Sınır Tanımayan Doktorlar Saha Koordinatörü Anna Halford, Filistin için Sağlık Çalışanları Kampanyalar ve Savunuculuk Sorumlusu Rohan Talbot, Norveç Mülteci Konseyi İletişim Danışmanı Shaina Law ve çocuk yoğun bakım doktoru Tanya Haj-Hassan, Gazze'deki tıbbi duruma ilişkin İngiltere Parlamentosunun Dış İlişkiler Komitesi üyelerinin sorularını yanıtladı.
Haj-Hassan, ateşkes dönemi ve sonrasında İsrail saldırılarının başladığı sırada Han Yunus'taki Nasır Hastanesinde görev yaptığını kaydetti.
Hastanenin de İsrail tarafından saldırıya uğradığını kaydeden Haj-Hassan, "Hastanenin etrafı sarılmıştı ve tahliye yapılamayacak hale getirilmiş bir ada gibiydi. Çalışanlar ve hastalar hastaneye ulaşamıyordu." dedi.
Uluslararası sivil toplum kuruluşlarının gerekli tıbbi desteği veremediği ve malzemeye sahip olmadığı için hastaneden ayrıldığını anlatan Haj-Hassan, "Çocuk yoğun bakım birimi tamamen yaralı çocuklarla doluydu. Ek yataklar bile getirdik. Ne zaman yaralı bir çocuk ölse onun yatağını hemen yeni bir yaralı çocukla dolduruyorduk. Çocuklar yatak bekliyor, yoğun bakım beklerken ölüyordu." diye konuştu.
Haj-Hassan, Gazze'deki çocuk ve kanser hastalıkları alanında uzmanlaşmış hastanelerin yerle bir olduğunu vurguladı.
Sağlık sisteminin sistematik olarak hedef alındığına dikkati çeken Haj-Hassan, "Sadece benim değil Birleşmiş Milletler uzmanlarının da şahit olduğu şey, İsrail'in Filistinlilere karşı bir soykırım yaptığıdır. Gazze'de en az 1500 sağlık çalışanı öldürüldü. Bunların bir kısmı benim eski öğrencim." ifadelerini kullandı.
Halford da, açıklamasında İsrail'in sağlık sistemini kasıtlı olarak yok ettiğinin altını çizerek, "Gazze'deki hastane, klinik ve sağlık merkezi sayısının bugünkü seviyeye düşmesi, en azından kısmen, hatta belki de tamamen kasıtlı olduğunu düşündürüyor." değerlendirmesini yaptı.
İsrail'in hastaneler ve Gazze'deki bölgeler arasındaki ulaşım ve teması da kasten kestiğini belirten Halford, iletişim amacıyla kullanılan teknolojilerin de elektriğe, dolayısıyla yakıta ihtiyaç duyduğunu anlattı.
Halford, bunlara ulaşımın da zor olduğunu kaydederek şunları söyledi:
"Meslektaşlarımızın operasyon ve ulaşımları ile savaş bölgesine mal sokabilmek daha da zorlaşıyor. Hala Han Yunus ve Gazze'nin kuzeyinde iki operasyon noktamız var. Şunu anlamak önemli, Gazze topraklarının yüzde 70'inden fazlası iki farklı uygulamaya tabi. Birisi sınır hattındaki askeri bölge. Gitmek ve güvende kalmak imkansız. İkinci uygulama ise İsrail güçlerinin tahliye ettiği bölgeler. Bu bölgelere ne zaman dönüleceği bilinmiyor. Yasak kalkmadı. Bu da Gazze nüfusunun tamamının küçük bir bölgeye sıkıştırıldığı anlamına geliyor. Bu durum salgın hastalığın yayılmasını hızlandırıyor."
Talbot ise Batı Şeria'daki duruma ilişkin değerlendirmede bulunarak, "Batı Şeria da Gazze gibi daha önce görülmemiş seviyede İsrail askeri varlığı ve yerleşimci şiddeti gördü. Ürdün vadisindeki gibi köylü ve göçebeler çok büyük zarar gördü. İsrail'in askeri saldırıları nedeniyle mülteci kampları da nüfus kaybı yaşadı." dedi.
Batı Şeria'daki tıbbi durumun da yetersiz olduğunu anlatan Talbot, "İsrail, Batı Şeria'daki hareketi de ciddi şekilde kısıtlıyor. Birçok tıbbi malzemeye herkesin ulaşabilmesi için bölgesel olarak depolamamız gerektiğini fark ettik çünkü Batı Şeria'da hareket etmek kısıtlanıyor." diye konuştu.
Talbot, İran'ın İsrail saldırılarına karşılık verdiği günden bu yana Batı Şeria'daki kontrol noktalarından çıkışların tamamen durdurulduğunun altını çizdi.
