• BIST 8890.43
  • Altın 2239.539
  • Dolar 32.3365
  • Euro 35.1002
  • Ankara 12 °C
  • İstanbul 15 °C
  • Bursa 16 °C
  • Antalya 22 °C
  • İzmir 18 °C

'Kanser cerrahileri lenfödeme neden oluyor'

'Kanser cerrahileri lenfödeme neden oluyor'
Prof. Dr. Borman: “Türkiye’de lenfödemin nedenleri arasında en fazla kanser cerrahileri dikkat çekiyor. Özellikle de meme kanseri cerrahileri sonrasında görülebiliyor.”


II. Lenfödem Sempozyumu, Hacettepe Üniversitesi Lenfödem Uygulama Araştırma Merkezi tarafından 16 Aralık 2016 tarihinde,  Hacettepe Üniversitesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Ana teması “Alt Ekstremite Lenfödemleri” olan sempozyumda lenfödemin tanı, tedavi ve önlenmesi ile ilgili son gelişmeler katılımcılarla paylaşıldı.

“Prevantif yöntemler konusunda bilgilendirme eksik”

Hacettepe Üniversitesi Lenfödem Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Borman, açılış konuşmasında,  lenfödemin son yıllarda çok rastlanan kronik bir hastalık hâline geldiği bilgisini verdi. Kanser tedavisindeki gelişmelere paralel olarak disabilite ve yaşam kalitesinde azalmaya neden olan komplikasyonların arttığını ifade eden Borman,  “Ne yazık ki bu konuda farkındalık az. Hastalar nereye gideceklerini bilememekte, hekimler onları yönlendirmekte; ancak çoğu zaman yeterli olamamakta. Yine ayırıcı tanılar da zor olmakta.” ifadelerini kullandı.

Hastaların lenfödem tedavisi için merkezlere ve uzman hekimlere ulaşmakta zorluk çektiğine değinen Borman, “Günümüzde bu hastalıkla ilgili prevantif yöntemler konusunda bilgilendirme oldukça eksik. Biz tüm bunları dikkate alarak 2014 yılında Hacettepe Üniversitesi bünyesinde Lenfödem Uygulama Araştırma Merkezini kurma çalışmalarını başlattık ve merkezimiz Mart 2015 tarihinde resmi olarak açıldı.” dedi.

“Lenfödem konusunda Türkiye’de ilk ve tek merkez”

Merkezin amacının “lenfödem hastalığı konusunda sunulacak hasta hizmetleri ve bilimsel faaliyetler için tüm branşların iş birliği içinde olması” olduğunu ifade eden Prof. Dr. Borman, “Yine bu konuda amacımız bilimsel araştırmalar yapmak; hem tanı hem korunma hem de tedavi yöntemleri hakkında meslek içi ve hastalar arasındaki farkındalığı ve bilgi düzeyini artırmaktı.” ifadelerini kullandı. 

Hacettepe Üniversitesi Lenfödem Uygulama Araştırma Merkezinin, lenfödem konusunda Türkiye’de ilk ve tek merkez olduğunu vurgulayan Borman,  lenfödem alanında eğitimler, kurslar ve uluslararası çalışmalar ile alana katkı sağladıklarını belirtti.

“Prevantif yaklaşım eğitimleri veriliyor”

Konusunda uzman hekim, fizyoterapist, hemşire ve diğer ilgili sağlık profesyonellerinin yer aldığı merkezde lenfödem tanı ve tedavisi ile ilgili çalışmalar yürütüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Borman, “Bu merkezde haftanın üç günü hizmet veriyoruz.  Prevantif yaklaşım eğitimleri ile erken tanı ve tedaviyi sağlamaya çalışıyoruz. Hastalarımızın en uygun ve en erken dönemde ilgili birimlere giderek önlem veya tedavi almasını sağlıyoruz ve izlemlerini de yine buradan yapıyoruz.” şeklinde konuştu.

“Lenfödem erken tanı ve tedavi gerektiren bir hastalıktır!”

Lenfödem hastalığı konusunda bilgilendirmede bulunan Prof. Dr. Borman, “Lenfödem, lenf sıvısının dolaşımındaki yetersizlik yüzünden dokular arasında proteinden zengin sıvı birikimine bağlı olarak şişlik ve ilerleyen dönemlerde etkilenen dokularda kronik inflamasyon ve dokularda sertleşme ile cilt üzerinde değişikliklerin görüldüğü bir durumdur. Genellikle kollarda veya bacaklarda şişme ile karakterizedir; ancak yüz, boyun, karın ve genital organlarda da lenfödem gelişebilir.” dedi.

“Nedenleri arasında en fazla kanser cerrahileri dikkat çekiyor”

Türkiye’de lenfödemin nedenleri arasında en fazla kanser cerrahilerinin dikkat çektiğini ifade eden Borman, “Özellikle meme kanseri cerrahileri sonrasında görülebilmektedir. Lenfödem sadece meme kanseri değil, karın içi organ veya yumurtalık ya da rahim kanserine bağlı ameliyatlardan sonra da gelişebilmektedir. Doğumsal olarak da erken çocukluk veya geç ergenlik dönemlerinde yüz, kol, bacak veya karın gibi bölgelerde lenfödem görülebilmektedir.” şeklinde konuştu ve şunları ekledi: 

“Kanserli hastalarda erken tanı ve gelişmekte olan tedavi yöntemleri ile sağkalım oranları ve süreleri artmıştır. Bu süreçte cerrahi tipi, çıkarılan lenf nodu sayısı, kemoterapi, radyoretapi bölgesi ve radyoterapi dozuna da bağlı olarak değişen derecelerde lenfatik sistemin taşıma kapasitesi bozulabilmekte ve lenfödem erken dönemde veya tedaviden yıllar sonra gelişebilmektedir.” 

“Kompleks dekonjestif terapi” altın standart

Lenfödem tedavisinde ilk olarak bilinen tedavinin birbiri içine geçen iki fazdan oluşan ve altın standart olarak nitelenen “kompleks dekonjestif terapi”  olduğunu söyleyen Prof. Dr. Borman,  “Bu konuda özel eğitim alan lenfödem uzmanları tarafından uygulanabilen kompleks dekonjestif terapideki amaç, biriken sıvıyı, şişliği, cilt değişikliklerini azaltmak, mobilite ve eklem hareket açıklığını korumak, enfeksiyonları önlemek, kozmetik görünümü iyileştirerek yaşam kalitesini artırmaktır.  Faz 1 tedavi fazıdır ve günlük tedavilerden oluşur. Cilt, tırnak bakımı, günlük yaşamda dikkat edilmesi gereken konularla ilgili eğitim, elle yapılan özel bir drenaj masajı, çok tabakalı bandajlama, egzersiz ve kendine bakım eğitimlerini kapsayan bu dönem yaklaşık üç hafta sürer. Faz 2 devam dönemidir ve hastanın yaşamının sonuna dek devam eder. Cilt-tırnak bakımı, gün boyunca bası giysilerinin kullanımı, gerektiğinde özel drenaj masajı, gece bandajlama, egzersizler ve bu konuda uzman hekim tarafından yapılacak takip vizitlerinden oluşur.” açıklamalarında bulundu.

“Lenfödem ilerledikçe tedavide başarı oranı düşüyor”

Lenfödem ilerledikçe tedavide başarı oranının düştüğünü dile getiren Prof. Dr. Borman, “Komplikasyonlar hayatı tehdit edici boyutlara ulaşabilmektedir. Lenfödemde erken tanı ve tedavi hâlâ çözülmesi gereken bir problemdir. Maalesef sadece hastalar arasında değil, bu hastaları medikal veya cerrahi yönden tedavi eden hekimlerin de farkındalığı çok yeterli olmayabilir. Tıp eğitiminde bile çok fazla yer verilmeyen bu konuyla ilgili hem farkındalık/eğitim hem de tanı ve tedavi açısından ülkemizde önemli eksiklikler ve karşılanmayan tedavi ihtiyacı mevcuttur. Bu nedenlerden dolayı hastalar hem tanı hem de tedavi aşamalarında çok zorluklar yaşamakta ve farklı merkezlerde dolaşarak, dertlerine çare aramakta, gerekli olmayan incelemelerle vakit kaybedebilmekte ve uygun tedavilere erişememektedir.” dedi. 

 

Uyarı: Sitemizde yer alan yazı, haber, makale, video, yorum ve tüm tıbbi bilgiler sadece genel bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgiler zamanla geçerliliğini kaybedebilir. Sitede yer alan bu bilgiler hiçbir zaman doktor muayenesinin yerini alamaz, doktor muayenesi ve tedavisi yerine kullanılamaz, kişisel teşhis ve tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilemez. Bitki Ansiklopedisinde ve haberlerde yer alan bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır, uzmana danışmadan bilinçsiz kullanımda ilaçlarla etkileşime girerek ciddi yan etkiler oluşturabilir, başka bir hastalığı tetikleyebilir veya bir organınıza zarar verebilir. Sağlığınızla ilgili durumlarda lütfen uzman bir doktora danışınız. Sitemiz, uzman bir doktora danışılmadan yapılan herhangi bir uygulamadan doğabilecek zarardan sorumlu tutulamaz. Sitemizi ziyaret eden, yorum yapan ve doktorlara soru gönderen kişiler, bu uyarıları kabul etmiş sayılacaktır.
Bu haber toplam 3120 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim