İşletme insanların ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla üretim faktörlerini şuurlu ve sistemli bir şekilde bir araya toplayarak işleyen veya işleten her iktisadi birimdir.
Her ne kadar sağlık işletmeleri kâr amacı güdülmeden sunulan hizmetler olsa da kâr yine de ister özel ister kamu olsun bir işletmenin varlığını sürdürmesinde önemli faktördür. Çünkü oldukça pahalı bir yatırım olan sağlık hizmetleri en karamsar ihtimalle kendi kendini finanse edebilmelidir. Bu amaca varabilmek için sağlık idaresi, işletme eğitimi, mevzuat bilgisine (657 sayılı Kanun, Kamu İhale Mevzuatı, İş Kanunu, 5442 ve 5018 sayılı kanun, ilgili kanunlara dayalı olarak çıkartılan ikincil mevzuatlar vb.) sahip olunmalıdır.
Tıp Fakültelerinde öğrenciler tıp ağırlıklı eğitim alırlar. Yukarıda bahsettiğim mevzuatla ilgili eğitim almazlar. Şimdi burada şunu sormak gerekir: Milyonlarca liralık ihaleleri onaylayan ve kökeni hekim olan Sağlık Bakanlığı’nın merkez ve taşra yöneticileri (Sağlık Bakanı, Müsteşar, Müsteşar Yardımcıları, İl Sağlık Müdürü, Halk Sağlığı Müdürü ve Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterleri hariç) ihale mevzuatını ne kadar biliyorlardır, imzalıyorlar ise bilmedikleri iş için neden imza atmaktadırlar? Unutmayalım hata hukuk önünde müşterektir. "Ben bilmiyorum" deme lüksümüz de hakkımız da yoktur!
İnsan Kaynakları Planlaması yapılırken ya da mevzuata uygun olarak atama, yer değişikliği, görevden ayrılma, geçici görev vb. işlemleri yaparken ilgili mevzuatı ne kadar biliyorlardır. İşte gördük mantar gibi, gelişigüzel ve amaçları kâr olan Sağlık Meslek Liseleri’nin halini. Sizce bu karar imza atanlar İnsan Kaynakları Planlamasına ne kadar hakim olan insanlardır.
Sonuç: Önünü alamazsanız bazı kıstaslar getirirsiniz...
Kamu hastaneleri genel sekreterinin, il sağlık müdürünün, tıbbi işler başkanının, kurum başkanlarının hekim olmasına doğrudur... İdari ve Mali İşler Başkanlığı, Başhekim Yardımcılığı, Hastane Yöneticiliği görevlerinin Sağlık Yönetimi, İşletmecilik eğitimi veya yüksek lisans ya da doktora yapan hekim dışı personele verilmesi daha iyi olmaz mı? Neden?
Sağlık Bakanı Uzm. Dr. Sayın Mehmet MÜEZZİNOĞLU, 25 Temmuz 2013 tarihinde Şanlıurfa'da yaptığı açıklamasında, Türkiye’de 20 bin uzman hekim ve 10 bin pratisyen hekim açığı olduğunu belirtti. Ayrıca aynı açıklamasında da Tıp Fakültelerinin kontenjanlarının eksikliğinden de bahsetti. Yukarıda bahsettiğim görevler ve bahsedemediğim benzer görevler için binlerce pratisyen ve uzman hekim görevlendirilmiş durumda ve bu kişiler asıl meslekleri olan tıp doktorluğu icrasını gerçekleştirememektedirler. Hekim açığı oluşmasında bunlar da önemli etkendir, sadece tıp fakültelerinin yeterince kontenjan ayırmış olmaması değil.
Yukarıda bahsettiğim görevlerde işletme, sağlık yönetimi lisans ve master dereceli bir sağlık çalışanı olarak ben ve benim gibi arkadaşların görev almasını temenni ediyorum.
Saygılarımla.
Abdullah Atik