• BIST 8860.3
  • Altın 2923.448
  • Dolar 34.2561
  • Euro 37.4046
  • Ankara 12 °C
  • İstanbul 15 °C
  • Bursa 12 °C
  • Antalya 20 °C
  • İzmir 17 °C

Almanya ve Fransa sağlık sistemlerinden nasıl yararlanılabilir?

Prof.Dr. Paşa Göktaş

ALMANYA VE FRANSA SAĞLIK SİSTEMLERİNDEN YARARLANILARAK, SAĞLIK ALANINDA TÜRKİYE’DE NASIL BİR YOL İZLENMELİDİR?

Neden Almanya ve Fransa Modelleri?

Şu anda Türkiye’de sürdürülen sağlık sisteminin sürdürülebilirliği oldukça sıkıntılı, finansman olarak neredeyse olanaksız görünmektedir. Sağlık sisteminin SGK’ya ve kamuya bedeli çok ağırdır. SGK büyük açık vermekte, bu açıklar da genel bütçeden karşılanmaktadır. Bu nedenle, sistemin akılcı bir yeniden organizasyonu şart görünmektedir.

Yeniden organizasyon düşünülürken, Avrupa ve dünyadaki en iyi sağlık sistemlerinin bilinmesi ve örnek alınması gereklidir. Bunlar da Almanya ve Fransa modelleridir. Çoğu ülke de bu modelleri örnek almaktadır.

Almanya sağlık sistemi, dünyadaki sağlık sistemleri içinde en güçlüsü ve en iyilerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Fransa sağlık sistemi de benzer özellikler taşımaktadır. Fransa sağlık sistemi, 2000 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından dünyadaki en iyi sağlık sistemi seçilmiştir.

Almanya ve Fransa’da Sağlığın Finansmanı Nasıl Sağlanıyor?

Almanya’da, sağlık finansmanı yönünden karma bir model uygulanmaktadır. Bu sistem içerisinde, hastalık sigorta fonları tamamen merkezi hükümetin dışında kendi kendini yöneten bağımsız organizasyonlar tarafından yerine getirilmektedir.

Almanya’da sistemin finansman kaynağı, esas olarak kazanç esasına dayalı sigorta primleridir. Primler, devlet dışı yönetimlerde ve sigorta kurumlarında toplanmaktadır.

Nüfusun % 90 civarı temel sigortaya kayıtlıdır. Temel sigortaya EBM denilmekte ve bizdeki SGK’ya benzemektedir. Nüfusun bir kısmı ise ya sadece özel sigorta altındadır, ya da kamu sigortasına ek olarak özel sigortalıdır. Özel sigorta listesine de GOA denilmektedir ve bizdeki TTB Asgari Ücret Tarifesi (Yeni adıyla TTB-HUV= Hekimlik Uygulamaları Veritabanı) benzeri bir işleve sahiptir.

Almanya’da yıllık geliri 85.000 Euro ( Aylık yaklaşık 7000 Euro)’ yu aşanlar ile kendi işine sahip olanlar, özel sağlık sigortası yaptırmak durumundadırlar. Bu durum, temel sigortadan daha fazla prim ödemeyi gerektirmektedir. Ancak, sağlık hizmetinden yararlanmada da çeşitli avantajlara sahip olunmaktadır. Daha ünvanlı doktor seçimi, daha öncelikli randevu, daha geniş işlem listesinden yararlanma, VIP hizmet gibi.

Fransa’da ise 3 ayrı sigorta sistemi vardır. Bunlardan birisi ve en yaygını, çalışan işçiler için olandır ( %83). Tarımsal sigortalılar ve serbest meslek sahiplerinin sigortası ise %12 nüfusu kapsamaktadır. Nüfusun % 86 civarının isteğe bağlı tamamlayıcı sağlık sigortası bulunmaktadır.

Fransa sağlık sisteminin Almanya’dan temel farkı, sağlık sigorta fonlarının tam bağımsız olmamalarıdır. Prim oranlarını belirleme, toplama, servislerin ve fiyatların tespitinde devletin rolü daha fazladır.

Fransa’da da kişinin kazancı üzerinden sağlık sigortası primi (%5.25) kesilmektedir.

Hizmet Sunucular Hangileridir?

Almanya’da, genel pratisyenler ve aile hekimleri ilk planda birinci basamak sağlık hizmetlerini yürütmektedirler. Hastalar, aile hekimlerine 3 ay bağlı kalmaktadırlar. Aile hekimi, gerekli görürse hastayı bir branş uzmanına sevk edebilir. Genel uygulama olarak, branş uzmanları çoğunlukla kendi muayenehanelerinde çalışmaktadırlar. Hastalar, branş uzmanı görmeden hastaneye başvuramamaktadırlar. Eğer başvurularsa da, ücreti kendileri ödemek durumundadırlar.

3. basamağı da hastaneler oluşturmaktadır. Hastaneler de belediyeler, vakıflar, üniversite hastaneleri ve özel hastaneler yapısındadır. Bizdekine benzer devlet hastanesi yoktur. Hastaneler otonom yapıdadırlar. Gelir-gider dengesini kendileri kurmak durumundadırlar.

Hastanelerin altyapı harcamalarını devlet yapmaktadır. Ancak cari harcamaları, sigorta kurumları ile yaptıkları sözleşmelerden sağladıkları gelirlerle sürdürülmektedir.

Hastanelerdeki doktorlara maaş şeklinde ödeme yapılmaktadır. Kıdemli doktorlar, ayrıca özel muayenehane de açabilmektedirler.

Aile hekimleri, acil vakalara da bakmak zorundadır. Uzman hekimlere ve aile hekimlerine, hizmet başına ödeme yapılmaktadır.

Fransa’da ise 1. ve 2. basamağı aile hekimleri, serbest çalışan muayenehane hekimleri, dispanserler, klinikler ve evde bakım hizmetleri oluşturmaktadır. Yataklı hizmetler ise kamu, özel ve üniversite hastaneleri tarafından yürütülmektedir.           

Hizmet Sunuculara Ödemeler Nasıl Yapılmaktadır?

Almanya’da geçerli iki liste vardır. Bunlardan birisi EBM denilen, bizdeki SGK-SUT listesine benzer temel bir listedir. Bu liste, temel sigortaya dahil olanlar için geçerlidir. Daha dar bir listedir ve zorunlu hizmetleri kapsamaktadır. Ödeme birimleri, diğer listeye göre daha düşüktür. Ancak, bizdeki SGK-SUT listesi ile karşılaştırıldığında daha yüksektir.

Diğer liste ise, yıllık geliri 85.000 Euro üzerinde olanlar ve kendi işine sahip olanların yaptırdığı özel sağlık sigortalı hastalara uygulanan GOA listesidir. Bu liste de, bizdeki TTB Asgari Ücret Tarifesi (Yeni adıyla TTB-HUV) benzeri bir listedir. Her iki liste arasında hem kapsam olarak, hem de fiyat olarak büyük fark vardır. GOA listesi, daha fazla işlemi karşılamaktadır ve aynı işlemlerin bedeli de EBM listesine göre oldukça yüksektir.

Hem temel sigorta (EBM), hem de özel sigortalar (GOA) aile hekimleri, serbest çalışan muayene hekimleri, laboratuvarlar, klinikler, özel ve vakıf hastaneleriyle sözleşme yapmakta ve kendi listeleri üzerinden ödeme yapmaktadırlar.

Hastalar sevk zinciri dışında başvuru yaparlarsa, ya da listelerde yer almayan işlemleri yaptırmak isterlerse, işlem bedelini kendileri karşılamaktadırlar.

Aile hekimlerine, muayenehane hekimlerine ve laboratuvarlara ödemeler, hizmet başına yapılmaktadır.

Fransa’da da sistem benzer sayılabilir. Hastalar, istediği hekimi ve kuruluşu seçmekte özgürdür. Hasta, gün içinde birden çok hekime de başvurabilir. Ödemeler hizmet başına yapılmaktadır.              

Hastalar Hangi Kuruluşlara Nasıl Başvurabilirler?

Almanya’da hasta öncelikle aile hekimine başvurmak zorundadır. Aile hekimi, gerekli görürse branş uzmanına sevk eder. Branş uzmanlarının çoğunluğu, muayenehanelerinde çalışmaktadırlar. Eğer hastanın yatarak tedavisi gerekli görülürse, hastaneye sevk edilmektedir. Hastaların büyük çoğunluğu, ayaktan tanı ve tedavi kurumlarında görülmekte ve sorunları çözülmektedir. Hastaneler, yatan hastalar için kullanılmaktadır.

Eğer hasta, sevk zinciri dışında başvuru yaparsa, bedelini kendisi ödemek durumundadır.

Hastalar, aile hekiminden sonra istediği uzmanı seçmekte özgürdür. Aile hekimleri, uzmanlara ve laboratuvarlara hizmet başına ödeme yapılmaktadır.

Eğer hasta özel sağlık sigortasına (GOA) sahipse, istediği hekimi seçebilir. Daha ünvanlı doktora gidebilir. Daha öncelikli randevu alabilir. Daha geniş laboratuvar testi listesinden yararlanabilir. VIP hizmet alabilir.

Fransa’da sistem, hasta yönünden daha esnektir. Hasta, istediği hekimi seçmekte özgürdür. Gün içerisinde birden fazla hekime de başvurabilir.Muayenehane, laboratuvar, kamu-özel- üniversite hastanesine başvurabilir. Hasta önce ödemeyi yapar, sonra da kısmen ya da tamamını geri ödeme şeklinde hastalık sigortasından alır. Ödemeler, hizmet başına yapılmaktadır.

Laboratuvar Sistemi ve Laboratuvarların Durumu Nasıldır?

Almanya’da Robert Koch Institute dışında devlete ait bir laboratuvar bulunmamaktadır. Bu enstitü de, bizdeki Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü gibi daha çok viral ve tropikal hastalıklarla ilgili ulusal bir araştırma ve kontrol merkezi olarak görev yapmaktadır.

Bunun dışındaki laboratuvar hizmetleri, ülke içine dağılmış olan bir kısmı orta, bir kısmı büyük ölçekli özel laboratuvarlar tarafından verilmektedir. Vakıf, belediye ve özel hastaneler genelde rutin ve acil testleri yapmakta, özellikli test yükü ve hizmeti özel laboratuvarlar tarafından sağlanmaktadır.

Aile hekimleri, branş uzmanı muayenehane hekimleri ve kliniklerde hasta örnekleri, özel laboratuvarlar tarafından alınmaktadır. Hastanelerde yapılmayan testler de özel laboratuvarlar tarafından alınarak yapılmaktadır.

Alman sigorta sistemlerinin aynı zamanda özel laboratuvarlarla da sözleşmesi bulunmaktadır. Özel laboratuvaların, aile hekimlerinden, muayenehanelerden, kliniklerden ve hastanelerden aldıkları örneklerin bedelleri, temel sigortalar için EBM listesi üzerinden
(SGK- SUT gibi)   ödenmektedir. Ödeme, testi yapan laboratuvara yapılmakta, hastadan testi isteyen kuruluşun istemi, istem belgesi yerine geçmektedir. Ödeme, EBM listesi üzerinden kesintisiz yapılmaktadır.

Hastalar, istem belgesiyle de laboratuvara başvurabilirler. EBM listesinde yer alan testler yine EBM fiyatları üzerinden laboratuvara ödenmektedir. Eğer hastalar, EBM listesinde yer almayan testleri yaptırmak isterlerse, bunun bedelini kendileri ödemek durumundadırlar. Bu testler için GOA listesi geçerlidir.

Laboratuvar testleri yönünden EBM listesi, zorunlu ve gerekli laboratuvar testlerini kapsamaktadır. Çok geniş bir liste değildir.

Özel sigorta yaptırmış olan, yıllık geliri 85.000 Euro üzerinde olan bireyler ve kendi işine sahip olanlar ise, GOA denilen ( Bizdeki TTB Asgari Ücret Listesi= Yeni TTB-HUV) laboratuvar test listesinden yararlanmaktadırlar. Bu liste, daha fazla laboratuvar testini kapsayan geniş bir listedir. Test birim fiyatları da EBM listesine göre oldukça farklı ve yüksektir. Laboratuvarlara, özel sigortalılar için bu liste üzerinden ödeme yapılmaktadır. Laboratuvarların, özel sağlık sigortaları ile de sözleşmeleri bulunmaktadır.

Özel sağlık sigortalı hastalar, istediği hekimi veya laboratuvarı seçmekte serbesttirler. Ödemeler, hizmet başına yapılmaktadır.

Laboratuvar Test Listeleri Nasıl Belirleniyor, Fiyatlar Nasıl Tayin Ediliyor?

Laboratuvar test listeleri, Alman Laboratuvar Doktorları Birliği ile, genel ve özel sağlık sigorta temsilcileri ile yıllık düzenli periyotlarla yapılan toplantılarda belirlenmektedir. Fiyatlar da bu toplantılarda tayin edilmektedir. Ondan sonra, belirlenen test listeleri ve fiyatları laboratuvarlara gönderilmekte ve uygulama bu şekilde sürdürülmektedir.

Fransa’da Durum Nedir?

Almanya’ya benzer sayılabilir. Farklardan birisi, Almanya’da daha çok merkezileşmiş ve büyük çaplı 300’den fazla tıbbi laboratuvar bulunurken, Fransa’da değişik ölçekte ve irili- ufaklı 5500’den fazla tıbbi laboratuvarın bulunmasıdır.

Fransa’da da hastalar istediği aile hekimini, muayenehane hekimini, laboratuvarı, klinik, özel veya vakıf hastanesine gitmeyi seçmekte özgürdür. Hastaların büyük çoğunluğunun (%86) temel sigortaya ek olarak tamamlayıcı sağlık sigortası mevcuttur. Bu sigorta için, gönüllü olarak ek prim ödenmektedir. Fransa’da, hastaların istediği hekim ve sağlık kuruluşunu seçmede esneklikleri Almanya’ya göre daha fazladır.

SAĞLIK ALANINDA TÜRKİYE NASIL BİR YOL İZLEMELİDİR?

İyi Örneklerle Kıyaslandığında, Sistemin Çarpıklıkları Daha Çok Ortaya Çıkmaktadır

Dünyadaki en iyi örnekler olarak gösterilen Almanya ve Fransa sağlık sistemi modelleri ile kıyaslandığı zaman, Türkiye’de son 10 yılda oluşturulan sağlık sisteminin gariplikleri ve çarpıklıkları daha fazla göze çarpmaktadır.

Sağlık sisteminin bu şekilde oluşmasının baş nedeni, özellikle bir önceki Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ’ın tüm öneri ve diyaloglara kapalı olan tepeden inmeci tavrından kaynaklanmıştır.

Sağlık sistemi kamuoyunda tartışılmadan, tepeden inme ve büyük ölçüde de zorla getirilmiştir. Çok sayıda yargı iptallerine rağmen tekrar tekrar getirilerek kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Sağlık sisteminin oluşturulmasında, en önemli paydaşlar olan hekimlerin ve onların teşkilatı olan TTB ile uzmanlık derneklerinin katılımı ve onayı yoktur. Toplumca konsensus oluşturulmamıştır. Ayrıca, bazı rant lobilerinin etkinliğine de açık olmuş ve o yönde yapılanmaya gitmiştir.

Sonuç olarak, dünyadaki iyi örneklere benzemeyen, hatta dünyada pek benzeri de olmayan, gariplikleri fazla ve sürdürülebilirliği de olmayan tuhaf bir model ortaya çıkmıştır.

Böyle bir modeli düzeltmenin en iyi yolu, dünyadaki iyi örnekler esas alınarak yapılacak revizyonlar ve değişimlerdir. Tuhaf modeller üretmenin gereği yoktur. Başkalarının deneylerinden yararlanmak en akıllı, en az zaman kaybına neden olan, en az güç sarfı gerektiren yoldur. Bu nedenle, böyle bir yol izlenmelidir.

Ayrıca, en önemli unsurlardan birisi de, yapılan işlerin tartışma ve konsensus ile yapılmasıdır. Tepeden inme uygulama olmaz. Toplumun ve paydaşların tartışmalara katılımı şarttır. Hekim örgütleri sistemin oluşumunda mutlaka katılımcı ve etkin olmalıdır. Almanya ve Fransa’da, sistemin oluşumu dışında, yılda belirli periyotlarla alınan kararlarda da Doktorlar Birliği’nin çok önemli katılımı bulunmaktadır.

Tüm bu temel gözlemlerin ışığında, Türkiye’deki sağlık sisteminin nasıl olması gerektiğini ortaya koymaya çalışalım.

Bunu orta vadeli ve kısa vadeli hedefler olarak ortaya koymak akılcı olacaktır.

TÜRKİYE’DEKİ SAĞLIK SİSTEMİNDE NE YÖNDE DÜZENLEMELERE GİDİLMELİDİR?

Sağlığın Finansmanı Nasıl Sağlanmalıdır?

Karma bir model en akılcı olanıdır.

Dünyanın en zengin ülkelerinden olan Almanya ve Fransa bile, sağlık giderlerinin tümünü finanse etmiyor ve edemiyor. Almanya, yıllık geliri 85.000 (Aylık yaklaşık 7000) Euro üzeri olanları ve kendi işine sahip olanları ayrıca bir katkı yapmaya ve özel sigorta yaptırmaya zorunlu kılmaktadır. Böylelikle, ek bir finansman kaynağı yaratmaktadır.

Fransa’da ise, nüfusun %86’dan fazlası gönüllü olarak tamamlayıcı sigorta yaptırıyor. Sistem, onları bu yönde destekliyor, teşvik ediyor ve bir anlamda da zorunlu kılıyor.

Türkiye’de ise, garip bir yaklaşımla ve amiyane deyimle, “Etine buduna bakmadan” tüm sağlık giderlerini kamunun sırtına yükleme gibi aşırı populist bir yaklaşıma soyunuldu. Sonuçta da kamu sağlık giderleri, 10 yılda 6-7 milyar TL’den 70-80 milyar TL gibi anormal boyutlara yükseldi. Öyle ki, kurulan model hala istedikçe istiyor ve konulan finansmanı yutmaya devam ediyor.

Bu politika sürdürülemez. Öncelikle bu bilinçsiz ve sonuçsuz yarışa dur demek gerekiyor.

Tüm sağlık giderlerini kamu karşılayamaz. Öncelikle bunun kabul edilmesi gerekiyor. Akılcı ve adaletli biçimde, toplumun ekonomik gücü olan kesimlerini de sağlığın finansmanına katmak gerekiyor.

Sağlık giderlerinin finansmanında SGK primleri esas olmalıdır. Tüm vatandaşlar SGK sağlık primi ödemeye dahil edilebilir. Ya da, diğer ülkelerde olduğu gibi, özel sağlık sigortası yaptıranlar SGK kapsamı dışında bırakılabilir. Ya da SGK sağlık primine ek olarak özel sağlık sigortası yaptırabilirler. Esnek bir model benimsenmelidir.

Ancak kesin olan bir şey var ki, ülkemizde yalnızca SGK sağlık primleri ile sağlık sistemi finanse edilemez. Zaten edilememektedir de; Toplumun ekonomik gücü oranında finansmana katılması şarttır. Bunun yolu da, özel sağlık sigortalarını teşvik etmek, desteklemek ve yaygınlaştırmaktan geçmektedir. Tamamlayıcı sigorta da bu yönde atılacak adımlardan birisidir.

Almanya’da olduğu gibi, belirli bir gelir düzeyinin üzerinde olanlar ve belirli meslek grupları özel sağlık sigortası yapmaya zorunlu tutulabilir. Örneğin, yıllık geliri 60.000 TL ‘nin üzerinde olanlar gibi. Bu miktar 70-80.000 TL de olabilir.

Ancak her durumda, Genel Sağlık Sigortası’na ek olarak, Özel Sağlık Sigortası veya tamamlayıcı sağlık sigrotası yaptıranların oranı %20- %30’ların üzerine çıkarılmalıdır.

Temel sigorta olan, Genel Sağlık Sigortası’nın kapsadığı hizmet kapsamı da daraltılmalıdır. Genel Sağlık Sigortası, temel ve zorunlu hizmetleri kapsamalıdır. Daha fazla ve farklı kapsamda hizmet isteyenler ya özel sağlık sigortası yaptırmalı, ya da bu tür hizmetleri kendileri ödemelidirler.

Almanya’da temel sigortanın listesi olan EBM ile, özel sağlık sigortalarının listesi olan GOA arasında hem işlem sayısı kapsamı olarak, hem de fiyat düzeyi olarak büyük fark bulunmaktadır.

Türkiye’deki GSS kapsamı çok geniş ve kapsayıcıdır. Bu kapsamı SGK’nın karşılaması çok zordur. Ayrıca, kapsam bu genişlikte tutulduğu sürece, özel ya da tamamlayıcı sağlık sigortalarına yönlendirme imkanı da olmayacaktır. Kısır döngü buradadır.

Bu nedenle, kapsam daraltmalara şimdiden başlanmalıdır.        

Hizmet Sunucu Kuruluşlar Hangileri Olmalıdır?

Türkiye’de en büyük garipliklerinden birisi bu alandadır.

Tüm gelişmiş ülkeler, öncelikle ayaktan tanı ve tedavi kuruluşları üzerine sistemlerini kurarken, Türkiye’de hastanecilik modeli birinci basamak haline getirilmiştir.

Tüm ülkeler, en pahalı model olan hastaneleri yalnızca yatan hastalar için kullanırken, Türkiye en pahalı modeli sisteminin temeline yerleştirilmiştir. Dolayısıyla da, sağlık giderleri önlenemez biçimde yükselmiştir.

Bu yanlışlıktan dönülmelidir.

Almanya modeli akılcıdır. 1. basamağı aile hekimleri ve genel pratisyenler oluşturmaktadır. 2. basamakta branş uzmanı hekimler, klinikler, laboratuvarlar yer almaktadır. Branş uzmanı hekimlerin çok büyük çoğunluğu muayenehanelerinde hizmet vermektedirler. Hastalar, yataklı tedaviye gerek görülürse hastaneye sevk edilmektedir. Sevk olmadan giderlerse, ücreti kendileri ödemek durumundadırlar.

Böyle bir model esas alınmalıdır.

Bu nedenle, aile hekimleri dışında SGK muayenehaneler, poliklinikler ve laboratuvarlarla da sözleşme yapmaya başlamalıdır. Sistemin doğru biçimde ayaklarının üzerine kalkması için, ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarıyla sözleşmeler başlatılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Bu kuruluşların koşulları kolaylaştırılmalıdır.

Hastaneler yalnızca yatan hastalar için kullanılmalıdır. Akılcı olan yol budur.

Bu durum, giderlerini kontrol etme yönünden SGK’nın kurtuluşu olacaktır.

Aynı zamanda, hastaneler de daha fonksiyonel hale gelecekler ve gerçek hastalarla daha yoğun ilgilenebileceklerdir.

Diğer bir konu da, devlet hastanelerinin durumudur.

Sağlık Bakanlığı’nın hem kural koyucu ve düzenleyici olması, hem de devasa hastanelerle hizmet sunucu rolünü sürdürmesi garip bir modeli ortaya çıkarmaktadır.

Örneğin, Almanya’da devlete ait bir hastane yoktur. Devlete ait Paul- Ehrlich Enstitüsü (Bizdeki Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü gibi) dışında bir laboratuvar da yoktur. Hastaneler eyalet, vakıf, özel hastaneler statüsündedir. Gelir-gider dengelerini de kendileri kurmaktadırlar.

Sağlık Bakanlığı’nın yönetici- kural koyucu- denetleyici rolüne yoğunlaşması ve hizmet sunumundan giderek uzaklaşması daha sağlıklı ve akılcı olacaktır.

Hizmet Sunucularına Ödemeler Nasıl Yapılmalıdır?

Bu konuda da, öncelikle “Paket Fiyat” takıntısından ve saplantısından kurtulmak gerekmektedir.

Paket fiyat, sağlık giderlerinin artışına çare olamamıştır. Aksine giderler daha da hızla yükselmiştir.

İyi modeller olan Almanya da, Fransa da paket fiyat uygulamamaktadırlar. Hizmet başına ödeme yapmaktadırlar. Ancak, sistemi iyi denetlemektedirler.

Şimdilik, belirli alanlarda paket fiyat sürdürülebilir. Belirli alanlarda da hizmet başına ödeme modeline geçilmelidir. Yani karma bir yol en akılcı olanıdır. Zaman içinde, denetleme mekanizmaları artırılarak hizmet başına ödeme modeli yaygınlaştırılmalıdır.

Örneğin uzman muayenehaneleri, poliklinikler ve laboratuvarlarla hizmet başına ödeme modeli uygulanabilir. Zaten, örnek vermek gerekirse, laboratuvar test listesinde pakete dahil olmayan, tek tek faturalandırılabilecek işlem listesi, şu anda da SGK-SUT listesinde bulunmaktadır. Başlangıç olarak,bu liste üzerinden laboratuvarlarla sözleşme başlatılabilir. Daha sonra bu listeler geliştirilebilir.

SGK, hizmet sunucularına kendi fiyat listesi üzerinden ödeme yapacaktır. Hizmet sunucular, kendi maliyetlerine göre ayrıca bir fark alabilmelidirler. Zaten şu anda da bu şekilde uygulama yapılmaktadır.

Hastalar Hangi Kuruluşlara Başvurabilmelidirler?

Almanya önce aile hekimine başvuruyu zorunlu kılıyor. Aile hekimi gerekli görürse, branş uzmanı hekime sevk ediyor ( Dikkat edelim, hastaneye değil ! ). Hasta, ondan sonra istediği uzman hekimi seçmekte serbesttir. Genelde de bu amaçla muayenehaneler kullanılıyor. Yataklı tedavi gerekirse de, uzman hekim tarafından hastaneye sevk yapılıyor.

Bu model Türkiye’de de uygulanabilir.

Fransa’da ise sistem daha esnek. Hastalar, istedikleri kuruluşa başvurabiliyorlar. Aile hekimi, muayenehane, klinik, laboratuvar, hastane gibi. Aldıkları faturalarla sigortalarından ödeme talep ediyorlar.

Laboratuvar Sisteme Nasıl Entegre Edilmelidir? 

Almanya ve Fransa’da, laboratuvarlar sistemin önemli bir parçasıdır.

Muayenehane, klinik, hastane gibi kuruluşlardan alınan örnekler laboratuvarlara gönderilmektedir. Bu kuruluşlardan yapılan istem belgeleri karşılığında, ödeme doğrudan laboratuvarlara yapılmaktadır.

Hastalar, istem belgesi ile doğrudan laboratuvarlara da başvurabilmektedirler.

Türkiye’de de yapılması gereken işlem farklı değildir. SGK, tıbbi laboratuvarlarla da sözleşme yaparak, onları sisteme dahil etmelidir.

Önemli Bir-İki Konu

Bunlardan birisi, bizde hastanelerde uygulanan performans sistemidir. Söz ettiğimiz modellerde böyle bir sistemin yeri yoktur. Bu sistem, sağlık sistemini yozlaştırıcı ve olumsuz yönde etki yapmaktadır. Bu nedenle kaldırılmalıdır.

Almanya’da hekim ücretleri belirlidir. Bu yönde ödeme yapılmaktadır.

Türkiye’de de benzeri uygulanmalıdır. Ancak, ücretler iyileştirilmeli ve emekliliğe de yansıtılmalıdır.

Diğer bir konu da, örneğin Almanya’da kıdemli hekimlere muayenehane açma izni de verilmektedir. Bu uygulama, kamu üzerindeki ücret baskını azaltacak ve hekimlerin gönüllü olarak daha fazla çalışarak, sağlık hizmeti üretmelerine katkı sağlayacaktır.

Sağlık sistemimizi tartışmak, barış ve uzlaşma içinde akılcı hale getirmek zorundayız. Bu nedenle de herkesin görüşlerini açık, samimi ve dürüst biçimde ortaya koyması ve aynı zamanda da, taşın altına elini koyması gerekmektedir.

Biz bu yönde çaba göstermeye, emek ve katkı koymaya hazırız.

Yetkililerin ve kamuoyunun bilgilerine sunarız.

Saygılarımızla.

Prof. Dr. Paşa Göktaş
TIPLAB
Tıp Laboratuvarları Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Mail: [email protected]

Tel: 0532-243 84 74

Bu yazı toplam 41415 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim