Türk Eczacılar Birliği (TEB) Başkanı Erdoğan Çolak, eczacıların tedarikçi değil sağlık elemanı olduğunun anlaşılmaya başlandığını belirtti.
Erdoğan Çolak, Antalya'da gazetecilere yaptığı açıklamada, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile sözleşmenin imzalanmasından önce eczacıların uzun süredir sıkıntı yaşadığı dönemde Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nin hayata geçirildiğini, bunun da beraberinde birtakım uygulamaları getirdiğini söyledi.
Bu dönemde Türkiye'deki eczacıların, ilaç konusunda kaliteli sağlık hizmeti verme isteklerini ortaya koyduklarını, ancak bürokrasiyi artıran ve hastayla eczacının ilişkisini kesen provizyon, eşdeğer ilaç uygulaması ve pozitif liste uygulamalarıyla karşılaştıklarını ifade eden Çolak, şöyle konuştu:
''Bu olgular hastayla iletişimi kesince eczacı, 'Ben ne yapıyorum. Ben bir sağlık elemanı mıyım, tüccar mıyım, tedarikçi miyim?' demek durumunda kaldı. Biz eczacının bir tedarikçi olmadığını, sağlık elemanı olduğunu bu süreçte anlatmaya çalıştık. Zannediyorum o biraz anlaşılır hale geldi. Bu eylemin, bu sürecin sonucunda olumlu bir noktaya geldik. İşin ekonomik kısmı da kısmen çözüldü. Ama asıl meselemiz, eczacıların doğru anlaşılması ve 24 bin eczaneden, Sağlık Bakanlığı ve SGK'nın doğru yararlanmasıdır. Bu doğru anlaşılırsa önümüzdeki süreçte işbirlikleriyle çok fazla sıkıntı yaratmadan, vatandaşın ilaca kolay ve kaliteli ulaşımını sağlayan, vatandaşa da yük getirmeyecek şekilde bir sistem yürüyebilir. Çabamız bu.''
-''DEVLET GARANTÖR OLMALI''-
Sosyal devlet olmanın gereğinin sağlığa eşit şartlarda parasız ulaşım olduğunu vurgulayan Çolak, ''Hem prim, hem muayene ücreti alıyorsunuz. Bunun ortadan kaldırılması lazım'' dedi.
Bunu herkesin söylemesi gerektiğini belirten TEB Başkanı Erdoğan Çolak, şöyle devam etti:
''Biz devletin sağlıkta mutlaka garantör olmasını ve sağlığın daha kaliteli noktaya gelmesi konusunda daha çok çaba göstermesini bekliyoruz. Olanakları olanlardan elbette pirim alınır. Ama bunun toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılması, 'Primini ödemeyene sağlık hizmeti vermeyeceğim' demek doğru bir yaklaşım değildir.''
Çolak, anlaşmadan önce eczanelere yapılmak istenen dayatmalara TEB'in direnç gösterdiğini, eczacıların bu dayatmaya 22 bin dilekçeyle gereken cevabı verdiğini söyledi.
Eczanelerin devreden çıktığı bir sistemin Türkiye'de işlemeyeceğini savunan Erdoğan Çolak, şunları kaydetti:
''Eczaneler olmadan sağlık hizmeti verilemez. Bizim buradaki uzlaşma arayışımızı hızlandıran en önemli etken, vatandaşın sağlık sorunudur, ilaca ulaşım sorunudur. Taleplerimizin yüzde 100'ü kabul edilmemiştir. Ama bu vatandaşın ilaçsız kalmaması için uzlaşmadır. Eczacılar birinci basamak sağlık elemanıdır. 'Türk Eczacılar Birliğinin sözleşme yetkisini koyun' dedik. Koydular. Kazanımlarımız da var, kayıplarımız da. Bizi asıl zorlayan vatandaşın sağlığa ulaşımıdır.''
-''YOL ALABİLİRSEK SIKINTI OLMAZ''-
Erdoğan Çolak, bir soru üzerine, varılan uzlaşmaya karşın ilerde olası bir sorunla karşılaşılması halinde farklı refleks gösterebileceklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Her zaman iniş çıkış vardır. Her zaman mücadeleler vardır. Devlet önlem alır, toplumsal gruplar o önlemlere karşı refleks gösterir. Bu önlemler bazen yanlış olabilir. O zaman refleks oluşur. Şu anda bir uzlaşma vardır. Ama önümüzdeki süreçte SGK yeni bir uygulama ortaya çıkarır, olmayacak şeyler çıkarsa o zaman farklı refleksler gündeme gelebilir. Devlet tek alıcı, eczacı da tek satıcıdır. Dolayısıyla bir uyum, partnerlik söz konusudur. Biz SGK ve Sağlık Bakanlığının önemli bir partneriyiz. Bu partnerlik noktasında uzlaşarak, konuşarak yol alabilirsek çok da sıkıntı olmaz.''
Krizin aşılması sürecinde verilen mücadelede eczacıların Türkiye'de son yıllarda özlenen ve toplumsal örgütlerde fazla rastlanmayan bir dayanışma gösterdiğini vurgulayan Erdoğan Çolak, ortak hareketleri için tüm meslektaşlarına teşekkür etti.