiştirmek zorunda kalacağız."