• BIST 8860.3
  • Altın 2923.448
  • Dolar 34.2561
  • Euro 37.4046
  • Ankara 9 °C
  • İstanbul 15 °C
  • Bursa 11 °C
  • Antalya 21 °C
  • İzmir 17 °C

Üç çocuk ısrarı ve yaşlanma hızımız…

Dr.Recai Yahyaoğlu

Yaşlılığın birçok farklı tanımı ve açıklaması vardır. Farklı bilimsel yaklaşımlar, değişik ülke ve toplumlar yaşlılığa çeşitli açılardan bakarak önemli tanımlamalarda bulunmuşlardır. Yaşlılık; yaşın ilerlemesiyle beden ve zihinde yavaşlama ve hastalıklarla karakterize değişimlerin olduğu geriye döndürülemeyen fakat hızı azaltılabilen aklın bilgeleştiği bir dönem olarak açıklanabilir (Yahyaoğlu, 2013).

Ülkemizde son on yıl içinde pek çok konuda gelişmeler yaşandı. Bu gelişmelerin yanında bazı alanlarda sağlıklı olmayan gelişmeler de vardır. Modernleşerek zenginleşme süreciyle birlikte dünyayla olan entegrasyonumuz global sorunlarla karşılaşmamızı sağladı. Bunlardan belki de en acil çözüm bulunması gereken konulardan birisi yaşlanma hızımızdaki olağan üstü artıştır… Bazılarımız pek alışamasa da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın üç çocuk ısrarının altında yatan en önemli gerçek yaşlanma hızımızdaki son verilerdir…

Son istatistiksel gelişmelerin düzenli olarak kendisine aktarılmasıyla durumu yakından gören Başbakan’ın soruna yaklaşımının ilk olarak tavsiyelerden başlaması doğaldır. Nitekim bu konuda geniş perspektifle Hükümetin bazı önlemler almaya başladığı görülmektedir… Üç ve üzerinde çocuk sahibi olmaya getirilecek teşvikler bu kapsamda önemlidir… Şimdilik alınacak önlemler sorunun tam olarak ortadan kalkmasına yetmeyecek olsa da bu hızı durdurmaya yönelik önemli bir çaba olarak değerlendirilebilir…

Son yıllarda Türkiye'de ortalama yaşam süresi ciddi bir artış gösterdi. 1990'da ortalama yaşam süresi kadınlarda 63, erkeklerde 59 iken, 2010 yılında bu rakam kadınlar için 73, erkekler için 69'a çıktı. Önümüzdeki 40 yıl içinde ise kadınlarda 80,5, erkeklerde ise 76,4 noktasına ulaşılacağı tahmin edilmektedir. Bu rakamlara bakıldığında yaşlanma hızımız anlaşılabilir…

“T.C. İçişleri Bakanlığı, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün Ocak 2005 verilerine göre Türkiye nüfusu 71.337 milyon olup bunun %8’i yani 5.716 milyonu 65 yaşın üzerinde bulunanlardan oluşmaktadır. Bu oran Yunanistan’da %17, İsveç’te %16.8, İtalya’da %19.6’dır. Son 13 yılda tüm nüfusumuz %24.9 artarken yaşlı nüfusumuzun artış oranı %134.4’e ulaşmaktadır. Buradan hareketle yapılan tahminlere göre, 2015 yılında 83.401 milyonluk bir nüfusa ulaşacağız, bunun da 9.5 milyonu %11.3 yaşlılardan oluşacaktır” (Karan, 2007).

“Türkiye’de henüz yeni karşılaştığımız demografik yaşlanma olgusu ağırlıklı olarak kırsal bölgelerde etkindir. Ancak çok yakın bir gelecekte İstanbul gibi büyük kentlerde de kendini hissettirecektir. 2000 yılında İstanbul’da %4,7 olan 65 yaş üstü nüfus, 2009 yılında %5,38’e çıktı. Demografik ve sosyolojik veriler yaşlı nüfustaki bu artışın, göçün yavaşlaması ve doğum oranlarının düşmesiyle hızlanarak devam edeceğine işaret ediyor. TÜİK verilerine göre, 1970’lerden beri İstanbul’un yaşlı nüfus oranı Türkiye ortalamasının altında oldu. Diğer bir deyişle, bugüne dek İstanbul genç ve aktif nüfusun yaşadığı bir şehirdi” (Danış, 2010).

“Genç nüfusuyla tanınan Türkiye’de son yıllarda yaşlanma olgusu hızla kendini gösteriyor. Dünya Yaşlanma Konseyi’nin (The World Aging Council) Türkiye Başkanı Kemal Aydın’a göre, Türkiye’de yaşlanma hızı endişe verici düzeye çıkmıştır: “Türkiye Endonezya'dan sonra dünyanın en hızlı yaşlanan ikinci ülkesi. Yani batının 50-60 yılda yakaladığı yaşlılık oranını biz 15-20 yılda yakalamış olacağız.

Bundan 5-10 yıl öncesine kadar Türkiye'deki yaşlı oranı %4'tü, ama şimdi %7.1'e çıktı. Batıda yaşlanmanın iki katına çıkması 30-40 yılda olmuş, bizde ise 15 yılda gerçekleşmiş. Şu an 6 milyon yaşlı nüfusumuz var bu sayının 2020 yılında 12 milyona ulaşmasını bekliyoruz. Bu Avrupa'daki 6-7 ülke nüfusundan daha fazla. Ancak Türkiye'de yaşlılara yönelik yeterli çalışma yapılmıyor. Türkiye'deki 6 milyon yaşlıdan 1 milyonunun acil bakıma ihtiyacı var” (http://www.ntvmsnbc.com/id/ 25137919/).

Devletin yapacağı çalışmaların yanında Üniversitelerin de bu konuda daha fazla mesai yapmaya ihtiyaçları olduğu açıktır. Sosyal Bilimler Enstitüleri yüksek lisans ve doktora öğrencilerini Yaşlanma konusunda tez yazma ve araştırma yapmaya teşvik etmeli ve bu konuda çalışacak olanlara gerekli kolaylık ve teşvik edici uygulamalar getirilmelidir…

Türkiye’nin hızla yükselişe geçtiği bu yıllarda önümüzü kesmeye yönelik kendi içimizde yaşayacağımız en önemli etmenlerden birisi olan bu konuda daha fazla çaba göstermeye ve kapsamlı çalışmalar yapmaya ihtiyacımız var…

Recai Yahyaoğlu
https://twitter.com/dryahyaoglu



Karan, M. A., (2007). “Psikolojik ve Sosyal Açıdan Yaşlanma, Yaşlılık Dönemi ve Problemleri,” İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Biyolojik, Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi Ensar Neşriyat s. 20 İstanbul.

Danış M., Z., (2009). “Yaşlılık, Yoksulluk ve Yalnızlık”, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü, http://www.gebam.hacettepe.edu.tr/sosyal_boyut/yaslilik_yoksuluk_yanlizlik.pdf

Yahyaoğlu, R., (2013). “Yaşlanma ve Zaman Algısı”, Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Psikoloji Ana Bilim Dalı, İstanbul

Bu yazı toplam 4297 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim